Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF) 2024 yılı Medya Özgürlüğü İhlalleri İzleme veritabanına dayanarak hazırlanan 2024 yılı Medya Özgürlüğü İzleme Raporunu yayımladı. Avrupa çapında yıl boyunca 1548 ihlalin raporlandığını ifade eden ECPMF yetkilileri bu sayının gerçek sayıyı tam olarak yansıtmayabileceğini, gerçek durumun daha olduğunu ifade eden Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF) Medya Özgürlüğü İzleme Görevlisi Gürkan Özturan, “2024 Medya Özgürlüğü İzleme Raporu’na baktığımda, içimi derin bir hayal kırıklığı kaplıyor—özellikle de Türkiye’de baskının aynı yöntemlerle tekrar tekrar nasıl uygulandığını görmekteyim." sözleriyle kaygısını dile getiriyor. Raporun Türkiye'yle ilgili bölümü de yayınlanarak basının ilgisine sunuldu.

Tüm vakalar belgelenemediği halde 135 medya özgürlüğü ihlali belgelendi 

Buna göre Türkiye'de medya özgürlüğü, iktidarın eleştirilere yönelik baskıları, kapsamlı sansür ve gazetecilere yönelik yargı süreçleri nedeniyle sürekli tehdit altında kalmaya devam etti. İzleme dönemi boyunca, Medya Özgürlüğü İzleme Veritabanı (MapMF), medya ile ilgili 317 kişi veya kuruluşun dahil olduğu toplam 135 medya özgürlüğü ihlali kaydetti. İhlallerin yüksek hacmi nedeniyle MapMF ilgili tüm vakaları belgeleyemedi.

2024 medya özgürlüğü izleme raporu2024 medya özgürlüğü izleme raporu"Etki ajanı yasası" ısrarı endişe veriyor

En endişe verici gelişmelerden biri, yabancı devletler ya da örgütlerle birlikte ya da onların yönlendirmesi altında hareket ederken 'devletin siyasi çıkarlarına' karşı suç işlendiğine karar verilmesi halinde hakimlerin cezaları yedi yıla kadar artırmasına imkan tanıyan 'etki ajanı yasa tasarısının' yeniden gündeme getirilmesiydi.  Tasarı, Gürcistan'ın yabancı ajan yasası ile yanlış karşılaştırmalar yapılarak, sivil toplum kuruluşlarının yabancı finansmanında şeffaflığı arttırma çabası olarak yanlış nitelendirildi. Türkiye'nin 'etki ajanı' yasa tasarısı ise ülkenin casusluk yasasında değişiklikler yaparak, yabancı çıkarlar doğrultusunda hareket ettiği düşünülen kişilerin adli kovuşturmalarda etkin bir şekilde casus olarak muamele görmesini sağlıyor. Kasım ayında sivil toplum, gazeteciler ve basın özgürlüğü örgütlerinden gelen ciddi tepkiler üzerine Meclis tartışmalı yasa tasarısının görüşülmesini ertelemişti.

 128 gazeteciyi kapsayan 51 vakada tutuklamalar, gözaltılar ve hapis cezaları yaşandı 

Kaydedilen ihlallerin çoğunluğunu (%64,4) adli vakalar oluşturdu. Tutuklamalar, gözaltılar ve hapis cezaları, 128 gazeteciyi kapsayan 51 vaka ile Türkiye'de en yaygın (%37,8) ihlal türü oldu. Türkiye gazetecileri hapsetme konusunda en kötü sicillerden birine sahip ve bu raporun yayımlandığı tarihte 18 gazeteci hapisteydi. İzleme dönemi boyunca yetkililer, eleştirel sesleri bastırmak için sürekli olarak toplu gözaltılar ve gazetecilerin evlerine yönelik şafak baskınları düzenledi. Toplamda 32 gazeteci gösterileri takip ederken veya gösterilere katılırken gözaltına alındı. Hem yerli hem de yabancı gazeteciler sık sık gözaltına alındı ve seyahatleri sırasında ülkeye giriş ve çıkışları yasaklandı.

Gazeteciler sıklıkla terör propagandası ve Cumhurbaşkanına hakaret ile suçlandı 
 

Cezai suçlamalar, soruşturmalar, sorgulamalar ve adli davalar, gazetecileri tehdit etmek ve eleştirel haberciliği susturmak için defalarca kullanılmıştır. Aynı dönemde, gazetecilere yönelik açılan birçok hakaret davası ve mahkumiyet kararları verilmiştir. Gazeteciler sıklıkla "terör propagandası yapmak" veya "cumhurbaşkanına ve kamu görevlilerine hakaret etmek" ile suçlanmıştır. Birçok gazeteci, yakın zamanda çıkarılan ve dezenformasyon yasası olarak adlandırılan yasa kapsamında yasal işlemlerle karşı karşıya kaldı. Türkiye tarafından FETÖ adı altında terör örgütü olarak nitelendirilen Gülen hareketinin liderinin ölümü hakkında haber yapan gazeteciler ve haber kuruluşları da yetkililer tarafından hedef alınmıştır.

Bu dönemde, en az 32 gazeteci çalışmaları nedeniyle hapis cezasına çarptırıldı veya cezaları ertelendi. Mezopotamya Ajansı muhabiri Hamdiye Çiftçi Öksüz ve gazeteci Erdem Gül'ün yanı sıra gazeteciler Ahmet Altan, Nazlı Ilıcak ve Fevzi Yazıcı'nın da aralarında bulunduğu sekiz gazeteciye terörle bağlantılı suçlamalarla altı yıl, üç aya varan uzun hapis cezaları verildi.

2024 medya özgürlüğü izleme raporu-12024 medya özgürlüğü izleme raporu-1En az 11 gazeteciye ölüm tehdidi



İzleme döneminde en az 11 gazeteci ölüm tehditlerinin hedefi oldu. Eylül ayında gazeteci Murat Ağırel, sosyal medyada yayınlanan bir video aracılığıyla ölüm tehdidi aldığını bildirdi. Görüntülerde maskeli bir kişi Ağırel'in yaşamına dair bir anlaşma yapıldığını ve araştırmacı gazeteciliği nedeniyle hakkında infaz kararı çıkarıldığını iddia ediyordu.

Sinan Ateş davasını izleyen gazetecilere tehdit 


Sinan Ateş'in cinayet davasını haberleştiren gazeteciler sözlü olarak tehdit edildi ve haklarında hukuki işlem başlatıldı. Türkiye'nin aşırı sağcı siyasi hareketi ve Milliyetçi Hareket Partisi'nin (MHP) gençlik kanadı olan Ülkü Ocakları'nın eski lideri Ateş, 30 Aralık 2022 tarihinde Ankara'da bir suikast sonucu yaşamını yitirmişti.

Seçim takibi ve eylem takisi esnasında yaşananlar 


Türkiye'deki yerel seçimler sırasında ve sonrasında gazeteciler yaptıkları haberler nedeniyle çok sayıda saldırıya maruz kaldı. Seçim sonuçları ülke çapında protestolara yol açtı ve gösterileri takip eden gazeteciler, özellikle polis tarafından defalarca hedef alındı.
Medya çalışanları, protestoları takip ederken özellikle polis memurları tarafından birçok kez fiziksel şiddete maruz kaldı. MapMF, gazetecilerin yaralanmasına neden olan beş ciddi fiziksel şiddet vakası kaydetti. Şubat ayında, özel televizyon kanalı Deniz Postası'nın genel yayın yönetmeni Azim Deniz evinin önünde karnından ve bacağından vuruldu.

Sistematik erişim engellemeleri devam etti 


Türkiye makamları, eleştirel yayınlar nedeniyle haber sitelerine ve sosyal medya hesaplarına defalarca erişimi engeli kararı aldı. Ekim ayında, iktidar kontrolündeki medya düzenleyicisi RTÜK (Radyo ve Televizyon Üst Kurulu) bağımsız radyo istasyonu Açık Radyo'nun karasal yayın lisansını iptal etti ve radyoyu kapattı. Medya özgürlüğünü etkileyen önemli bir gelişme olarak, İstanbul Çağlayan Adliyesi önündeki polis kontrol noktasında meydana gelen silahlı saldırının ardından RTÜK tarafından yayın yasağı getirilmiştir.

Kürt gazeteciler defalarca hedef alındı 


Kürt gazeteciler ve haber kuruluşlarının yanı sıra Kürt meselelerini takip eden muhabirler, yetkililerin yanı sıra özel şahıslar tarafından da defalarca hedef alındı. Aralık ayında, Kürt medyası Hawar Haber Ajansı (ANHA) için çalışan gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin, kuzey ve doğu Suriye'deki son askeri çatışmaları takip ederken Türk insansız hava aracı tarafından gerçekleştirildiğinden şüphelenilen bir saldırıda hedef alındı ve öldürüldü. Olay geniş çaplı kınamalara yol açtı ve meslektaşlarının öldürülmesini protesto eden yaklaşık 40 gazeteciyi polis gözaltına aldı. Bu kişilerden yedisi, ölen gazetecilerin fotoğraflarını taşıdıkları gerekçesiyle "propaganda" suçlamasıyla daha sonra tutuklandı. Avrupa'da ve Türkiye'de basın özgürlüğüne yönelik saldırıların boyutunu ortaya seren raporu değerlendiren 

Raporu değerlendiren Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF) Medya Özgürlüğü İzleme Görevlisi Gürkan Özturan durumun vehametini şu sözlerle değerlendirdi:

"Raporda Avrupa genelinde 1.548 medya özgürlüğü ihlali belgelenmiş, ancak bu rakamlar, gerçekte neler yaşandığını tam olarak yansıtmıyor: susturulan gazeteciler, baskı altına alınan haber merkezleri ve kamunun çıkarına yapılan haberciliğin giderek bir suç gibi muamele görmesi. Zaten boğucu bir hukukî ve siyasî ortamda çalışan Türkiye’deki medya çalışanları için, sözlü saldırılar ve hukuki tacizin sürekliliği, bağımsız gazeteciliğin hedef alınmaya devam ettiğinin en açık göstergesi. Bu rapordaki bulgular tek başına değerlendirilemez; uzun süredir uyardığımız daha geniş çaplı hak ve özgürlük erozyonunun bir yansımasıdır. Medya özgürlüğü sadece gazetecilerle ilgili değildir; toplumun haber alma hakkıyla doğrudan bağlantılıdır. Ve Türkiye’nin gidişatı bize bir gerçeği hatırlatıyor: Sessizlik tesadüf değil, bilinçli bir şekilde inşa ediliyor. Şimdi soru şu: Demokrasiye sahip çıktığını iddia edenler, çok geç olmadan harekete geçecek mi? Bizler, medya özgürlüğünü ve demokratik hak ve hürriyetleri güvence altına almak için yorulmadan mücadele etmeye devam ediyoruz!”