Amerika kaçarken...

Abone Ol

Geçtiğimiz iki haftayı önce orman yangınları sonrasında yaşanan sel felaketi ile geçirdik. Kastamonu, Sinop ve Bartın’ı vuran sel felaketinde toplam kaybımız 72’ye ulaştı. Aynı sırada ülke gündemimiz Afgan mülteci akını ile meşgul.

Ankara Altındağ’da Suriyeli mülteciler üzerinden gelişen olaylarda ise gözaltına alınanların büyük bir bölümünün Altındağ dışından gelen suç kaydı oluşan kişiler olduğunun açıklanması iç huzurumuzun pamuk ipliğine bağlı olduğunu bir kez daha bize hatırlattı.

KAFA KARIŞIKLIKLARI

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye’ye Afgan mülteci akını ile ilgili kısa süre içerisinde yaptığı farklı açıklamalar kafaları karıştırdı. Promter ve fısıltı skandalına sahne olan ilk açıklamasında bir tehlikenin olmadığından bahsederken, sonraki açıklamasında ise tam tersini dile getirdi. Kısacası devlet iletişimi bildiğiniz gibi geriye gitmeye devam ediyor. Bu yeni siyasal iletişim skandalının sorumluları ise hamasi açıklamalar ile görevlerine devam ediyor.

Altı yüz askerimiz ile askeri bölümünün iç güvenliğini sağladığımız Kabil Havalimanı'nı koruma görevini devralmak için uluslararası hukuka göre bunun Afgan hükümetiyle uzlaşılarak yapılması gerekiyor. Kabil’i tek bir kurşun atmadan Taliban’a devreden Afgan hükümeti artık olmadığı için ise ciddi bir kafa karışıklığı doğdu.

Reuters’in üst düzey Türk yetkililere dayandırdığı habere göre ise “Kaos nedeniyle Türk ordusunun Kabil Havalimanı’nın kontrolünü ele alma planları otomatik olarak durduruldu. Ancak Taliban’ın teknik destek talep etmesi halinde Türkiye, güvenlik ve teknik destek sunabilir.” Bu açıklama sonrası Taliban ile bir süredir kapalı kapılar ardında yapılan görüşmelerin artık resmiyete döküleceğini de söyleyebiliriz. Türk Dış Politikası için ciddi bir savrulmanın eşiğindeyiz.

TOPLUMSAL YOK OLUŞ

Amerika’nın arkasında bıraktığı en savunmasız kitle şüphesiz kadın ve çocuklar. Dünyanın iktidardan gittikten sonra geri dönmeyi başaran en büyük terör örgütü Taliban'ın, kadınların ve özellikle kız çocuklarının geçtiğimiz yirmi yılda elde ettikleri özgürlük ve kazanımları yok etmesi an meselesi. Afgan kadınlar, Taliban’ın akıldan yoksun şeriat kanunları ile idam, sokakta kırbaçlanma gibi cezalara geri dönüleceğinden emin.

Rus-Afgan savaşı ile başlayan toplumsal yok oluş süreci aradan geçen kırk yılın sonunda maalesef nihayete ermek üzere. Afganistan’dan gelen görüntüler bilim kurgu filmlerinin çok ötesinde bir gerçekliği bize sundu. Çaresizlik içerisinde Amerikan askeri uçağına sarılan insanların uçak kalkınca yere düşme görüntüsü bu yüzyılın en büyük kitlesel felaketlerinden biri ile karşı karşıya olduğumuzu bize ispatladı.

Yaşananların diğer emperyalist devletler ile birlikte en büyük sorumlusu olan Joe Biden ise gelen tepkiler üzerine kamera karşısına geçti ve “Afgan güvenlik güçlerinin kendi ülkeleri için savaşmaya gönüllü olmadığı bir ortamda ABD askerlerinin savaşmayacağını ve savaşmaması” gerektiğini söyledi.

Bu krizden çıkışın anahtarı ise politik psikoloji alanının dünyadaki en önemli uzmanlarına kulak vermemizde saklı. Krizin küresel etki alanını anlamamız ve buna göre strateji üretilmesi ülkemizin geleceğini şekillendirecek.