Süresiz nafakanın kaldırılması tartışmalarına ilişkin konuşan Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı kurucusu Avukat Canan Arın, "Bütün nafaka meselesi de kadını ekonomik olarak zayıflatmak, destekten mahrum bırakarak evliliğe mahkûm etme politikasının adımlarından biridir" dedi.
https://youtu.be/2juaBMDOmEQ dokuz8Haber/Bahar Ünlü (@jeannrhys) [mks_dropcap style="letter" size="52" bg_color="#ffffff" txt_color="#000000"]C[/mks_dropcap]umhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıkladığı 100 günlük eylem planı içinde yer alan, daha önce de Adalet Bakanlığı’nın hazırladığı yasa tasarısıyla gündeme gelen süresiz nafakanın kaldırılması tartışmalarını, Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı kurucusu Avukat Canan Arın değerlendirdi. Arın, “Türkiye’de nafakanın gerçek mağduru kadınlardır. Yüz lirayla kadının hayatı değişmez. O 100 lirayı almak için de kırk takla atar” dedi. Nafaka tartışmalarının başlangıcından bahseden Arın, “Daha önce TBMM’de 400 küsur sayfalık bir 'Ailenin Korunması' raporu hazırlandı,  orada hükümetin asıl amacı kadını korumak değil, aileyi korumaktı, kadınların sürekli evli kalmasını sağlamaktı. Nafaka kadınlara çok ufak da olsa bir destek sağlıyor. Kadınlara diyorum, çünkü nafaka aslında cinsiyet ayrımı yapılmaksızın her iki taraf tarafından da istenebilir, yani erkek de kadından nafaka isteyebilir. Ancak Türkiye’deki boşanmalarda ağır kusuru olan taraf erkek olduğu için nafakayı da ödeyen erkektir. Kadınları, her ne pahasına olursa olsun, evlilik denen kurumun içinde, ki bu erkeklerin mutlak iktidar alanıdır, orada tutmak istiyorlar” dedi. 'EVLİLİĞE MAHKUM ETME POLİTİKASININ ADIMLARINDAN BİRİ' Arın, tasarıyla ilgili, “AKP hükümetinin temel amacı evlilikleri korumak, kadını aile içinde tutmak, boşanmaları engellemek. Eğer kadın boşanmışsa da, başkasıyla evlendirmek. Yeter ki kadın boşanmış olarak kalmasın. Bu siyasi bir görüştür. Bütün nafaka meselesi de kadını ekonomik olarak zayıflatmak, destekten mahrum bırakarak evliliğe mahkûm etme politikasının adımlarından biridir” dedi. 'NAFAKA ÖDEMEK İSTEMEYEN KUSURLU DAVRANMASIN' Boşanmaların çoğunda erkeklerin kusurlu olduğunu söyleyen Arın, “Şiddet uyguluyorlar, bunun içinde ekonomik şiddet var, fiziksel şiddet var cinsel, sözel, psikolojik şiddet var. Eğer nafaka ödemek ağır geliyorsa, kusurlu davranma, kusur yaratma. Kanunda şartlar çok açık, boşanmakla yoksulluğa düşecek taraf nafaka alır, ki bu genelde kadındır, işi yoktur, oturacağı evi yoktur, herhangi bir geliri yoktur, çocuklara bakmaktadır. İkincisi daha ağır kusuru olmayacak. Demek ki bu boşanmalarda kadının daha ağır kusuru yok, bu çok açık. Üçüncüsü nafaka borçlusunun mali gücüne göre verilir.  Nafaka borçlusu kadın da olabilir, erkek de kadından nafaka alabilir. Ama yüzde doksan olayda daha kusurlu olan tafra erkek olduğu için, mali güç de erkekte olduğu için ondan alınıyor. Bu şartlar gerçekleşmişse nafaka verilir” şeklinde konuştu.  'SÜRESİZ NAFAKAYI KALDIRMAK MÜMKÜNDÜR' Avukat Canan Arın, nafakada süre konusuna da değinerek, şunları söyled: “Süresiz nafaka evet olabilir ama süresiz nafaka her olayda var anlamına gelmez. Şartlar değişmişse pekâlâ kesilebilir. Kanunda çok açık söylüyor nafakayı her zaman indirmek hatta tamamen kaldırmak mümkündür. Eğer nafaka alıcısı çalışmaya başlamış para kazanıyorsa, başka bir ilişki kurmuşsa, evlenmişse, nafaka kalkar. Adamın yapacağı iş mahkemeye başvurmaktır, azaltırmak veya kaldırtmak için. O yüzden ömür boyu nafaka zaten mümkün değildir. Ama kadının yaşı da gözetilir, Kadın 30 yaşındadır, yeniden bir hayat kuruyorsa nafaka kesilir. İlle de 80 yaşına kadar nafaka alacak diye bir şey yoktur. Ama 78 yaşındaysa, sağlık sigortası yoksa ona verilir. Eğer süresiz nafaka verilmişse de,  gerekiyorsa da ödenecektir. Bu sadece bir yaygara kopartmaktır. Ağır kusur varsa, ömrün boyunca da olsa ödersin, kusurlu olma o zaman. Kusur yaratma boşanırken. Kadının çalışmasına engel olma, kadının hayatına mal olacak bir yaşam biçimi sürdürme.” 'ERKEKLER KADINDAN BOŞANINCA ÇOCUKTAN DA BOŞANIYOR' Arın, çocuklu evliliklerle ilgili, “Türkiye’deki evliliklerin diyebilirim ki yüzde doksanında erkekler kadından boşandıkları zaman o kadından olan çocuklarından da boşanırlar” ifadesi kullandı. Yoksulluk nafakası ile iştirak nafakasının farkını belirten Arın, “İki taraf da kendi gücü oranında çocuğu desteklemek zorundadır.  Bu yüzden çocuk için ayrıca iştirak nafakası da verilir. Çocuğu için 100 lira vermemek için kırk takla atan adam biliyorum. Ağır şeker hastası bir kadın, çocuğu için parasını alamıyor adamdan. Adam ciddi zengin ama başkalarının üzerine geçirmiş mallarını, yüz bin çeşit hile yapıyor erkekler o parayı dahi ödememek için” şeklinde konuştu. Kısa evlilik süreleri sonunda bağlanan nafakalarla ilgili Arın, “On beş gün evli kalmakla kadının yoksulluğa düştüğü ispatlanamaz. Öncelikle sorulur, niye boşanıyorsun? Çünkü anlaşmalı boşanma için en az bir yıl gerekli. Eğer ciddi kusur yoksa olmaz zaten” dedi. 'KADININ MESLEĞİ OLSA DAHİ GELİŞTİRME FIRSATI OLMUYOR' Canan Arın, kadınların mesleklerini yapmalarının ve geliştirmelerinin çok zor olduğunu belirterek, “Kadının mesleği olsa bile ev içinde bunu geliştirme fırsatı olmuyor. Çocuğa bakan kadın, evdeki hastalara bakan kadın, evi çekip çeviren kadın. Bu ev içi emek dediğimiz işler inanılmaz yıpratıcı bir süreç. Çocuk doğurduğu için de mesleğine ara veriyor. O ara verdiği süre içinde çok ciddi bir rekabet ve işsizlik var Türkiye’de . Arayı verip de tekrar mesleğini icra etmeye kalkıştığında arkasından gelen ve daha ucuza çalışan dünya kadar genç var. Dolayısıyla o kadının tekrar, bilgilerini güncelleyip o piyasaya atılıp bunlarla rekabet etmesi neredeyse imkânsız, iş bulması son derece zor” şeklinde konuştu. 'DEVLETİN TAAHHÜTLERİ GÜVENİLİR OLMALI' Arın, yeni tasarıda kurulacağı ve nafaka ödenmeyen kadınlara yardım edeceği belirtilen fona ilişkin, “Hükümet bir istihdam mı yaratıyor? Boşanmış kadınlara parasız ev mi sağlıyor? Boşanmış kadınlara parasız, kaliteli, ulaşılabilir kreş mi sağlıyor? Hayır. Hatta yeni çıkan bir genelgede, iş yerlerinde belirli bir sayının üzerinde çocuklu kadın istihdam edildiği takdirde oluşan kreş açma zorunluluğu da kaldırılıyor. Peki, o zaman kim bakacak bu çocuklara? Ne yiyecek, ne içecekler çocuklar, nasıl okuyacaklar? Devletin taahhütlerinin güvenilir olması ve hukuk denen kavramın var olması gerekiyor. Hukuk diye bir şey söz konusu değil, kinin gücü kime yeterse şeklinde işliyor. Dolayısıyla bu devlet para ödesin, uygun ev ve kreş sağlasın ondan sonra ancak bunlar  dile getirilebilir” dedi. 'BİRÇOK KADIN BOŞANIRKEN NAFAKA BİLE İSTEMİYOR' Canan Arın, “Eskiden kadının alıştığı standardın altında düşmemesi gerekirdi nafaka bağlanırken şimdi bu da kalktı. Haksız kazanç elde ediliyor gibi şeyler söylüyorlar. Nafaka erkeğin maddi durumuna göre verilir” dedi. Arın, aylık nafakayı ödemeyen erkeklere verilen hapis cezası ile ilgili, “Kadın müracaat etmedikçe, takip etmedikçe bu olmaz. Türkiye’de hukuk kurallarını dolanmak, muvazaa yapmak gibi şeyler çok yaygındır. Erkekler hapis tazyiki söz konusu değilse ödemiyor. O zaman nafakayı ödesinler çünkü sadece kadına işkence olsun diye ancak hapis tehdidi olduğunda ödüyor. Kadın da işi gücü bırakmış bunu takip etmek zorunda kalıyor. Bir de birikmiş nafakalar var, hiç dokunmuyor bile. Birikmiş nafakalar için hapsen tazyik söz konusu değildir. Adli makamlarda hak aramak çok pahalı bir iştir. Kadınların parası yok, bunu da çok zor yapıyorlar. Ya da peşinde düşmüyorlar. Birçok kadın nafaka da istemiyor. Yeter ki gitsin, yeter ki canımı kurtarayım, başka bir şey istemiyorum diyor. Ben birçok müvekkilimle onların lehine tartışmak zorunda kalıyorum.  'NE OLMUŞ BOŞANMIŞSA KADIN?' Arın, boşanma sonrası kadının karşılaştığı zorluklardan bahsetti: “Türkiye’nin taraf olduğu sözleşmeler çok açıkça diyor ki, kadınlar aleyhine olan gelenek ve görenekleri de tasfiye etmek zorundadır devletler, bu yükümlülüğün altındadır. Bir başka kavram da, boşanmış kadın. E ne olmuş boşanmışsa kadın. İşte onun üzerine toplum ağır bir baskı uyguluyor. Ya tekrar evlensin diye, çünkü mutlaka birinin karısı olmak zorunda kadın, mutlaka bir ile içinde yer alacak, boşanmış tek başına kadın yaşamayacak. Bu devlet politikası. Bütün bu ağır koşullarda hayatını idame ettirmek zorunda kalıyor.” Arın, ilgili kanundaki, “kadının haysiyetsiz hayat sürdüğünün ispatı durumunda” nafakanın kesilebileceğini madde ile ilgili ise şöyle konuştu: “Haysiyetsiz hayat sürmek, ne demek haysiyetsiz hayat? Haysiyet ne? Haysiyet bir insanın malını çalmak, yalan söylemek bunlar haysiyetle ilgili konularıdır. Bir kadının başka erkekle ilişki kurmasının haysiyetle hiçbir ilgisi yoktur. Şimdi bunu haysiyet çerçevesine alıp, utanmadan haysiyetsiz hayat sürdü diye iftira edip nafakayı kestirmek için ortaya çıkmanın da âlemi yok. Eğer haysiyetsiz hayatsa, bunu erkekler çok daha fazla yapıyorlar kadınlardan. Evlilik içinde de kadını aldatıyor, ikinci bir kadınla beraber oluyor, çocuk yapıyor. Haysiyeti kadın bedeninin belirli bölgesine hapsetmek de ayrı bir haysiyetsizliktir diye düşünüyorum. “  'NAFAKA OLMAZSA KADINLAR ÖLDÜRÜLMEZ DİYORLAR' Arın, değerlendirmesini, “Kadın erkek eşit değilmiş, bu fıtrata aykırıymış. En yetkili ağızlardan böyle cümleler sarf edildikten sonra… Bu ülkede her gün beş kadın öldürülüyor. Bunu bir de meşrulaştırmaya çalışıyorlar, nafaka olmazsa kadınlar da öldürülmez, diyorlar. Ben şöyle şeyler duyuyorum, “Öldürürüm on yıl yatarım, çocuklara anam babam bakar ben de nafaka vermekten kurtulurum”. Bunu bu hükümetin tutumu meşrulaştırıyor. Kadını uzlaşmaya sokmaya çalışıyorlar. Hukukun uygulanış biçimi de insanları maalesef buraya getiriyor. Kimsenin kimseye hakaret etmeye, öldürmeye dövmeye hakkı olmadığının hukuk kurallarının çok iyi anlatması gerekir Medyanın tutumu da farklı değil. Eğer cinayet işleyen kadınsa cani, adamsa cinnet geçirmiş oluyor, bahane getiriliyor. Nafaka bu kadar vermek istemiyorlarsa ya evlenmesinler ya da şiddet uygulamasınlar, kusurlu olmasınlar, sonra da çıkıp nafaka mağduruyum demesinler. Niye işledin o kusuru, devlet sana cezasını da vermiyor, para olarak ödüyorsun, o zaman ona devam et” sözleriyle bitirdi.