Açıklamaya HDP Milletvekilleri Musa Piroğlu, Ali Kenanoğlu, CHP Kadıköy İlçe başkanı Ali Narin katıldı. Basın açıklamasını Çevre örgütleri adına Figen Küçüksezer okudu: "Ne yazık ki gerek ülkemizde gerekse dünyada doğa katliamlarının, ekolojik yıkımın ve ulusal-uluslararası şirketlerce gerçekleştirilen talanın giderek arttığı bir dönemdeyiz. Geçen yıl Kazdağları’nda Kanadalı bir şirketin altın madeni projesi için gerçekleştirilen ağaç katliamının sebep olduğu toplumsal üzüntü ve öfke hala dinmedi. Bu üzüntü ve öfkenin toplumun farklı kesimlerini bir araya getirmesi sonucunda halkın gücü sayesinde ilgili şirketin ruhsatını yenilemesinin önüne geçildi. Yine de son bir yılda bu kitlesel iradeye rağmen, maden ve enerji şirketlerinin çıkarları uğruna Türkiye’nin dört bir yanında doğa katliamlarına devam edildiğini gözlemledik ve gözlemlemeye devam ediyoruz: Nükleer santral için 650.000 ağacın kesildiği Sinop, Rus doğalgaz boru hattı ve 3. köprü gibi mega rant projelerinin tahribi altında can çekişen Kuzey Ormanları, 40 yıl ekonomik ömrü olan bir baraj için 10 bin yıllık tarihin yok edildiği Hasankeyf, çevre duyarlılığında simge olan buna rağmen yüzde 80’ine maden ruhsatı verilen Kazdağları, imara açılmaya çalışılan doğal cennetler Salda Gölü, Munzur Gözeleri, tüm itirazlara rağmen ısrarla sürdürülen Rant Kanalı Projesi ve daha niceleri…

"ÇED RAPORLARINDA GERÇEK DIŞI İFADELER HAVADA UÇUŞUYOR"

Şu an; ÇED raporlarında gerçek dışı ifadelerin havada uçuştuğu, ruhsat alanlarının ve proje kısıtlarının keyfi olarak aşıldığı, canlılara-doğal varlıklara zehir ve ölüm saçtığı herkesçe bilinmesine rağmen ilgili işletmelerin faaliyetlerine izin verildiği, üstelik faaliyetlerini bitirip çekip gittikten sonra ortada enkaz bıraktıkları, ormanların ve diğer ekosistem parçalarının Tarım ve Orman Bakanlığı ve Orman Genel Müdürlüğünce adeta babasının malıymışçasına tahsis edildiği, ülkenin kolluk kuvvetlerinin özel bir şirketin güvenlik birimiymiş gibi kullanılarak işletmeye kalkan yapıldığı, hatta insanları yerlerde süründürdüğü koşulları yaşıyoruz Toplumda demokrasi ve hukukun gereklerini insan hakları prensiplerine dayalı olarak yerine getirmek, halkın sağlığı ve mutluluğunu korumak milletvekillerinin esas görevi olmalıdır. Buna rağmen doğa talanına karşı açıkça ortaya koymuş olduğumuz irademiz AKP’li milletvekilleri tarafından yok sayıldı. 5 Ekim tarihinde doğa talanının önünü vahşilik derecesinde açacak bir torba yasa teklifi AKP’li milletvekilleri tarafından meclis gündemine sunuldu. TBMM’nin ilgili Komisyonu’nda onaylanan ve önümüzdeki günlerde Meclis Genel Kurulu’nda görüşmeye açılacak, “Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Torba Kanun Teklifi” ile ekonomik büyüme adı altında ekolojik yıkım ve talan dayatılıyor. Birçok kanunda değişiklik öngören bu Torba Kanun Teklifi, havayı, suyu, toprağı, ormanları, gıdayı, yaban hayatını, tarım ve yaşam alanlarını sömürerek yok eden bir avuç maden ve enerji şirketine yeni imtiyazlar ve teşvikler sağlarken, tüm canlıların yaşam hakkına yönelik saldırıları, şu anki yağma düzenini ve denetimsizliği dahi fersah fersah aşacak bir düzeye getirmeyi hedefliyor.

"KÖYLÜLERİN ARAZİLERİ YOK PAHASINA ŞİRKETLERE DEVREDİLECEK"

Bu torba yasa onaylandığı takdirde; - Asgari ücretlilerden zorunlu gelir vergisi alınırken, yaşam hakkını ihlal eden bir avuç enerji şirketi çeşitli vergilerden muaf tutulacak, maden şirketlerine ceza indirimleri uygulanacak... - Maden ve enerji şirketleri, faaliyet gösterdikleri ruhsat alanları dışına taşıp ekosisteme geri dönülmez zararlar verebilecek… - Köylülerin arazileri yok pahasına şirketlere devredilecek… - Enerji şirketlerinin yatırım bölgelerinde yer alan araziler, tarım alanları mevcut durumda zaten çoğunlukla kötüye kullanılan ‘kamu yararı kararı’ bile olmaksızın istimlak edilerek bu şirketlere peşkeş çekilecek… - Gaz dağıtım şirketlerinin maliyetlerini düşürmek için, şebeke kurarken alt yapıda yarattıkları tahribatın düzeltilmesi yerel yönetimlere yüklenecek... - Orman ve tarım atıklarının, atık lastiklerin işlenmesi sonucu ortaya çıkan maddelerin ve belediye çöpünün yakılmasıyla elde edilen enerji ‘yenilenebilir’ sayılacak ve şirketler teşviklerden yararlanacak. Bununla birlikte, halihazırda Avrupa’nın dağ gibi çöp yığınlarıyla boğuşan Türkiye, özellikle lastik atıkların boca edildiği, dünyanın atık imha depolarından biri haline gelecek. Havaya salınacak zehirli kimyasallar geri dönülmez şekilde halk sağlığı sorunlarına neden olacak… - Kanunda tüketicilere düşük maliyetli enerji sağlama sözü verilse de enerjinin verimli kullanılmasına ilişkin hiçbir düzenleme yapılmamakla birlikte kayıp-kaçak bedellerinin hukuksuz bir şekilde tüketicilere yüklenmesine devam edilecek…

"BU TÜM CANLILARIN YAŞAM HAKKINA SALDIRIDIR"

Yürütülen kampanyalar sonucunda tüm canlıların yaşam hakkına saldırı anlamı taşıyan ve Türkiye’nin dört bir yanındaki ekolojik yıkımları daimi hale getirecek bu torba yasanın TBMM komisyonlarında tartışılması sürecinde 2 maddede kötünün iyisi diyebileceğimiz değişiklikler yapıldı. Diğer yandan teklifin ilk halinde bulunmayan daha olumsuz bir düzenleme, teklif metnine eklendi. Bu süreç bize gösterdi ki, sesimizi birlikte ve daha etkili bir şekilde yükselttiğimizde sonuç alabiliyoruz. O yüzden bugün Türkiye’nin birçok şehrinde bu eş zamanlı basın açıklamasını yaparak meclise bir mesaj vermek istiyoruz: Doğa katliamının, ekolojik felaketlerin, biyoçeşitlilik kaybının, iklim krizinin ve sömürünün önüne geçmek için Torba Yasayı geri çek! Çünkü doğada ahenkli bir şekilde varlıklarını sürdüren canlıların yaşam hakkı torba yasaya sığmaz. Esasen, bu yasa teklifi, teklifi sunan milletvekillerinin de çok rahat ve açık bir şekilde belirttiği gibi, sadece özel sektör kurumlarının faaliyetlerini daha hızlı, kolay ve denetimlere takılmadan yapabilmelerini sağlamak amacını taşımaktadır. Biz ise enerji demokrasisini, sosyal adaleti ve doğanın haklarını gözeten ve uygulamaya geçiren politikaların bir an önce kanunlaştırılmasını talep ediyoruz. Enerji gereksinimi ve tüketimi sorgulanmadan, gerekliymiş gibi sunularak faaliyete sokulan HES’lerden geriye tükenmiş ormanlar, vadiler, köyler kaldı. Doğayla uyumlu ve sağlıklı bir toplumsal yaşamın, ekolojik prensiplerle inşa edilebileceğini biliyoruz. Bunun için tek eksiğimiz toplumsal irademizin siyasetin gündemine yansıması. Gündelik hayatımızın her anında yüzleşmek zorunda kaldığımız Covid-19 krizinin doğanın tahrip edilmesinden kaynaklandığını biliyoruz. Bu nedenle hep birlikte sesleniyoruz, duyun bizi, duyun ve bizlerle birlikte haykırın: Yaşam Hakkı Torbaya Sığmaz!" Açıklamada TBMM Çevre komisyonunda görev alan HDP Milletvekili Ali Kenanoğlu söz aldı.