ABD Komünist Partisi üyesi de olan Yusuf Gürsey, 2015'te Türkiye dönüş yapmıştı. Gürsey, bütün mal varlığının elinden alındığını söylemiş ve sokakta kalmıştı. Patronlardünyası'nın haberine göre; Gürsey'in araba kazası nedeniyle vefat ettiği öğrenildi.
Yusuf Gürsey'in cenazesinin sahipsiz kaldığı öğrenildi. ABD'de yakınları olmayan Gürsey'in cenazesinin Türkiye'ye gönderilebilmesi için GoFundMe üzerinden yardım kampanyası başlatıldı.
Ebeveynleri gibi bilim insanı olan Yusuf Gürsey, Yale Üniversitesi'nde Elektrik Mühendisliği alanında doktora yaptı. Gürsey, ODTÜ'de de doçent olarak da çalıştı.
İKİ KEZ NOBEL'E ADAY GÖSTERİLEN FEZA GÜRSEY KİMDİR?
Feza Gürsey, 7 Nisan 1921'de İstanbul'da kimyager Remziye Hisar ve askeri doktor Reşit Gürsey'in çocuğu olarak dünyaya geldi.
apa Darülmuallimat'ın fen okuyan ilk kız öğrencilerinden Gürsey'in annesi Remziye Hisar, mezuniyetinin ardından çeşitli yerlerde öğretmenlik yaptı, daha sonra Paris'teki Sorbonne Üniversitesi'nde kimya dalında eğitim almaya başladı ve buradan doktorasını alan ilk Türk kadın oldu.
Gürsey'in babası Reşit Bey de askeri tıp eğitimini tamamladıktan sonra, matematik ve fizik alanındaki son gelişmeleri öğrenmek için Avrupa'ya gitti ve Türkiye'ye döndüğünde fizik öğretmenliği yaptı.
Çocukluk ve gençlik yılları anne ve babası tarafından sanat ve bilimin harmanlandığı bir ortamda geçen Gürsey'in, İstanbul'un aydın çevreleriyle küçük yaşlarda tanışmaya başlaması çok yönlü kişiliğinin ve sanata olan ilgisinin artmasına yol açtı.
Gürsey, Galatasaray Lisesi'ndeki eğitimini 1940 yılında tamamladı ve aynı yıl girdiği İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik-Fizik Bölümü'nden 1944 yılında mezun oldu.
Milli Eğitim Bakanlığının yaptığı sınavı kazanarak İngiltere'ye giden Gürsey, burada Imperial College’da doktora yapmaya başladı. Gürsey, burada "Kuaterniyonların Alan Denklemlerine Uygulamaları" başlıklı tezini 1950 yılında bitirmesinin ardından doktora sonrası çalışmalarda bulundu.
Gürsey, 1951 yılında fizik asistanı olarak İstanbul Üniversitesi’nde çalışmaya başladı. 1952'te Süha Gürsey (Pamir) ile evlenen Gürsey'in 1954 yılında Yusuf adını verdikleri bir oğlu oldu.
Doçentlik ünvanını 1953'te alan Gürsey, sonraki yıllarda İstanbul Üniversitesi'nde dönemin seçkin kuramsal fizik anabilim dallarından birini oluşturmak için çaba gösterdi. Yetkinliğini artırmak için 1957-1961 yılları arasında zaman zaman Brookhaven Ulusal Laboratuvarı’nda, Princeton ve Columbia Üniversitelerinde araştırmalar yapan Gürsey, bu dönemde çağdaş fiziğin devleriyle tanışma fırsatını buldu.
Gürsey, 1961'de katıldığı ODTÜ'de 1968-1969 yıllarında Teorik Fizik Bölümü Başkanlığı görevini üstlendi. Burada, kuantum elektrodinamiği konularında çalışmalara başlayan Gürsey, 1974 yılına kadar ODTÜ’de ve Yale Üniversitesi’nde dönüşümlü olarak öğretim üyeliği görevini sürdürdü.
Yale Üniversitesinde 1974'te kürsü başkanı olan Gürsey, 1977'de J. Willard Gibbs fizik profesörü ünvanını aldı ve 1990 yılına kadar çalışmalarını burada devam ettirdi.
Gürsey, Haziran 1981’de College de France’ta konuk profesör, Haziran 1986’da Academia di Lincei’de (Roma) konuk profesör olarak da görev yaptı.
Teorik fizik alanındaki çalışmalarına matematiği de katarak derinlik kazandıran Gürsey, çalışmalarıyla Mach Prensibi, Atomaltı parçacıkların tasnifi gibi konularda katkıda bulundu. Gürsey, maddenin temel partikülleri alanında önemli adımlar atarken, bunun matematiğine inerek anlaşılmasını kolaylaştırdı.
Gürsey, evrende var olduğu söylenen simetri üzerinde yoğunlaştı. SU6 simetrisinin altında ne olduğu anlamak için çalıştı ve ulaştığı bulgular önemli teorilerin temelini attı.
Yayın sayısı 120'yi aşan Gürsey'in her bir makalesi teorik fizik alanında yankı uyandırdı. Grup teorisi hakkında yazdığı ders notları, Rusya’da standart ders kitabı olarak kullanıldı. Gürsey, TÜBİTAK'ın kuruluş yasasının hazırlanmasında da görev aldı.
Çalışmalarıyla hem Türkiye hem de dünya çapında bilim dünyasında adından söz ettiren Gürsey, TÜBİTAK Bilim Ödülü (1969), J.R. Oppenheimer Ödülü (1977), Einstein Madalyası (1979), College de France Madalyası (1981), İstanbul üniversitesi Onur Doktorası (1981), A.C.Morrison Ödülü, (1981), İtalya Commentadore Nişanı (1984), Wigner Madalyası (1986), Türk-Amerikan Bilimcileri ve Mühendisleri Derneği Seçkin Bilimci Ödülü (1989) Galatasaray Eğitim Vakfı Madalyası (1991) gibi birçok ödüle layık görüldü.
Gürsey, yaşadığı dönemde Citation Index'te çalışmaları en çok alıntılanan iki Türk fizikçiden biri olurken, Nobel Fizik Ödülü'ne 2 kez aday gösterildi.
Bilime olduğu kadar sanata da ilgi duyan Gürsey, gençlik yıllarında şiirler yazdı. Resim sanatıyla da ilgilenen Gürsey, edebiyatla iç içe bir yaşam sürdü. Gürsey, bilimin sanattan ayrı sayısal bir olgu olarak algılanmasının çok yanlış bir yargı olduğunu savundu.
Gürsey, bir insanda bilimsel zeka sanatsallığın bir arada olabileceğinin büyük bir örneği olarak değerlendirilirken, insanların kafasında oluşan "bilim insanlarının sosyallikten, sanatsallıktan, duygulardan uzak olduğu" düşüncesini yıktı.
Yakalandığı kanser sonrasında 1990 yılında emekliye ayrılan Gürsey, 13 Nisan 1992’de Yale Hastanesi’ndeki tüm çabalara rağmen hayata gözlerini yumdu.
Boğaziçi Üniversitesi'nde adını alan Feza Gürsey Arşivi ve aynı üniversitedede çocuklara bilimi sevdirmek amacıyla kurulan Feza Gürsey Yaz Okulu bulunurken, TÜBİTAK’ta Feza Gürsey Konferans Salonu yer alıyor. Ankara'da Altınpark bünyesinde faaliyet gösteren Feza Gürsey Bilim Merkezi'nde öğrenciler eğlenceli bir ortamda bilimin temel prensiplerini öğrenme imkanı buluyor. Galatasaray Üniversitesi’nde de her yıl bilim dalında Feza Gürsey Ödülleri veriliyor.
TÜRKİYE'NİN İLK KADIN KİMYAGERİ
Prof. Dr. Suha Gürsey 16 Mart 2010'da New Haven, Connecticut A. B. D.'de vefat etti.
İstanbul'da 24 Temmuz 1924'de Suha Pamir olarak doğan Prof. Gürsey, Fizik lisans derecesini İstanbul Üniversitesi'nden 1945 yılında aldıktan sonra doktorasını da aynı üniversitenin Denel Fizik kürsüsünde 1955'de tamamlamıştı. Londra Imperial College'den doktorasını alarak İstanbul Fen Fakültesine katılan Feza Gürsey ile 1952'de evlendi, 1954'de tek çocukları Yusuf Gürsey dünyaya geldi. Feza Gürsey'le birlikte 1957-61 arasında Princeton ve Columbia üniversitelerinde ve Brookhaven laboratuarında bulundu; 1962'de birlikte ODTÜ'ye dönmelerinden sonra bir dönem fizik bölümüne başkanlık etti ve fizik dersleri yanında bilim tarihi dersleri verdi. ODTÜ'de fizik ve o zaman ayrı olan teorik fizik bölümlerinin hızla gelişmelerine Feza ve Suha Gürsey'in araştırma, öğretim ve oraya yurt içinden ve dışından çektikleri akademisyenler yoluyla büyük katkıları oldu. Profesörlüğe ODTÜ'de yükseltildi; 1974'de ise ODTÜ'den ayrıldı ve Feza Gürsey'e profesörlük veren Yale üniversitesine gitti. Ankara'da olduğu gibi Yale'de de özellikle genç öğrenci ve araştırıcılara sağladıkları maddi ve manevî cömert desteklerle birçok fizikçinin meslekî ve şahsî gelişmelerine yardımcı oldular. Türkiye'de de Amerika'da da Suha Gürsey ve Feza Gürsey'in evleri ve gönülleri her zaman gençlere açıktı. Yale'de bilim tarihi konusunda Profesör Derek Solla Price ile araştırmalarına devam etti ve hazırladığı Yale Fizik bölümü tarihi yayımlandı.
Onları tanımak şansına erişmiş meslekdaşları, öğrencileri ve dostları için ayrılmaz görünen bu ikili tam emekli olup Türkiye'ye geri dönecekken Feza Gürsey 1992'de hızla gelişen bir kanser neticesi hayatını kaybetti; Suha Gürsey'in sağlık sorunları da hayatının sonuna kadar New Haven'da kalmasına sebep oldu. Geride oğlu Yusuf ve Pamir ailesinin diğer fertleri yanında, kendisini ömürleri boyunca minnet ve sevgiyle anacak Türk ve yabancı meslektaşlar ve öğrenciler bıraktı