Haber: Azime Bali
Rosa Kadın Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Av. Berfin Polat Atuğ: Eşit temsiliyetle, yaşamın bütün alanlarında kadın iradesini güçlendirme sorumluluğuyla sandıklara gitmeliyiz ifadelerini kullanarak Antep muhabirimiz Azime Bali’nin sorularını yanıtladı.
Azime Bali: Derneğinizin amacından ve kazanımlarından bahseder misiniz ? Sizce kadınlar OHAL sürecinden nasıl etkilendi? Şuan var olan, belediyelere bağlı kadın sığınma evleri hakkında toplumsal olarak olumsuz bir izlenim vardır. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Av. Berfin Polat:
OHAL döneminde Diyarbakır'da bütün kadın kurumları danışma ve dayanışma merkezleri kapatıldı veya işlevsiz hale getirildi. Söz konusu dönemde çok ciddi bir şiddet artışı da oldu ancak şiddetin görünürlüğü yoktu. Çünkü tüm sivil toplum kuruluşları ve muhalif basın büyük bir baskı altındaydı. Kadınların şiddete maruz kaldığında başvurabilecekleri hiçbir mekanizma yoktu. En nihayetinde tüm bu ihtiyaçlardan dolayı;
-Kadına yönelik toplumsal, siyasal, sosyal, kültürel, ekonomik, cinsel, psikolojik vb. her türlü şiddetle mücadele etmek,
-Kadına yönelik her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasını sağlayacak çalışmalar yürütmek,
-Yaşamın her alanında kadınların ve kadın emeğinin görünürlüğünü arttırmak,
-Toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda farkındalık ve duyarlılık yaratacak faaliyetler gerçekleştirmek,
-Kadınların demokratik, eşitlikçi ve barışçı bir toplum düzeninin kurulması ve korunması sürecine eşit yurttaşlar olarak etkin katılımını sağlamak… gibi amaçlarla 2018 yılında Diyarbakır’da kadınlar tarafından kurulduk.
Kurulduğu 2018 yılından bu yana kadınların şiddete maruz kalınca başvurabilecekleri bir mekanizma haline gelen dernek, şiddet başvurusunda bulunan danışanlara hukuki ve psikolojik destek sunmakta olup, sınırlı destek türlerinden dolayı cevap olamadığı ihtiyaçlar için de danışanları Baro, ŞÖNİM gibi mekanizmalara yönlendirmektedir.
Başvuru almaya başladığınızda hiçbir mekanizma yoktu. Birçok kadın politik duyarlılıktan kaynaklı kayyumun atandığı belediyelerin sığınaklarına gitmek istemiyor ya da ŞÖNİM’e gitse de maruz kaldığı şeyler sebebiyle birkaç gün sonra çıkıyordu ki bu sorunlarımız hala da devam eden bir sorun. Burada kalmak istemeyen kadınları şartların daha iyi olması sebebiyle Mor Çatı ve İstanbul belediyesine bağlı kadın sığınaklarına yönlendiriyoruz.
Dernek, çalışmalarını hukuk komisyonu, başvuru komisyonu, izleme ve raporlama komisyonu, diplomasi komisyonu, eğitim komisyonu, basın komisyonu şeklinde komisyonlar bünyesinde yürütmektedir.
Yerelde Dicle Amed Kadın Platformu, Amed Emek ve Demokrasi Platformu, Diyarbakır Kent Koruma ve Dayanışma Platformu ve Diyarbakır Şiddetle Mücadele Ağı’nın bileşeni olan dernek Türkiye’de ise; Sığınaklar Kurultayı, Kadınlar Birlikte Güçlü, EŞİK, Kadın Koalisyonu, AĞ-DA gibi birçok ağ ve platformun da bileşenidir.
Kurulduğumuz 2018 yılından bu yana hem kentte hem bölgede kadına yönelik şiddetle mücadele alanında içinde bulunduğumuz ağ ve platformlardan aldığımız güçle çok önemli çalışmaları ve politikaları hayata geçirdik.
Azime Bali: Kadın cinayetlerinin artma nedeni sizce nedir? Cezasızlık politikaları hakkında ne düşünüyorsunuz ve kadın cinayetlerindeki yerine dair ne söylemek istersiniz?
Av. Berfin Polat:
Cezasızlık politikaları, yargı pratikleri, iktidarın kadınları ve kazanımları hedef alan ve kadın mücadelesini geriletmeye yönelik politikaları, siyasetçilerin nefret içeren söylemleri, seçim ve benzeri dönemlerde kurulan veya kurulmaya çalışılan her ittifakın masaya ilk oturduğunda kadınların kazanımlarını pazarlık haline getiren pratikleri, eşitlik ve özgürlük mücadelesini yürüten kadın aktivistlere yönelik yargı tacizleri, yoksulluk, savaş, tecrit ve dolayısıyla kadının hakları ve yaşamı söz konusu olunca işlevsizleştiren tüm mekanizmalar bugün bizi şiddet sarmalının arttığı bir toplum gerçekliği ile ve kadın kırımıyla karşı karşıya bırakmaktadır.
Tüm Türkiye'de, Ortadoğu'da ve eril tahakküm üzerine kurulu tüm devletlerde bu ve daha onlarcasını sayabileceğimiz sebeplerle, kadına yönelik şiddet ve katliamlar hız kazanırken; bölgede kadına yönelik şiddet ve katliamlarının boyutunu daha fazla olmasının sebebi ise yoğun bir şekilde uygulanan özel savaş politikalarıdır.
Zira Kürt ve kadın düşmanlığı ile hareket eden ve bölgeye özel olarak gönderilmiş erkekler üzerinden üretilen bu politikalar bizi şiddetin boyutu açısından çok daha ciddi tehlikelerle karşı karşıya bırakmaktadır. Ancak bu failler arkalarına aldıkları kamu gücü ve mahkeme salonlarında milliyetçilik üzerinden geliştirdikleri savunmalarla cezasız bırakılmaktadır. Remziye Apaydın, Sakine Kültür, Firdevs Babat devlet eliyle yürütülen özel savaş politikaları sonucu hayatını kaybeden onlarca kadından sadece birkaçı.
İktidar eliyle yürütülen bu Özel Savaş Politikalarının failleri kadına yönelik şiddetle mücadele eden kurumları ve yöneticileri mahkeme salonlarında kriminalize ederek hedef haline getirmektedir.
Karşı karşıya kaldığımız en büyük sorunlardan biri de şüpheli kadın ölümleridir. Şiddetin ve kadın katliamlarının görünmez kılınmaya çalışılmasının mücadelesine en çok da burada veriyoruz.
Kadın katliamlarına karşı yürürlükte olan İstanbul sözleşmesinden çekilen iktidar süreklileşen kadın katliamlarının birinci derecede sorumlusudur. Kadınlar adına erkeklerin oluşturduğu yasaları ve cinsel politikaları kabul etmeyeceğiz ve kendi irademiz ve kararlarımızla yaşamımızı inşa edeceğiz.
Azime Bali: Diyarbakır’da bulunan derneğinizin kadın dayanışması ile yüzlerce kadına dokunduğunu biliyoruz fakat bunlarla beraber derneğinize yönelik yapılan dernek kapatma girişimlerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Kazanımlarınızda geriye gidiş mi vardır ?Kadına karşı sistematik bir yaklaşım mıdır?
Av. Berfin Polat: Bugün Özel Savaş Politikaları ile istenilen toplumu yaratamayan sistem bunu yargı tacizleriyle tamamlamaya çalışıyor.
Yargı tacizi aslında hak savunucularını susturma korkutma ve muhalif kesimlerin temel haklarını kullanımına dair caydırıcı etki yaratmak amacıyla yargı sisteminin kullanılmasıdır. Muktedir olanın gücü kötüye kullandığını gösterir bir emaredir aslında yargı tacizi.
Kadın aktivistler, siyasetçiler ve hak savunucuları sistematik bir şekilde yargı tacizine maruz kalmaktadır. Ancak bölgemizde kadınlar sahip oldukları kürt kimlikleri sebebiyle farklı yargı pratiklerine maruz kalmaktadır. Zira; Türkiye cephesinde soruşturmaların tamamı toplu dava şeklinde ve 2911 sayılı kanuna muhalefet sevk maddeleri ile açılmakta ve çoğu beraatle sonuçlanmakta iken, bölgemizde soruşturmaların hemen hemen tamamı 3713 sayılı terörle mücadele kanununa dayandırılarak açılmakta, kadınlar uzun tutukluluk süreleri ile karşı karşıya kalmaktadır. Dolayısıyla benzer eylem ve etkinlikler açısından farklı şehirlerde farklı yargılama pratiklerinin olması, keyfi uygulamaların nasıl devreye sokulduğunu bizlere bir kez daha göstermektedir.
Kentte Rosa kadın Derneği üyeliği, 8 Mart-25 Kasım gibi kadın eylemlerine katılmış olma, Özgür basında gazetecilik faaliyeti yürütme, Barış talepli eylemlere dahil olma gibi gerekçelerle birden fazla operasyon yapılmış ve yüzlerce kadın hakkında soruşturma başlatılmıştır.
Ancak birçok dernek yöneticimiz gözaltı ve uzun tutukluluk süreleriyle karşı karşıya kalsa da, dernek binamız basılıp çalışmalarımız illegalize edilse de bizler bu mücadeleyi yürütmekten asla vazgeçmeyeceğiz. Zira; katledilen, şiddete maruz kalan, yoksullaştırılan her kadın bizim mücadele gerekçemizdir.
Azime Bali: 31 Mart’ta sandık başına giderken kadınlara ne söylemek istersiniz ?
Av. Berfin Polat: Mücadele yöntemlerimiz aslında maruz kaldığımız her türlü şiddet ve baskı politikalarına karşı öz savunmamızdır. 31 Mart’ta da sergileyeceğimiz tutum ve vereceğimiz karar bir öz savunma mahiyetinde olacaktır.
Hayatın her alanında cinsiyetçiliğe dair politika üretmek, kadının karar alma mekanizmaları başta olmak üzere hayatın her alanında var olmasının mücadelesini vermek ve bunu hayata geçirmek çok kıymetli.
Kadınların özgürlük mücadelesinin erkek egemen iktidarı yıkacağını ve seçimin en büyük kazananının kadınlar olacağına inancımız tam.
Kürt kadınlarının ilmek ilmek ördüğü ve mücadelesini verdiği eş başkanlık modeli ve kadın özgürlüğünü esas alan demokratik siyaset anlayışı bu seçimi kazanacaktır.
Eşit temsiliyetle, yaşamın bütün alanlarında kadın iradesini güçlendirme sorumluluğuyla sandıklara gitmeliyiz.