Değişimcilerin eline geçen kongre!
Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşması, merkezin kongrede zirveye çıktığı son noktaydı. Ondan sonrası değişimcilerin, iletişim becerileri ile, her geçen dakika kongreyi adım adım kazandığı bir süreç oldu. Üstelik merkezin iyi bir hazırlıkla direnebileceği, hatta tersine çevirebileceği olanakları varken.
Mali denetim raporları, aklanmalar rutin çalışmalardır. Değişimcilerin atakları, iddiaları serbest konuşmalar üzerinden yapıldı ve her konuşma merkeze ağır darbeler indirdi. Değişimcilerin ne kadar hazırlıklı olduğu da anca iş işten geçince anlaşıldı.
Divan başkanlığı belirli bir süre vererek, 50 serbest konuşmacıya 5’er dakika süre tanınacağını, söz almak isteyenlerin isimlerini yazdırmasını istedi. Görünen iki taraftan da delegelerin söz istediği ve birbirini dengeleyen konuşmalarla yine rutin bir “dilek ve temenniler” bölümünün sona ereceğiydi. Ardından gelecek adayların son konuşmaları ile kongre bitecek ve az farkla da olsa merkez kazanacaktı
Konuşmalar başladığında merkezin de salondakiler kadar saf ve hazırlıksız olduğu anlaşıldı. Yöneltilen her eleştirinin belirli bir sıra ile dillendirildiği ve her konuşmanın Kılıçdaroğlu’nu parça parça yıprattığı anlaşıldığında isim yazdırma bitmiş, merkezin duvarından parça parça tuğlaların kırıldığı ve engellemenin olanaksızlığı anlaşılmıştı.
Sırayla; danışmanlar ile dar çevrede yapılan çalışmalar, sağ partilere verilen yüksek vekil sayıları, kapalı ittifak görüşmeleri eleştiriliyor ve her 4. ya da 5. konuşmacı duygusal değişim talebini dillendiriyordu: Delege evden çıkarken; annesi, kızı, eşi, oğlu, teyzesi mutlaka değişime oy vereceği konusunda ondan söz alıyor ve vaktin geldiğini söylüyordu. Değişim grubu hazırlıklı planlı konuşmacıları ile kongreye hâkim olurken, merkezin bu konuda çalışma yapmak aklına bile gelmemişti. Ezilmiş gururları ile merkezi savunmak isteyenler hırçınlaşmış, tam tersi etki yapıyordu: Merkez kavga çıkarıyor! Hani; paralar alındı, sözler verildi, başkanlıklar dağıtıldı diye açıklanmaya çalışılan “neden kaybettik?” sorusu var ya işte gerçek neden bu! Bürokrat aklıyla, kongre gündemini önemsememek! Gerisi hikâye.
Serbest konuşmacılar, Özel’in söylemesi gerekecek tüm sert cümleleri döktü. Özel’in iniş çıkışlı konuşmasının etkisi azdı ve açıkçası zaten olan olmuş, fazlası gereksiz hale gelmişti. Delegeye “Kaynaklar örgüte akıtılacak. Toplantılarda ağırlanacaksınız. Danışmanlara verilen odalar il başkanlarına tahsis edilecek. Ve en önemlisi; parti yine delege ile yürüyecek, üyeler yalnızca doğru-yanlış değerlendirmesinde bulunabilecek” vaatleri ile merkezin tabutuna son çiviyi de çaktı. Kılıçdaroğlu’nun hedef kitle hatası, onun avantajı oldu. Kılıçdaroğlu adaylık konuşması yapmama kararına rağmen, cevap hakkı istedi ama o dakikada etkili olması düşünülemezdi, nitekim olmadı da.
Gördüğüm kadarıyla uzun yönetim dönemi ve politbüro tadındaki merkez, CHP’nin; AKP ya da MHP gibi bir delege yapısına ulaştığı inancına kapılmıştı. Büyük hataydı ve bedelini ağır ödediler. Kongre tarihinin seçiminden başlayarak, kongre sürecinde iletişim becerisinden yoksun tercihleri onları kaybetmeye götürdü.
Oylama süreçleri klasik manipülasyonlar, atışmalar ile geçti ve Özel 2. turda fark atarak kazandı. Kılıçdaroğlu’nun “2. tura katılmam, katılırım” ikilemi, o sırada parti içinde fonksiyonlarını yalnızca kendisinin bildiği danışmanlarının gösterileri, ikinci günde de PM’de düşünülenden daha az üyelik alması ile tekrar bedel ödemesine neden oldu.
İlk iki bölümün özeti, ticaretten gelenler, bürokratları, planlama yetenekleri ve iletişim taktikleri ile yendi.
Yarın: Kongre sonrası. Şimdi ne olacak?