TGC ve KAS’ın düzenlediği ‘’OHAL’de Gazetecilik’ başlıklı seminerin açılış konuşmasını  TGC Başkanı Turgay Olcayto yaptı. Olcayto, konuşmasında Basın İlan Kurulu Başkanı’na tepki gösterdi. Olcayto: ‘’Dün akşam Basın İlan Kurulu'nca arandık.  ‘Nasıl olur da siz yabancılarla OHAL ile ilgili bir etkinlik düzenlersiniz’  dedi. Sayın İlan Kurulu’na tavsiyemdir, kendinize gelin!’’ dedi. Başkan Olcayto’nun ardından ilk oturumun açılışını Gazeteci – Yazar Altan Öymen yaptı. Öymen ilk sözü Milliyet Gazetesi Okur Temsilcisi Belma Akçura’ya verdi. Akçura sözlerine ‘’OHAL aslında hep ardı’’ diyerek başladı. Akçura, ‘’ ’90 yıllık arşive bakıp kararlarına incelediğimizde karar tarihlerinin hepsi değişik ama kararların hepsi aynı. Bizim OHAL’den önce OHAL’i getiren mantıkla mücadele etmemiz gerekiyor. Toplumu kimlikler üzerinden algılama gibi bir sorun var. Bunu aşmamız gerekiyor’’ ifadelerini kullandı.

''OLAĞAN HAL YOK Kİ OLAĞANÜSTÜ HAL OLSUN''

Akçura’nın ardından sözü Hürriyet Gazetesi Okur Temsilcisi Faruk Bildirici aldı. ‘’Türkiye’de olağan hal yoktu ki olağanüstü hal olsun. Olağan halimiz olağanüstü zaten’’ vurgusunda bulunan Bildirici gazetecilerin taraf olmadığını söyledi. Bildirici: ‘’Ortada bir koro var ve bu koroya dahil olmamız isteniyor. Bu koroya dahil olmayınca niçin dahil olmadığımız soruluyor. Bu koronun içerisinde olanlar bir taraf olduklarını söylüyor ve aslında bir savaş içerisinde bulunduklarını ifade ediyorlar. Gazeteciler bir taraf değildir. Taraf olduklarında nasıl gazeteci olacaklardır? Bir yanda savaştayız diyen gazeteciler diğer yanda ‘İnsan Hakları Bildirgesi askıya alınmıştır’ diyen siyasetçiler. Peki bu durumda gazetecilerin işlevi nedir? Taraf olup savaşın içerisinde olan gazeteciler gazeteci değildir ki''

‘’90’LARA BAKTIĞIMIZDA ÖZELEŞTİRİ YAPMAK ZORUNDAYIZ’’

Bildirici konuşmasının devamında; ‘’Bugünden 90’lara baktığımızda hep özeleştiri yapmak zorundayız. Çünkü biz 90’larda gazetecilik yapamadık. Gazetecilik yapamadığımız gibi sorunun çözümüne dair bir şey de ortaya koyamadık. OHAL’e, baskıya karşı koyamayıp gerçekleri halka gösteremedik. Eğer bugüne dair gelecekte yine özeleştiri de bulunmak istemiyorsak bugün gerçekten gazetecilik yapmalı ve halka gerçekleri göstermeliyiz. Bizim işimiz gerçekleri ortaya çıkararak yine gerçekleri haber yapmak’’ dedi. Bildirici tutuklu gazeteciler için, ‘‘Tutuklanan gazeteci arkadaşlarımıza attıkları tweetler ve haberler sorularak yargılama yapılıyor’’ vurgusunda bulundu. Seminerin ilk oturumunda konuşan bir başka isim ise Cumhuriyet Gazetesi Vakfı Başkanı ve Cumhuriyet Gazetesi yazarı Orhan Erinç’ti. Erinç, ‘’ İlk OHAL 19 Eylül 1957 yılında ilan edilmişti. Ve bu ilk OHAL ile birlikte 22 gazeteci arkadaşımız öldürülmüştü. Bizler Cumhuriyet Gazetesi muhabirleri olarak o dönemde alanlara giremiyor, polislerce bizim yasaklı olduğumuz söylenerek gazetecilik yapmamız engelleniyordu’’ vurgusunda bulunarak OHAL’e yabancı olmadıklarını söyledi. Erinç, ‘’Sıkı yönetim döneminde kitabın tek nüshası var ise suç değildi ancak aynı kitaptan iki kitap var ise suçtu. Şimdi ise bundan çok daha gerideyiz. Neyi yazıp neyi yazamayacağımızı dahi bilmiyoruz’’ dedi. Erinç, ‘‘Olağanüstü hal Türkiye’ye bir şey getirmediği çok şey götürecek gibi görünüyor’’ diyerek konuşmasını sonlandırdı. Seminerin ilk oturumunda son konuşmacı olarak Türkiye Gazeteciler Sendikası Başkanı Uğur Güç konuştu. Güç, Türkiye’de 1961 Anayasa’sının Bab-ı  Ali’de ki dokuz gazete patronunu isyan ettirdiğini belirterek  212 Basın İş Kanunu ile gazeteciler için en iyi yasaların çıktığını belirtti. İkinci oturumunu Cumhuriyet Gazetesi Haber Koordinatörü Aykut Küçükkaya açtı. Küçükkaya, ‘’ Küçükkaya, bizler haber yapmaya gerçekleri anlatmaya vicdanımızla haber yapmaya çalışıyoruz’’ dedi.

‘’BİZ GAZETECİ DEĞİL İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI OLDUK’’

Küçükkaya’nın ardından sözü Disk Basın İş Başkanı ve İMC TV Haber Koordinatörü Faruk Eren aldı. ‘’ Biz gazeteciyiz, sendikayız ama haber yapamıyoruz sendikacılık yapamıyoruz. Her gün adliye önündeyiz karakollardayız. Süreç ile biz gazeteci değil insan hakları savunucusu olduk’’ diyerek tepki gösterdi. İMC TV'nin bölgeden yaptığı haberlerde arkadaşlarının sakat kalmak pahasına gazetecilik yapmaya çalıştıklarını belirten Eren, ‘’Bölgede haber yapacak arkadaşlarımıza devlet tarafından ‘Bundan sonra haber yapacağınızı bize söyleyeceksiniz ve biz de sizinle birlikte hareket etmek üzere güvenlik güçleri vereceğiz’ dedi’. Gazeteciliğin geldiği durum budur’’ diyerek konuşmasını sonladırdı. Eren’in ardından konuşan 32. Gün Genel Yayın Yönetmeni Hilmi Hacaloğlu da Türkiye’de gazeteciliğin yapılmasını istenmediği vurgusunda bulundu. Hacaloğlu, ‘’Çarşaf çarşaf bir şeyler geliyor ve bunların yayınlanması isteniyor. Gazeteciler, gazetecilik reflekslerini yitiriyor. En temel sorgulama yetisini kaybediyor meslekten uzaklaşıyoruz’’ ifadelerini kullandı. Hacaloğlu, haberin peşine gidemediklerini ve prangalarını kıramadıkları özeleştirisinde de bulundu. Oturumun son konuşmacısı Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Hukuk Danışmanı Gökhan Küçük ise Türkiye’de gazeteciliğin yapılamadığını söyledi. Küçük, ‘’OHAL’de gazetecilik Türkiye gazeteciliğini etkileyen bir şey değil. Çünkü saten Türkiye’de gazetecilik yapılamıyordu’’ vurgusunda bulundu. Küçük, ‘’Türkiye’de basın özgürlüğü en çok 15 Temmuz gecesi yaşandı. Darbecilerde bildirilerini okuttu, Cumhurbaşkanı da TV kanallarına çıkarak açıklamalarda bulundu’’ dedi. Seminer konuşmacıların ardından biterken etkinlik verilen kokteyl ile sona erdi.