TMMOB Diyarbakır İl Koordinasyon Kurulu, depremzedeler için Dicle nehrinin tam kenarına inşa edilen 4 bin 200 çadır hakkında "ikinci bir felaket" uyarısı yaptı. Kurul, bölgenin kent yaşamından izole olduğunu, ayrıca su seviyesinin yükselmesi nedeniyle çadırların su altında kalabileceği uyarısında bulundu.

Sözcü'den Özgür Cebe'nin haberine göre, Jeoloji Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Özgür Haktan Bozan, AFAD ile Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi koordinasyonunda Diyarbakır'da depremden etkilenen depremzedeler için oluşturulan geçici barınma alanlarından Dicle nehri kıyısının riskli olduğunu ifade etti. İnsanların yaşamlarını, sağlık durumlarını tehdit eden bölgelerden uzak, güvenli bölgelere yerleştirilmesi gerektiğinin altını çizen Bozan, Dicle nehri kıyısı gibi riskli bir alanda depremzedelerin barınma ihtiyaçlarının giderilmeye çalışılması gibi çabaların doğrudan insan hakkı ihlali olduğunu vurguladı.

Deprem sonucu büyük yıkım yaşayarak ağır travmalara maruz kalan vatandaşların risk taşıyan bu bölgeye yerleştirilmesinin insanları yine ölüme mahkûm etmek anlamına geleceğini ifade eden Haktan Bozan şu uyarılarda bulundu:

BARAJ KAPAĞI PATLADIĞI İÇİN SU ALTINDA KALAN BÖLGE

“Söz konusu alan taşkına ve sel olaylarına müsait bir alandır. Çadır kurulan bölge sıcaklıkların artmasıyla birlikte ciddi haşere yoğunluğu ile koku problemine sebep olabileceği, aynı zamanda salgın hastalıkların oluşumuna, hastalıkların yaygınlaşmasına da sebep olacaktır.

Geçmiş yıllarda Dicle Barajının kapağının patlaması sonucu bu alanı da kapsayan büyük bir alan su altında kalmıştır. Yine benzer bir durumun yaşanması veya mevsimsel yağışlardan ötürü nehrin debisinde oluşabilecek akış düzensizliği gibi sebepler taşkını beraberinde getirecektir. Öte yandan bu alanda çadır kentin kurulması ve bu çadır kentin atık yönetimi de ciddi riskler oluşturacaktır.

Atık suların Dicle Nehri'ne verilmesi ekosistemin çökmesine sebep olacaktır. Nehir boyunca kirliliğin oluşacağı, su canlılarının yaşam hakkının gasp edileceği ve salgın hastalıkların görüleceği aşikârdır. UNESCO Dünya Mirası olan Hevsel Bahçelerinin de kirliliğine sebep olacaktır.”

'BİLİM, TEKNİK VE SOSYOLOJİDEN UZAK HAREKET EDİLİYOR'

Kentte yaşayan insanları kentten uzak izole edilmiş, kent yaşamı ile ilişkisi koparılmış bir bölgede tutulmasıyla deprem mağdurlarının yaşama tutunma noktasında psikolojik olarak etkileneceklerine dikkat çeken Bozan, “Yapılacak işlemlerin vatandaşımızı günlük yaşamdan koparmadan yaşam ve adaptasyon ilişkisini dengede tutacak bir şekilde, işine gidip gelen sosyal ve yapısal ortamın oluşturulması gerekmektedir.

Yaptığımız araştırmada kent içerisinde alt yapısı olan birçok alan olmasına rağmen neden kentin ücra bir köşesinde kentten kopuk, yaşamın olmadığı bir bölgede çadırların kurulduğudur. Bilimin, tekniğin, sosyolojik yaklaşımdan uzak bir yöntemin uygulanıyor olmasına razı değiliz. En kısa sürede kalıcı çözüm için afetzedelerin, jeolojik açıdan uygun olan, yaşamla ilişkisi kopmamış, sağlık kurum ve kuruluşlara yakın ve kalıcı konutlara taşınması sağlanmalıdır.”