Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Temsilcisi Gülsüm Kav, "Nasıl gerçekleştiği bilinemeyen şüpheli ölümler artıyor. Bir de faili meçhul cinayetlerde artış görüyoruz. Bu çok ciddi bir tehlikedir" dedi. "Türkiye’de çok ciddi bir 'silahlanma' çağrısı var ve bu çağrının yarattığı ağır sorunlar yaşıyoruz. O namluluların ucunda her gün kadınlar duruyor" diyen Kav, "Pek çok kadın kurumu OHAL ile birlikte kapatıldı, hak arama yolları baskılanıyor" ifadelerini kullandı.
Dokuz8HABER / Röportaj: M. İrem Afşin - Kamera: Fatih Pınar MİA: Merhaba Gülsüm, hoş geldin. Maçka Parkı’ndayız, herkesin bir hafta sonunda keyifle oturduğu bir alandayız. Öte yandan, çok iyi biliyoruz ki kadınların gündelik hayatın içindeki varlıklarını koruma çabaları gün geçtikçe artmak zorunda kaldı. Mart raporuyla başlayalım önce, nasıl bir tabloya bakıyoruz bu ay? GÜLSÜM KAV: Aslında kadın cinayeti sayısında önemli bir düşme yaşandığı için daha nefes aldığımız bir ay olarak değerlendiriyoruz. Ama zaten bir kadın cinayeti bile fazla. Kadınlar bir sayı ya da rakam değiller, hiçbir sağlık sorunu olmayan özneler. Mart ayında 25 kadın öldürüldü. Geçtiğimiz Şubat ayında kısacık bir sürede 47 kadın kardeşimizi kaybetmiştik, bu nedenle bu yeni rapor bizi bir düzeyde rahatlatıyor. Ama yine de bir azalma var mı demek için, tam bir kanaat belirtmek için daha uzun süre izlemek durumundayız. Çünkü sadece bir sayı değil, niceliksel mesele de değil, kadın cinayetlerinin niteliği, kadınların maruz bırakıldığı erkek şiddetinin niteliği değişiyor. Cinayetlerin de niteliklerinde değişim var ve bu ağır sorun Mart ayında da devam etti. "ŞÜPHELİ ÖLÜM SAYISI ARTTI" Nedir bu? İşlenen cinayetlerin tanınmasında sorunumuz büyüyor, şüpheli ölüm sayısı arttı. En tipik örnek, Alara Karademir. Alara kardeşimizi, hak savunucusu, hukuk öğrencisi gencecik bir hayatı, gerçeğin ne olduğunu bilemediğimiz bir şekilde kaybetmiş bulunmaktayız. Başkalarının hakları için giyeceği cübbesi, ne yazık ki tabutuna örtülmüş durumda. Aslında Alara bir sembol, çünkü nasıl gerçekleştiği bilinemeyen şüpheli ölümler artıyor. Bir de faili meçhul cinayetlerde artış görüyoruz. Biz bu ikisini birbirinden ayırıyoruz: Faili meçhulde cinayet net ama failin kim olduğunu bilemiyoruz. Aslına bakarsan bu durum kadın kardeşlerimizin ailelerini Cumartesi Anneleri’ne dönüştüren, o konuma sürükleyen bir durum ya da Meksika sınırındaki cinayetler gibi bir durum. Bizim için bu ikisi aslında çok tehlikeli işaretler, bir süredir artış gösterdiğinin de farkındayız ve hep uyarıyoruz. "BÜTÜN YETKİLİLERİ UYARIYORUZ" Niye tehlikeli, çünkü artık hukukun tümüyle ortadan kalktığı, tamamen bir kuralsızlığın, orman kanunlarının, hukuksuzluğun işlediği anlamına geliyor. Mart ayında kaybettiğimiz 25 kadının neredeyse yarıya yakını, ya aydınlatılamamış ölümler ya da cinayet olduğu belli olsa dahi cinayetin faili bulunamamış durumda. Bu oran giderek yükseliyor, artık yarısına yaklaştı, yeniden söyleyeyim, bu çok ciddi bir tehlikedir. Bütün yetkilileri uyarıyoruz. Kadınlar asla alışmayacaklar, zaten öldürülmeye de alışmayacağız. Biliyorsunuz, bizim yıllardır verdiğimiz mücadele cinayet olduğu netleşmiş, failin yargılandığı aşamada cezasızlığı ortadan kaldırmak için; bir de şimdi cinayeti netleştirme ve failin bulunması gibi zorluklarla karşı karşıyayız. Hem kadınlar can veriyor, hem de bu zorluklarla başa çıkmaya çalıştıkları bir süreçten geçiyoruz. Bu açıdan durumun vehameti devam ediyor. Az sayıda kadın öldürülmüş olsa da biz buna sevinemiyoruz, zaten bir kadın cinayeti bile fazla. Ölümlere baktığınızda da, bu tür nitelikleri var, çok düşündürücü ve yetkilileri bir an önce harekete geçirmesi gerekiyor. "TÜRKİYE'DE ÇOK CİDDİ BİR SİLAHLANMA ÇAĞRISI VAR" MİA: Nitelikten bahsetmişken, son zamanlarda oldukça dikkat çekici biçimde, kadınların öldürülme biçimleri, vahşetin, şiddetin biçimi değişmeye başladı. Eskiden bir anlık öfkeyle evdeki ekmek bıçağını alıp böyle bir cinayeti işleyen erkekler, şimdi gayet önceden planlayarak, oldukça düşük bedellerle internetten pompalı tüfek satın alarak kadınları öldürüyorlar. Yakma olayları, kafa kesmeler gördük, şu son aylarda şiddetin ne kadar arttığını gördük. Bunu neye bağlıyorsunuz? GÜLSÜM KAV: Çünkü Türkiye’de çok ciddi bir “silahlanma” çağrısı var ve bu çağrının yarattığı ağır sorunlar yaşıyoruz. Aslında sadece kadınlar değil, yakın zamanda dört üniversite görevlisinin, dördünün birden hayatlarını nasıl kaybettiklerini gördük. İktidar tarafından sürekli yapılan silahlanma çağrısının ne kadar ağır sonuçları olduğunu gördük. Ama kadınlar açısından önemli bir fark var: O namluluların ucunda her gün kadınlar duruyor. Her gün kadınlar öldürülüyor ve kadın cinayetlerinde silahlanmanın yarattığı, ateşli silahla öldürülme oranı da artıyor. Evdeki bir bıçakla da olabilir, ne yazık ki erkekler evdeki her şeyi bir cinayet aracına dönüştürebiliyor. Artık daha “savaşçı” yöntemlerle işlenen cinayetleri görmeye başladık. Metotları çok sık anlatarak normalleştirmek de istemiyorum ama toplum barıştan uzaklaşıp çatışmacı bir iklim olduğu sürece, savaşçı yöntemler artıyor. Daha önce hiç görülmemiş biçimde boşanmak isteyen karısının evine patlayıcı yerleştirme gibi metotlara rastlamış durumdayız. "PEK ÇOK KADIN KURUMU OHAL'LE KAPATILDI" MİA: Katil erkeklerin özellikle iyi hal indirimlerinde çok işe yarayan “aniden sinirlendim, beni kızdırdı, tahrik etti, şöyle dedi” gibi birtakım söylemleri var biliyorsun. Ama artık internetten ısmarlayarak tüfek satın almak, eve patlayıcı yerleştirmek gibi gayet planlı programlı, tasarlanmış cinayetler görüyoruz. Bu noktadan hareketle biraz da OHAL dönemine bakalım isterim. Geçtiğimiz yılı OHAL’le geçirdik ve son yıllarda hiç görmediğimiz kadar yüksek bir kadın cinayetleri rakamı ile karşılaştık, tam 409 kızkardeşimizi kaybettik. OHAL hem şiddet ve cinayetler anlamında, hem de kadınların gündelik hayatlarında neyi etkiledi, neyi değiştirdi? GÜLSÜM KAV: OHAL’in etkilerini yaşamaya başladığımızdan beri anlattığımız gibi, sonuçlar daha da ağırlaştı. Hem oran değişiyor, sayı yükseliyor, hem de şiddet suçları daha canavarca hislerle işleniyor. Çocuk istismarında da benzer bir gidişat var. Diğer taraftan OHAL’in karakteristik özelliği olarak şöyle bir açmaz var: Pek çok kadın kurumu OHAL ile birlikte kapatıldı, hak arama yolları baskılanıyor, kapatılıyor. Buradaki asıl hiçbir orantısı olmayan “orantısız adaletsizlik” hüküm sürüyor. Yaşanan şu; kadınların hak aramaya en çok ihtiyaç duydukları zamanda, özellikle de Türkiye’nin bazı bölgelerinde, hak arama olanakları ortadan kaldırılıyor, kadınlar tam bir kapana, tam bir çaresizliğe mahkum edilmeye çalışılıyor. Ama bu da kadınlar haklarının farkında olduğu için mümkün olamıyor. "VAZGEÇSİNLER BU İŞTEN" Hangi dünya görüşünden olursa olsun kadınların şiddeti eskisi gibi sineye çekmediğini, şiddet görüyorsa susmadığını, kendi hayalleri varsa peşinden gittiğini, yeni bir hayat kurmak istediğini, hatta boşanmaya çalışan kadınların başlarına geldiğini gördüğü halde, yine de bu kararından vazgeçmediğini görüyoruz. Bütün kadınları böyle susturabileceklerini mi sanıyorlar? Hani bu kadar şiddete kadınların susması gerekir diye bekleniyor, ancak tam tersi oldu. Eğer hayatı bir eziyete dönüşmüşse, kadın kardeşimiz adliyeden dilekçesini geri çekmiyor, çok normal olarak bu eziyetten kurtulmak için hakkını korumak istiyor. “Bu şiddetle kadınlar korkar, susar, suskunlaşır, hakkını arama yollarını da elinden alırsak hakkını da arayamaz, meseleyi böyle çözeriz, kadınları susturarak çözeriz” diye bir mantık var ya, böyle olmadığı da apaçık ortada. Tam tersine, kadınlar daha fazla mücadeleyle yanıt veriyor. OHAL’in karakteristiği olarak işleyen durum, hem kadına yönelik baskı ve şiddetin artışı, hem de kadınların hak arama yollarının zorlaştırılması diyebiliriz. Fakat bu kadar ağır bir biçimde kadınları baskı altına alma bile boşa düşüyor, işlemiyor. O yüzden, vazgeçsinler bu işten! "DÜNYADA KADINLARIN UYANIŞI DÖNEMİ" MİA: OHAL döneminde kadınların koruma talepleri Emniyet tarafından reddediliyor; “OHAL’deyiz, polis çok yoğun çalışıyor, yeterli güvenlik gücü yok” denilerek kadınların koruma talepleri geri çevriliyor... Her şeye rağmen OHAL döneminde kitlesel dayanışma ile, gerek davalarda gerekse kadınların müdahil olabileceği her türlü konuda, eğitimde, çocuklarımızın başlarına gelenlerde, yaşamsal haklarımız için son derece önemli olan laiklik konusunda, bütün bu konu başlıklarında biz dönüp sokağa baktığımızda OHAL döneminde hep ve her zaman, son derece ciddi kalabalıklarla kadınları görüyoruz. En son 8 Mart’ta büyük bir kalabalıkla İstiklal Caddesi’ni doldurduk... OHAL’deki büyük baskıya rağmen kadınların aynı kararlılık ve inançla sokağa çıkmaya devam etmelerini nasıl yorumlarsın? GÜLSÜM KAV: Aslında dünyada böyle bir eğilim var. “Feminizm” yılın sözcüğü seçildi, yılın kişisi “sessiz kalmayan çıkaran kadınlar” oldu, biliyorsun. Seneyi kadınlar olarak yapılacak her şeyi yapmış biçimde kapattık ve yeni yıla da böyle başladık. O açıdan 8 Mart’da bu hareketlenmenin izlerini bekliyordum. Türkiye’de bütün konuştuğumuz şartlara rağmen bu gerçekleşti. Aslına bakarsan, örneğin İran’da çok daha ağır şartlardaki molla rejiminde de bu gerçekleşti. Biz şartlarımızdan yakınıyoruz, dünyadaki bütün kadın kardeşlerimiz evrensel haklarına kavuşana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz, ancak bizden çok daha ağır şartlarda yaşayan İranlı kardeşlerimiz de özgürlükleri için mücadele ediyor, kendilerini ortaya koyuyorlar. Amerika’da Trump gibi kadın düşmanı bir mizojinin yükselmesine karşılık ülke tarihinin gördüğü en büyük yürüyüşler yapılırken, sadece Batı’da değil, Ortadoğu’da, bizim coğrafyamıza yakın bölgelerde de, İran’dan, Afganistan’a kadar kadın hareketi yükseliyor. Bu anlamda dünyada kadınların uyanışı dönemine denk geldiğimizi söyleyebilirim. Uzun süredir gerileme döneminde, durgun dönemde olan feminist hareketin de yeni kuşaklarla bambaşka bir ivmeyle yeniden yükselişte olduğunu, bunun da bizim için çok büyük bir imkan olduğunu düşünüyorum. "KADINLAR SAHNENİN KENARINA İTİLMEYE İZİN VERMEDİ" En son Türkiye’de yaşadığımız sıcak örnekte; kadınları ne kadar sahnenin kenarına itmeye, sahneden indirmeye çalışırlarsa kadınların birbiriyle dayanışarak, bir mücadeleyle, bir büyük kadın dayanışmasıyla buna asla izin vermeyeceklerini yaşadık. Bu açıdan, bu denli zor koşullarına rağmen ümitliyiz. Bunu sadece bize benzeyen kadınlardan değil, toplumun farklı kesimlerinden, her görüşten birbirinden çok farklı kadınların, birbiriyle dayanışma ile sadece kadın olmaktan kaynaklanan çıkarlarını ve haklarını aradıkları bu dönemde önemli bir mücadele adımındayız diye düşünüyorum. "ERKEKLER VE ONLARI KORUYAN DEVLET DEĞİŞECEK" MİA: İstenilen hak ve hedef ortak olunca kadınlar kendi içlerinde ayrımcılığa da asla müsaade etmiyorlar diyebilir miyiz? GÜLSÜM KAV: Bunu ben de özellikle tekrar etmek isterim, çünkü şu andaki esas konu, kadınları da “makbul kadın- makbul olmayan kadın” diye ayırmak, bizim aramız da bozulmak isteniyor. Ama kadınlar asla bu oyuna gelmeyecek, erkekler yüzünden, erkekleri koruyan devleti kadınların da haklarını koruyan bir noktaya getirecek bir mücadele veriyoruz, şu an erkekleri koruyan devlette bir sorun var, ona görevini yaptırmak zorundayız. Devletin görevini yapmayışı yüzünden kadınlar aralarını bozmayacak, tam tersine onları düzelteceğiz. Onların değişmesi gerekiyor: Erkekler ve onları koruyan devlet değişecek. KADIN CİNAYETLERİNİ DURDURACAĞIZ PLATFORMU MART 2018 RAPORU’na göre;
  • 31 günde 25 kadın öldürüldü: Mart ayında tüm tarafların kadına yönelik şiddete dair olumlu açıklama ve çalışmaları, kadınların gerek meclislerde gerek sokaklarda bir araya gelmesi sonucu kadın cinayetleri sayısında önceki aylara göre düşüş yaşandı, 25 kadın erkekler tarafından öldürüldü.
  • Şüpheli ölüm ve faili meçhullerde büyük artış: Yaşanılan sayısal düşüşe rağmen, şüpheli ölümler ve faili meçhul cinayetler arttı, işlenen 25 kadın cinayetinin 11’i şüpheli ölüm. Kadınların 8’i ise kendi hayatlarına dair karar verdikleri için öldürüldü, 4’ünün ölüm sebebi tespit edilemedi. Öte yandan cinayet olduğu belli olduğu halde faillerin %44’ü tespit edilemedi, ancak kadınların %24’ü yakınları olan tanıdık erkekler tarafından öldürülürken, kadınların %20’sinin hayatına evli olduğu erkek tarafından son verildi.
  • Öldürülen kadınların %28’i 36-65 yaş arasında, %24’ü ise 19-24 yaş arasındaydı.
  • Mart ayında kadın cinayetlerinin en çok işlendiği iller: İstanbul’da 6, Antalya’da 3, Ankara’da 2.
    • İstanbul’da hocasının odasında bayılıp şüpheli bir şekilde hayatını kaybeden üniversite öğrencisi Alara Karademir gibi ölümü aydınlatılmayan onlarca kadın cinayeti var.
    • Geçtiğimiz ay Helin Palandöken’in davasında duruşmaya yanlış sanığın getirilmesi gibi; bu ay kocası tarafından 2016 yılında öldürülen Halide Özpolat’ın davasında mahkeme sanığı duruşmaya çağırmayı unuttu. Bu şekilde ilerleyen kadın cinayeti davalarında konunun önemsenmediği ve yanlış ele alındığı ortaya çıkıyor.
  • İstanbul’da bir otelde İran vatandaşı trans bir kadın kesici aletle boğazından aldığı darbe sonucu cansız bedenine ulaşıldı. Kayıp fail aranıyor.
  • 2 kadın yaşam mücadelesi veriyor: Antalya’da iş görüşmesine giden Ayşe A., boşandığı İrfan A. tarafından eve döndüğünde kesici aletle ağır yaralandı. Bursa’da 5 aylık hamile olan Merve P., boşandığı Hüseyin P. tarafından ateşli silahla vuruldu. Her iki kadın da yaşam mücadelesi veriyor.
  • Çocuk istismarı devam ediyor: Sadece basına yansıyan haberlerden 269 çocuğun çocuk istismarına maruz kaldığını, gerçek rakamların bundan çok daha fazla olduğunu biliyoruz. Edirne İl Genel Meclisi Kadınları ve Kız Çocuklarını Koruma Komisyonu raporuna göre 2017’de sadece Edirne’de 186 çocuğun hamile olduğu tespit edildi. 2017’de İstanbul’daki bir hastanede 15 yaş altında 115 çocuğun hamile kaydı olduğunun ortaya çıkması halen gündemdeyken, Kayseri’de 17 erkek çocuğa gittikleri özel okuldaki basketbol takımına koçluk yapan öğretmenin istismar uyguladığı ortaya çıktı. Diyarbakır’da din kültürü öğretmenliği yapan şahıs 5 kız öğrenciye istismarda bulunduğu gerekçesiyle tutuklandı. Aydın’da 33 yaşındaki G.K. evli olduğu M.K. ile girdiği cinsel ilişkiyi video kaydına çektikten sonra zorla 10 yaşındaki kızları N.K’ye izletti. Çocuk, öğretmenine durumu anlatınca istismar ortaya çıktı.
  • Cinsel şiddet devam ediyor: 2018 Mart ayında 28 kadına cinsel şiddet uygulandı. Kadınların 15’i tanımadığı erkek tarafından şiddete uğrarken, 4’ü akrabası, 1’i eskiden birlikte olduğu erkek, 1’i patronu ve 1’i öğretmeni tarafından şiddete maruz kaldı.
İLETİŞİM: Web: kadincinayetlerinidurduracagiz.net Twitter: @KadinCinayeti Facebook: /kadincinayetlerinidurduracagiz/ Telefon: 0505 004 11 98 [email protected]