İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, TV100 Televizyonu'nda Uğur Dündar'ın sunduğu "Haftanın Panoraması" programına katıldı.
Uğur Dündar, Akşener'e Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı belirleme sürecinde yaşanan anlaşmazlık, seçimin kazanılması halinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş'ın cumhurbaşkanı yardımcısı olmasıyla sağlanan uzlaşma ve bu süreçte kendisine yönelik eleştirileri nasıl değerlendirdiğini sordu.
'2017'DE NE DEDİYSEM AYNI YERDEYİM'
"İlginç bir dönemdi" diyen Akşener, "2017'de programlar yapıldı, bu ucube sistemin gelmemesi için inanılmaz bir güçle çalıştık. Bu ucube sistemin ne kadar yanlış sistem olduğunu ve Türkiye'yi iyiye götürmeyeceğini anlattık. O gün ne diyorsak bugün karşınızda oturan Meral kardeşiniz aynı şeyi söylüyor. Partimizin kuruluşunun anlamı da bu. Nedir? Demokrasi, hukukun üstünlüğü, ekonomide liyakat, şeffaflık, hesap verilebilmek ve en önemlisi milletin sesini duymak ve duyurmak. O günle bugün arasında bu yolculukta hiçbir fark yok. Beni nerede bıraktıysanız ben orada duruyorum" ifadelerini kullandı.
'BİR İNSANIN, HAFTADA 36 BİN İMZA ATMASI NE DEMEK?'
Cumhurbaşkanı adayı olmayacağı açıklamasını hatırlatan Akşener, "Ben 2021'de adaylıktan feragat ettim. Başbakanlığa adayım ama bunu bir pazarlık konusu yapmadığımı defalarca söyledim. Partim birinci parti çıktığı taktirde ben başbakan olacağım. Çıkmadığı taktirde olmazsınız. Bu da seçmenle alakalı bir durum. Biz seçmene kendimizi anlatabilirsek birinci parti çıkarız" dedi.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin yetkileri tek kişide topladığını belirten Akşener, "Ayrıca bu partili cumhurbaşkanlığı meselesinin yaptığı yanlışlıklar... Bir insanın, bir haftada 36 bin imza atmak zorunda olması ne demek? Aldığım bilgiye göre öyle. Yetkilerin devredilmesi gerekirken bir kişi de toplanması insan haklarına aykırı. Bir insanın böyle bir işi yapabilmesi imkansız. Dolayısıyla işleri kuvvetlendireyim derken tam tersine işleri berbat etti" diye konuştu.
'ALTILI MASA'DA ÇOK GÜZEL ŞEYLER YAPTIK'
6 partinin ortak çalışmalara ve yol haritasına imza attığını dile getiren Meral Akşener, "Sonuç itibariyle biz bu sistemi değiştirmek durumundayız. Adaylıktan feragat ettikten sonra iki şey söyledim. Bir, biz bu cumhurbaşkanlığını kazanmalıyız, ikincisi ise Meclis’i kazanmalıyız. Burada doğru söyleyecek birisine ihtiyaç var. Sonuçta bir Altılı Masa kuruldu. Çok güzel şeyler yaptık. Yol haritasını ortaya koyduk, anayasayı hazırladık, ortak politikalar mutabakat metnini hazırladık. Adaylık döneminde bir kriz çıktı. Daha sonra bu krizin neticesinde tekrar bir ortak akıl ve müzakere devreye girdi. Ve bugün birinci turda bile kazanılabileceğine insanımızın inandığı bir formül ortaya çıktı. Burada akıl, izan ve feraset devreye girdi" ifadelerini kullandı.
'TUHAF BİR LİNÇ YEDİM, TOPLUMUN NASIL KUTUPLAŞTIĞINI ANLAMIŞ OLDUK'
"Bu anlaşma süreci yapılırken ben çok tuhaf bir linç yedim" diyen Akşener, şunları söyledi:
"Bir gün evvel beni övmeye doyamayanların, ertesi gün çok ağır, insan onuruna aykırı ve çok tahsilli kişilerin böyle bir çirkin sözler üzerinden yürümesini de çok ibretle karşıladığımı söylemek zorundayım. (Kırıldınız mı sorusu üzerine) Seçim sonuna kadar kırgınlıkları bir buzdolabına kilitledim. Ama orada çıkan bir ders var. 2017'de sağcılık-solculuk vs. bir kenara konulup bu ucube sisteme geçmemek için bir araya gelinmişti. Bu meselede gördük ki, aslında sağcılık-solculuk duruyormuş. Benim sağcı olduğumu keşfetti insanlar. Benim Türk milliyetçisi olmam sebebiyle faşist olduğumu keşfetti insanlar. Buradaki yarılmalar ilginç, bunlar asıl noktalı virgül kısmı ama bu arada Ak Parti'nin bu toplumu nasıl kutuplaştırdığını anlamış olduk. Yani benim üzerimden bu topluma birçok konuda ayna tutulmuş oldu. Bizim cenaha da ayna tutulmuş oldu. Yani Altılı Masa'nın seçmen kitlesi, kanaat önderi vesairesine bir ayna tutulmuş oldu. Dolayısıyla bu da yarın seçimi kazandığımızda en ufak bir anlaşmazlıkta herkesin nasıl bir sakinlik içinde olması gerektiğinin ortaya çıktığı bir süreç oldu. Biz kendimize dair elbette bir ders çıkardık. Bu konuda taraf olan, gerçekten incitici cümleler kurmuş olan insanların da bir ders çıkarmış olmasını çok isterim. Çok ibretlik bir süreç geçirdim. Ben bundan bir ibret çıkardım, Türkiye'nin bu kutuplaşmadan çıkması açısından. Ortak noktalarımızın önde olması lazım, farklılıklarımıza saygı duymamız lazım."
'KILIÇDAROĞLU BÜTÜN PARTİLERLE GÖRÜŞÜYOR'
Uğur Dündar'ın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun HDP'yle görüşmesini nasıl değerlendirdiğini sorması üzerine Akşener, "Her televizyon yayınında bana HDP'ye dair bir soru sorulur, her seferinde de verdiğim cevap aynıdır. Sayın Kılıçdaroğlu sadece HDP değil bütün siyasi partileri dolaşıyor. Yakın zamanda Sayın Hüseyin Baş ile de görüştü, başka siyasi partilerle görüştü. Onun için o görüşmelerde cumhurbaşkanı adayı olarak elbette bir sakınca yok" yanıtını verdi.
'SENİ BAŞKAN YAPTIRMAYACAĞIZDAN SONRAKİ FASIL BAMBAŞKA BİR YERE EVRİLDİ'
"Ama gözden kaçan bir durum var" diyen Meral Akşener şöyle devam etti:
"HDP bir dönem de AK Parti’nin partneriydi. Sayın Kılıçdaroğlu’nun koşu partneri diyoruz ya iki belediye başkanına, Sayın Erdoğan’ın partneriydi HDP ve ona karşı olarak ben Milliyetçi Hareket Partisi’nde görev yapıyordum, bizlerle ilgili inanılmaz, neredeyse elimizde bıçakla gezip kan içiyoruz şeklinde anlatılan bir Türk milliyetçileri tarifi vardı. 'Seni başkan yaptırmayacağız'dan sonraki fasıl bambaşka bir yere evrildi. Bu zikzaklar ilginç."
'MHP'Lİ İHSANOĞLU, DEMİRTAŞ VE ERDOĞAN'IN KAMPANYASINA DESTEK VERDİ, KİMSE BİR ŞEY DEMEDİ'
"Sonra 2014'te Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın Devlet Bahçeli, Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu’nu aday gösterdiler. Ben de kendisine çok çalıştım. O yapıda herhalde kendisini en eski tanıyan bendim, yani iki partide de en eski tanıyan bendim. Orada bir şey oldu, çok ilginç, çok güzel de bir şeydi. Ekmeleddin Bey kendisi için toplanan resmi paradan hem Selahattin Demirtaş’a hem de Tayyip Bey’e onların kampanyalarına destek oldu. Karşılıklı teşekkürler oldu vesaire. Kimse buna bir şey demedi. Daha sonra Ekmeleddin İhsanoğlu, MHP milletvekili oldu gene kimse bir şey demedi. 2014'ten sonra HDP'nin o partnerliği devam etti. Sonra ne olduğuna dair çok fazla fikrim yok benim. Çünkü bütün bu partnerlik ilişkilerinin kamuoyuna açık olmayan yanları oldu. Gençlerin deyimiyle bir 'papaz olma' durumu oldu."
'BİR TARAFTAN ÖCALAN'IN MEKTUBUNU OKUYACAKSINIZ, BİR TARAFTAN DA KÜRT ADAYLARIMIZA PKK'LI DİYECEKSİNİZ'
"Sonuçta HDP, başkaları üzerinde sopa olarak kullanılan bir aparat haline getirildi AK Parti tarafından. Ama beni burada çok üzen şey şu: Bu ülkede HDP'ye, AK Parti'ye, CHP'ye, başka partilere oyunu veren Kürtler var. 31 Mart'tan beri bir çirkinlik yaşanıyor. Israrla dikkat çekmeye çalıştığım yer burası. Bir tane oy için bir taraftan Abdullah Öcalan'ın mektubunu okuyacaksınız, sekreterlik yapacaksınız, kardeşini televizyona çıkaracaksınız; bir taraftan da İYİ Parti'nin ve CHP'nin Kürt olan belediye başkan adaylarını ve belediye meclis üyelerini Yeni Şafak gazetesinde kimlik numaralarıyla birlikte ifşa edeceksiniz ve bunlar PKK'lı diyeceksiniz. Bu çok tehlikeli bir şey."