Toplumsal kırılmaları tetikleyen siyasal söylemler ve kamplaşma siyasetine karşı güven esaslı değişim iradesini geliştirme sorumluluğu muhalefete aittir. Korku, ön yargı ve ezberleri aşabilecek bir muhalefet dili partiler üstü siyasetin ihtiyacı, ülkenin ortak çıkarlarının gereğidir.
Siyaset elbette sadece çoğunluğun taleplerinin ortalaması üzerinden yapılmaz. Hatta bazen bir kişiyi bile ilgilendirse değerlerin savunusu her şeyin önünde gelir. Demokrasi mücadelesi ise değerler dünyası ile toplumsal çıkarların buluştuğu noktada başarıya ulaşır.
Türkiye toplumunun siyasal tercih ve seçmen davranışlarında öncelikli gündemin işsizlik, yoksulluk, pahalılık gibi ekonomi başlıklarının olması demokrasi talebinin önemsenmediği gibi yorumlanır. Oysa demokrasiyi sadece devletin negatif sorumlulukları ve liberal haklardan ibaret görmüyorsanız, demokrasi tam da mali kaynakların paylaşımı mücadelesini kapsar. Vergi politikaları ve kamu harcamalarının öncelikleri üzerine bir söz kurmadıkça demokrasi resmi eksik kalacaktır.
Hukuk, siyaset ve ekonomi ilişkisinde ana belirleyen olarak üretim ve paylaşım ilişkilerini görüyorsanız, bunun toplumsal hayatı yönlendiren boyutunu da ciddiye alıyor olmanız gerekir. Toplumun ekonomik özgürlüğünün genişliği siyasete yönelik beklentisinin çerçevesini şekillendirirken, siyasetin öncelikleri de hukukun sınırlarını belirlemektedir. Bu tabloyu toplumsal siyaset penceresinde okuduğunuzda, eşitlik talebinin inanca ya da kimliğe dair özgürlükler kadar ekmeğin büyütülmesi ve bölüşümüne dair beklentiyi de kapsadığı görülür.
Siyasette muhalefetin umut veren bir alternatif haline gelebilmesinin ön koşulu da bu eşitlik konseptinin içini doldurarak geniş kitlelere güven vermesinden geçmektedir. Sadece iktidar eleştirisi ve yönetim sistemi değişikliğine dayalı vaatlerin yeni bir heyecanı uyandırması son derece zordur.
Ekonomi politikalarında asgari uzlaşmanın gerçekten işsizlik, yolsuzluk girdabından çıkışa katkı sağlayacağını geniş toplum kesimleri görmezse elindekini de kaybetme korkusuyla davranabilir. Demokratik değişimin yolu ise korkuları yenip güven inşa etmekten geçer.
Toplumsal kırılmaları tetikleyen siyasal söylemler ve kamplaşma siyasetine karşı güven esaslı değişim iradesini geliştirme sorumluluğu muhalefete aittir. Korku, ön yargı ve ezberleri aşabilecek bir muhalefet dili partiler üstü siyasetin ihtiyacı, ülkenin ortak çıkarlarının gereğidir.
Kimlerin bir araya geleceğine dair tartışmalardan önce hangi politik tutumun etrafında buluşulacağına odaklanmak önemli bir stratejik tercihtir.
Bu konu hiç şüphesiz aday ve isim tartışmasından da acildir. İhtiyacı tarif etmeden kişilere yönelik arayışa kilitlenmek ya geri dönüşü olmayan süreçleri yada erken ölü doğumları dayatır.