HDP Kocaeli Milletvekili Gergerlioğlu, 13 siyasi partinin genel başkanlarına ve TBMM Başkanına “İkinci Yılında OHAL'in Toplumsal Maliyetleri Raporu”nu, bir mektupla birlikte gönderdi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kocaeli Milletvekili ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi Ömer Faruk Gergerlioğlu, “İkinci Yılında OHAL'in Toplumsal Maliyetleri Raporu”nu 13 siyasi partinin genel başkanlarına ve TBMM Başkanına bir mektupla gönderdi. Gergerlioğlu’nun Mağdurlar İçin Adalet Topluluğu Sözcüsü olarak altı aylık bir çalışmayla hazırlanan rapor, 993 sayfa. Rapor, 21 Ocak 2019’da kamuoyuyla paylaşılmıştı. Siyasi liderlere gönderilen mektupta özetle, “Ülke yönetimlerinde sosyal siyasal ve ekonomik ilişkilerde haksızlık veya adaletsizliğin sıradanlaştığı bir yapı oluşmuş ise bu durumun tabiatı gereği o düzenden çıkar ve güç devşiren birtakım kişi veya gruplar da mutlaka oluşmuştur. Genellikle açıklık şeffaflık ve de hesap verebilirliğin olmadığı adalet adil yarış ve serbest rekabetin bulunmadığı ortamlarda sosyal siyasal ve ekonomik gücü bir takım oligarşik yapılar ellerinde bulundurur ve de bu zorba yapılar hegemonyalarını devam ettirebilmek için halkları çeşitli manipülasyonlarla bölerek güçsüz bırakacak ve de kendi istedikleri yöne yönlendirecek ağları da mutlaka oluştururlar. Hegemon oligarşi kendi çıkarlarını statülerini ve zenginliklerini devam ettirebilmek için güçsüz azınlık veya kendilerinden aşağı gördükleri tüm bireylere ve toplumla baskıcı ezici veya kıyıcı uygulamalar yapmaktan da çekinmezler” denildi.

"HERKES İÇİN ADALET İSTİYORUZ"

“Mağdurlar için Adalet topluluğu olarak bizler güçlünün haklı olduğu değil haklının güçlü olduğu bir dünyayı arzu ediyoruz. Öncelikli olarak ülkemizde ve daha sonra da dünyada dil din ırk etnisite cinsiyet yaşam tarzı sosyal siyasal kültürel kimlik veya ideolojik tercihlerinden dolayı haksızlığa uğramış insanlar karşısında daima mağdurdan ve mazlumdan yana taraf olmayı seçiyoruz. Gücün sağlayacağı nimetler veya tehditlerle karşılaşınca adalet çizgisinden ayrılmayı çıkar için adaletsizliğe göz yummayı gayri ahlaki buluyoruz ve bu yolda aynı anlayışı benimseyen herkesle birlikte çalışmak arzusundayız” denilen mektupta, “Adalet üzerine inşa edilmeyen hiçbir sistemin varlığını uzun süre devam ettiremeyeceğinin bilincindeyiz. Haksızlığa uğrayanların kimliklerine bakmadan daima yanlarında olacağız. Mağdurlar için Adalet topluluğu ezilenlerin ötekileştirilenlerin sömürülenlerin tarafındadır. Bizler kimsenin mağdur ve mazlum olmaması için varız. Hep birlikte huzur içerisinde insanca yaşamak için herkes için adalet istiyoruz” ifadeleri kullanıldı.

RAPORUN GÖNDERİLDİĞİ İSİMLER

Rapor ve mektup şu isimlere gönderildi: TBMM Başkanı Genel Başkanı Mustafa Şentop Cumhurbaşkanı, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Haydar Baş Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal Demokratik Sol Parti Genel Başkanı Önder Aksakal Halkların Demokratik Partisi Eş Genel Başkanı Pervin Buldan ve Eş Genel Başkanı Sezai Temelli Hür Dava Partisi Genel Başkanı İshak Sağlam İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu Türkiye Komünist Partisi Genel Başkanı Aydemir Güler Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek

OHAL RAPORU: 500 BİN KİŞİYE ADLİ İŞLEM, 33 BİNDEN FAZLA TUTUKLU VAR

Mağdurlar İçin Adalet Topluluğu’nun raporuna göre darbe girişiminin hemen ardından ilan edilen OHAL kapsamında yaklaşık 500 bin kişiye adli işlem yapıldı. 900 sayfalık raporun özeti şöyle: “* 2 Ağustos-23 Eylül 2018 tarihleri arasında yapılan araştırmaya, Türkiye’nin 81 ilinden 3 bin 500 yüz 89 kişi ve dünyanın 39 ülkesinden yüz 87 kişi katıldı.

İKİ YAŞINDAN KÜÇÜK EN AZ 700 BEBEK CEZAEVİNE GİRDİ

* Araştırmaya katılan OHAL mağdurlarının yüzde 82,8’i evlidir. Yani bir aileye sahiptir ve ortalama olarak iki çocuk sahibidirler. Ayrıca katılımcı mağdurların yüzde 27,8’i kadındır. Buradan yola çıkarak kolaylıkla şunu söyleyebiliriz ki OHAL doğrudan toplumu ayakta tutan temel direk olan aileye saldırmıştır ve en az 300 bin bebek ve çocuk bu saldırılardan travmatik seviyede olumsuz etkilenmiştir. Binlerce çocuk anneleri ile birlikte nezarethanelere, hapishanelere tıkılmıştır. Bunlar arasında iki yaşından küçük en az 700 bebek vardır. Katılımcıların yüzde 84’ü hapishanelerin fiziki koşullarını insan yaşamına uygun bulmadıklarını, yüzde 67,8’i ise hapishane personelinin mahpuslara insani muamele yapmadığını düşündüğünü söylemiştir. Üstüne üstlük mahpusların yüzde 37’si içerideyken intihar etmeyi akıllarından geçirdiklerini söylemişlerdir. * KHK ve OHAL ile islerinden atılan mağdurlarının yüzde 99,64’ü, 15 Temmuz 2016 sonrasında muhatap oldukları adli veya cezai soruşturmalardan hiçbirisine 15 Temmuz 2016 öncesinde muhatap olmamış bireylerdir. Yani, 15 Temmuz sonrası mağdurlar aleyhine açılan idari, adli soruşturmaların tamamına yakını konjonktürledir. Geçmişle bir bağı veya temeli bulunmamaktadır. * Araştırmaya katılan mağdurların OHAL öncesi ortalama geliri 3 bin 500 TL iken, araştırma yapıldığı sırada 800 TL’ye düşmüştür.

OHAL MAĞDURLARININ YÜZDE 98’İ ÜNİVERSİTE MEZUNU

* Yüksekokul ve üzeri okul mezunlarının Türkiye ortalaması yüzde 17 iken OHAL mağdurlarının yüzde 98,7’sinin yüksekokul ve üzeri okul mezunları oldukları, ayrıca yüzde 25’inin yüksek lisans ve doktora mezunu oldukları dikkate alındığında, Türkiye’de yaşadıkları travmalar sonrasında, yurtdışına çıkmak fırsatı verilmiş olsa, yüzde 83,9’unun, yabancı bir ülkeye gitmek ve orada yasamak isteyecek hale getirilmeleri Türkiye Cumhuriyeti için çok büyük bir sosyal sermaye, sosyokültürel güç kaybının işaretidir. OHAL’in ülkede yarattığı hak, hukuk, adalet ve özgürlük sorunları sadece bireysel veya sınırları belli olan minör toplumsal mağduriyetler yaratmamıştır. Gerçekte, ülkenin, yenilikçi, yaratıcı, özgün bilimsel araştırma, dünyadaki gelişmelere uyum, üretim ve rekabet kapasitesine de önemli ölçülerde zararlar vermiştir. * OHAL mağdurlarından ‘gözaltı ve tutukluluk’ deneyimi yaşayanlarıyla ilgili olarak elde edilen veriler, kendilerine, gözaltında ve hapishanelerde, ‘sistematik işkence’ uygulandığı yönündedir. * OHAL rejimi ülkeyi birincil ve ikincil mağdurları açısından kapalı veya açık bir hapishaneye veya mega bir toplama kampına dönüştürmüştür. OHAL yargılamalarının cereyan tarzına bakıldığında, adil yargılamalara benzemekten daha ziyade, kuru ile yaşın ayrılmadığı bir ‘sürek avı, cadı avı’ şeklinde yürütüldüğünden, cadı avları ve cadı yargılamaları ile meşhur Orta Çağ Avrupası, Engizisyon uygulamalarına benzer yargılama yaklaşımlarının sergilendiği görülmüştür. * Modern, pozitif hukukun ‘Masumiyet karinesi’ prensibi gereğince, ‘İddia edenin, iddiasını da ispat etmekle yükümlü olması, iddia edenin, şüphelinin sanığın işlediğini iddia ettiği suçları da kanıtlaması’ gerekirken OHAL ve KHK mağdurları için hukukun bu temel prensibi işletilmemiş ve mağdurlar, ‘Kendi masumiyetlerini ispat’ zorunda bırakılmışlardır. Nitekim oluşturulan baskı ortamında suçlu olduklarını kabul etmek istemeyenlerin birçoğunun, ‘suçunu/suçluluğunu gizlemek’, ‘inkar etmek’ veya ‘örgütsel tavır veya davranış’ sergilemekle dahi itham edilerek daha şiddetli baskı ve muamelelere maruz bırakıldıklarına dair oldukça faza sayıda mağduriyet verisi bulunmaktadır. * OHAL ve devamındaki süreçte, mağdurların ve yakınlarının hukuk ve iş güvencelerinin de ellerinden alınması yanında, lisans iptalleri, SGK kodlamamaları, güvenlik soruşturmaları, mülakat, özel sektör işverenlerini taciz, tehdit gibi yöntemleri ile çalışma yasakları uygulamaları ve de yurtdışı yasaklarına maruz bırakılmak suretiyle tam bir ‘sivil ölüm’ cezasına da mahkum edilmelerinin tarihteki örnekleri oldukça azdır.

SİVİL ÖLÜM VE AÇLIĞA MAHKUMİYET

* OHAL’de ihraç edilip hiçbir soruşturmaya tabi tutulmayan veya belirli bir süre gözaltı ve tutukluluk yaşadıktan sonra denetimli veya denetimsiz olarak serbest bırakılan veya beraat, takipsizlik almış olsalar bile, mağdurlardan birçoğu için ‘Sivil ölüm’, ‘Sosyal güvencesizlik’ ve ‘Açlığa mahkumiyet’ uygulamaları devam ettirilmiştir. * OHAL ve KHK süreçleri, mağdurların, aile-içi ve yakın akrabalık ilişkilerine de önemli ölçülerde zararlar vermenin yanında; komşuluk ve arkadaşlık ilişkilerinde de çok büyük tahribatlar yapmıştır. Bu sebeple, mağdur ailelerin birçoğu bulundukları mekanlardan taşınmak zorunda kalmış, ayrıca, mağdur aileler arasında huzursuzluk, bölünme ve boşanma vakaları da ciddi oranlarda artmıştır. * OHAL ve KHK’ler ve devamında yürürlüğe konulan uygulamalar Türkiye’yi ‘Hukuk Devleti’ olmaktan tamamen uzaklaştırmış ve hiç kimsenin hukuk güvencesinin olmadığı bir devlet statüsüne getirmiştir. Hukuk Devleti olamamanın ülkeyi iki yılda getirdiği nokta, yalnızca, 2 yüz 50 bin birincil mağdur, bir milyon 5 yüz bin ikincil mağdur üretme sınırlarını çoktan aşmış ve 80 milyon üçüncül mağdur üretme noktasına doğru hızla yaklaşmaktadır.

RAPORUN TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN