Haber: Cesim İlhani

Bahçeli'nin ezber bozan Öcalan çağrısı CHP Lideri Özgür Özel'in el yükseltmesi ve Erdoğan'ın "Tarihi fırsat penceresi" vurgusuyla 22 Ekim tarihini bir milat olarak kayıtlara şimdiden geçirdi. AKP içinde siyaset yapan önde gelen Kürt siyasetçilerden AKP MKYK Üyesi Orhan Miroğlu'na bu gelişmeleri ve Bahçeli'nin açıklamasını sorduk. Miroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "Öcalan gelsin TBMM'de DEM Parti grup toplantısında konuşsun" açıklamasını dokuz8HABER için değerlendirdi.

Açıklamasına Bahçeli’nin PKK lideri Abdullah Öcalan’a yönelik çağrısını olumlu bulduğunu ifade ederek başlayan Miroğlu, bu açıklamaları desteklediğini vurguladı.

'Devlet Beyin yaptığı çağrı bizim durduğumuz yeri destekleyen bir çağrıdır, arkasında durulmalıdır'

Miroğlu şöyle konuştu:

“Bahçeli’nin açıklamalarını olumlu değerlendiriyorum. Zaten benim de konuştuğum ve kamouyunda bazen eleştirildiğim noktalar bunlardır. Yani Kürtleri sivilleyen, mecliste siyaset yapmaya davet eden bir yerde duruyorum. Bu neredeyse 20 yıllık ömrümü aldı. Bugün Türkiye Cımhuriyeti’nde Devlet Beyin yaptığı çağrı tam da bizim durduğumuz yeri destekleyen bir çağrıdır. Bizim gibi insanların yapması gerekenler bu çağrının arkasında durmaktır. DEM Parti ile el sıkışmasında Devlet bey bunun basit bir el sıkışma olmadığını söyledi. ‘Kayıtsız şartsız Öcalan örgütüne çağrı yapsın hatta gelsin çağrısını mecliste yapsın’ diyor. Bu şekilde hukuki olarak siyasetin önü de açılsın.

‘Artık adım atması gereken Öcalan'ın kendisidir' 

Devlet beyin yaptığı çağrı bu tarihi hem Türklere hem de Kürtlere hatırlatmış oldu. Artık adım atması gereken Abdullah Öcalan’ın kendisidir. "Ben bu adımı destekliyorum" demesi gerekiyor. Çünkü şimdiye kadar "Fırsat verilsin, Kandil ile görüşmesi sağlansın’ deniliyordu. Şimdi Bahçeli, Kandil demiyor, "Gelsin mecliste konuşsun" diyor. Şimdi bu tarihi bir adım. Bunun hem Türkiye açısından, hem Türk milliyetçiliği açısından üstünde durulması, tartışılması gereken kısmı var.”

Peki Öcalan’ın bunu yapması mümkün mü?

“Öcalan’ı Mandela ile kıyaslamış bir Kürt yazar olarak, Öcalan’ın İmralı’ya geldikten sonra, siyasi tahalüllerinin Devlet Bahçeli’nin çağrısıyla örtüştüğü kanaatindeyim. Bu bir ilk değil, 2013’te de örgütünü silah bırakmaya davet etti. Newroz meydanında mektubu okundu ve bir çok insan bu mektubun arkasında durdu. Ama arkası gelmedi. Örgütü ile Öcalan arasında yaşanan anlaşmazlık ya da Kandil’in Öcalan’ı sözde kabul edip sahada red etme tutumu sonuç vermeyen bir sürece soktu meseleleleri. 2014’te Erbil’de Osman Öcalan ile görüşmüştüm. Osman Öcalan’ın bana söylediği ilk şey bu oldu; "Abdullah Öcalan ile Türkiye bu meseleyi çözemez, çünkü bu örgüt abimin örgütü değil, bu başka bir örgüte dönüştü. Abdullah Öcalan’ın bu örgüte laf geçirmesi son derece zor. "

"Türk milliyetçiliğinin altın yıllarını yaşadığı bir dönemde hareketin lideri Öcalan'a çağrı yapıyor"

İlginçtir Osman Öcalan da o görüşmede bir hizmet olursa kendisi için "Ben de hazırım" demişti bana. Bu ailede böyle bir şey var. Dolaysıyla bu bir hizmet değil, tarihi bir görev. Yani Abdullah Öcalan’ın durması gereken yer orasıdır. İmralı’ya geldikten sonra açıklamaları, mahkemelere verdiği ifadelere baktığımız zaman aslında yolun bu olduğunu çok önceden bize göstermiş bir tabloyu ortaya koyuyor. Bugün, Türk millyetçliğinin altın yıllarını yaşadığı bir dönemde hareketin lideri, Abdullah Öcalan’a çağrı yapıyor. Tabi bu devlet adına da düşünülmüş, Cumhur İttifakı adına da iyice hesabı kitabı yapılmış bir çağrı olduğu düşüncesindeyim. Ortadoğu ateş çemberinden geçerken, Kürtler üzerinde ‘İkinci İsrail’i kuracağız’ tartışmaları yapılırken 'devlet aklı' adına acaba birileri bir şeyler söyleyecek mı? diye bir beklenti vardı."

"Kürtleri kimse kandıramaz"

"Devlet beyin yaptığı çağrı hayırlı bir netice olduğunu söyleyebilirim. Bahçeli’nin çağrısı çok çok iyi bir gelişme, bence Ortadoğu’da faydalı olacak. İyi bir yerdeyiz yeter ki suları tekrar bulandırmayalım. Yeter ki Devlet Beyin bu açıklamasını itibarsızlaştırmayalım. Biliyorsunuz DEM Parti ile el sıkıştı hemen itibarsızlaştırma hareketleri başladı. Bazı arkadaşlarımız "Kürtler yine kandırılıyor" dedi. Yahu Kürtleri kimse kandıramaz. Bu kanın durması Türkiye’nin de ve Ortadoğu’da demokrasi isteyen her halkın önünü biraz daha açacaktır. Bahçeli’nin yaptığı her Türk milliyetçisinin en baştan yapması gereken bir durumdu geç bile kalındı. Bugünkü tarih miladi bir tarihtir.

"Örgütü kim kurduysa o tasfiye etsin"

Bahçeli’nin yapmış olduğu çağrının aynı zamanda Abdullah Öcalan için bir af olduğunu savunan Miroğlu, şöyle devam etti:

“Yasal düzenleme yapılacak. Bu çağrı "Oturalım bunun pazarlığını yapalım" çağrısı değil. Devlet bey bu çağrıyı yaparken, arkasındaki gelişmeleri de açık bir şekilde ifade etti.  "Yasal ve hukuki düzenlemeler yapılır" dedi. Ama ben bu çağrıyı yapmadan önce çözüm sürecinde olduğu gibi "Sen bunları yap oturalım, konuşalım, pazarlık yapalım, anayasayı konuşalım" gibi durumlar olmaz Türkiye’de. Bunun muhatabı PKK değil, DEM Parti’dir. Anayasa yapmak, demokratik süreçte ilerlemek… Tüm bunların muhatabı hem MHP hem Cumhur İttifakı, muhatap olarak DEM Parti’de somutlaştırıyor. DEM de bunun kıymetini bilecek. Yeter ki bu süreçte PKK ile ilişkiler kesilsin. 25-30 yıldır aynı şeyleri söylüyorlar. Bu ayrışma olmadı. Kim örgütü kurmuşsa o tasfiye etsin. Bu da Öcalan’ın işidir.”

Kandil Öcalan’ı dinler mi?

"Bahçeli'nin açıklaması DEM'e oy verenlere sorulsa yüzde 90'ı olumlu bulur"

“Türkiye’de böyle bir çağrının yapılması, örgüt ister dinlesin ister dinlemesin, PKK’nın aleyhine işleyecek bir sürecin başlangıcı olacağını düşünüyorum. Yani bugün DEM’e oy veren 6 milyon insana Bahçeli’nin çağrısı sorulsa eminim ki yüzde 90’nı olumlu karşılayacaktır. Kürtler her dönemde Türklerin yanında yer aldı. 1071’de de son yüz yılda da… Kürtler, Mustafa Kemal’i de yalnız bırakmadı. Sonrası ne olduysa oldu o ayrı bir tartışma konusu. Yine son 20 yılda Kürtler arkasında durmasaydı AK Parti ve sayın Cumhurbaşkanı Türkiye’yi yönetemezdi. Ne zaman ki Kürtler AK Parti’den uzaklaştı AK Parti iktidar sorunu yaşamaya başladı. Yani bu kadar iç içeyiz ve birbirimize mecburuz.  İstanbul’da 1 milyon Kürt İmamoğlu yerine AK Parti’yi tercih etseydi 2019’dan bu yana düşüşler olmazdı. Yani eğer Kürtler oy verseydi Diyarbakır’ı da Mardin’i bugün AK Parti yönetirdi. İktidar bağlamında AK Parti ve DEM’in dışında başka bir partisi var mı? yok işte."