"Türkiye Buluşmaları" programı kapsamında Ordu'ya gelen Elitaş, bir otelde düzenlediği basın toplantısında konuşan Elitaş, Ordu'ya gelirken kullandığı Karadeniz Sahil Yolu'na ilişkin değerlendirmede bulunarak, "Karadeniz Sahil Yolu 6-7 yılda, AK Parti'den önceki dönemde ancak yüzde 5'i gerçekleştirilebilmişti. 'olmaz, bitirilemez' diye söylenen işleri hamdolsun Cumhurbaşkanımız, Genel Başkanımız, liderimiz Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde millete hizmete aşık olan kadrolarla Karadeniz Sahil Yolu'nu elhamdülillah bitirdik." diye konuştu.

Elitaş, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bunlar yeter mi? Tabii ki yetmez. Vatandaşımızın daha büyük istekleri, daha büyük arzuları var. Artık gelişmekte olan ülkelerin, az gelişmiş ülkelerle yarışmak değil, gelişmiş diye tanımlanan ülkelerin bulundukları seviyeye çıkmak için, onları da aşabilmek için gayret gösteriyoruz. Bu konuda Cumhurbaşkanı'mızın liderliğinde AK Parti kadroları olarak inşallah bunları hayata geçirmeye çalışacağız, gayret edeceğiz. Önümüzdeki 3,5 yıllık dönem içerisinde de hep birlikte büyük bir aşkla heyecanla gayret ediyoruz."

Elitaş, yerel seçimlere 4,5 yıl, milletvekilliği ve cumhurbaşkanlığı seçimlerine ise 3,5 yıl olduğunu anımsatarak, "Bu süre içerisinde milletimizin istekleri, toplumun rahatlaması, sanayinin gelişmesi, huzur ve refahın artması için, insani imkanların sağlanabilmesi için ne gerekiyorsa onları yapıyoruz, yapmaya da çalışacağız. Bugün Ordu'daki toplantımızın, Türkiye Buluşmaları'nın esas itibarıyla ana gündem maddesi o." ifadelerini kullandı.

Siyasette 31 Mart'tan sonra bir normalleşme, yumuşama söylemi başlatıldığını belirten Elitaş, şu değerlendirmede bulundu:

"Bizim de hoşumuza gitmişti. 2002 tarihinde milletvekili olan bir arkadaşınız, kardeşiniz olarak her geçen gün siyasetin artık nezaketten uzaklaştığı, şiddetin ağır bastığı, şiddetin sadece dille değil, farklı şekilde de ortaya çıktığı bir süreci yaşadık. Siyasette normal olan etik kurallar çerçevesinde eleştirip, eleştiri ağır da olabilir, şiddetli de olabilir. Ama kabul etmediğimiz hakaret ve küfürlü bir sürece maalesef girmiş durumdayız. 31 Mart seçimlerinden sonra ana muhalefet partisinin normalleşme dediği, bizim de yumuşama dediğimiz sürece götürmeye çalıştık ve buna da samimiyetle inanmıştık. Ama üzerinden 2,5 ay geçtikten sonra maalesef ana muhalefet partisinin genel başkanı normalleşme diye tanımlarken anormalleşmeyi de beraberinde getirmeye başladı."

"Millete hakaret eden kişiyi yanınıza alıp ona iltifat ediyorsunuz"

Elitaş, 31 Mart öncesinden daha anormal durumları yaşamaya başladıklarını ifade ederek, şöyle konuştu:

"AK Parti'ye oy veren insanlara, Cumhurbaşkanı'mıza, AK Parti'li kadrolara ahlak dışı, etik dışı söylem yapan ve onunla ilgili gözaltına alınan birisini İzmir'de yaptığı toplantıda protokolde ağırlayıp hemen yanına çağırması, Sayın Özgür Özel'in anormalleşme sürecini başlattığının göstergesidir. Bugün Hacı Bey söyledi, dedi ki; Özgür Özel özür dilemiş, 'Ben bu işte hata yaptım' diye. Doğru mu, yanlış mı bilmiyorum. Özür dilemiş. Ama Tayyip Bey de 'Bana hakaret edenler adına özür dilesin' diyor. Bakın Sayın Özgür Özel, burada ayıramadığınız nokta şu; biz hakaret edilmesini, küfredilmesini, siyasetçiyi küfürlü ve farklı şekilde eleştirileri, hakareti doğru bulmadığımızı ve bununla ilgili tedbir almamız gerektiğini söylüyoruz. Ama siz sadece Cumhurbaşkanı'mıza değil, AK Parti'ye oy verenlerin tamamına hakaret eden birisini gelip yanınızda ağırlıyorsunuz. Aradaki fark bu. Normal olan o insanı yanınıza almak değil, şiddetle eleştirmek iken anormal bir şeyi yapıyorsunuz. Millete hakaret eden kişiyi yanınıza alıp ona iltifat ediyorsunuz. Hakaret edenlerin önünü açıyorsunuz, teşvik ediyorsunuz. Biz başka birine küfreden, hakaret edeni baş tacı etmiyoruz. Onunla ilgili gereken tepkilerimizi ortaya koyuyoruz. İnşallah Özgür Özel, normalleşme dediği şeyi anormalleşmeden çıkarıp, artık normalleşme mi der, yumuşama mı der, siyaset dilini vatandaşın da istediği ahlaki bir dile çevirmek için elinden gelen gayreti gösterir diye ümit ediyoruz."

Mustafa Elitaş, 19 ilçede milletvekilleriyle gezerken vatandaşlara, siyasetin dilinin yumuşadığını, hangi partiye oy verirlerse versinler onlara hizmet etmenin amaçları ve düsturları olduğunu ifade etmeye çalıştıklarını dile getirerek, "Yüzde 35 oy alan bir partiyi 3 Kasım 2002 tarihinde yüzde 52'lere çıkarmayı başardıysa herkesten oy alabileceğini, herkesi kucaklayabileceğini, herkesle irtibat kurabileceğini göstermiştir." dedi.