"İzmir’deki 17 tane kadın otobüs şoförü ‘Kadının Toplumdaki Yerini’ bir kez daha sorgulattı herkese. Kadının isterse, inanırsa ve fırsat verilirse her şeyi yapabileceğini de. Gurur duydum!"

Geçen haftalardaki yazılarımda ‘kadının toplumdaki yeri’ konusunu, psikoloji biliminden yararlanarak biraz toplumsal yönden, biraz da erkek gözünden incelemiştim. Bu haftaki yazımda ise kadın olarak kendimizin yarattığı yanlış algılardan bahsetmek istiyorum. Bir de toplumun, çocuğunun, kocasının, anasının-babasının ‘yapamazsın ya da yapmamalısın’ deyişine kulak asmayıp hayallerinin peşinde koşanlardan. İzmir Büyükşehir Belediye başkanı Sayın Tunç Soyer’in Instagramda dün paylaşmış olduğu bir videoda 17 tane kadın otobüs şoförünün, şoför olma sürecine dair kısa söyleşileri vardı. Bir tanesi ‘Çocukluğumdan beri hayalimdi. Ben de bu otobüslerden kullanacağım diye hayal ettim’ diyor. Bir başkası, 11 yaşındaki kızının, babasının otobüs, kendisinin ise taksi kullanmasını kadınların erkeklere göre daha güçsüz olduğuna yormasından ve kendisinin de otobüs kullanması ile beraber, kızının gözünde kadın erkek eşitliğinin sağlandığından bahsediyor. Diğeri ‘Kendimize güveniyoruz’ diyor. Bir başkası ise ‘Anne olarak bir çocuğu yetiştirebiliyorsak, erkeklerin yaptığı her şeyi yapabiliriz’ diyor. Ve bir tanesi de ‘kadınlara imkân verildiği takdirde biz en zirvede olabiliriz’ diye ekliyor. Umut verici ve gurur! Detaylı baktığınızda, bu cümlelerin ardında gizlenmiş mesajlar var aslında. İlk iki yazımda anlattığım tüm önyargılar hatta. ‘Yapamaz’ sınlar, ‘yapmamalısın’ lar, erkek egemen işlerde ‘olmamalısın’ lar ve bizlere sunulmayan ‘fırsatsızlık’ lar… Nihayetinde, bu önyargıların, önyargılara maruz kalan kadınlar tarafından yıkılması da… Ta bu ana kadar, daha doğrusu fırsat verilene kadar bu kadınlara belki sadece analık görevi biçilmiş; belki de çevre tarafından ‘elinin hamuruyla erkek işine karışma’ denilmişti. Belki kendileri de inanmıştı yapamayacaklarına. Denemek istemişler belki de cesaret edememişlerdi öncesinde. Kendilerinin ya da toplumun yarattığı ‘psikolojik’ bariyerlerin içinde sıkışıp kalmışlardır öğrenilmiş çaresizlikleriyle beraber. Kadındılardı ya. Kadına uygun görülen işleri ya da şeyleri yapmaları gerekiyordu ya. Büyük ihtimal kadınım, ben anayım, kendime göre bir iş yapmalıyım; tepki almamalıyım demişlerdi kendilerine. Ama inanç devreye girdiğinde, belki de inat (ve tabiiyi uygun fırsat geldiğinde) bu kadınlar ayağa kalkarlar. İçine sıkışıp kaldıkları bariyerleri tek tek yıkarlar şahlanırken. Kendilerine olan güvenleri ile çevrenin onlara karşı olan ‘güvensizlik’leri karşı karşıya kalır. Ve sonuçta ortaya kadının analık da yapabileceği (opsiyonel olmakla birlikte), aynı zamanda erkek işi denilen işleri de yapabilecekleri ortaya çıkar; bunca yıldır bastırılmalarına, belki de kimsenin onların arkasında duracaklarına inanmamalarına rağmen. Gurur diyorum sizlerle! Kadınlara şu mesajı verdiniz: Doğru veya yanlış algılarımız bizlerin elinde. İstersek her şeyi ama her şeyi yapabiliriz biz de. Sevgiler,