Haber: Fatoş Erdoğan
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Türk Dişhekimleri Birliği (TDB) 1 Mayıs 2024 programını açıkladı. Tüm Türkiye’de kitlesel olarak meydanlarda olanaklarının altını çizen Emek meslek örgütleri, İstanbul'da Taksim’de Meydanı’na çağrı yaptı.
DİSK, TMMOB, KESK, TTB ve TDB adına ortak basın açıklamasını DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün okudu. Görgün, Taksim'de 1 Mayıs’ı temsili değil kitlesel kutlayacaklarının altını çizdi.
1 Mayıs 2024 kutlamalarına ilişkin DİSK-KESK-TMMOB-TTB ve TDB tarafından Beşiktaş İskele Meydanı’nda DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün tarafından yapılan ortak basın açıklaması metni şöyle:
"2024 1 Mayıs’ına sayılı günler kaldı.
İşçi sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma günü olan 1 Mayıs’ta dünyanın dört bir yanındaki sınıf kardeşlerimizle beraber demokrasiye, adalete, özgürlüğe, eşitliğe, barışa ve kardeşliğe dair umutlarımızı ve taleplerimizi haykıracağız.
Türkiye’nin dört bir yanında meydanlarda buluşacak, ekmeğimizin her gün küçülmesine, adaletin terazisinin tamamen bozulmasına, en temel hak ve özgürlüklerimizin gasp edilmesine hep bir ağızdan DUR diyeceğiz.
Öte yandan 2024 1 Mayıs’ında Türkiye’nin ve dünyanın meydanlarında buluşan milyonların gözü kulağı İstanbul Taksim 1 Mayıs alanında olacak, milyonlarca kalp Taksim 1 Mayıs alanında atacak.
Başta Taksim olmak üzere ülkenin dört bir yanındaki 1 Mayıs alanlarına yürüyecek olan işçiler, kamu emekçileri, mimarlar, mühendisler, hekimler, emekliler, kadınlar ve gençler kol kola, omuz omuza hakkını hukukunu savunacak.
Bizler, işçiler, emekçiler, emekliler bu ülkenin büyük çoğunluğuyuz. Bizler üretiyoruz, bizler çalışıyoruz, bizler bu ülkenin tüm değer ve güzelliklerini emeğimizle var ediyoruz ve insanca yaşamayı hak ediyoruz.
Ancak bugünlerde değil insanca yaşamak, hayatta kalmak dahi giderek zorlaşıyor.
İnsanca yaşayamıyorsak bu ülke fakir olduğu için değil; ülkenin kaynakları yetersiz olduğu için değil. Bu ülkenin kaynakları hepimizi insanca yaşatmaya yeter. Yeter ki kaynaklarımız rantçılara, sermayeye, faize, saraya, şatafata, silaha, savaşa değil işçilere, kamu emekçilerine, emeklilere ve kamu hizmetlerine kullanılsın. Yeter ki çarkları zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul yapmak için dönen bu düzene bir son verelim.
Ama ülkeyi yönetenlerin tercihi belli! Onlar yoksuldan alıp zengine, emekçiden alıp sermayeye kaynak aktarmayı görev biliyor. Bankalar, holdingler, şirketler karlılık rekorları açıklarken enflasyonun sebebi olarak biz gösteriliyoruz; alım gücümüz gerilemeye devam ediyor.
Tüm dünyada gıda fiyatları düşerken Türkiye gıda enflasyonunda açık ara birinciliğini koruyor. Alım gücümüz enflasyona ezdirilirken KDV-ÖTV, gelir vergisi, vergi dilimi derken cebimiz boşaltılıyor. Vergi yükü bizlerin sırtına yüklenirken sermaye ise keyfine göre vergi veriyor; bir gecede vergileri sıfırlanıyor, affediliyor.
Yıllardır uygulanan ücretleri geriletmeye yönelik ekonomi politikalarının sonucu olarak borçlanarak yaşamaya mahkum edilen milyonlar, bugün yüksek faizler nedeniyle borç batağında.
İşsizlik, özellikle de genç ve kadın işsizliği yeni rekorlara koşarken iş bulanlara da giderek daha düşük ücretler ve daha güvencesiz çalışma biçimleri dayatılıyor.
Açlık sınırına bile yaklaşamayan maaşlara mahkum edilen emeklilere “banka promosyonu müjdesi” verilerek resmen alay ediliyor.
Mülteciler asgari ücretin altında ücretlerle, sigortasız, güvencesiz ve hatta ölümüne çalışmaya mahkum edilerek tüm ücretler baskı altına alınıyor. Milyonlarca mültecinin çaresizliği, sömürüyü artırmak için kullanılıyor.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi siyasi iktidar Orta Vadeli Program’ı uygulayarak acımasız bir kemer sıkma programını devreye sokacağını, güvencesiz çalışma biçimlerini yaygınlaştıracağını ve hatta kıdem tazminatına dahi el uzatacağını ilan ediyor.
Tüm bu zorlu çalışma ve yaşam koşullarını iyileştirmek için Anayasal demokratik haklarını kullanmak, sendikalı olmak, örgütlenmek, grev yapmak, meydanları doldurmak ve hatta geçinemediğini haykırmak bile “suç” olarak gösteriliyor.
Biz yasal, Anayasal haklarımızı bile kullanamazken parası ve makamı olanlar hiçbir kurala, mahkeme kararına, hatta kendi yazdıkları yasalara ve Anayasa’ya bile uymak zorunda değil!
Zenginlerin ve muktedirlerin hiçbir kurala uymak zorunda olmadığı bir düzende milyonların ekmeği, hakları ve özgürlükleri gasp ediliyor. Örneğin TÜİK mahkeme kararlarına uymayarak enflasyon verilerini nasıl hesapladığını açıklamıyor, ekmeğimiz sahte enflasyon verileriyle küçülüyor.
Dünyanın en uzun çalışan, en az izin kullanan, durmaksızın iş cinayetlerine kurban giden emekçileri bu ülkede yaşam savaşı veriyor. Ülkemiz bir uzun emek cenneti haline getirilmek istenirken Türkiye dünyada işçi haklarının en kötü olduğu 10 ülke arasında.
Otoriter bir rejimin ağır baskıları altında hepimiz kölece çalışıp asgari yaşamaya mahkum ediliyoruz. Bu nedenle demokrasi mücadelesi 2024 1 Mayıs’ının en asli gündemlerinden biridir.
Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC), bütün dünyada otoriter rejimlerin yükselişine, bu demokrasinin gerilemesine ve buna bağlı olarak işçi haklarının zayıflamasına karşı “Demokrasi İçin” başlıklı küresel bir kampanya başlatmıştır. 2024 1 Mayıs’ı ülkemizde ve dünyada, sermaye düzeninin ve bunlara bağlı otoriter rejimlerin tahrip ettiği demokrasiyi yeniden inşa edecek olan kolektif öznenin meydanlarda boy göstereceği tarih olacaktır.
Ülkemizde de Taksim 1 Mayıs alanı keyfiliğe karşı hukukun, otoriter tek adam rejimine karşı demokrasinin simgelerinden biri olmuştur. 2013’ten beri hukuk dışı biçimde 1 Mayıs’lara kapatılan Taksim Meydanı’na dair Anayasa Mahkemesi geçtiğimiz yıl Aralık ayında son kararını vermiştir. Doğrudan bu karardaki ifadelerle söylersek “1 Mayıs’ta Taksim’de olmak her işçinin, emekçinin hakkıdır” ve bizler de bu hakkı kullanacağız.
Evet bu sene başta İstanbul Taksim Meydanı olmak üzere ülkenin dört bir yanındaki 1 Mayıs meydanlarında coşkuyla, umutla buluşacağız.
• 1 Mayıs’ta alanlarda olmak işimize, aşımıza, ekmeğimize, emeğimize sahip çıkmaktır.
• 1 Mayıs’ta alanlarda olmak hakkımıza-hukukumuza; gelirde, vergide ve ülkede adalet talebimize sahip çıkmaktır.
• 1 Mayıs’ta alanlarda olmak eğitim ve sağlık başta olmak üzere herkese nitelikli kamu hizmeti hakkımıza sahip çıkmaktır.
• 1 Mayıs’ta alanlarda olmak söz ve karar hakkımıza; sendikalı olma, örgütlenme ve grev hakkımıza; ifade özgürlüğümüze; yani demokrasiye sahip çıkmaktır.
• 1 Mayıs’ta alanlarda olmak “İstanbul Sözleşmesine, işyerinde şiddete ve tacize karşı ILO’nun 190 sayılı sözleşmesine sahip çıkmaktır.
• 1 Mayıs alanlarında olmak eşitliğe, özgürlüğe, laikliğe, hepimizin eşit yurttaşlar olarak barış içinde, kardeşçe yaşayacağımız bir memleket mücadelesine sahip çıkmaktır.
• 1 Mayıs’ta alanlarda olmak emperyalizme karşı barışı ve halkların kardeşliğini savunmaktır.
Haydi bu adaletsiz düzene karşı bir elimizde çocuklarımız, bir elimizde karanfillerimizle 1 Mayıs alanlarına!