Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu ile Büyüt Hayallerini projesinin fikir öncüsü eşi Dr. Dilek Kaya İmamoğlu, Türkiye'de kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilişinin 90. yıl dönümünü Büyüt Hayallerini Özel Etkinliği ile kutladı. Dr. Dilek Kaya İmamoğlu, “Cumhuriyet ve demokrasi sayesinde kavuştuğumuz tüm kazanımlar bir bir elimizden alınmak isteniyor. Tüm bu zorluklara rağmen; akademisyen, aktivist ve bir anne olarak fazlasıyla umudum var. Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze kadar pek çok zorluğun üstesinden geldik. Bu dönemi de atlatacağız" dedi. Ekrem İmamoğlu da, Atatürk devrimlerine dikkat çekerek, “Bütün bu devrimler bizi dimdik ayakta tutuyor. Bir de düşünsenize bu ülkede Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırdığımızı… Hür, özgürlük içerisinde, eşitlik içerisinde; herkese saygı duyulan… Hele hele bir düşünsenize yöneticilerin yüzde 51’i kadın. Vay anam vay. Türkiye’yi kim tutar…” diye konuştu.
İstanbul Vakfı çatısı altında Dr. Dilek Kaya İmamoğlu’nun fikir öncülüğüyle hayata geçen Büyüt Hayallerini projesi, Türkiye’de kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilişinin 90. yılını özel etkinlikle kutladı. TBB ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ile Dr. Dilek Kaya İmamoğlu’nun ev sahipliği yaptığı programa CHP Parti Meclisi Üyeleri, milletvekilleri, belediye başkanları katıldı. Etkinlik, sanat, siyaset ve basın camiasından önemli isimleri bir araya getirdi. İstanbul’un simge sanat mekanlarından CRR Konser Salonu’nda düzenlen program, İstiklal Marşı ve saygı duruşu ardından kısa filmle devam etti. İBB Şehir Tiyatroları seslendirme sanatçısı Hümay Güldağ, TBMM’de ilk konuşmayı yapan kadın Milletvekili Nakiye Elgün performansıyla sahneye çıktı. Güldağ’ın ardından oğulları Selim İmamoğlu ile programa katılan İmamoğlu çifti birer konuşma yaptı.
5 Aralık 1934 yılında Mustafa Kemal Atatürk’ün her açıdan ağır bir enkaz devralmış bir ülkeyi var etme çabasındayken ülkenin kadınlarına seçme ve seçilme hakkını verdiğini kaydeden Dr. Dilek Kaya İmamoğlu, “Kadın ilk defa değer görmeye başladı. Kadınların da insan olduğu hatırlandı” dedi. Konuşmasına sorularla detaylandıran Dr. İmamoğlu şöyle devam etti:
“Çağların ötesi”
“Seçme ve seçilme hakkı ne demektir? Gelin bunun altını yeniden dolduralım. Kadın artık ülkesini yönetecek kişinin seçilmesinde söz sahibi olacaktı. Bununla birlikte sırası geldiğinde ülkesini de yönetebilecekti. Yani pek çok Avrupa ülkesinden çok daha önce seçme ve seçilme hakkına sahip olabilecekti. Pek çok ülkenin kadınları bu en temel, olmazsa olmaz haktan mahrumken; Gazi Mustafa Kemal’in çağların ötesini gören vizyonu ve iradesi sayesinde bizler, bu toprakların kadınları bu hakka kavuştuk. Çağların ötesi diyorum, nedeni çok belli: Bu hakkı örneğin Fransız kadınlar 1944’te, Belçikalı kadınlar 1948’de, İsviçreli kadınlarsa 1971 yılında elde edebildiler.
“Belki de en çok bu ülkenin kadınlarına güveniyordu”
Düşünebiliyor musunuz, henüz 10 yaşını geride bırakmış genç bir Cumhuriyet iken, örnek aldığımız dünyanın uygar ülkelerinden onlarca yıl öncesinde eşitlikçi kararlar alıp, uygulamaya geçirebilmişiz. İşte bu çok önemli… Çünkü o muhteşem vizyoner insan, büyük lider biliyordu ki; bu ülkenin toparlanıp ayağa kalkması kadınlar olmadan mümkün olmayacaktı. Biliyordu ekonomide ve sosyal yaşamda kadının dönüştürücü ve çoğaltıcı liderlik gücünü. Belki de en çok bu ülkenin kadınlarına güveniyordu.
“Kadınlar yönetimden bir şekilde uzaklaştırılıyor ya da etkisizleştiriliyor”
Şimdi size ikinci sorumu yöneltmek istiyorum. Bugün 5 Aralık 2024 yılındayız, o günden bugüne 90 yıl geçti. Bugün seçiyoruz evet, bunda şu an için sorun yok; peki ya seçilme noktasında hangi durumdayız? Maalesef bize en yakın siyasi partiden tutun en uzak siyasi parti kademelerinde bugün kaç tane kadın yöneticimiz var? Hatta kotamız bile var. Çoğu zaman da bu kota doldurulmuyor bile. 90 koskoca yıldan bahsediyoruz. Kadın, erkeği bir yere taşıma sürecinde var ama sonrasında yok. Kadınlar yönetimden bir şekilde uzaklaştırılıyor ya da etkisizleştiriliyor.
“Kadınlar için bugün bu büyük mücadeleyi verir miydiniz?”
Şimdi üçüncü sorumu yöneltiyorum sizlere, tam 21. yüzyılı yaşadığımız bugün, seçme ve seçilme hakkımızın 90. yılında size soruyorum: Hangimizin eşi, sevgilisi ya da babası bugün bu hakkı bize sağlayabilirdi ya da bizlere bunu layık görürdü? Bütün erkeklerin de şu soruyu kendilerine sormalarını istiyorum. Merhamet, vicdan ve insanca sevgi duygularınızı bugüne kadar ne kadar harekete geçirebildiniz? O çok sevdiğiniz kadınlar için bugün bu büyük mücadeleyi verir miydiniz? Bizden yana cevabı evet olanlara da teşekkürlerimi iletiyorum.
“Kadın erkek eşitliği öyle lafla sözle olmaz”
Eşitlik, yani kadın erkek eşitliği öyle lafla sözle olmaz. Laflarla sözlerle çok zaman kaybetti bu ülke. Bir şeyi gerçekten istiyorsan, onu önce özümseyip içselleştireceksin; sonra hukuki ve yasal yaptırımlarla toplumun her kademesine yayacaksın. Ne zamanki bu eşitlik meselesi hayatın içine girer, yaşam felsefesi haline gelir; eşitsizlik sorunu da kendiliğinden ortadan kalkarak yaşamın doğal bir süreci olur. Ve o ülkede kimse eşitsizlikten söz edemez artık. O yüce, o vizyoner insan biliyordu. Toplumun yarısı toprağa zincirle bağlıyken diğer yarısının göklere çıkamayacağını... Atatürk biliyordu bunu… Tam 90 yıl önce… İşte tam 90 yıl önce; Demokrasi tarihi bir dönüm noktası ile aşıldı.
“Geldiğimiz noktanın ise övünülecek bir durum olmadığı ortada”
Bugün geldiğimiz noktanın ise övünülecek bir durum olmadığı ortada. Toplumsal cinsiyet eşitliğinde ileri gitmemiz gerekirken, biz tam tersi yönde, geriye doğru gitmeye zorlanıyoruz. Cumhuriyet ve demokrasi sayesinde kavuştuğumuz tüm kazanımlar bir bir elimizden alınmak isteniyor. Yeniden evlere kapanmamız, okumamamız, çalışmamamız, hayata katılmamamız için her yolu deniyorlar. Oysa ki kadınlar, toplumun yalnızca ayrılmaz bir parçası değil, aynı zamanda geleceği şekillendirecek asli unsurlarıdır.
“Kadınlar her adımda Atatürk’ün yanında durdu”
Atatürk ülkemizi kalkındıracak, milletimizi refaha kavuşturacak devrimleri gerçekleştirirken, kadınlar her adımda onun yanında durmuş; yalnızca destek olmakla kalmamış, devrimlere öncülük de etmiştir. Bu toprakların kadınları, Cumhuriyet sayesinde potansiyellerini ortaya çıkarmış, kalkınma ve çağdaşlaşma yolunda büyük atılımlar yapmıştır. Atılan adımlar sayesinde kadınlar her alanda yükselmiştir. Toplumun eşit ve onurlu bireyleri olarak ülkemizin gücüne güç katmıştır. Kültürde, sanatta, bilimde, sporda, siyasette başarılar kazanmış, sadece kendilerinin değil, toplumun, ezilenlerin, dezavantajlı grupların da sesi olmuştur.
“Bütün çabamız genç kadınların hayallerinin peşinden gitmelerini sağlamak”
Bizler de; 'Büyüt Hayallerini’ projesini, işte bu sesin, kadın sesinin, çok daha güçlü, çok daha gür şekilde çıkabilmesi ve gelecek nesillere aktarılabilmesi için başlattık. 'Büyüt Hayallerini’ projesinin temel amacı; ülkemizi Atatürk’ün hayalini kurduğu muasır medeniyetler seviyesine çıkaracak nesillere destek olmaktır. Bütün çabamız genç kadınların; kazanımlarına sahip çıkan, çağdaş, özgür ve adil kadınlar olarak hayallerinin peşinden gitmelerini sağlamak; ülkemize ve dünyaya faydalı bireyler olmaları için destek olmaktır. Atamızın mirasını, onun fikirlerini yaşatacak gençlerin yolunu açmak, onlara ilham kaynağı olmak ve onlar için adil fırsatlar yaratmaktır. Çünkü sizler; Cumhuriyet’in genç kızları, genç kadınları, bu mirası yarına taşıyacak en değerli varlıklarsınız.
“Gideceğimiz yol zorlu”
Gideceğimiz yol zorlu… Atatürk devrimleri ve demokratik ilerleme sayesinde kazandığımız hakların arkasında durmak, onları savunmak ve hatta çok daha geliştirmek bizim sorumluluğumuzdur. Bu da sahip olduğumuz hakları anlamak ve daha çok korumakla mümkün olur. Ülkemizin her kesiminden, her inançtan, her kimlikten kadının hakkını ve hukukunu savunmak, kadınların hayatın her alanında daha fazla yer edinmesi için mücadele etmek bizim sorumluluğumuzdur. Yalnızca kadınları değil, ülkenin her bir yanında ötekileştirilen, yardıma muhtaç bırakılan, ezilen her vatandaşın özgürlüğünü, eşitliğini, dirliğini savunmak da bizim sorumluluğumuzdadır.
“Fazlasıyla umudum var”
Özetle, bu zorlu dönemde Atatürk’ün kutsal mirasını korumak ve geleceğe taşımak gibi çok önemli bir vazifemiz var. Tüm bu zorluklara rağmen; akademisyen, aktivist ve bir anne olarak fazlasıyla umudum var. Cumhuriyet’in kuruluşundan günümüze kadar pek çok zorluğun üstesinden geldik. Bu dönemi de atlatacağız. Her hayatın her alanında eşit ve adil biçimde var olmaya devam edeceğiz. Buna son derece eminim... Çünkü sadece bu salona bakmam bile yeterli... Şu an karşımda Kurtuluş Savaşı’nın yiğit savaşçıları Nene Hatun’u, Kara Fatma’yı görüyorum. Değerli müzik insanlarımız Suna Kan’ı, İdil Biret’i görüyorum. İlk kadın bakanımız Türkan Akyol’u görüyorum. Seçme seçilme hakkını elde etmiş ilk kadın milletvekillerini görüyorum. Filenin sultanlarını görüyorum, Sümeyye Boyacı’yı görüyorum. Doktor, akademisyen, yazar, eğitimci ve sivil toplumcu Türkan Saylan’ı görüyorum. Ben bu salonda Zübeyde Hanım’ı görüyorum. Bu yüzden umudum yüksek, inancım tam... Çünkü biz biliyoruz ki söz konusu vatansa gerisi teferruattır, biz bunu böyle bildik.”
Ekrem İmamoğlu: “Sizlerle olmak Atatürk'ü daha iyi anlamamı hissettiriyor”
Eşinin ardından söz alan TBB ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, konuşmasının başında Cumhuriyet’in kuruluşuna ve dönemin koşullarına şahitlik eden büyüklerini örnek aldığından, tecrübelerinden dersler çıkardığından söz etti. Zor şartlarda Cumhuriyet’in kurulduğunu belirten İmamoğlu şunları söyledi:
“Sizlerle olmak Atatürk'ü daha iyi anlamamı hissettiriyor”
Cumhuriyet'i kurduğunda gençlerin çoğu cephelerde hayatlarını kaybetmişti. Aslında yaşı yüksek bir nüfusla ve 13 milyon insanla Cumhuriyet’i kurmuştu. Birçok evde az insan vardı… Onun geleceğinin ancak yeni filizlenen o yuvalarda doğan çocukların, o gençlerin iyi ve karakterli; fikri hür, vicdanı, hür, irfan, irfanı hür nesiller olarak yetiştiği takdirde var olacağını, bu ülkenin büyüyeceğini, gelişeceğini düşünüyordu. Onun için gençlere çok önem verir ve değerini vurgulayan bir liderdi. Sizlerle bir araya geldiğimde hissettiklerim bana Atatürk'ü daha iyi anlamamı hissettiriyor.
“Çok önemli bir tarih notu olduğunu lütfen unutmayın”
Bugün biz de sizlerin açıkçası çok başarılı olacağınıza ve başarabileceğinize ve her birinizin gurur dolu bir yaşama ulaşabileceğine yüksek inancımız var. Bugün 90. yılını kutladığımız, kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmasının çok önemli bir tarih notu olduğunu lütfen unutmayın. Cumhuriyetin vizyonu ve ideali bu. Çünkü Cumhuriyet her şeyden önce eşitlik demek. Cumhuriyet tabii olmayı, tebaayı bu ülkenin zihninden silip atan bir rejim. Hepinize, hepimize özgür bireyler olmayı sunan, olağanüstü bir rejim. Bu ülkenin her sathında, her noktasında yaşayan her çocuğumuzun, özellikle hanımefendilerin Cumhuriyete minnet duyması lazım. Atatürk'e minnet duyması lazım. Çünkü Türkiye bu konuların tamamında çok öncü ve büyük adımları millet attı”
“Atatürk’ten başka göremezsiniz”
Kadınları seçme ve seçilme hakkına sahip olmadığı bir ülkenin gerçek bir demokrasiye sahip olamayacağını vurgulayan İmamoğlu, Atatürk’ün yaptığı devrimlere dikkat çekti. İmamoğlu, “Dönün 1920-1930-1940 hatta 1950’lere o günün rejimlerinde tek bir liderin böyle genç hanımefendilerle, kadınlarla fotoğrafını göremezsiniz” ifadelerini kullandı.
“Topraklarda doğan herkesin minnet duyması lazım”
O dönemdeki hiçbir ideolojinin Atatürk'ün kişisel vizyonunun önünde bir hattı toplumların önüne koymadığını söyleyen İmamoğlu, “Kendini toplumuna, insanlarına adamış; bu coğrafyada yaşayan her insana adamış. Etnik kökenine, inancına bakmadan bu ülkenin Türk kadınına da Kürt kadınına da Çerkez kadınına da Boşnak kadınla da bütün kadınlarına kendine adamış bir ruh haliyle hizmet etti. Onun için Atatürk'e bu topraklarda doğan herkesin minnet duyması lazım” şeklinde konuştu.
“Bizim bugün örnek almamız gereken…”
“Bugün kadınların seçme ve seçilme hakkını tartışmak bile abestir” diyen İmamoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
“Artık bu konu çoktan gündem olmaktan zaten çıkmıştır. Ama 1934 yılında kadınlara seçme ve seçilme hakkı tüm dünyada önemli bir gündem maddesiydi. Türkiye bu konuda çok ilerici bir adımı, dünyanın birçok ülkesinden önce atmıştı. Bizim bugün örnek almamız gereken aslında o dönemin ruhunun, bugünkü ruhta bize neler yapılması gerektiğinin hatırlatılması yönündeki bir ortamı sağlamak. Yakın coğrafyamıza bir bakınız. Hemen yanı başımızdaki ülkelere ve oradaki kadının toplumdaki yerine bir bakınız. Hemen güneyimizde birbiriyle savaşan, insanların birbirini öldürdüğü, katlettiği güneyimizdeki, hafif doğumuzdaki topraklardaki yaşayan ülkelerdeki insanlar. Orada da etnik kökenine bakın. Bizim ülkemizdeki etnik kökenlerden çok farklı toplumsal tabanları görmezsiniz… Bizim yolculuğumuzun hayatta bizi Türkiye'ye taşıyan o yolculuğun içindeki insanların var olduğu ülkeleri analiz edin. Bu cennet vatana şükreder, minnet duyar ve buna bu yaşam biçimine katkı sığınan Atatürk'e hani böyle yürekten bağlanırsınız.
"Arap yarımadasında Atatürk'ün söylediklerini söyleyen yöneticiler var"
Arap Yarımadası’nda ise enteresan bir şekilde 100 yıl önce Atatürk'ün söylediklerini söyleyerek hayatı değiştirme çabasında olan insanları göreceksiniz. Ve Atatürk'ü 100 yıl sonra örnek aldığını ifade eden yöneticileri göreceksin. Ne garip bir çelişki… Halbuki Atatürk, kendi çağında da çevresindeki ülkelere, mazlum milletlere ışık tutmuştu, örnek olmuştu. Değişimin perdesini aralamıştı. Ama onun cesareti, onun kurduğu devrimleri yapamadıkları için teker teker yıkıldılar.
“Devrimler bizi dimdik ayakta tutuyor”
Bugün zor coğrafyada bir biz dimdik ayakta duruyorsak işte sadece seçilme hakkı falan değil; içinde eğitim, harf devrimi var; bu ülkeden kıvılcımları yurt dışına yollayıp onların alev topu gibi gelmeleri gerektiğini söylediği gençlerin öğrendikleriyle bu ülkeye dönüşleri var... O kadar hamleler var ki sanayi ve üretim devrimi var… Bu ülkede fabrikalar kurup o fabrikaların teknolojisini aldığı ülkelere buradan incir, fındık yollayarak parasını ödedikleri sanayi kalkınması var vesaire… O bizi ayakta tutuyor. Har grup harman savuruyoruz... İşte bütün bu devrimler bizi dimdik ayakta tutuyor. Bir de düşünsenize bu ülkede cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırdığımızı… Hür, özgürlük içerisinde, eşitlik içerisinde; herkese saygı duyulan… Hele hele bir düşünsenize yöneticilerin yüzde 51’i kadın. Vay anam vay. Türkiye’yi kim tutar.
“Cumhuriyet değerleri bu topraklarda kök salmıştır”
Atatürk'ün mirasına ben bu gözle bakıyorum. Ben Atatürk'ün mirasına ve bu mirası geleceğe aktarmak adına nasıl güçlü adımlar atabiliriz? Zihnimde zerre pranga yok. Tek bir pranga yok, tek bir kelepçe yok. Bugün geldiğimiz noktada işte ne yazık ki toplumsal cinsiyet eşitliği açısından dünyada örnek gösterilen gerekli adımları atmaktan geri kalmış bir durumdayız. Bundan uzaklaşmamızda işte az önce söylediğim o cumhuriyet değerlerinden ve anlayışından cesaretinden, yolculuğundan, ışığından sapmalarımızdan ötürü geri kaldık. Fakat şu asla unutulmamalıdır ki, Cumhuriyet değerleri bu topraklarda kök salmıştır.
“Sizler, meclis üyeleri, belediye başkanları, milletvekilleri, bakanları, başbakanları, cumhurbaşkanları olun…”
Değerli bir buluşmayı yaşıyoruz. Elbette dediğim gibi duygusal zemini de ağır bir ortam. Yükü ağır olsun. Yükünü burada hissettirsin bize hep. Öyle hafiflemeyelim, yükü omuzlarımızda bizi biraz aşağı bastırsın. Biz onu yukarıya kaldırmaya çalışalım... Bu ağır sorumluluk yükünü burada hissediyorum. Hep birlikte bunu başarmalıyız. Kendinize lütfen güvenin. Başta sevgili genç hanımefendiler kendinize çok güvenin. İşinizin en iyisini yapın, Yolunuz açık olsun. Bu şehrin, bu ülkenin sizler, meclis üyeleri, belediye başkanları, milletvekilleri, bakanları, başbakanları, cumhurbaşkanları olun…”