DİSK, KESK, TMMOB ve TTB tarafından “OHAL değil, demokrasi istiyoruz” kampanyasının başlangıcı düzenlenen basın toplantısıyla verildi.
[mks_dropcap style="letter" size="52" bg_color="#ffffff" txt_color="#000000"]D[/mks_dropcap]İSK, KESK, TMMOB ve TTB tarafından “OHAL Değil, Demokrasi İstiyoruz” kampanyası Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde gerçekleştirilen basın toplantısıyla başlatıldı. Çok sayıda milletvekili, siyasi parti ve demokratik kitle örgütü temsilcisinin de katıldığı basın toplantısında açıklama metnini dört örgüt adına DİSK Genel Başkanı Kani Beko okudu. “TBMM FİİLEN ETKİSİZLEŞTİRİLDİ” Beko, “15 Temmuz darbe girişimi başarısız olsa da, 20 Temmuz 2016 tarihinde ilan edilen OHAL ve KHK Rejimi ile AKP’nin fiili darbesine dönüşerek bir rejim değişikliğine giden yol açılmıştır. Bu on altı aylık sürede Anayasa fiilen ilga edilmiş, yasama-yürütme ve yargı tamamen tek bir kişinin emrine verilmiştir” dedi. Türkiye Cumhuriyeti’nin artık hiçbir biçimde Anayasa’da yazılı olduğu gibi “demokratik, laik, sosyal hukuk devleti” olmadığını ifade eden Beko, TBMM’nin fiilen etkisizleştirildiğini, yasama yetkisinin de bütünüyle askıya alınmış durumda olduğunu söyledi. “HALKIN İRADESİ GASP EDİLDİ” Beko, TBMM onayından geçirilmeyen KHK’lerin, yargı süreçleriyle de denetlenememekte olduğunu belirterek, “Tek bir kişinin akşam aklına gelen, sabah kanun olabilmektedir. Yaz saati uygulamasından, kış lastiğine kadar darbe girişimiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan hemen her konu, KHK’ler ile düzenlenmektedir. Sadece TBMM değil, yerel yönetimler de tek adamın atadığı seçilmemi kişilere devredilmiştir. 83 belediyeye kayyum atanması ve 6 belediye başkanının “görevden alınması” sonucu Türkiye nüfusunun %43’ünü seçilmemiş, atanmış belediye başkanları tarafından yönetmektedir. Milli irade diyenler, TBMM’den yerel yönetimlere halkın iradesini gasp etmeye devam etmektedir” diye konuştu. OHAL toplumsal muhalefeti susturmak için bulunmaz bir fırsat olarak görülmekte ve kullanılmakta olduğunu ifade eden Beko, “AKP, siyasal projesinin önünde engel gördüğü kesimleri OHAL hukuksuzluğu ve keyfiyetinden faydalanarak ihraç etmekte, susturmakta ve cezaevine göndermektedir. Basın yayın organları, dernekler kapatılmış, gazeteciler tutuklanmış, OHAL tek sesli bir Türkiye yaratmak için kullanılmıştır. Yine bu hedefe uygun olarak her türlü hak arama mücadelesi keyfi biçimde yasaklanmaktadır” şeklinde konuştu. BEKO: DEVLET ‘LAİK’ DEĞİL “Liyakatın yerine mülakatın getirilmesinin amacı, açıktır ki başka başka cemaatlere ve ‘sadık kullara’ kadro sağlamaktır” diyen Beko, “Dini cemaatler arasındaki mücadele ekseninde şekillenen bir devlete ‘laik’ demek mümkün değildir” dedi. OHAL’in gerici-mezhepçi bir toplumsal yapı inşası için kullanılmakta olduğunu dile getiren Beko, “Eğitim müfredatı bilimsel olmaktan çıkarılmış, tamamen dinselleştirilerek, sınav sistemleri değiştirilerek tüm okullar imam hatipleştirilmiştir. Kadınlara yönelik şiddet, taciz, tecavüz artmış, ceza indirimleri ile kadına yönelik şiddet teşvik edilmiş son olarak da müftülere nikah kıyma yetkisi verilerek çocuk gelinlerin artması ve çok eşlilik meşrulaştırılmış, kadın ve çocukların yasalarla korunan haklarının da ortadan kaldırılması söz konusu olmuştur. OHAL döneminde artan iş cinayetleri “fıtrat”a bağlanarak sorumlular yargılanamaz hale getirilmiştir” diye kaydetti. “OHAL’DE 25 BİN İŞÇİNİN HAKKI GASP EDİLDİ” Beko, OHAL’in iş güvencesinin yanı sıra işçilerin en temel haklarına da bir tehdit olduğunu söyleyerek, “AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, grevleri engellemek için OHAL’i kullandıklarını açıkça söylemiştir. Bu sözlere uygun olarak 2017 yılı boyunca beş grevi engelleyerek yaklaşık 25 bin işçinin hakkı gasp edilmiştir” dedi. KHK’lerle ihraç edilenler hakkında bilgi veren Beko, “Bugün DİSK üyesi 2000’e yakın işçi, KESK üyesi 4099 kamu emekçisi, 3315 hekim ve TMMOB üyesi 3000’in üzerinde mühendis, mimar ve şehir plancısı ihraç edilmiş durumdadır. Devletin tüm sosyal yönleri tasfiye edilirken, direnen/direnecek olan herkes etkisizleştirilmek istenmektedir. İşe iade talebiyle açlık grevine başlayan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın haklarının iadesi bir yana tutuklanmaları, Nuriye Gülmenin tutukluluk halinin halen devam ettirilmesi, emeği için, işi için mücadeleyi düşünen herkese karşı bir gözdağı olarak gündeme gelmiştir” diye konuştu. Beko, OHAL sürecinde birçok kamu kuruluşunun Varlık Fonu’na devredilerek uluslararası sermaye kuruluşlarına ipotek karşılığı borçlanma yoluna gidilmiş olduğunu söyledi. Beko, şunları söyledi: “Bizler DİSK, KESK, TMMOB ve TTB olarak; geleceğimizi ipotek altına almaya çalışan, hak-hukuk tanımayan bu adaletsiz düzene karşı, OHAL rejimine karşı, toplumun tüm kesimlerini ortak mücadeleye çağırıyoruz. Siyasi partilerle, demokratik kitle örgütleriyle, gazetecilerle, akademisyenlerle, sanatçılarla, toplumun tüm renkleriyle ‘hayır’ı kazanan, adalet talebiyle yan yana yürüyen milyonlar olarak bir araya geldiğimizde neler yapabildiğimizin tanığıyız. OHAL rejimine son vererek demokrasiyi kazanacak olan biziz. Laik, demokratik ve sosyal bir cumhuriyeti kendi kollarımızla, aklımızla, yüreğimizle inşa edecek olan biziz.” “BARIŞ VE ÖZGÜRLÜK İÇİN MÜCADELEYİ BÜYÜTECEĞİZ” “OHAL değil demokrasi istiyoruz” başlığıyla düzenleyecekleri kampanyayı 81 ilde emek ve meslek örgütleri ile yerel demokrasi güçleriyle ortaklaştırarak yaygınlaştıracaklarını belirten Beko, “Öncelikli amacımız 20 Ocak 2018 tarihinde OHAL’in bir kere daha uzatılmamasıdır. Bu amaçla demokratik birçok etkinliği hep beraber, omuz omuza hayata geçireceğiz. Emekçilerin yüzyıllardır süren mücadele ile kazandığı hakları ve özgürlüklerini OHAL’e, AKP’nin tek adam rejimine terk etmeyecek, demokrasi, barış, eşitlik, özgürlük ve laiklik için mücadeleyi büyüteceğiz” dedi.