Denizli’de bin dönümlük alanda planlanan mermer ocağının onaylanması ve işletilmesi halinde bölge için büyük bir yıkım olacağını belirten ekolojist Mustafa Çallıca, maden ocaklarına “üstün kamu yararı” adı altında göz yumulmasına tepki gösterdi.
Mezopotamya Ajansı'nın haberine göre Denizli'nin Babadağ ilçesinde, IONIC Stone Maden Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi tarafından Babadağ, Merkezefendi ve Tavas ilçelerinin kesiştiği noktada bulunan bin dönümden fazla alanda mermer çıkarmak için işlemler başlatıldı. Doğal sit koruma alanı içerisinde bölgenin koruma statüsünü değiştiren Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ise 2 Ekim 2021 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlandı. Bin dönümlük alanın 250 dönümüne yapılan ruhsatlandırmadan sonra Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) süreci başlatıldı.
ÇED sürecinin devam ettiği alan, Babadağ'ın orman örtüsü ve doğal su kaynaklarından oluşuyor. Ayrıca endemik bitkilerin bulunduğu bölgedeki ormanlarda tescilli kekik balı üretimi yapılıyor. Buna rağmen ÇED raporunda, alanla ilgili 1935 yılına ait bilgilerle bölge çorak olarak gösterildi. Karara tepki gösteren bölge halkı, başlatacakları imza kampanyası ile maden arama ruhsatlarının iptal edilmesini isteyecek.
Büyük Menderes İnisiyatifi Dönem Sözcüsü Mustafa Çallıca, Babadağ’da açılmak istenen mermer ocağına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
KENT İÇİN YIKIM OLUR
ÇED sürecinin sürdüğü alanın ormanlık alanda bulunduğunu vurgulayan Çallıca, alanın bölgenin en çok yağış alan alanı olduğunu aktardı. Ayrıca doğal güzelliklerinin yanı sıra yayla turizmi ve hayvancılığın yapıldığı bir alan olduğunun altını çizen Çallıca, mermer işletmesinin faaliyete geçmesi durumunda başlayacak yıkımın tüm Denizli’yi etkileyeceğine dikkati çekti. Çallıca, bölgeyle ile ilgili şu bilgileri verdi: “En yakın yerleşim yerine 4 kilo metre uzaklıkta. Doğaya yapılan tahribatla sadece ormanımızı yok etmiyoruz. Ormanda ki yaban hayatı ve doğal yaşamı da yok ediyoruz. Mermer ocağıyla orman yok olacağı için erozyonla toprakları kaybedeceğiz. Burası Denizli'nin doğal su kaynaklarının oluştuğu bölgedir. Eğer yetkililer alanda tek tek çalışma yaparak bölgenin coğrafik, ekonomik, sosyal, kültürel yapısını yerinde görmeden ÇED kararı verirse büyük bir yıkım yaşanacak. Sadece canlı yaşamı değil, iklim krizine, iklim adaletsizliğine bağlı olarak gelecek yıllarda göç bile yaşanabilir.”
ÜSTÜN KAMU YARARI YALANI
Maden ocaklarının “üstün kamu yararı” adı altında yapılmasına tepki gösteren Çallıca, “üstün kamu yararı”nın bütün canlılar için ekosistemin gözetilip nesilden nesile aktarmakla olacağını belirterek, “Maalesef üstün kamu yararı adı altında ekolojik yıkım her geçen gün derinleşiyor. Bu sermayenin doyumsuzluğundan kaynaklanıyor. Sermaye artık sınır tanımıyor. Bu nedenle kamu ya göz yumuyor ya çanak tutuyor ya da destek veriyor. Kamunun görevi, 85 milyonun, bir milyonluk Denizli’nin sağlığını, güvenliğini sağlamaktır. İnsanlar sağlıklı yaşamak istiyorsa yaşam alanlarının korunması gerekiyor. Ekosistem korunduğu takdirde sağlıklı bir yaşam olabilir” dedi.
ÇED yönetmelikleri ve dosyaları hazırlanırken güncel bilgilerin esas alınmadığına işaret eden Çallıca, firmaların alana gidip doğrudan halkla buluşarak, alanda ki ekosistemi yerinde görüp dosya hazırlaması gerektiğini söyledi. Çallıca, “Artık ÇED süreçleri bilimin ışığında yapılmalı. Ancak 20 yıl önceki teknikler kullanılıyor. Sadece yer altında çıkacak madenleri ülkenin geleceğine bağlamak yanlıştır. Bu sürecin havaya, suya, ormana ve insanlara vereceği zararı da görmeliyiz. Eğer bir maden çalışması yapılacaksa bölge halkı bilim insanlarına danışılmalı, uygun görüldüğü takdirde kimi çalışmalar yapılabilir. Bugün sermaye sahiplerinin çılgınca ekolojik yıkım içinde olmalarına göz yuman kamunun bu şekilde çalışmasına karşıyız. Böylesi bir süreçte ülkeyi yönetenler bir günde dört mevsimin yaşandığı bu coğrafyada neden ormanın, suyun korunmasına bu kadar duyarsız kaldığına anlam veremiyorum” diye belirtti.
KURAKLIK TEHLİKESİ
ÇED sürecinin olumlu sonuçlanması halinde bin dönümlük alandaki ormanın yok olacağına dikkati çeken Çallıca, böylesi bir durumda bölge ikliminin değişeceğini söyledi. Çallıca, mermer ocağının bölgede yaratacağı tahribata ilişkin ise şunları dile getirdi: “Bölgenin oksijen kapasitesi değişecek. Açık mermer ocağı devam edeceği için ilk anda görülmeyen toz bitkiler üzerinde birikecek. Buda bitki örtüsünün yok olması demektir. Ayrıca o bölgede tescillenen kekik balı üretilemez hale gelecek. Dünyada çok az yetişen sümbül çeşidinin endemik bitki açısından bu bölge yetiştiğini uzmanlar belirtiyor. Türkiye’nin 25 akarsu havzasından biri olan Büyük Menderes Havzası’nın yüzde 75’i Denizli havzası içerisinde. Bütün bunlar yok olacak, topraklar erozyona uğrayacak. Açık mermer işletmeciliği nedeniyle belki su kaynakları yön değiştirecek. Buda bölgedeki canlı yaşamı, içme sularını yok olma eşiğine getirecek. Susuzluk ve kuraklık oluşturacak.”