Gelecek Partisi lideri Davutoğlu, KARAR TV'de Taha Akyol ve Elif Çakır ile "Gündem Özel'' programının konuğu oldu. Gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Davutoğlu, "CHP'nin içişlerine müdahale etmeye çalışan aktör sayın Erdoğan'dır." dedi.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, 'Gündem Özel' programında Taha Akyol ve Elif Çakır'ın konuğu oldu. Altılı masanın cumhurbaşkanı adayına ilişkin açıklamalarda bulunan Davutoğlu, adayın seçim tarihi açıklandıktan sonra açıklanacağını söyledi. Davutoğlu, "Üzerimize çok gelecekler seçim tarihi ortaya konana kadar adayımızı açıklamayacağız. Ve şu ana kadar altılı masa bir arada kalabildiyse bu ilke sadakati dolayısıyla kaldı." dedi.

"CHP'nin içişlerine müdahale etmeye çalışan aktör sayın Erdoğan'dır." diyen Davutoğlu, "Bu kararıyla hem iç tartışma çıkarmak istiyor yani bu hamlesiyle hem de orada bir liderlik tartışması yani aday Cumhurbaşkanı adayı CHP'nin başında kim söz olacak gibi" ifadelerini kullandı.

Siyasi yasak ve hapis cezası alan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'na destek için altı liderin Saraçhane'de bir araya gelmesiyle ilgili açıklama yapan Davutoğlu, "Odaklanılması gereken konu sayın Kılıçdaroğlu, sayın Akşener'in ne dediği değil Saraçhane'deki resim. O resmin verdiği mesaj korunmalı." şeklinde konuştu.

Davutoğlu, altılı masanın Cumhurbaşkanı adayı ile ilgili olarak "Taktik sebeplerle iki aday çıkarmak gerekebilir. O taktik sebepleri burada açmak istemem. Siyasette eğer bir yol alıyorsanız bu bir strateji oyunuysa karşı tarafın hamlesine göre sizin esnek olmanız lazım." dedi. Davutoğlu, "Anlaşmalı olarak yapılan her şey altılı masayı güçlendirir. İki aday olsa da anlaşmalı olarak gösterilse de sorun olmaz." ifadelerini kullandı.

Davutoğlu'nun açıklamaları şöyle;

Eğer Tayyip bey bir konuda çok fazla ve bilinç dışı bir söylem tutturmuşsa ciddi kaygı içinde demektir. Ben Altılı Masa çöktü çökecek bir senedir bunu duyuyoruz. Bazen Bahçeli nöbetleşe dağıtıyor, bazen Erdoğan, bazen de onun taraflar medya dağıtıyor. Onlar her dediğinde Altılı Masa güçlenmiş bir şekilde çıkıyor. Ben bundan çok rahatsız değilim. O ne kadar zikrederse bu senaryoları o kadar öngörü eksikliğiyle karşı karşıya olduğu ortaya çıkmış olacak. Çok uzun bir yol aldık, bir sene önce Altılı Masa yoktu. 12 Şubatta ilk toplantımızı yaptığımızdan bu yana çok uzun bir yol katettik sabırla, anlayışla katedilen mesafe Türk tarihi açısından çok önemli. Üretilen dokümanlar her biri örnek niteliğinde ilerde incelendiğinde, ben bazen bu süreçleri yaşarken 50 sene sonra birisi bu arşive baktığında bizi nasıl görecek diye çalışır, yoğunlaşırım.

KURDUKLARI YOLSUZLUK DÜZENİNİN KURDUKLARI ÇARKIN DEVAM ETMESİNİ ARZU EDİYORLAR
Başarılı olmak zorundayız. Türkiye'nin başka şuan da daha iyi bir alternatifi yok. O sözü unutacaklar ama bakacaklar. Bu girişim hep söyledim 200 yıllık modernleşme tarihimiz 150 yıllık Meclis tarihimiz, 100 yıllık Cumhuriyet tarihimizin, 75 yıllık demokrasi tarihimizin hepsinin toplamından bir kritik eşiğin önüne geldik. Erdoğan dağılmasını isteyecek çok doğal. Bahçeli dağılmasını isteyecek çünkü kurdukları yolsuzluk düzeninin kurdukları çarkın devam etmesini arzu ediyorlar. Ve bu çark 90'lı yılların bütün mekanizmalarını geri getiren çağ dışı sistemi söylüyor. Biz ise kararlılıkla ve inançla bu masanın başarılı olması için çaba sarfetmek durumundayız.

TAYYİP BEYİN GİDECEĞİ, VARACAĞI BİR HEDEF YOK
Altılı Masa dağılmayacak. Dağılmaması için elimizden geleni yapacağız. Tabi geleceğe dönük olarak mutlak bir ifade kullanmak doğru değil. Son kavşak her zaman kritiktir. Son kavşağa gelindiğinde taktik manevralar stratejik hedefleri gölgeleyebilir. Bizim stratejik hedefimiz Tayyip Erdoğan'ı da rahatsız eden de bu aslında. Ben hep söylerim. Tayyip beyi çok iyi bir taktisyendir, çok kötü bir stratejisyendir. Tayyip beyin gideceği, varacağı bir hedef yok. Türkiye'yi şöyle bir yere taşımak istiyorum. Nereye taşımak istiyorsun diye sorsanız 30 sene önceki Tayyip bey farklı şey söyler. 20 sene önceki Tayyip bey farklı şey söyler. Hatta 5 sene önceki de farklı.

Altılı Masa dağıldığında sizin bu kurduğunuz sistemin devamından başka ne teklif ediyorsunuz Türkiye'ye. Bizim masanın liderlerinin en asli görevi stratejik hedefleri unutmadan ve hiçbir taktik manevranın hiçbir kısa dönemli çıkarın bu stratejik hedefi gölgelemesine izin vermeden bu nehrin karşı tarafına geçmek.

İSİMLER ÜZERİNDE KONUŞMAYI HEM RİSKLİ BULUYORUM HEM DOĞRU BULMUYORUM
Tayyip bey gitsin başka biri gelsin yada AK Parti-MHP koalisyonuyla şu koalisyonu gelsin diye seçime gitmiyoruz. En azından ben öyle yorumluyorum. Onun için isimler üzerinde konuşmayı hem riskli buluyorum hem doğru bulmuyorum. Tayyip beyin bu taktisyenin özeliği ile ilgili söylentiler var bizim hedefimizde Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi'nin çarpık düzeni yerine gerçek anlamda demokratik insan hak ve özgürlüklerine dayanıklı parlamenter sistemi kurmak ve devlet mimarisini tekrar düzene koymak, yoksulluğa boğulmuş milletin refah düzeyini yükseltmek, güveninin yok olduğu adalet sistemine güven aşılamak ve tabiri caizse büyük sarsıntılar geçirmiş bir binanın sütunlarını tahkim edip tekrar estetikle onu inşa etmek. Bizim hedefimiz bu olmalı.

BOŞ TARAFINI GÖRÜRSENİZ BİR MÜDDET SONRA HERKES BOŞ TARAFINI GÖRMEYE BAŞLAR
Eğer biriyle yol yürüyorsanız olabilecek problemleri görürsünüz. O problemleri dile getirmek sizi bir yere götürmez. Şu bardağın dolu tarafını görerek yol yürüyebilirsiniz ortaklarınızla. Boş tarafını görürseniz bir müddet sonra herkes boş tarafını görmeye başlar. Hatırlarsınız, fiili durum yaratmaktan hepimizin kaçınması lazım demiştim. Şimdi de söylüyorum hepimiz birbirimizle ilişkilerinde fiili bir durumla karşı karşıya bırakmamız birbirimizi önemli. Şimdi sayın Kılıçdaroğlu'nun sözü üzerine ifade etmek gerekirse sayın Kılıçdaroğlu da şunu da hep söyledi. Altı lider karar verecek. Altı lider birlikte karar verecek. Ben şimdi o ifadeye bakarım. Şu ana kadar eğer masa dağılmamışsa sayın Erdoğan'ın görmek istediği gibi. Şu ana kadar bu tür açıklamalar büyük bir krize yol açmamışsa ve kendi aramızda açık konuşmuşsak bunları da çözeriz. Ben burada çözülmeyecek bir sorun görmüyorum.

BUNU YAPMAK BİZİM TARİHİ GÖREVİMİZ
Olumlu ve olumsuz yönüyle şuanda masada oturduğumuz bir araya geldiğimizde altı liderin iletişimlerinde birbirleriyle bir sıkıntı yok. İnşallah bir sonraki toplantı da biz ev sahibi olacağız. Bu konuları açarak konuşur ve yine Erdoğan'ı Bahçeli'yi çatlayacak şekilde güçlü bir açıklamayla yola devam ederiz. Bunu yapmak bizim tarihi görevimiz. Bu mesele ne Kılıçdaroğlu'nun ne Akşener'in ne Davutoğlu'nun ne Babacan'ın ne Karamollaoğlu'nun geleceği ile ilgili değil. Dolayısıyla bütün liderlerin aklı selim davranacağına ben inanıyorum. Bazen iletişim problemleri olur, bazen öngöremediğimiz şeyler olur hepimiz insanız. Bu öngöremediğimiz ya da iletişimden doğan sıkıntıları temel alırsanız bir müddet sonra çözülemez hale gelir.

VAZİFEM ORADA ÇIKIP AK PARTİLİ VE MHP'Lİ KİTLEYE HİTAP EDEREK GİDEN YOLA YANLIŞ DEMEK
Sayın İmamoğlu meselesine bakalım. Şimdi bana da atıflar yapıldığı için belli konuşmalarda Sayın Kılıçdaroğlu'na ve İmamoğlu'na da teşekkür ederim. Doğru tasvir ettiler. Altı lider sayın İmamoğlu'na karşı verilen cezaya karşı ortak bir tavır sergilediler mi sergilediler. Tartışmalar geride kalır ortak tavır bir siyasi pozisyon olarak kendisini gösterir. İlk kez altı parti bir büyük meydanda on binlerce insana seslendi. Bir kısım arkadaşta şunu söyledi. CHP çoğunluklu bir kitleye çıkıp AK Parti ve MHP'ye hitap etmeye çekinmediniz mi. Hayır dedim. Benim vazifem orada çıkıp AK Partili ve MHP'li kitleye hitap ederek giden yola yanlış demek ve o kitle beni belki de o kitlenin içinde İYİ Partililer de vardı Gelecek Partili de vardı. Belki de gelecek seçimlerde beni rakip olarak gören bir kitle. Belki o sözlerim o ifadelerim üzerinde o kitlenin coşkusu azalmadı arttı, en ufak olumsuz bir şey de gelmedi. Günlerce bana tebrik mesajı geldi. Özellikle AK Parti seçmeni oradan seslendiğim için teşekkür mesajı attı. Çünkü bizim artık bir mahalleye kendimizi hapsedip diğer mahallelere gözümüzü kapatma lüksümüz yok. Sayın Kılıçdaroğlu'nun helalleşme çağrısını ben bu anlamda olumlu görmüştüm.

MESELE İNDİRGENİRSE HEPİMİZ KAYBEDERİZ
Benim vazifem ait olduğum mahalleyi barışa hazırlamak. Sayın Kılıçdaroğlu'nun Akşener'in vazifesi de bu. yoksa İmamoğlu mu Kılıçdaroğlu mu Davutoğlu mu Kılıçdaroğlu mu diye bütün mesele indirgenirse hepimiz kaybederiz. memleket kaybeder, millet kaybeder ve gelecek nesiller kaybeder. Bu Saraçhane'de verilen resim sayın Erdoğan'a ve Bahçeli'ye yaptığımız operasyonu görüyoruz. Ve bunun karşısında ortak mücadeleye kararlıyız resmidir. Şimdi o resim üzerine konuşmak yerine ve aslında o resim üzerine yeni bir hikaye yazmak yerine kişilere bağlı olarak partiler arasında ihtiraf kim çabalarsa hangi adına yaparsa bunu vahim hata işler.

ODAKLANILMASI GEREKEN KONU SARAÇHANE'DEKİ RESİM
Karar çıkar çıkmaz sayın Kılıçdaroğlu'nu aradım Almanya'da uçağı inmek üzereydi. Söyledim geçmiş olsun ortak direnç göstermemiz lazım, yanlış bir karardır. Liderler ortaklar sayın İmamoğlu'nu ziyaret edebiliriz sizde uygun görürseniz. O da çok iyi olur dedi. Sonra sayın İmamoğlu'nu aradım telefon düşmedi sayın Akşener'le ikisi birlikteydi onlarla konuştuk. Ben geleceğim bu gece ama ayrıca yarın birlikte bir şey yapmak konusunu Kılıçdaroğlu ile görüştüm. Siz karar verdiğinizde haber verirseniz uyum gösteririm dedim. Sayın Babacan'la da görüştüm.

HEM SİYASİ HEM İNSANİ BOYUTU VAR
Bu detayı vermemin nedeni şu. Hem siyasi hem insani boyutu var. Ben ortada bir sıkıntı görmüyorum. Olur, daha önümüzde hatta bazen bazı sıkıntıların biraz erken çıkması sonra çıkması aşı gibi etki yapar. Daha büyük sıkıntılarda nasıl davranacağınızı kestirirsiniz. Son çıkan tartışmaların bize aşı etkisi yapacağını ve direncimizi artıracağını, karşılaşacağımız sorunları daha rahat aşma konusunda olabilecek iletişim sorunlarının olmaması konusunda bizi temkinli kılacağını göstereceğini düşünüyorum. Ama odaklanması gereken konu sayın Kılıçdaroğlu, sayın Akşener'in ne dediği değil Saraçhane'deki resim. O resmin verdiği mesaj korunmalı. Çünkü o mesaj sadece Erdoğan'a sadece geniş kitlelerine halk kitlelerine verilmiş bir mesaj değil, hepsinin içinde olduğu bir mesaj. Ondan sonra iktidarın atabileceği adımlara karşı da ciddi bir uyarı mesajıdır.

TAKTİK SEBEPLERLE İKİ ADAY ÇIKARMAK GEREKEBİLİR
Geçen sene seçimlerden sonra seçim yasası çıkmıştı o zaman size hatırlıyorum şunu söylemiştim. İki aday çıkması kıyamet değil. Neden biliyor musunuz. Yolun başındaydık. Yolu görmek durumundaydık. Tek aday ihtimali tek adayı zaruriyeti bugün çok daha fazla. Şimdi onu söyleyerek iktidar tarafının oyun planlarıyla ilgili bir şey bir ipucu vermek istemem ama taktik sebeplerle iki aday çıkarmak gerekebilir. O taktik sebepleri burada açmak istemem. Siyasette eğer bir yol alıyorsanız bu bir strateji oyunuysa karşı tarafın hamlesine göre sizin esnek olmanız lazım. Mutlaka şunu yapacağız dediğinizde o yapılacak şeyi bildiği için ona göre ayarlanır. Niye biz karşı tarafa o şeyi verelim. Aslında en büyük zaafı yaptılar. Mutlak olarak Tayyip Erdoğan adayım ilanı edildi çok erken edildi erken vakitte. Onun için sizde bir an önce ilan edin diye maçı bitirmeye çalışıyorlar. Maçın en kritik hamlesini kendileri belirlemek istiyorlar. Bizim Cumhurbaşkanı adayımızı. Dikkat edin Erdoğan ne dedi Samsun'da. Bu benim son seçimim. Demek zorunda kaldı. Eğer söylemeseydi ben mutlak adayım diye o zamana kadar esnek bir şekilde giderdi.

Anlaşmalı olarak yapılan her şey altılı masayı güçlendirir. İki aday olsa da anlaşmalı olarak gösterilse de sorun olmaz.

2009 yılında ilk kez söyledi. Ben de yanındaydım. Yeni bakan olmuştum.2011 benim son seçimim olacak dedi. 2012 kongresine giderken söyledi. Tüzük gereği son kongresi olması gerekiyordu. İnsanların merhametine kendine sığındırıyor. Bana bir şans daha verin bir daha yokum.

Önce biz kendi ödevimizi yapacağız. Kendi ödevimizi tamamlayacağız sonra Cumhurbaşkanı adayımızı da bu ödevin paydaşı yapacağız.

MESELE İMAMOĞLU DEĞİL SADECE, MESELA İBB'NİN BÜYÜK RANT ALANI
Mesele İmamoğlu değil sadece, mesele İBB'nin büyük rant alanı. Kaybettiği bir savaş. Tayyip beyin en büyük zaafı budur yenildiği ve kaybettiği şeyi unutmuyor. Oraya takılıp kalıyor. Birisine karşı bir şey hissediyor. Birisinden bir olumsuz görüyor zihninde tutuyor. Onu zihnine kazıyor ve gününü bekliyor.

İmamoğlu'na karşı iki seçim kaybetmiş olmanın yenilgi psikolojisi var. Mesele sadece İmamoğlu değil. Diyor ki bu adam beni iki kere yendi. Binali Yıldırım en büyük aktörünü çıkardı karşısına. Gerçi en önemli aktörü ama girdiği her seçimi kaybeden aktörü o ayrı bir şey. Oradan o maçı geri almaya çalışıyor. Genel seçime giderken İBB'nin başkanını boşaltmak ve kendi adamını getirmeye çalışıyor. Bak Erdoğan tavşanı çıkardı ve maalesef haklı haksızdan daha çok kimin yendiğine bakıyor bazen. Bakın ben kaybettiğim savaşı tekrar kazarak savaşa gidiyorum demek. Biz Erdoğan'dan vazgeçmeyelim öyle diyor böyle diyor gücünü koruyor dedirtmek. Hiçbir savaşı kaybetmediği imajı vermek.

KORKU SALARAK İKTİDAR VE DEVLET ADAMI OLUNMAZ
Bugün insanlar yalnız kaldığımızda şikayet ediyor. Ama neden korkup yanıma gelemiyor. Çünkü Davutoğlu'na bunu yaptı acaba bana neler yapar, onun üniversitesi vardı kapattı acaba bana neler yapar. Bu korkuyu salarak iktidar ve devlet adamı olunmaz. Şimdi İmamoğlu hamlesini sadece ileriye doğru değil geriye dönük bir maçın aktüel bir konu olarak görmek lazım.

Sisi'yi mi Binali'yi mi seçeceksiniz demişti. Bu kadar aptalca denkleme soktuğu seçimi kaybetti. Şimdi bilek gücüyle alırım bunu diyor. Belki yenersin ama sonunda kaybeden sen olursun.

CHP'NİN İÇİŞLERİNE MÜDAHALE ETMEYE ÇALIŞAN AKTÖR SAYIN ERDOĞAN'DIR
Bence şu anda CHP'nin içişlerine müdahale etmeye çalışan aktör sayın Erdoğan'dır. Bu kararıyla hem iç tartışma çıkarmak istiyor yani bu hamlesiyle hem de orada bir liderlik tartışması yani aday Cumhurbaşkanı adayı CHP'nin başında kim söz olacak gibi. Ve bazı açıklamalarla bu hamlesini doğru çıktığını kendisi için doğru sonuçlar verdiğini düşünerek mutlu oldu. Şimdi bizim bu topu geriye atma yolumuz, yöntemiz altılı masayı tahkim etmek, her partinin kendi içine bakıp çeki düzen vermesi. Bizde dahil hepimizin.

Sayın Yargıtay Başkanı ne diyorsunuz Mehmet Uçum'un ifadesine, sizin görevinizi üstüne aldı fikir beyan etti. Bizim altı liderin bunu sorma hakkı var. Devletten maaş alan bir bürokrat bir bürokrattır daha fazla bir şey değil. Danışman fikir beyan edemez. Cumhurbaşkanı sen konuş demişse o da hata yapmıştır.

YSK HİÇBİR GÖRÜŞ BEYAN ETMEMELİ
Şuan ki YSK'ya da saygı duyuyorum. Hepsine sesleniyorum bir kez daha Saraçhane'de olduğu gibi. Konjektürel bir karar almayın. Konjektürel alınan kararlarla 2019 seçiminin iki kere tekrar edilmiş olması, iki kez yapılmış olma ne Türk demokrasisine bir şey kazandırdı. Ne Türkiye'nin itibarına uluslararası alanda bir şey kazandırdı. Dolayısıyla şimdiden YSK'ya bu seçim anına kadar mutlak anlamda tarafsız oldukları fikri ve söylemi dışında hiçbir görüş beyan etmemeleri tavsiyesinde bulunuyorum.

VERECEĞİMİZ KARAR NE OLURSA OLSUN ALTILI LİDERLE BERABER YÖNETECEĞİZ BU ÜLKEYİ
Bana da adayımız sizsiniz deseydi bizim içinde geçerli. Konya'da yüzlerce insan her karşılaştığım sayın başbakanım altılı masaya saygımız sonsuz. Biz sizin aday olmanızı istiyoruz güzel. Bende bundan şeref duyarım. Ama buna altılı lider karar verecek. Ama vereceğimiz karar ne olursa olsun altılı liderle beraber yöneteceğiz bu ülkeyi. Şöyle düşünmeyin şu partinin genel başkanı aday oldu ya da dışardan bir aday oldu diye sizin takdir ettiğiniz eski başbakanınızın devre dışı kalacağını düşünmeyin. Ben orada olacağım. Benim olduğum yerde size zarar gelecek hiçbir şeye izin vermem. Benim doğru yapacağıma inanıyorsanız yeni cumhurbaşkanı adayı kim olursa ben olmasam başkası olursa bilin ki onunda doğru yapması için elimden gelen çabayı gösteririm. Sayın Kılıçdaroğlu da doğruyu söylüyor. Bana da gelse diğer liderlere de gelse ne güzel zaten birlikteyiz. Bana güvendiğiniz için teşekkür ederim. Ülkeyi beraber yöneteceğiz. Kuralları beraber uygulayacağız. Hangi lider kabul etmez ki.

BU KAVRAMI ARTIK TÜRKİYE'YE ÖĞRETMEMİZ LAZIM
Hem çok büyük yetkileri var biz o Cumhurbaşkanı'na bizim desteğimizi istiyorsan geçici olacağını bileceksin. Kalıcı olmayacaksın. Beraber yöneteceğiz. Bu kavramı artık Türkiye'ye öğretmemiz lazım.

Siyasette esnek kalmamız gerekiyor. Bir hafta sonrasında neyle karşılaşacağımızın belli olmadığı bir ülkedeyiz. Dolayısıyla bizim her ihtimale açık bir yol almamız lazım. İhtimale açık olmayan tek şey birbirimize duyduğumuz güven duygusu. Orada ihtimal ya vardır ya yoktur.

PARTİ KURAN KADROLAR BİZ BU ÜLKEYİ YÖNETİRİZ İDDİASINI BARINDIRIR
Bir lider parti kuruyorsa, şu partiyi biz kurduk. Biz bu partiyi kurduk ama Türkiye'nin en yüksek makamı olan Cumhurbaşkanlığı'na aday değiliz demek parti kurmak mantığıyla aykırıdır. Parti kuran lider ben bu ülkenin Cumhurbaşkanlığı'na adayım demiş olur. Parti kuran kadrolar biz bu ülkeyi yönetiriz iddiasını barındırır. Barındırmadıkça parti kurmamaları lazım. Bizim altı liderin yaptığı şu oldu. Biz tek tek partilerimizde bu konumu hak etmeye ve bu iddiaya bulunmakla birlikte bundan feragat ediyoruz. Feragat ile vazgeçmek ya da terk etmek arasında feragat ediyoruz. Şu anda aday koltuğu boştur. Kim ne söylerse söylesin altı lider bir araya gelip bir isim söyleyene kadar aday koltuğu boştur. Onun için ben aylardır fiili durum yaratmayalım derken toplumda bu algıyı pekiştirecek bir şey yapmayalım diyorum. Zarar verir çünkü.

BUNDAN SONRA BEN DEĞİL BİZ DEMEMİZ LAZIM
Ben bilinciyle hareket edersek bu masa seçimi kazansa bile başarılı olamaz. Biz yaptık derse başarılı olur. Bunu masada da birçok toplantıda da söyledim. Ben düşüncelerimi açık söylemekten hiç çekinmedim. Bundan sonrada ben değil biz dememiz lazım. Ortak bir vizyon açıklayacağız. İnşallah bizim buradaki toplantıda Ocak ayının ortası gibi muhtemelen sayın Karamollaoğlu'nun ev sahipliğinde hem geçiş yol süreci haritasını hem de hükümet programını açıklamayı planlıyor. Orada da bunu ortaya koyacağız. Bunu sayın Kılıçdaroğlu için değil kendim içinde kullanıyorum. Ben değil biz ifadesini.

SEÇİM TARİHİ ORTAYA KONANA KADAR ADAYIMIZI AÇIKLAMAYACAĞIZ
Bunu bazıları zaaf olarak görür ben güç olarak görürüm. 12 Şubat 2022'de ittifak mı işbirliği mi işin alfabesini konuştuk. Üzerimize çok gelecekler seçim tarihi ortaya konana kadar adayımızı açıklamayacağız. Ve şu ana kadar altılı masa bir arada kalabildiyse bu ilke sadakati dolayısıyla kaldı. Bu sebeple sayın Akşener'in başbakanlık açıklaması altılı masadan önceydi. Şu anda biz topluma taahhüt ettiğimiz bir şeyi yapmamış değiliz. Biz şunu deseydik. Biz ekim ayında açıklayacağız deseydik üzerimize bu kadar gelinmesini anlayabilirdik. Ama Tayyip Erdoğan söyleniyor ya gel gel diyor bize. Hani öyle derler kavgada. Gel gel yapıyor. Niye ben senin gel geline uyayım ki. Bende git git diyorum. Sen bir git ben gelmeyi bilirim.

BU SON SEÇİM DEMEK SİYASETİN BİTMESİ DEMEK
Samsun'da bu benim son seçimimim dedikten sonra eve gitti bir düşündü ya dedi ben ne dedim Allah aşkına dedi. O metin yazarları muhtemelen dediler ki sayın Cumhurbaşkanım halkın sempatinizi kazanırsınız, bir de mevki de makam da gözümüz yok demiş olursunuz dedi. Sonra eve gitti ya bir dakika ben bir şey söyledim ama ne söyledim. Bu son seçim demek siyasetin bitmesi demek. Benim hayatımın varoluş anlamı kalmayacak. Ertesi gün de bunu toparlamak için irticalen bunu söyledi.

ERDOĞAN'IN SÖZÜNÜN HANGİSİNE GÜVENECEKSİNİZ?
Siyaset birazda çalıp çırpma sanatıdır. Çok dürüst kişi siyaset yapamaz. Şimdi o kadar ağır bir şey ki bu. Dürüst olmanın siyasetle ilişkilendirilemeyeceğini göstermişse Erdoğan, en çok zararı da sadece devlete değil dine, ahlaka vermiş olur. Yani şimdi sayın Erdoğan'ın sözünün hangisine güveneceksiniz? Eskiden beraber çalıştığımız yıllarda 2012-2013'te iktidarı kaybetme korkusu girene kadar ki dönemleri söylüyorum. Bir şey söylediğinde Erdoğan söylüyorsa sözünün arkasında durur kanaati hakimdi. Şimdi aksine dünyada da Türkiye'de de Erdoğan söylüyorsa ertesi gün değişebilir kanaati hakim. Bir siyasetçi için büyük travma.

YENİ SEÇİM YASASI UYGULAMAYA GİRDİKTEN SONRA ERKEN SEÇİMİN OLMA MANTIĞI YOK
Biz altı lider konuştuk bu meseleyi. Bizim Mecliste oyumuz yok ama sayın Akşener ve Kılıçdaroğlu'nun tutumunu da destekliyorum. Yeni seçim yasası uygulamaya girdikten sonra erken seçimin olma mantığı yok. Yani seçim mayısta olmuş haziranda olmuş ne fark edecek. Ama martta olacaksa bir anlamı var. Çünkü eski seçim yasası geçerli. O geçerli olduğunda seçimin mekaniği, dinamiği, ittifaklar mantığı da değişiyor. O zaman ittifak yapmanın bir anlamı da olacak. O bakımdan milletvekillerini de konuşmuyoruz. Geçen toplantıda gündeme geldi nasıl yaparız diye. Marttan önce 16 Nisan'da yürürlüğe girmesi sanırım. Ondan önceki seçimlerde olmasının mantığı var.

BUNLARIN HEPSİ SEÇİM RÜŞVETİ
Merkez Bankası'ndan kredi basıyorlar. Kredi bulamıyoruz. Krediye erişilmiyor. Enflasyonla faiz arasında bu kadar yüksek varsa bir de piyasanın reel faiziyle Merkez Bankası'nın bankalara uyguladığı bu kadar açıksa yüzde 9 piyasanın bildiği faiz değil ki. Yüzde 9 Merkez Bankası'nın bankalara uyguladığı faiz. Bankalar bunu yüzde 30 ile veriyor. Enflasyonla hala açıksa kredi ulaşabilen kişiler o aldıkları krediyi asla yatırıma götürmezler. Gider bir konut alır arsa alır. Bunlar seçim rüşveti. O kişi gidecek ben şimdi bir araba alırsam şu kadar gelecek sene şu kadar olur. Gelecek sene satsa krediyi ödeyebilecek durumda olacak.

Faizciliğin olabileceğin en çirkin en ahlaksız hali bugün Türkiye'de yaşanıyor. Bunların hepsi seçim yatırımı şeklinde düşünülen seçim rüşveti ama insanların ahlakını bozan yatırımlar.

SEÇİM SOSYAL PATLAMALARIN, BUNALIMLARI ENGELLEYECEK OLAN TEK İLAÇ
Böylesine bir sorumsuz yönetim ne kadar devam eder. Seçim tek çözüm. Seçim sosyal patlamaların, bunalımları engelleyecek olan tek ilaçtır. Bu bakımından önümüzdeki seçimi biz salt bir iktidar değişimi değil bir sistem değişimi ve toplumdaki bu kutuplaşmayı, düşmanlaşmayı yok edecek bir ilaç gibi görmemiz lazım.

TÜRKİYE'NİN ORTALAMA ÜCRETİ ASGARİ ÜCRET OLMUŞ
Şimdi asgari ücreti yüksek tutarsınız işveren kaç işçi düşünmeye başlayacak. Eski maliyetlerini koruyabilmek için. Düşük tutarsanız zaten açlık sınırının altında olan asgari ücret iyice yaşanamaz hale getirecek. Bir de Türkiye'nin ortalama ücreti asgari ücret olmuş artık. Asgari ücret 15 bin lira olur da siz 8 bin dediğinizde toplumda yüzde 20'lik bir kesim ondan etkileniyor. Hayır. Zaten ortalama asgari ücret olmuş. Bizim ekonomi heyetimizin hesaplamalara göre 9 bin 700 civarında olması lazım ki bir nebze telafi etsin. Ama bunun doğuracağı risklerde var tabi. Türk-İş 9 bin lirada ısrar edince TİSK katılmadı toplantıya. Varılacak rakam ne olursa olsun 8 bin 9 bin arası rakam olabilir muhtemelen. Bu da işverene ağır gelip işçileri tatmin etmeyecek. İşvereni de işçiyi de mutlu edecek formülde buluşmaları çok zor.

BOŞANMIŞ VEYA EŞİNİ KAYBETMİŞ BİR KADIN ÇOCUKLARIYLA AİLEDİR BİZİM İÇİN
Evlilik erkek ve kadından oluşur derseniz o zaman olur ama aile dediğinizde ki boşanmış veya eşini kaybetmiş bir kadın çocuklarıyla ailedir bizim için. Bir aile mahremiyeti vardır. Hukuku vardır. İkincisi madem çocuk istismarı ile ilgili bu kadar konuşuldu. Şöyle denseydi şu cümle evlilik reşit erkek ve reşit kadından kızdan oluşur deseydi mükemmel bir madde olurdu kimse itiraz etmezdi.

Sayın Kılıçdaroğlu maddelerin revize edilerek daha anlaşılır olmasını söylüyor.