HABER: FATOŞ ERDOĞAN
Birlikte Yaşamak İstiyoruz İnsiyatifi, 17 yaşındaki üniversite öğrencisi Dina’nın ölümünün etkin bir şekilde soruşturulması ve adalet talebiyle Kadıköy Süreyya Operası önünde basın açıklaması düzenledi.
Birlikte Yaşamak İstiyoruz İnsiyatifi çağrısıyla üniversite öğrencisi Gabonlu Dina’nın ölümüne ilişkin etkin soruşturma talebiyle Süreyya Operası önünde yapılan basın açıklamasında "Gabonlu Dina’dan Suriyeli Gina’ya Adalet İstiyoruz!" pankartı açıldı. Birlikte Yaşamak istiyoruz İnsiyatifi adına basın açıklamasını Gülyeter Aktepe okudu. Aktepe, şunları söyledi:
“20 Mart’ta Dina, Gabon’a telefon göndermek için postaneye gitti. Gönderinin teslim edilmediği yönünde aldığı mesaj sonrası 24 Mart’ta tekrar postaneye gitti, postanede çalışan bir görevli Dina’ya yardımcı olabileceğini söyleyerek telefon numarasını istedi. Dina daha sonrasında bu kişilerden para karşılığı cinsel ilişki teklifi içeren taciz ve tehdit mesajları almaya başladı. Dina bu mesajlardan annesine gönderdiği sesli mesajlarda da bahsediyordu. Yine, ölümünden bir gün önce annesine gönderdiği mesajlarda ırkçılığa maruz kaldığını, öldürülebileceğinden korktuğunu, Sakarya’ya taşınmak istediğini söylüyordu.
Bir devlet kurumu olan PTT’nin çalışanlarının postaneye gelen göçmen bir kadını taciz ve tehdit etmesi kabul edilemez. Olay sonrasında hemen soruşturma ile ilgili gizlilik kararı alınması, video görüntülerini yayınlayan muhabirin gözaltına alınması, Dina’nın otomobiline bindiği görülen kişinin 3 kez gözaltına alınıp sonra serbest bırakılması ve 4. kez gözaltına alındıktan sonra ancak bugün tutuklanmış olması soruşturmanın etkin ve şeffaf yürütülmediğini göstermektedir. Aynı hafta içerisinde Kilis’te 9 yaşında Suriyeli kız çocuğu Gina istismar edilmiş ve öldürülmüştür. Göçmen çocuklar, sömürüye maruz bırakılmakta, çocuk yaşta erken ve zorla evlendirilmekte, birçok biçimde istismar edilmekte ve hatta Gina gibi katledilmektedir.
“BU CİNAYETLER MÜNFERİT DEĞİLDİR”
Bu cinayetler münferit değildir. 2014 yılında İstanbul’da tecavüze maruz bırakıldıktan sonra camdan atılarak katledilen Ugandalı Jesca Nankabirwa, 2017 yılında Sakarya’da yine tecavüze maruz bırakıldıktan sonra öldürülen Suriyeli Emani El Rahmun, 2019’da Ankara’da AKP’li milletvekili Şirin Ünal’ın evinde hayatını kaybeden Özbekistanlı Nadira Kadirova ve son olarak Gabonlu Jeannah Danys Dinabongho Ibouanga’nın Karabük’teki ölümü, göçmen kadınlara yönelik sistematik erkek şiddetini gözler önüne sermektedir. Öte yandan, göçmen ölümlerinin, göçmen kadın cinayetlerinin etkin soruşturulmadan üzerlerinin kapatılması, adaletin tesis edilmemesi tesadüf değildir. Siyasal iktidarın bilinçli sistematik politikalarının sonucudur.
Bugün, Dina’nın ölümü ile hem acı ve öfke hissediyoruz hem de bir kadın olarak maruz kaldığı tacizin, yaşadığı ırkçılığın tekil olmadığını; kadın cinayetlerinin, göçmen cinayetlerinin politik olduğunu biliyoruz. Irkçılık ve göçmen düşmanlığı tırmandırılırken, kadınların kazanılmış haklarına saldırılar sürerken, LGBTİ+’lar hedef gösterilirken, göçmen kadınların başta yaşam hakkı olmak üzere en temel hakları gasp edilmektedir.
Gabonlu, Sudanlı, Ugandalı, Suriyeli, Özbekistanlı, Afganistanlı, İranlı, Ukraynalı burada ismini sayamayacağımız farklı coğrafyalardan gelen göçmen kadınlar kimlikleri nedeniyle sistematik olarak ırkçılığa maruz kaldıkları, ötekileştirildikleri, yalnızlaştırıldıkları için katmanlı bir şiddet döngüsüne sıkışmakta, tacize ve sömürüye karşı daha korunaksız hale gelmektedir. Siyasal iktidar, erkek şiddetini ve ırkçılığı sonlandıracak politikalar üretmek yerine; eşitsizliği, ayrımcılığı ve cinsiyetçiliği körüklemektedir.
Bizler, göçmenlere yönelik her türlü ayrımcılığın ve sömürünün; göçmen kadınlara yönelik erkek şiddetinin karşısında olacağımızı yineliyor, göçmen ölümlerinin etkin biçimde soruşturularak aydınlatılmasını talep ediyoruz."