Haber: Berfin Şengil
“Aziz Türk milleti! Türk Silahlı Kuvvetleri, İç Hizmet Kanunu’nun verdiği ‘Türkiye Cumhuriyeti’ni kollama ve koruma’ görevini, yüce Türk milleti adına, emir ve komuta zinciri içinde ve emirle yerine getirme kararını almış ve ülke yönetimine bütünüyle el koymuştur.”
12 Eylül 1980 Cuma günü saat gece yarısı 3’ü vurduğunda ekranda duyulan Kenan Evren’in sesi, üzerinden geçen 44 yıla rağmen kulaklardan silinmedi. Türk Silahlı Kuvvetleri adına konuşma yaptığını söyleyen Evren’in yaptığı konuşma da bu dönem işkence altına alınanların çığlıkları da duyulmaya devam ediyor.
12 Eylül 1980’de Neler Yaşandı?
80 Darbesi’ne giden süreç; parlamentoda uzlaşma sağlanamamasından dolayı seçilemeyen Cumhurbaşkanı, hükümet krizi, iç çatışmalar ve ekonomik sıkıntılar ile kuruldu. Ülkede yaşanan tüm bu sorunları bahane eden Evren'in başında olduğu TSK, 11 Eylül’ü 12 Eylül’e bağlayan gece yönetime tümüyle el koydu.
Kurulan Milli Güvenlik Konseyi (MGK), darbe sonrası yönetimi devraldı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren’in başkanlığındaki MGK’nin yayımladığı ilk bildiride; darbenin ordunun "İç Hizmet Kanunu'nun verdiği Türkiye Cumhuriyeti'ni kollama ve koruma görevini" yerine getirmek adına "emir-komuta zinciri" içinde işleyeceği ifadeleri yazıyordu.
Ayrıca MGK’de; Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Deniz Kuvvetleri Komitanı Oramiral Nejat Tümer, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun bulunuyordu. Genel sekreterlik ise Orgeneral Haydar Saltık’taydı.
11 Eylül akşamına kadar iktidarda; Adalet Partisi (AP) Genel Başkanı Süleyman Demirel başbakanlığındaki azınlık hükümeti bulunurken; Necmettin Erbakan’ın Milliyetçi Selamet Partisi (MSP) ve Alparslan Türkeş'in Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) hükümetin dışarıdan destekçileriydi. Ana muhalefette Bülent Ecevit'in genel başkanlığındaki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) yer alıyordu.
Kararlar Peş Peşe Alındı
Yönetime el koyulmasının ardından çok sayıda siyasi parti, sendika ve dernek kapatıldı. Siyasi yasaklar peşi sıra geldi.
Demokrasiye yeniden geçiş süreci ise 6 Kasım 1983 genel seçimleriyle başladı. Ancak 1980 darbesinin ardından bu o kadar da kolay olmadı. Çünkü darbenin ardında bıraktığı yıkım çok büyüktü.
Demokrasiye Ağır Darbe
Genelkurmay Başkanı Kenan Evren, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun'un yer aldığı Milli Güvenlik Konseyi yönetime tamamen el koydu.
Sıkıyönetim ilan edildi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) lağvedildi. Siyasi partiler kapatıldı. Ayrıca Süleyman Demirel ile Bülent Ecevit, Hamzakoy'a; Necmettin Erbakan ile Alparslan Türkeş, Uzunada'ya sürgün edildi. Bu isimler hakkında siyasi yasak getirildi.
Anayasa ayaklar altına alındı.
Türk Hava Kurumu, Çocuk Esirgeme Kurumu ve Kızılay dışındaki tüm dernek ve sivil toplum kuruluşlarının faaliyetleri durduruldu.
Asılan “Çocuklar” 17’sinde Kaldı
Sıkıyönetimin ardından çok sayıda ev baskını yapıldı, siyasi bir isim olsun ya da olmasın pek çok kişi gözaltına alındı, işkence süreçleri başladı. Selimiye, Ulucanlar, Sansaryan gibi hafızalara kazınan “işkence merkezleri” ortaya çıktı.
İlk idamlar, 9 Ekim 1980 tarihinde gerçekleşti. Sol görüşlü Necdet Adalı ve ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu idam edilen ilk isimler oldu.
Dönemin simgeleşen isimlerinden Erdal Eren ise darbeden önce bir askeri inzibat erini öldürdüğü gerekçe gösterilerek daha 17 yaşındayken idama mahkum edildi. Yargıtay, Erdal Eren’in idam kararını 2 kez iptal etti. Ama MGK kararı onayladı. Eren’in yaşı büyütüldü ve 13 Aralık 1980'de Ankara Ulucanlar Cezaevi'nde infaz gerçekleşti.
Geriye Kenan Evren’in, “Asmayalım da besleyelim mi?” diyerek darbenin tüm çıplaklığını ortaya koyduğu sözler kaldı.
“Güdümlü” Referandum ve 1982 Anayasası
12 Eylül askeri darbesinin ayaklar altına aldığı bir numaralı konu ise “Anayasa” oldu.
1982 Anayasası da bu darbecilerin müdahaleleri ile ortaya çıktı.
Milli Güvenlik Konseyi üyesi darbeci generaller tarafından kurulan Danışma Meclisi bir anayasa hazırladı. 1982'de gerçekleştirilen "güdümlü" referandumda bu anayasa, yüzde 92 "Evet" oyu aldı.
Darbenin baş aktörü Kenan Evren ve diğer darbecilerin ömür boyu yargılanmasını engelleyen "geçici 15'inci madde" de 1982 Anayasası’nın dikkat çeken noktalarından oldu.
Rakamlarla 12 Eylül Darbesi
Adalet Bakanlığı'nın açıkladığı resmi verilere göre; 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından toplam 650 bin kişi gözaltına alındı ve 52 bini tutuklandı.
Fişlenen kişi sayısı 1 milyon 680 bin; yurttaşlıktan çıkarılanlar ise 14 bin idi. Yaklaşık 100 bin kişi "örgüt üyesi olma" suçundan yargılandı. 30 bin kişi "sakıncalı" bulunarak işlerinden edildi.
Sıkıyönetim mahkemelerinde 210 bin dava açıldı ve toplamda 230 bin kişi farklı suçlardan yargılandı. Bunların 7 bini hakkında idam cezası istendi.
Bu dönemde, 14 kişi cezaevlerindeki açlık grevlerinden, 171 kişi sorguda ve uğradığı işkenceden yaşamını yitirdi. 517 kişi ölüm cezasına çarptırıldı, 50 kişi idam edildi.
Sivil toplum kuruluşlarının yaptığı açıklamalarda ise daha yüksek rakamlardan bahsedildi.
Ayrıca bu dönem yaklaşık bin film, “sakıncalı” oldukları gerekçesiyle yasaklandı. 4 bine yakın öğretmen ve yüzlerce üniversite görevlisi işten atıldı. Çok sayıda gazeteciye, binlerce yıllık hapis cezaları talep edildi.
- Gözaltına alınanlar: 650.000
- Fişlenenler: 1.683.000
- Açılan dava sayısı: 210.000
- Sıkıyönetim mahkemelerinde yargılananlar: 230.000
- 141-142-163. maddelerden yargılananlar: 71.500
- Sivil mahkemelerde açılan davalar (1980-88): 9.508
- Yargılanan "örgüt üyesi": 98.404
- Hüküm giyen "örgüt üyesi": 21.764
- "Yurda dön" çağrısı yapılanlar: 29.000
- Yurttaşlıktan çıkarılanlar: 14.000
- Pasaport verilmeyenler: 388.000
- Faaliyetten men edilen dernek: 23.700
- Toplam 644 cezaevindeki hükümlü-tutuklu : 52.000 (1990'da kalanlar)
- Toplam ölü (eceliyle): 229
- Kuşkulu ölüm: 144
- Açlık grevinde ölenler: 14
- Kaçarken vurulanlar: 16
- "Çatışma"da öldürülenler: 74
- Doğal ölüm raporu verilenler: 73
- "İntihar" ettiği bildirilenler: 43
- "Nedeni belirsiz" ölenler: 2
- İşkence sonucu öldürülenler: 171
- Açılan işkence soruşturması ya da davası: 9.962 (1982-1988 arası)
- İşkence yaptıkları suçlamasıyla yargılanan güvenlik görevlisi: 544
- 1981 yılı Nisan-Mayıs aylarında ödüllendirilen güvenlik görevlisi: 1.002
- 1402 Sıkıyönetim yasasına göre yapılan işlem: 18.525
- Hakkında işlem yapılan memur: 7.245
- Hakkında işlem yapılan öğretmen: 3.854
- Hakkında işlem yapılan güvenlik görevlisi: 988
- Hakkında işlem yapılan din görevlisi: 266
- Hakkında işlem yapılan öğretim görevlisi: 120
- Hakkında işlem yapılan mülki amir: 35
- Hakkında işlem yapılan hakim ve savcı: 47
- Bölge dışına sürülenler: 7.233
- Görevlerine son verilenler: 4.891
- Cezaevlerindeki gazetecilerin aldığı ceza toplamı: 3.315 yıl 3 ay
- İstanbul gazetelerinin yayın yapamadığı gün sayısı: 300 gün
- Gazetecilere istenilen hapis cezası: 4.000 yıl
- Cezaevlerindeki gazeteciler: 31
- Polisçe aranan gıyabi tutuklu gazeteciler: 13
- Silahlı saldırıda öldürülen gazeteciler: 3
- Yalnızca 1989'da 16 günlük gazeteye açılan dava: 394
- Tazminat davalarının sayısı: 211
- İstenilen tazminat miktarı: 12 milyar 848 milyon
- Yakılarak yok edilen gazete, dergi, kitap: 39 ton
- Yok edilmek üzere depolarda bekleyen yayın: 40 ton
- Basın özgürlüğünü kısıtlayan yasa sayısı: 151
- Yasaklanan yayın sayısı: 927
- Yasaklanan film sayısı: 927
- Kağıt oranlarının artış oranı: 13
- Haklarında idam cezası istenenler: 7.000
- Ölüm cezası verilenler: 517
- Askeri Yargıtay'ın onayladığı idam cezası: 124
- Dosyası Meclis'te bulunan idam hükümlüsü: 259
- İnfaz edilen idam cezası: 50
- İnfaz edilen sol görüşlü idam mahkumu: 18
- İnfaz edilen sağ görüşlü idam mahkumu: 8
- İnfaz edilen yabancı (Ermeni): 1
- İnfaz edilen adli suçlu: 23
1980 – 1985 yılları arasında;
- 22.912 kişiye 0-1 yıl ceza,
- 10.784 kişiye 1-5 yıl ceza,
- 6.186 kişiye 5-10 yıl ceza,
- 2.396 kişiye 10-20 yıl ceza,
- 939 kişiye 20 yılın üzerinde ceza,
- 630 kişiye müebbet hapis cezası,
- 420 kişiye ölüm cezası verildi
*Rakamlar, Adalet Bakanlığı’ndan temin edilmiştir. Ayrıca bu rakamlar; 1990 TBMM açılışında Bakanlığın raporunda sunulmuştur. TBMM arşivlerinde mevcuttur.
Darbe ile birlikte kapatılan partiler, sendikalar, demokratik kitle örgütleri ve yine tüm bu kuruluşların gözetime alınan, sorgulanan ve siyaset yasakları getirilen başkanları, yönetim kurulu üyeleri ile ilgili rakamlar da yer almamaktadır.
Evren ve Şahinkaya Yargılamaları
1982 Anayasası’nda yer alan "Milli Güvenlik Konseyi üyelerinin yargılanamayacağı"na dair "geçici 15’inci madde", 12 Eylül 2010 referandumunda kaldırıldı. Böylelikle darbeciler Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın yargılanmasının önündeki engel de kalkmış oldu.
Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi, 2014 yılında Evren ve Şahinkaya'yı, 1979'da verdikleri muhtırayla "anayasa ve TBMM'yi ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs", 1980'de de "anayasayı tağyir, tebdil veya ilgaya ve bu kanun ile teşekkül eden TBMM'yi ıskat ve cebren men" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı, takdiri indirimle cezayı müebbet hapse çevirdi. Evren ve Şahinkaya hakkında, Askeri Ceza Kanunu'nun "askeri rütbelerin sökülmesi"ne ilişkin 30. maddesinin de uygulanmasına karar verildi.
Karar, temyizdeyken Evren, 10 Mayıs 2015'te; Şahinkaya da 9 Temmuz 2015'te öldü.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi, temyiz incelemesinde, sanıkların ölümleri nedeniyle davanın düşürülmesine karar verdi.
Yerel mahkeme de karara uyarak davayı düşürdü. Ancak karar, Yargıtay tarafından usul yönünden bozuldu. Yeniden yapılan görüşmede yerel mahkeme; davanın düşmesine, sanıkların "mal varlıklarına el konulması, TSK'den çıkarılması ve rütbelerinin geri alınmasına yer olmadığına" hükmetti.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Evren ile Şahinkaya hakkındaki ölüm nedeniyle davanın düşmesi ile mal varlıklarına el konulması, TSK’den çıkarılarak rütbelerinin geri alınmasına yer olmadığına dair kararları onadı.
Daire, Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesinin, Evren ve Şahinkaya hakkındaki 12 Nisan 2019'da kurduğu hükme ilişkin temyiz incelemesini tamamladı. Alınan kararda, "Sanıklar Ahmet Kenan Evren ve Ali Tahsin Şahinkaya hakkında açılan kamu davasının ölüm nedeniyle 765 sayılı TCK'nin 96. maddesi gereğince ayrı ayrı düşmesine ve sanıklar hakkında 1632 sayılı Kanunun 30 ve 31. maddelerinin uygulanmasına yer olmadığına ilişkin hükümlerin onanmasına oy birliğiyle karar verildi" denildi.