Pisagor “dünya sayıların gücü üzerine kurulmuştur” diyor; sayıların nihai gerçek olduğuna inanıyor.
Bir güneş yılı, 365 gün 5 saat 48 dakika ve 46 saniye olarak veriliyor. 2022 bu hesapla doluyor; sayılar, 2023’üncü güneş yılına yeniden devrediyor.
Sayılar ve yaşamlar büyüdükçe Pisagor hatırlanıyor; gizler yükleniyor.
Numerolojiden, Baba Vanga’ya varıncaya kadar kehanetlerin odağında yer alıyor.
Hâlbuki kehanetler bile artık ürkütücü, gerçek dışı gelmiyor.
Dünya güneş etrafındaki yörüngesinde depremlerle, sellerle, yangınlarla, hastalıklarla, krizlerle, yok oluştan var oluşa; ölümle, doğumla, yaşamla, kehanete yer bırakmadan bir turunu daha tamamlıyor.
Geriye bıraktığı sadece 2022 değil; 2022’deki tüm yaşam. Büyük bir külliyat toplanıp yeni sayılarla, beklentilerle, olasılıklarla yoluna devam ediyor.
Bir şeyin yaşanması ile bir şeyin fikri elbette iki ayrı şey; iki ayrı umut, iki ayrı yol, iki ayrı korku… 2022 ve 2023 de biraz böyle. Protagonistlerin ve antagonistlerin sahnesi sürüyor. Biz Shakespeare’den ilhamla “Öğret bana! Nasıl unutulur düşünmek?” diye karşılıyoruz yeni yılı.
Çünkü gördük ki ne barış geldi ne savaş bitti. Hastalıklar, yokluklar, yıkımlar, sınırlar, kayıplar pekişti. Meteor düşmedi ama solar döngü bu haliyle tamamlandı.
Özlemler, uğurlamalar, kavuşmalar, ayrılıklar, kilometrelerce yol almalar… belki evren kaydı; ama bazı gerçekler milim oynamadı.
Şimdi bunların değişmesini istemenin, bir dilek tutmanın tekrarı; Aralık dönümüyle belirdi.
“Bir düşünceyi düşünmemenin yegane yolu, başka bir düşünceyi düşünmektir” sözüyle ve zıtların birliğiyle yolumuz yeniden kesişti.
Yapay hassasiyetlerimiz, hakikat yerine retoriklerimiz, nesnel gerçekleri görmek istemeyen, öteleyen, üstünü örten, yükümlülük kabul etmeyen beyinlerimiz, uzlaşmaz çelişkilerimiz, amorf bir hal alan ilerleyişimiz belki 2023’te son bulur.
Ve belki biz aşka, gerçek bir umuda, mutlu çocuklara, arınmış bir doğaya 2023’te kavuşuruz.
Öyle ya… Kurtuluyoruz 2022’den.... Farkına bile varamadan geçiyoruz 2023’üncü 365 güne... Şimdi yine yeni yıla kaldı yapamadıklarımızın bazıları...
Oyunlar, hakikatler, umutlar, umutsuzluklar,(u)mutsuz aşklar, kavgalar, hırslar, intikamlar, acılar, duygusuz ahmaklıklar, kaçışlar… yeniye taşıdığımız tüm bu eskiler; 2023’üncü 365 güne kaldı.
Öyle ya, 2022’nci 365’te olmadı; ama 2023’üncü 365’te yaşayınca idrak ederiz tüm hikmetimizi belki…
Ama keşke farkına varsak ve büyük yüzleşmemizi dünyanın güneş etrafındaki seyrinde, 2023’üncü 365 güne sarkıtmasaydık...
Yine de son günün kıymetini bilerek,
ilk güzel günü de son güzel günle karşılayarak yaşayalım…
İyi yıllar...