Türkiye'de sayıları giderek artan biyokütle santrallerine dair tartışmalar devam ediyor. Şu ana kadar 100'ün üzerinde biyokütle ve biyogaz tesisine ruhsat verilirken, tesislerin kurulduğu bölgelerde yaşayan yurttaşlar santrallerin doğaya ve sağlığa zararlı olduğunu düşünüyor. Çevre mühendislerinin belirttiğine göre santraller, doğaya, kömürle çalışan termik santrallerden daha fazla zarar veriyor.

Doğada bulunan atıklar ve sanayi atıklarının yakılarak elektrik üretilmesine yarayan biyokütle ve biyogaz santrallerinin sayısı son yıllarda 100'e ulaştı. Santraller, kuruldukları bölgelerde halkın tepkisiyle karşılaşırken, çevre mühendisleri ise biyokütle ve biyogaz santrallerinin düşünülenin aksine termik santrallerden daha maliyetli ve zararlı olduğunu söylüyor. Dokuz8HABER'e konuşan TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi üyesi Kübra Ayçiçek, "Merkezi bir enerji politikası ve planlama olmadığı sürece doğaya ve insana zararlı enerji üretim tesisleri artmaya devam edecek" dedi.

TERMİK SANTRALLERDEN DAHA MASRAFLI VE ZARARLI

Biyokütle ve biyogaz santrallerinin Türkiye'de halk tarafından pek bilinmediğini söyleyen Ayçiçek, "Biyokütle aslında elinizdeki biyolojik materyalin kütlesi anlamına geliyor. Biyogaz ise bu organik atıkların oksijensiz bir ortamda ayrışması sonucu ortaya çıkan, yanıcı özelliği olan bir gaz.Bu nedenle eğer tesis biyogaz üretmek için kurulmuşsa biyogaz tesisi olarak geçiyor. Biyükütle tesisi olarak geçenler genelde termokimyasal yöntemi seçen yakma tesisleri. Biyogaz da ürettiğiniz bir yakıt aslında. Doğrudan yakma yerine biyogazı oluşturup enerji elde etmek için bunu kullandığınızda biyokütleden geriye kalan atıklar gübre olarak toprağa kazandırılabiliyor" dedi. Atıkların veya fosillerin yakılması yoluyla enerji elde etme yönteminin Türkiye'deki en yaygın yöntem olduğunu söyleyen Ayçiçek, "Biyokütle enerji santralleri fosil yakıtlı enerji santrallerinden daha fazla CO2 yayarlar. Çünkü karbon açısından zengin ancak enerji açısından zayıftırlar. Bu da birim enerji başına daha fazla C02 salımı anlamına geliyor. Ayrıca bu santraller daha fazla enerji tüketmesi nedeniyle, diğer santrallere göre daha az verimlidir. Dünya’da yapılan bilimsel araştırmalar bir biyokütle santralinin bir kömürlü termik santralden daha fazla partikül madde, karbon monoksit, azot oksit ve uçucu organik madde yaydığını gösteriyor" dedi.

ÇÖPLERİ YAKMAK NE KADAR KARLI?

Türkiye'nin son dönemde başka ülkelerden çöp satın almasına da değinen Ayçiçek, "Türkiye çöpleri yakıp enerji elde etmek istiyor. Kulağa ilk duyuşta gayet anlaşılır geliyor. Şu ayrıntıyı kaçırmamak şartıyla: neden ülkeler çöplerinden kurtulmak istiyor? Öyle sanıyorum ki bu çöpler zararsız olsa, ülkelerin ekonomisine katkısı olacak olsa ülkeler bu çöpleri diğer ülkelere altın tepside sunmazlar. Demek ki getireceği kar vereceği zararı karşılamıyor" dedi.

DÜNYA BİYOKÜTLE SANTRALLERİNİ SORGULAMAYA BAŞLADI

Biyokütle santrallerinin dünya genelinde karşıya alınmaya başladığını söyleyen Ayçiçek, "İngiltere, Amerika, Tayland, Avrupa şu an biyokütleyi tartışıyor. Özellikle hava kalitesine olan olumsuz etkisi nedeniyle, kömüre karşı çıkış gibi biyokütleye de karşı çıkış var. Biyokütle santrallerinin yakınında yaşayan insanlara dair yapılan araştırmalarda santrallere yakın bölgelerde yaşayan kişilerin alerji, astım, boğaz ağrısı, solunum zorluğu gibi sorunları diğer insanlara göre daha çok yaşadığı ortaya konuldu. Dolayısıyla artık dünyada biyokütlenin yakılması da bir halk sağlığı sorunu olarak görülüyor" dedi. Santrallere karşı yapılan eylemlerin Türkiye'de olduğu gibi dünyanın pek çok yerinde de yapıldığını belirten Ayçiçek, küresel iklik felaketine karşı hükümetlerin, alınan önlemleri artırdığını ve hükümetlere bu açıdan büyük görev düştüğünü belirtti.

TÜRKİYE'NİN BİR ENERJİ POLİTİKASI VE PLANLAMASI YOK

Doğaya zarar vermeyen bir enerji türünün olmadığını söyleyen Ayçiçek, "Enerji üretimi konusunu temelden konuşmadan, planlama yapmadan tartışmamız bizi bir yere ulaştırmaz. Bizler çevre mühendisleri olarak, Öncelikle enerjinin kendisini konuşmamız gerektiğini düşünüyoruz. Bu enerji ne için lazım, kime lazım, gerçekten gerekli mi? Gerçekten gerektiği kadarı mı üretiliyor, yoksa fazlası mı? Gerçekten gerektiği kadar mı tüketiliyor, yoksa fazlası mı? Bakış açınız neyse haliniz de odur. Merkezinize insanı koyarsanız, doğaya adil davranma gerçekliğiniz azalacaktır. Merkezinize kapitalizmi koyarsanız, daha çok tüketmekten, tükettikçe de doğal varlıklarınızı kaybetmekten ülkenizi ve dünyayı alıkoyamayacaksınız" şeklinde konuştu. Çözümün planlama ve kamu yararını gözeten bir enerji politikası olduğunu söyleyen Ayçiçek, "Türkiye’nin şunu ilke haline getirmesi gerekiyor: İnsan ekosistemin bir parçasıdır, çevre ve halk sağlığı üstün kamu yararıdır" dedi.