HABER-FOTOĞRAF: ESRA TOKAT

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü'nde her yıl olduğu gibi bu yıl da kadınlar Türkiye’nin dört bir yanında sokağa çıkıyor. 61 yıl önce Trujillo diktatörlüğüne karşı direnen Mirabel Kardeşlerden ilham alan kadınlar, bu yıl sokaklarda özgürlük, laiklik, kadın emeği ve kadın dayanışmasının sesini yükseltiyor. 

KESK'Lİ KADINLAR: "KADINI İKİNCİLLEŞTİREN POLİTİKALAR DERHAL TERK EDİLMELİ"

KESK'li Kadınlar adına konuşan Eğitim Sen Ankara 3 No'lu Şube Kadın Sekreteri Melek Aşır ise, "Emeğimiz, bedenimiz ve kimliğimiz üzerindeki binlerce yıllık sömürü düzeninin sona ermesini talep ediyoruz" diyerek şöyle konuştu:

"Erkek egemen siyasetin eğitim üzerinden toplumu şekillendirme ve yeni nesil toplum yaratma aracı olarak gördüğü eğitimin toplumsal cinsiyet eşitliğinden uzak, erkek egemen ve gerici dilini ve yapısının derhal değiştirilmesisi istiyoruz. Kadını eve ve aile icine 'kutsal kadın' algısı yaratarak kadını ikincillestirme ve ötekileştirme politikalarının derhal terk edilmesini istiyoruz.

FKF'Lİ KADINLAR: "AKP TARİKATLARA YARANMAK AMACIYLA İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'Nİ FESH EDEREK KADINLARA AÇIKÇA SAVAŞ AÇTI"

25 Kasım öncesi konuştuğumuz FKF'li Kadınlar'dan Gökçe Yılmaz, bu yıl 25 Kasım’a giderken kadına yönelik şiddetin her alanda arttığını, dinci gericiliğin toplumsal yaşamdaki müdahaleleri ile kadınların bütün özgürlüklerine saldırıldığını ve hayatını savunan kadınların yargılanırken faillerin cezasızlıkla ödüllendirildiği bir ülke atmosferi içinde mücadele ettiklerini kaydetti. "Evde, iş yerinde, kamusal alanlarda kadınlara yönelik sistematik saldırılar devam ederken pandemiyi kadın düşmanı politikalarını uygulamak için fırsata çeviren AKP tarikatlara yaranmak amacıyla İstanbul Sözleşmesi’ni fesh ederek kadınlara açıkça savaş açtı" diyen Yılmaz şöyle konuştu:

"BU SAVAŞI KADINLAR KAZANACAK"

"Bu savaşı kadınlar kazanacak. Bizler en zorlu pandemi koşullarında dahi yobaz çetelere, kadın düşmanı AKP’ye karşı sokakları terk etmedik, katledilen kadınların hesabını sorduk, şiddete karşı dayanışmayı yükselttik, mücadele etme kararlılığımızdan vazgeçmedik. Fakat dayanışmayla kazanan, devletlere iktidarlara geri adım attıran biz kadınların şiddeti durdurmak için önünde artık daha büyük hedefler olmak zorunda. Çünkü kadına yönelik şiddeti besleyen toplumsal koşullar, ideolojiler ve siyasi iktidarla mücadele edilmeden kadınların kurtuluşu mümkün olmayacak."

"ŞİDDETİ İKTİDARIN KADIN DÜŞMANI GERİCİ POLİTİKALARI BESLİYOR"

"Ülkemiz özelinde de şiddetin her türlüsünün iktidarın kadın düşmanı gerici politikalarından, faillere cesaret veren cezasızlık düzeninden, toplumsal hayattaki her türlü eşitsizlikten beslendiğini biliyoruz. Kadın düşmanlarının nüfuzlarıyla, sınıfsal konumlarıyla ve iktidar bağlantılarıyla sürdürdüğü cezasızlık düzeni karşısında sürekli ve örgütlü bir mücadele yürütmek ve bu kadın düşmanı iktidarı durdurmak bize düşen büyük görevin bir parçası."

"ŞİDDETSİZ, SÖMÜRÜSÜZ, LAİK BİR ÜLKEYİ KADINLAR KURACAK"

"Mücadelemizin kazanması için, şiddeti durdurma kararlılığımızı göstermek için bu 25 Kasım'da da sokaklarda olacağız.  FKF'li Kadınlar olarak tüm genç kadınları bu  mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz. Biliyoruz bizler katledildiğimiz, emeğimizin karşılığını alamadığımız, eşitsizlikle kuşatıldığımız, bir yandan işsizlik ve güvencesizlikle boğuşurken diğer yandan iş yerlerinde tacize-mobbinge maruz bırakıldığımız bir ülkeye mecbur değiliz. Şiddetsiz, sömürüsüz, laik bir ülkeyi kadınlar kuracak!"

buse üçer-1KADIN SAVUNMA AĞI: "FEMİNİST ÖZ SAVUNMA POLİTİKAMIZ İLE BU YIL ALANLARDAYIZ"

"İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı alan, faili devlet adamları olan kadın cinayetlerini örtbas edip cezasızlıkla ödüllendirenlere karşı alanlardayız" diyen Kadın Savunma Ağı'ndan Buse Üçer, "Özsavunma uygulayan kadınları adeta ölmediği için cezalandıran, kadınların hak arama mücadelesinin karşısına barikatlar kuran, LGBTİ+’ları yok sayıp nefreti örgütleyen faşizme ve onun en önemli dayanaklarından birisi olan erkek şiddetine karşı feminist öz savunma politikamız ile bu yıl alanlardayiz" dedi.

"DİYANET'E DEĞİL KADINLARA BÜTÇE İSTİYORUZ"

Dinci gericiliğe karşı feminist laikliği savunduklarının altını çizen Üçer, "Patriyarkal kapitalizm karşısında ev içi eşit is bölüşümü, eşit işe eşit ücret talep ediyoruz. Diyanet'e değil kadınlara bütçe istiyoruz. Özsavunmasını kullanan tüm kadınlara özgürlük istiyoruz! Sen, ben, o birlikte direnmeye! 25 Kasım’da sokaklara diyoruz" diyerek 25 Kasım'a çağrıda bulundu. 

İLERİCİ KADINLAR DERNEĞİ: "GERİCİLİK ARTTIKÇA SÖMÜRÜ DERİNLEŞİYOR"

Türkiye'de ve dünyada son yıllarda artan kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinin içinden geçtiğimiz karanlık dönemin sonucu olduğunu kaydeden İlerici Kadınlar Derneği adına konuşan Umut Kuruç, "Sömürünün derinleştiği, laikliğin tasfiye edildiği, toplumsal yaşamın gerici politikalarla dönüştürüldüğü  'Yeni Türkiye’de' kadınların payına düşen daha fazla sömürü, yoksulluk, şiddet ve artan kadın cinayetleridir. Çocuklarımıza düşen ise karanlık bir gelecek ve istismardır. Gericilik arttıkça sömürü derinleşiyor, işsizlik ve yoksulluk artıyor. Kamusal hizmetler ticarileştirilerek, çocuk ve yaşlı bakımı gibi işler emekçi kesimlerde kadının omuzlarına yüklenirken kadın emeği değersizleştiriliyor. Laikliğin tasfiyesi, emekçi kesimlerin ve kadınların bütün kazanımlarını ortadan kaldırırken eşit yurttaşlık tebaayla ikame edilmeye çalışılıyor. Yine laikliğin tasfiyesiyle üretimde, kültürel ve sosyal hayatta cinsiyet ayrımcılığı şiddeti körüklüyor" dedi.

"AMASIZ FAKATSIZ LAİKLİK GEREKLİ"

Gerici politikaların uzantısı olarak İstanbul Sözleşmesi'nin iptal edildiğini vurgulayan Kuruç, "Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde önleyici ve bütüncül politikalar izlemesi gereken iktidar şiddeti adeta meşrulaştırıyor. Yargı kararları saldırganları cesaretlendiriyor. Bütün bunlara karşı amasız fakatsız laiklik gereklidir. İKD bütün kadın örgütlerini laiklik mücadelesine çağırıyor" diyerek İKD'nin 25 Kasım'a dair taleplerini sıraladı ve "Bütün bu hedefler doğrultusunda kadınları örgütlü mücadeleye çağırıyoruz" dedi.

  • Kadınların toplumsal eşitliği için eşit yurttaşlık gereklidir. Bunun için de laiklik tesis edilmelidir. İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasa uygulanmalıdır. İyi hal ve tahrik indirimlerine son verilmelidir.
  • Kadınların çalışma yaşamına ve toplumsal yaşama katılmasını zorlaştıran çocuk, hasta ve yaşlı bakımı kamusal bir hizmet olarak devlet tarafından kamu hizmetleri olarak bütün nüfus için sağlanmalı, ücretsiz kreş ve yaşlı bakım evleri açılmalıdır.
  • Hükümet ve gerici belediyeler eliyle yürütülen toplumsal yaşamı haremlik selamlık esasına göre düzenleyen, kadınları toplumdan yalıtan uygulamalara son verilmelidir.
  • Karma eğitimi hedef haline getiren uygulamalara son verilmeli, kadın üniversiteleri projesi iptal edilmelidir.
  • Her fırsatta kadını aşağılayan haber ve yorumlarla kadın katillerine davetiye çıkaran gerici medya kuruluşlarının yayınları durdurulmalı, bu tür yayın yapan kuruluşlara karşı yasal işlem başlatılmalıdır.
  • Aşiretlerle ve şeyhlerle imzalanan resmi protokoller iptal edilmeli, bu yapıların toplumsal yaşama müdahalesine son verilmelidir.
  • Devletin bütün kademelerine yerleşmiş, sosyal yaşamı adeta paralel hukuk ile tahakküm altına alan tarikat ve cemaatlerin egemenliğine son verilmeli, faaliyetleri yasaklanmalıdır.
  • Anayasanın laiklik ilkesi ayaklar altına alınarak çıkarılan ve müftülere nikâh kıyma yetkisi veren yasa iptal edilmelidir.
  • Medeni kanunun budanmasının bir diğer adımı olarak gündeme getirilen boşanma davalarında zorunlu arabuluculuk dayatmasına son verilmelidir.
  • Din adamlarının siyasi ve toplumsal yaşamda idari görevlerine son verilmeli, din kurumunun devlet kurumlarındaki varlığı ortadan kaldırılmalıdır.
  • Bugün ülkemizde AKP’nin ideolojik işler başkanlığı haline dönüşen ve gericiliğin kalesi olan Diyanet İşleri Başkanlığı kapatılmalıdır. Din işleri ve devletin din hizmetleri yeniden yapılandırılmalıdır.
  • İşsizlik yasaklanmalı, güvenceli çalışma tesis edilmelidir. Eşit işe eşit ücret uygulaması uygulanmalıdır.

25 KASIM'IN HİKAYESİ

60 yıl önce Dominik Cumhuriyeti’nde yaşayan ve tarihe “Kelebekler” olarak geçen Mirabel kardeşlerin, ülkedeki  Trujillo diktatörlüğüne karşı direnişleri nedeniyle tutuklanarak ağır işkencelere maruz kaldılar. Mirabel Kardeşler 30 yıldır süren diktatörlüğe meydan okudular. 25 Kasım 1960 tarihinde iktidar güçleri tarafından katledildiler. Cansız bedenleri bir uçurumun dibinde bulundu. Kadınların baskıya karşı mücadelesini, Mirabel kardeşleri yok ederek sindireceğini sanan diktatör, onların katliamının ardından ülkeyi saran öfke seli ile 1 yıl sonra devrildi. Ölümlerinden 21 yıl sonra, 1981’de onların anısını ve mücadelesini yaşatmak ve ilerletmek adına Latin Amerikalı ve Karayipli Kadınlar Kongresi’nde 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü ilan edildi.