Habertürk Televizyonu'nda Çetiner Çetin'in sorularını yanıtlayan Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Filistin'in Gazze Şeridi'ni yöneten Hamas'a (İslami Direniş Hareketi) yönelik "terörist" ifadesini kullanılmasını doğru bulmadığını söyledi. 

İran'da düzenlenen suikastta hayatını kaybeden Hamas lideri İsmail Haniye'yle dost olduğunu belirten Davutoğlu, "Rahmetli Haniye ile çok eski dostluğumuz ve açıkçası birlikte yürüttüğümüz çok diplomatik süreç oldu. Birçok kişi Hamas'ı, Batı etkisiyle, İsrail etkisiyle terör örgütü olarak görebilir. Ben Hamas liderlerinin hemen hemen tamamını tanıdım. 2006 yılında ilk kez ağır şekilde suçlandım üzerime gelindi. Ama sonraki bütün süreçlerde İsrail, Hamas ile ilgili konuları ben Başbakan Başdanışmanıyken de Dışişleri Bakanıyken de hep bizim üzerimizden çözmeye çalıştı" diye konuştu.

'Hamas işgal altındaki bir toprakta özgürlük mücadelesi veriyor'

Filistin topraklarının İsrail işgali altında olduğunu hatırlatan Davutoğlu, "Her şeyden önce şunu bilmek durumundayız. Hamas işgal altındaki bir toprakta özgürlük mücadelesi veren bir harekettir. Hamas'ın içinde herhangi bir dış unsur yoktur. Yani Suriye'de, Libya'da görülen cinsten yabancı savaşçı diye bir fenomen yok. Hamas'ın bütün kadroları Filistinlidir. Hamas'ın yurt dışında hiçbir eylemi yoktur. İşgal altında ve çoğu da mülteci kampında doğmuş çocukların işgale karşı direnişinin adıdır Hamas. Dolayısıyla Hamas'ı şeytanlaştırmaya dönük özellikle Yahudi lobilerinin işlediği kampanyanın etkisiyle düşünmemek davranmamak lazım. Biz bu toprakların en kadim halkıyız. En etkili devletiyiz. Bütün coğrafyaya öncelikle o halkın içinden bakmamız lazım" dedi.

'O süreçte İsrail de bizden ricacı oldu'

Hamas'ın yeni lideri seçilen Yahya Sinvar'ın Türkiye'nin arabuluculuk yaptığı takas anlaşmasıyla serbest kaldığını söyleyen Ahmet Davutoğlu, "Yahya Sinvar, 2011 yılında İsrail hapishanesindeydi, 4 kez müebbet hapis cezası verilmişti. İsrail hapishanesinden çıkışına vesile olan takası biz yaptık. Bütün o süreçte İsrail de bizden ricacı oldu. 5 yıl bizzat ben ve arkadaşlarımızın yürüttüğü süreçle 2006'dan 2011'e kadar. Hamas'ın ısrarlı çabaları bizim devreye girmemiz ve İsrail kamuoyundan gelen baskılarla o değiş tokuş 2011 yılında bizim üzerimizden gerçekleşti" ifadelerini kullandı.

'Sanki Esad'la el sıkışıldığında bütün sorunlar çözülecek'

Ankara’nın son dönem Suriye ile normalleşme açıklamalarına değinen Davutoğlu, "Ben her zaman Suriye ulusal uzlaşı çalışmalarında Türkiye'nin öne çıkmasını savundum. 2018'de 2254 sayılı kararı büyük çabalarla biz çıkardık. Burada da esas olan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararıdır. Karar der ki, Suriye'de kalıcı bir barışın, toprak bütünlüğünü koruyarak yapılması için bütün tarafların içinde olduğu bir geçiş hükümetinin kurulması gerekir. Ve mültecilerin bu geçiş sürecinin garantisiyle dönmesi lazım. Buna niye önem veriyorum. Suriye'yle son dönemde dile getirilen normalleşme, sanki Esad'la el sıkışıldığında Suriye'de bütün sorunlar çözülecek ve Türkiye'deki mülteci sorunları çözülecek gibi bir havada yapılıyor. Bu çok gerçekçi olmayan bir durum. İfadelerini kullandı.

'8 yıldır da ben bu tabloda yokum'

Bu konuda bana yapılan suçlamaların hepsine cevap verdim, oraya girmeyeceğim. Ama iktidar kanadı, benim bütün dönemlerimde Sayın Erdoğan'ın cumhurbaşkanı ya da başbakan olduğunu unutuyor, nedense faturayı bize kesmeye çalışıyor. Cahil cühela takımı da bana saldırmak kolay olduğu için, vurun abalıya vur hocaya... İktidardan ceza görmezsin, ekranda hocaya vur hem iktidar alkışlar hem diğerleri. Çok rahat bir alan. Bu ahlaksızlık açık söyleyeyim. Araştırsınlar. Benim o dönemde söylediğim her söz araştırılsın. Bilinsin ki onlar Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Tayyip Erdoğan'la birlikte yapılan çalışmalardı. Eleştirileceksek hep beraber eleştiriliriz. 2016'dan bu yana ise çok vahim hatalar yapıldı. 8 yıldır da ben bu tabloda yokum. Mülteci politikasında hata yapıldı."

'Davutoğlu-Esad görüşmesinin notlarını okusunlar'

("Bu denklemde PYD'nin ortaya çıkacağı hesaba katıldı mı?" sorusu üzerine) Katılmaz mı? Ben Dışişleri Bakanlığı arşivlerinin akademisyenlere açılmasını istedim, açabilirler. Gitsinler, tarih veriyorum 5 Nisan 2011. Davutoğlu-Esad görüşmesinin notlarını okusunlar. Daha ilk mülteciler bize gelmemiş, öyle bir hissettik ki gelen dalgayı Esad'a teklif ettiğimiz 3 nokta vardı. Bir dostu olarak tavsiye ettik. Bir ne olur Kürtlere vatandaşlık verin. Suriye Kürtlerinin Suriye vatandaşlığı yok kardeşim. Suriyeli Kürtler, Suriye'ye karşı provoke edilecek diye teklifimiz şuydu, vatandaşlık verin. Ne oldu Suriye'deki Kürtler şimdi Suriye'ye de Türkiye'ye de güvenmiyor, Amerika, Rusya şemsiyesi altında bir PYD yönetimi böyle doğdu. Bunun sorumlusu Esad'dır."

'Küçük reformlar yapılmasını önerdim'

"İki, küçük reformlar yapın. Bakın Mübarek düştü, Kaddafi sallanıyor küçük reformlar yapın. Ne küçük reformlar biliyor musunuz? Suriye anayasasında Baas dışında parti kurulamaz diye madde var. Tek parti, tek lider insanlar gidip oyunu ona veriyor. Davutoğlu veya o zamanki hükümet İhvancı dediler. Ne alakası var? Suriye Ulusal Konseyi Başkanı Sabra, Hıristiyan bir Marksist'yi ya. Hala arada sırada görüşüyoruz. Suriye'den ilk göçmenler geldiğinde, Adana Anlaşması bağlamında bir tampon bölge oluşturalım 10-15 kilometrelik ve mültecileri orada ağırlayalım diye devlet kayıtlarına geçen tavsiyelerim var. Peki uygulamayı Dışişleri Bakanı mı yapar Başbakan mı? "

'Rus uçağı hava sahasını defalarca ihlal ettiği için düşürüldü'

"Birileri de çıkıyor Rus uçağının düşürülmesi. 50 kere izah ettim. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ya da Cumhurbaşkanı birinci görevi hudutları korumaktır. Angajman kuralları da o gün verilmez. Birtakım cahil devletle şeyi olmayanlar kahramanlık üretiyorlar. Angajman kuralları baştan itibaren Silahlı Kuvvetlerimize verilir. Hudut yol geçen hanına döndü diyenler, Rus uçağı niye vuruldu? Rus uçağı olarak vurulmadı o. Türkiye'nin hava sahasını defalarca ihlal etmiş, kimliği bilinmeyen bir uçak olarak vuruldu. Bunu Ruslar çok iyi bilir. Siz Rus basınında Davutoğlu'nu suçlayan bir yayın gördünüz mü?"

'Suriye'yle normalleşme olmalı'

"Suriye'yle normalleşme olmalı mı sorusuna net cevap veriyorum olmalı. Nasıl olmalı sorusu burada önemli olan. Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı başka bir ülkenin cumhurbaşkanına neredeyse yalvarır gibi kamuoyuna açık mesaj vermez. Perde gerisinde bütün hazırlıklar yapılır, diplomatik her görüşme yapılır, iki lider buluştuğunda dünya kamuoyu duyar onu. Ama her hafta Türkiye'den Esad'la görüşeceğiz, Suriye'den de görüşmeyi deniliyor. Hatta beni de içine alan bir liste yayınlamış Suriye yönetimi. Bizim Suriye'deki malvarlıklarımıza el koyacaklarmış terörle iş birliği diye. Elhamdülillah benim Suriye'de malvarlığım yok, bulurlarsa koysunlar helal olsun Suriyeli kardeşlerimize de şimdi bu adımları atan bir yönetime Türkiye'nin yalvarır gibi itibarı sarsılmaz."