Demokrat Parti iktidarında yaşanan 6-7 Eylül olaylarının 69. yılı geride kaldı. İstanbul Beyoğlu'nda yaşayan binlerce Rum yurttaş, yaratılan düşmanlık iklimi nedeniyle ülkeden ayrılmak zorunda kaldı, çoğu yurttaş, sadece evini değil işini de Türkiye'de bırakıp gitmek zorunda kaldı.

Türkiye tarihinin önemli olaylarından 6-7 Eylül'ün 69. yılı geride kaldı. Binlerce insanın ülkeden yarılmak zorunda kaldığı olayların yaşandığı dönemde Türkiye'de Demokrat Parti iktidardaydı.

6 7 Eylül

OLAYLAR NASIL BAŞLADI?

Türkiye'de 6-7 Eylül olayları toplumun hafızasında önemli bir yer kaplıyor. İstanbul'un, özellikle de Beyoğlu'nun sosyal yapısının köklü bir şekilde değiştiği olaylar 5 Eylül 1955 yılındaki yalan haberle başladı. 5 Eylül 1955’te Selanik’te Atatürk’ün doğduğu evin bahçesinde bir ses bombası patlatıldı. Devlet radyosu ve  İstanbul Ekspres Gazetesi, haberi, “Atamızın Evi Bomba İle Hasara Uğradı” manşetiyle verdi. Haberin ardından toplumsal tabanı Demokrat Parti seçmeni olan pek çok kişi tarafından İstiklal Caddesi'nde yürüyüş organize edildi. 100 bin kişiyi aşan yürüyüş, haberlerin uçlaştırılmasıyla linç grubuna dönüştü. Yüzlerce Rum yurttaşın dükkanı ve evi saldırıya uğradı ve yağmalandı.

6 7 Eylül Yağma

OLAYLARIN BİLANÇOSU

6-7 Eylül olayları toplumda infiale yol açarken sadece İstanbul’da 4 bin 214 ev, bin 4 işyeri, 73 kilise, bir sinagog, iki manastır, 26 okul ile fabrika, otel gibi 5 bin 317 tesis yağmalandı. Yağma sırasında 11 kişi hayatını kaybetti, 300 kişi yaralandı. Olayların ardından binlerce Rum yurttaş, Türkiye'yi terk etti. Bu terk ediş, ülkede sadece sosyal yapıyı değil ekonomik yapıyı da değiştirdi. Rumlara ait ev ve işyerlerinin yanı sıra sermaye de el değiştirdi. 6-7 Eylül olaylarının 62'inci yılında #dokuz8'e konuşan Apogevmatini Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mihail Vasiliadis: "6-7 Eylül olayları 'Azınlıkları eritme" zincirinin bir halkasıdır" demişti.

6 7 Eylül 1

BOMBAYI KİM ATTI?

Can Dündar'ın 6-7 Eylül olaylarını anlattığı belgeselindeki iddiaya göre, 5 Eylül günü, Fuat Köprülü ve İstanbul Valisi Fahrettin Kerim Gökay'ın da aralarında bulunduğu birkaç kişi, Adnan Menderes'in evinde toplanırlar. Bu toplantıda, gerginleşen Türk-Yunan ilişkileri hakkında konuşulur ve Türkiye'nin bu taraflaşmada elinde bir "koz" olması gerektiği hususunda anlaşmaya varılır. Bu "koz", 6-7 Eylül tertibi olacaktır. Buna göre, MAH'ın görevlendireceği bir öğrenci Mustafa Kemal'in evinin bahçesine bomba atacak ve İstanbul'da bazı "ufak tefek" olayları başlatacaktı. İstanbul'da çıkartılacak olaylar öncesinde emniyet teşkilatına da gerekli bilgiler bile verilmişti.

6 7 Eylül 3

ÖZEL HARP OPERASYONU

Menderes’in “Millî hislerin şevkiyle nezih gösteriler” diye tanımladığı 6-7 Eylül Pogromu’nu eski Özel Harp Daire Başkanı Sabri Yirmibeşoğlu ise “6-7 Eylül de bir Özel Harp işidir ve muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı” diye anlatmıştı.

Gazeteci Fatih Güllapoğlu'nun 1991’de yayımlanan 'Tanksız, Topsuz Harekat' isimli kitabında aynen şu diyalog yer almıştı:

Sabri Yirmibeşoğlu: “– Sonra 6/7 Eylül olaylarını ele alırsak...”

Fatih Güllapoğlu: “– Pardon Paşam, pek anlayamadım. 6/7 Eylül olayları mı?”

Sabri Yirmibeşoğlu: “– Tabii... 6-7 Eylül de bir Özel Harp işidir ve muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı. (Paşa bunları söylerken benden de soğuk terler boşandı) Sorarım size? Bu muhteşem bir örgütlenme değil miydi?

Fatih Güllapoğlu: “– Evet Paşam!”

DİMİTRİOS KALUMENOS'UN KALEMİNDEN 6-7 EYLÜL

Trajik 6/7 Eylül olaylarının planlanmış bir senaryoya göre ve Türk yetkililerin bilgileri dâhilinde organize edilmiş mafya grupları tarafından mutlak bir doğrulukla gerçekleştirildiği kanıtlanmıştır. Devletin taşıma araçlarıyla (trenlerle, arabalarla, gemilerle ve askeri araçlarla) Anadolu’dan Türk grupları getirtilmiştir. Bu grupların aldıkları emirle, zaten olaydan günler öncesinde işaretlenen Rum dükkânlarına ve evlere saldırmasına karar verilmişti. Karanlık çöktükten sonra her şey mükemmel bir şekilde uygulanacaktı.

İstanbul Ekspres gazetesi, Atatürk’ün Selanik’teki evinin bombalandığı haberini o gün öğleden sonraki ikinci bir basımla yayımladı. Fanatik bir grup, kısa sürede, Rum azınlığın geniş ölçüde yaşadığı Beyoğlu semtine bağlı Taksim Meydanı’nda toplandı ve kısa sürede sayıları çoğaldı. Toplanan grupların liderleri, park halinde olan askeri araçlardan aldıkları malzemeleri (baltalar, bıçaklar, demir sopalar, levyeler, değnekler, metal topuzlar ve sopalar) arkadaşlarına dağıttılar. Olayların başlama saati 6 Eylül akşam üzeri 18:30 olarak belirlendi ve aynı günün gecesi saat 02.00’de bitecekti. Akşam saat 18:30’da büyük çoğunluğunu öğrencilerin oluşturduğu ilk grup harekete geçti. Olaylar öncesinde Türk dükkânları yanlışlıkla tahrip edilmesin diye boyalarla işaretlenmişti. Yunan karşıtı sloganlar atan grubu gören Müslüman aileler evlerinin camlarına Türk bayrakları asıyorlardı. Ardından silahlı gruplar, ellerinde demir sopalar ve topuzlarla Taksim’den başlayarak önceden işaretlenmiş Hıristiyan dükkânlarını tahrip etmeye başladılar. Diğer gruplar ise evlere ve dükkânlara giriyor ve evlerin mobilyaları ile dükkânlar içerisindeki malları sokağa fırlatıyordu. Son grup da değerli değersiz tüm eşyaları yağmalıyordu. Tüm bu olaylar Türk yetkililerin gözleri önünde, polis güçlerinin yalnızca seyretme toleransı altında gerçekleşiyordu. Yıkım olaylarının bitmesinin ardından askeri birlikler bölgeye geldi ve sıkıyönetim ilan edildi. Türk yetkililer olayları Komünist gruplara veya “Kıbrıs Türk’tür Cemiyeti’ne” yüklemeye çalışıyordu. Fakat daha sonra ispat edildiği üzere, olayların başında İçişleri Bakanı Namık Gedik vardı.

Sekiz saat süren olaylarda 4340 dükkân ve mağaza, 110 otel ve restoran, 21 fabrika ile 27 eczane tamamen harap oldu. Kiliseler, mezarlıklar ve okullar yerle bir edilirken Patrikhane’deki mezarların çoğu açıldı. 35 kilise ve 3 Rum matbaası kullanılamaz hale geldi. 5 spor ve kültür merkezi ciddi şekilde hasar görürken 2600 eve girilerek yağma edildi.

7 Eylül 1955 Çarşamba günü de olaylar devam etti. Öğle saatlerinde İstanbul’un Avrupa yakasında bulunan Aya Yani Kilisesi ateşe verildi. Kiliseler ve manastırların yağmalanmasına devam edilirken Fener, Boğaz ve Adalar’daki Rum evlerine girildi ve değerli eşyalar alındı.

Olayların ertesi günü Türk hükümeti olaya sebep olan kişilerin yakalandıklarını duyurdu. Ancak tutuklananlar yalnızca olaylardan bir gün önce afla salıverilen eski hapishane tutuklularıydı. 8 Eylül 1955 tarihinde Başbakan Adnan Menderes Türk basınına ve İngiliz The Times gazetesine verdiği demeçte, yaşanan olayların sorumlusunun rejim karşıtı komünistler olduğunu ifade etti. Menderes, olaylardan birkaç gün sonra olaya karışan çete liderlerini serbest bıraktı ve Hikmet Bil’i Türkiye’nin Beyrut Büyükelçiliği Basın Ataşesi olarak, Oktay Engin’i ise Ankara’daki Türk İstihbarat Servisi’nin başına atadı.