GÜNDEM

Arzu Çerkezoğlu: İşçi sınıfı olmadan cumhuriyet olmaz, demokratik bir cumhuriyet hiç olmaz

Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi'nde; "Maalesef bugün benim ülkem, Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu’nun küresel işçi hakları endeksinde tüm dünyada işçilerin haklarının en kötü olduğu 10 ülkeden bir tanesi. Ülkemizin tüm değerlerini ve güzelliklerini üreten işçi sınıfı olmadan cumhuriyet olmaz, demokratik bir cumhuriyet hiç olmaz" dedi.

Abone Ol

DİSK Başkanlar Kurulu Sonuç Bildirgesi'ne atıf yapan Çerkezoğlu, "14 Mayıs’a kadar işyeri işyeri, meydan meydan, sokak sokak anlatacağımız hakikat ve yapacağımız çağrı nettir: Başkanlık düzeni işçiye zararlıdır, halka zararlıdır, memlekete zararlıdır ve bu nedenle başta işçi sınıfı olmak üzere halkımızın iradesiyle değiştirilmek zorundadır; değiştirilecektir" açıklamasını yaptı.

İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi, yedinci ve son gününde "Çoğunluğa ve Birliğe Davet" oturumuyla sürüyor. 

Bugünkü oturumda konuşan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, işçilerin sendikalı olması gerektiğine dikkat çekti. Çerkezoğlu, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin işçi sınıfına, halka ve ülkeye zarar verdiğini söyledi. 

Çerkezoğlu’nun konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:

“8 aylık çok uzun, meşakkatli ve titiz bir çalışmanın sonunda bu kongre gerçekleşti. Gerçekten 8 aydır bizim de katkı sunmaya çalıştığımız bu süreç başta Tunç Başkanın saatler süren bütün toplantılara, paydaş toplantılarından, Yüksek İstişare Kurulu’na forumlara kadar tüm toplantılara bizzat kendisinin katılarak tüm ekibiyle birlikte büyük bir titizlikle yürüttüğü bu kongre, çalışma son derece önemli.

BU SİSTEMİN, DÜZENİN TÜM DÜNYADA DA ÜLKEMİZDE DE İŞÇİ SINIFINA, EMEKÇİLERE, KADINLARA, GENÇLERE BÜTÜN DÜNYA HALKLARINA VAAT EDECEĞİ HİÇBİR ŞEY KALMADI

 Biz bu kongreyi çok özel bir tarihsel dönemde gerçekleştiriyoruz. Yüzyıl önce Birinci İktisat Kongresi toplandığında hem dünyada hem de bu topraklarda yeni bir dönemin ilk adımları atılıyordu. İzmir İktisat Kongresi öylesi bir dönemde farklı toplumsal kesimlerden gelen temsilcilerle günler süren tartışmalar sonucunda o tarihsel dönemin ve ülkemiz açısından da yeni kurulacak Cumhuriyet’in iktisat politikalarını belirlemişti. Hani zamanın ruhu denir ya, yüz yıl sonra bugün de hem dünyamız hem ülkemiz açısından yeni bir çağ değişiminin başlangıcında bu kongreyi yapıyoruz. Artık çok net bir biçimde söylemek gerekir ki hem dünyada hem Türkiye’de bu sistemin adına ne dersek diyelim emperyalizm, kapitalizmi, neoliberalizm nasıl tarif edersek edelim bu sistemin, düzenin tüm dünyada da ülkemizde de işçi sınıfına, emekçilere, kadınlara, gençlere bütün dünya halklarına vaat edeceği hiçbir şey kalmadı. Bütün masallar bitti, bütün yaldızlar döküldü.

İNSANI DEĞİL, PİYASAYI ÖNCELEYEN ÜRETİM MODELİ TÜM DÜNYADA ÇÖKTÜ

 Eşitsizliklerin alabildiğince arttığı, iklim değişikliğinden su, enerji, gıda krizine kadar, sağlığın, eğitimin, sosyal güvenliğin özelleştirilmesinden işsizliğe, muazzam kadın ve genç işsizliğine kadar bütün yıkıcı sonuçlarını yaşadığımız bu düzen artık iflas etti. Gezegeni, doğayı, çevreyi dikkate almayan, insanı değil, piyasayı önceleyen üretim modeli tüm dünyada çöktü. Artık tüm dünya ve uluslararası sendikal hareket yeni bir toplumsal sözleşmenin, düzenin şart olduğunu söylüyor ve görüyor… Heyecanımız bugün bu topraklarda tıpkı yüzyıl önce olduğu gibi yeni bir ülke kurmanın tarifsiz coşkusu ve gururu ile büyüyor. Sizleri DİSK olarak bir kez daha bu kararlılıkla, coşkuyla, heyecanla selamlıyoruz.

TEK YOLUMUZ VAR, CUMHURİYET’İ KENDİ ANLAMINA UYGUN BİÇİMİYLE YANİ HALK EGEMENLİĞİYLE YENİDEN KURMAK

 Bir yandan yaklaşık yarım yüzyıldır cumhuriyet fikrinin tüm dayanaklarını ortadan kaldıran neoliberal yıkım stratejisi, diğer yandan bu stratejinin bir sonucu olarak ortaya çıkan otokratik tek adam zihniyeti ülkemizi bir enkaz altında bırakmış durumda. Bu enkazın altında kalmamak için tek yolumuz var, Cumhuriyet’i kendi anlamına uygun biçimiyle yani halk egemenliğiyle yeniden kurarak, laik, sosyal ve demokratik bir hukuk devleti niteliğine gerçekten kavuşturarak geleceğe taşımak.

YANİ NEYİN ÜRETİLECEĞİ, NASIL ÜRETİLECEĞİ, ÜRETİLENİN NASIL PAYLAŞILACAĞI ESKİSİ GİBİ BELİRLENMEYECEK

 Bu ülkenin enkaz altında bırakıldığını anlatan bu satırlar yaşadığımız deprem felaketinin ardından kaleme alınmadı. Bu satırlar yaklaşık 5 ay önce 29 Ekim’de DİSK olarak yayınladığımız, paylaştığımız İşçilerin Yüzüncü Yıl Bildirgesi’nden. O tarihte bu ifadeleri belki de abartılı bulanlar olmuştur. Ancak maalesef arka arkaya yaşadığımız felaketlerin ve bizi sarsan acı hakikatlerle yüzleşmemizin ardından artık sanırım hiçbirimiz eskisi gibi olmayacağız. Eskisi gibi düşünmeyecek ve en önemlisi de bu ülkenin eskisi gibi yönetilebileceğini hiç kimse savunmayacak. Doğal olarak iktisat da eski iktisat olamayacak. Yani neyin üretileceği, nasıl üretileceği, üretilenin nasıl paylaşılacağı eskisi gibi belirlenmeyecek.

DAYANIŞMA KURUMLARIMIZIN ÇADIR SATTIĞI ZİHNİYETİN ARKASINDA ‘GÖLGESİNİ SATAMADIĞI AĞACI KESEN’ DÜZENİN KENDİSİ VAR

 Bugün içinden geçtiğimiz felaket günlerinde asırlık dayanışma kurumlarımızın çadır sattığı zihniyetin arkasında ‘gölgesini satamadığı ağacı kesen’ düzenin kendisi var. Her şeyi özelleştirince, serbest piyasanın vahşi kurallarını dokunulmaz kılınca, sosyal devlet uzaklaşıp sosyal politika bir yardım faaliyetine indirgenince her şeyi ama her şeyi sermayenin sınırsız ve sorumsuz kar maksimizasyonu hedefine tabi kılınca özetle memleket adeta bir şirket gibi yönetilince karşı karşıya kalacağımız acı hakikatin bu olacağını yarım asırdır söylüyoruz, söyleyeme devam ediyoruz.

DEMOKRASİ, HEPİMİZİN ORTAK PAYDASI

 Bugün işçiler sendikalaştığı zaman buna reaksiyon gösteren, işçilerin sendikalaşmasının önüne bin bir türlü engeller çıkaran işverenler de şunu bilmelidir ki bugün belki kar oranlarını korudukları için mutlu olabilirler ama yarın hepimizin çocuklarının ve torunlarının yaşayacağı bir ülkede nasıl tehlikeli bir gelecek tahayyülüne el verdiklerini görmeliler. Demokrasi, hepimizin ortak paydası. Bilelim ki bir ülkede demokrasinin olup olmadığının, bir ülkenin demokrasinin düzeyini belirleyecek olan en önemli göstergelerden bir tanesi işçi sınıfının, emekçilerin, çalışanların örgütlülük düzeyidir, sendikal haklarını ne kadar kullanabildikleridir. Böylesi bir ortamda, en derin bölüşüm krizlerden birini yaşadığımız bu süreçte gelir eşitsizliği olabildiğince arttı, asgari ücret bir ortalama ücret haline geldi. Ağır bir vergi yükü, çalışanların, emekçilerin alım gücünü giderek aşındırdı.

ÜLKEMİZİN TÜM DEĞERLERİNİ VE GÜZELLİKLERİNİ ÜRETEN İŞÇİ SINIFI OLMADAN CUMHURİYET OLMAZ

 İşçi sınıfının söz ve karar sahibi olmasının yolu örgütlü olmasından, sendikalı olmasından geçer. Ama maalesef bugün benim ülkem, Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu’nun küresel işçi hakları endeksinde tüm dünyada işçilerin haklarının en kötü olduğu 10 ülkeden bir tanesi. Her zaman söylediğimiz gibi nüfusun büyük bölümünü oluşturan ülkemizin tüm değerlerini ve güzelliklerini üreten işçi sınıfı olmadan cumhuriyet olmaz. Demokratik bir cumhuriyet hiç olmaz.

ÜLKEMİZ BİR KARAR ANINDA

 Tarihin bu döneminde, tarihin bu karar anında bir yol ayrımındayız. Ya yarım asırdır gidilen yolun devamındaki karanlık tablo ya da dünyanın her yerinde hakları için, adalet için, eşitlik için, demokrasi için, barış için, kardeşlik için direnen işçilerin, emekçilerin, gençlerin, kadınların dayanışması ile umudu büyütecek yepyeni aydınlık bir gelecek. Ülkemiz de tam da böylesi bir karar anında.”

Çerkezoğlu, sözlerini bitirmeden önce kongreye katılım gösteren tüm DİSK üyelerini sahneye davet etti. Çerkezoğlu, “Birleşe birleşe kazanacağımız vurgusunu bugünkü toplantının çokluk ve birlik vurgusunu böyle bir fotoğrafla sendikalı, sendikasız tüm sınıf kardeşlerimize bütün Türkiye toplumuna güçlü bir biçimde vermek istedik” dedi.

“BAŞKANLIK SİSTEMİNİ DEĞİŞTİRMEK İÇİN BÖLÜNMEDEN, PARÇALANMADAN BİRLİK OLACAĞIMIZ BİR SANDIKTIR”

DİSK Başkanlar Kurulu’nun sonuç bildirgesine atıf yapan Çerkezoğlu, şunları söyledi:

“14 Mayıs seçimlerinde vereceğimiz karar ülkemizi hangi Cumhurbaşkanı’nın yöneteceğinden, hangi parti veya partilerin iktidara geleceğinden ibaret değildir. Bu sandık bizim için esas olarak işçilere zararlı olan, adaleti ve demokrasiyi ağır biçimde tahrip eden, ülkeyi bir şirket gibi yöneterek milyonları enkaz altında bırakan otoriter başkanlık sistemini değiştirmek için bölünmeden, parçalanmadan birlik olacağımız bir sandıktır.

“BAŞKANLIK DÜZENİ İŞÇİYE ZARARLIDIR, HALKA ZARARLIDIR, MEMLEKETE ZARARLIDIR”

14 Mayıs’a kadar işyeri işyeri, meydan meydan, sokak sokak anlatacağımız hakikat ve yapacağımız çağrı nettir: Başkanlık düzeni işçiye zararlıdır, halka zararlıdır, memlekete zararlıdır ve bu nedenle başta işçi sınıfı olmak üzere halkımızın iradesiyle değiştirilmek zorundadır; değiştirilecektir.

“14 MAYIS 2023 SEÇİMLERİ GELECEĞİMİZ İÇİN İLK ADIMDIR”

14 Mayıs 2023 seçimleri geleceğimiz için ilk adımdır. Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında ülkemiz yeni bir kuruluşun eşiğindeyken halkımızın özlemi bu sürecin demokratik bir yeniden kuruluş olarak tamamlanmasıdır. ‘Cumhuriyet’in demokrasi ile taçlandırılması’ olarak da ifade edilen bu süreç halkın geniş kesimlerinin yönetime etkin katılımı ile mümkün olacaktır.”