Haber: Cesim İlhani

AKP MKYK Üyesi Orhan Miroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "Öcalan gelsin TBMM'de DEM Parti grup toplantısında konuşsun" açıklamasını değerlendirdi.

dokuz8Haber’e konuşan Miroğlu, Bahçeli’nin PKK lideri Abdullah Öcalan’a yönelik çağrısını olumlu bulduğunu ifade ederek, desteklediğini söyledi.

Miroğlu şöyle konuştu:

“Bahçeli’nin açıklamalarını olumlu değerlendiriyorum. Zaten benim de konuştuğum ve kamouyunda bazen eleştirildiğim noktalar bunlardır. Yani Kürtleri sivilleyen, mecliste siyaset yapmaya davet eden bir yerde duruyorum. Bu neredeyse 20 yıllık ömrümü aldı. Bugün Türkiye Cımhuriyeti’nde Devlet beyin yaptığı çağrı tam da bizim durduğumuz yeri destekleyen bir çağrıdır. Bizim gibi insanların yapması gerekenler bu çağrının arkasında durmaktır. DEM Parti ile el sıkışmasında Devlet bey bunun basit bir el sıkışma olmadığını söyledi. ‘Kayıtsız şartsız Öcalan örgütüne çağrı yapsın hatta gelsin çağrısını mecliste yapsın’ diyor. Bu şekilde hukuki olarak siyasetin önü de açılsın. ‘Kürtler ile Türkler 1071mirasiyle bu şekilde devam etsin’. Devlet beyin yaptığı çağrı bu tarihi hem Türklere hem de Kürtlere hatırlatmış oldu. Artık adım atması gereken Abdullah Öcalan’ın kendisidir. ‘Ben bu adımı destekliyorum’ demesi gerekiyor. Çünkü şimdiye kadar ‘fırsat verilsin, Kandil ile görüşmesi sağlansın’ deniliyordu. Şimdi Bahçeli, Kandil demiyor, ‘gelsin mecliste konuşsun’ diyor. Şimdi bu tarihi bir adım. Bu hem Türkiye açısından hem Türk milliyetçiliği açısından üstünde durulması, tartışılması gereken kısmı var.”

"Öcalan’ın bunu yapması mümkün mu?"  Sorusuna Miroğlu şöyle yanıt verdi:

“Öcalan’ı Mandela ile kıyaslamış bir Kürt yazar olarak, Öcalan’ın İmralı’ya geldikten sonra, siyasi tahalüllerinin Devlet Bahçeli’nin çağrısıyla örtüştüğü kanaatindeyim. Bu bir ilk değil, 2013’te de örgütünü silah bırakmaya davet etti. Newroz medyanında mektubu okundu ve bir çok insan bu mektubun arkasında durdu. Ama sonu gelmedi. Örgütü ile Öcalan arasında yaşanan anlaşmazlık… ya da Kandil’in Öcalan’ı söz de kabul edip sahada red etme tutumu sonuç vermeyen bir sürece soktu meseleleleri. 2014’te Erbil’de Osman Öcalan ile görüşmüştüm. Osman Öcalan’ın bana söylediği ilk şey bu oldu; ‘Abdullah Öcalan ile Türkiye bu meseleyi çözemez, çünkü bu örgüt abimin örgütü değil, bu başka bir örgüte dönüştü. Abdullah Öcalan’ın bu örgüte laf geçirmesi son derece zor’. İlginçtir Osman Öcalan da o görüşmede bir hizmet olursa kendisi için ‘ben de hazırım’ demişti bana. Bu ailede böyle bir şey var. Dolaysıyla bu bir hizmet değil, tarihi bir görev. Yani Abdullah Öcalan’ın durması gereken yer orasıdır. İmralı’ya geldikten sonra açıklamaları, mahkemelere verdiği ifadelere baktığımız zaman aslında yolun bu olduğunu çok önceden bize göstermiş bir tabloyu ortaya koyuyor. Bugün, Türk millyetçliğinin altın yıllarını yaşadığı bir dönemde hareketin lideri, Abdullah Öcalan’a çağrı yapıyor. Tabi bu devlet adına da düşünülmüş, Cumhur ittifakı adına da iyice hesabı kitabı yapılmış, bir çağrı olduğu düşüncesindeyim. Orta Doğu’da bu ateş çemberinden geçerken, Kürtler üzerinde ‘ikinci İsrail’i kuracağız’ tartışmaları yapılırken devlet aklı adına acaba birileri bir şeyler söyleyecek mı? diye bir beklenti vardı.

Detaylar hazılanıyor…