Maraş merkezli depremlerde yakınlarıyla beraber enkaz altında kalan ve 17 saat sonra enkazdan kuzeninin yardımıyla sağ çıkan Devrimci Parti Genel Başkanı Elif Torun Öneren, depremlerin meydana geldiği günden 23 gün sonra ‘Sessizliğime Son Veriyorum’ diyerek günü ve yaşadıklarını kaleme aldı ve sosyal medya hesabında paylaştı:
‘Sessizliğime Son Veriyorum’
“Evet 23 gün oldu. İktidarın “asrın felaketi” dediği ve yine iktidarı bilerek isteyerek göz yumduğu “asrın katliamı” üzerinden tam 23 gün geçti. 17 saat göçük altıdaki yaşam mücadelem ile sonradan tanık olduğum insanlık dışı olayları hem politik kimliğim hem de bir anne, bir teyze, bir yeğen, bir insan olarak paylaşıyorum.
6 Şubat 2023 Pazartesi sabaha karşı deprem kokusuyla uyandık. Göz göze geldik dehşetin gözleriyle ve katliam yaşayacağımızdan habersizdik o an. Yaşananlar şu ana kadar çekilmemiş bir film sahnesiydi. 17. saatte kuzenimin yardımıyla enkazdan çıkarıldığımda anladım; ölümlerden ölüm beğeneceğimizi, yüzbinlerin ölüme terk edileceğini, katledileceğini, rant uğruna bize ölümü reva göreceklerini, sistemin kurguladığı, iktidarın senaryosunu yazdığı, yönetimini kimseye bırakmadığı bir ateş çemberinin içinde olduğumuzu…
Asıl bundan sonra adım adım, çığlık ata ata, enkazdan yan yana, susuz, uykusu, çadırsız, tuvaletsiz, dolu ve yağmur altında, yakılan ateşte ayaklarımız çıplak, enkaz altından gelen seslerle ve hiçbir şey yapamadan yüz yıllık bir geceyi omuzladık. Sıcak saraylarda oturanlar, yıllardır her geçen gün, faşizmin doğasında var olan açlığı, işsizliği, işkenceyi, ölümü halklara yaşatanlar, ilk üç gün asla harekete geçmediler.
Aksine ilk ve sonraki günler gelen tüm yardımları yasaklayarak engellediler. Ben sosyalist bir kadınım. İnsanların renk, din, dil, inanç farklılıkları karşısında selama dururum. İkinci gün gelen İHH önlüklü sözde görevliler, yüzlerce çığlığa kulaklarını tıkayıp elime Kur’an tutuşturmaya çalışırken ‘insanlık öldü bugün’ dedim.
İnsanlık öldü. Enkaz altında kuzenimin oğlu, iki teyzem, iki eniştem, 500 metre ileride göçük altında yanan, kemiklerini bulamadığımız kardeşim, can parçam kızım… 24 canımın ve yüzbinlerin o an öldüğünü, yaşasa bile yaşayan ölüler olacağını anladım. Çocuklara gelen çorbaları vermediklerinde, bu coğrafyayı nasıl cehenneme çevirdiklerini anladım. Bu cehennemde ilk yardıma gelenlerin devrimciler, sosyalistler, yurtseverler, sivil toplum örgütleri olduğunu gördüm. Hangi makamın beyanı olursa olsun, hangi güç kullanılarak söylenmiş olursa olsun, bunun dışında söylenenler gerçekleri değiştirmek içindir, yalandır!
İktidar tercihini; halkların toplu katline göz yummaktan, gelen yardımları kesmekten, sivil toplum örgütlerinin enkazdan kurtardıkları insanlarla, kendileri kurtarmış gibi fotoğraf çekerken, yetersiz, aciz AFAD’cıları korumaktan, enkaz altında kalanların ölümüne seyirci kalmaktan, açlıktan, hastalıktan, katledilenleri ceset torbası veya battaniyelerle toplu gömmekten yana kullandı. Bizi depremin, afetin değil yıllardır aldıkları vergilerle deprem bölgesindeki evleri sağlamlaştırmayan, imar afları çıkararak katliama zemin hazırlayan, utanmadan muhalefeti suçlayan ve buna ‘kader’ diyen iktidarın ölümlere neden olduğunu biliyoruz.
Ölümlerden ölüm beğendik. Yanarak ölen, kemiği bulunmayan kardeşimin, soğuk yanığı olan ve boynu kırılıp boyunluksuz kaldırıma konan ve bağırarak can veren iki teyzemin ve yüzbinlerin yanında, kızımı tek parça çıkardığım, sarıldığım, kokladığım, tabut bulduğum için ‘şanslıyım’ diye düşündüm. Cansız bedenine ulaşılabilen, ceset torbası ile gömülenler bile şanslıydı. Yüzbinleri canlı canlı enkazla beraber kaldırdılar.
Bizim bedenlerimiz enkaz altında kaldı, onların vicdansızlıkları!
İktidarın 21 yıl boyunca rantla, yağma ile hukuksuzlukla, zorbalıkla yönetip, öve öve bitiremedikleri sistemleri, istedikleri kadar kabul etmeyip, direnseler de enkaz altında kaldı.
Şimdi 21 yılın enkazını kaldırma zamanı
Yarattıkları korku toplumuna en sonunda cehennemi de yaşatanların sonları geldi. Gün, 21 yıllık enkazın içinden geleceğe dair güzel ne varsa çıkarmanın zamanı! Gün, bize cehennem ettikleri bu coğrafya için umudu kuşanmanın zamanı. Gün, ortak paydada birleşip, ortak mücadele hattında soğuk betonları son nefesine yorgan yapmak zorunda bırakılarak katledilenlerin hesabını sorma zamanı! Gün, sokaklara inme ve ‘faşizmi ezme, yerle bir etme’ zamanı. Ve gün asla unutmama ve asla affetmeme zamanı!
Son sözüm can özüme…
Eylemin, Eylem kuzum, kızım, canımdan can kattığım evladım. 44 yıl önce dayını yüreğimden koparıp alanlar; katmer katmer artırarak zulümlerini, aynı sistemleriyle seni de kucağımdan aldı. Şimdi canımızla bedel ödediğimiz topraklarda seni sarıp, sarmalayarak, koklayarak, içimdeki, öfkeyi daha da köklendirdim. Sana veda edemem. Etmem. Bir eylem daha kazırım yüreğime, yaşatırım seni. Artık alanlarda yüreğini, yüreğime katıp, isyanımı çoğaltacağım.
Sana söz veriyorum güzeller güzeli kızım, canımın parçası, beter böceğim, son açlığı biz yaşadık, son susuzluğu biz çektik. Senin adın ormanlarda, çocuk kütüphanelerinde, barınaklarda yaşayacak. Evlatları annelerinden önce ölmesin diye, dayından aldığım mücadele bayrağını nasıl şimdiye kadar onurla taşıdıysam, senin güzelliğinle harmanlayacağım mücadelemi.
Biliyorum ki; bu mücadele yolunun sonu yaşama çıkacak, güneşe çıkacak ve bir daha iliklerimize kadar üşümeyeceğiz soğuktan…”
Devrimci Parti Genel Başkanı Elif Torun Öneren'in kardeşi Kurtuluş örgütü mensubu Sabit Torun, 18 Ocak 1980'da ülkücülerin silahlı saldırısı sonucu hayatını kaybetmişti.