Eskişehir’de bir araya gelen aralarında CHP, EHP, EMEP, ESP, Halkevleri, HDP, TİP, TKH, Yeşil ve Sol Gelecek, Yaşam Bellek Özgürlük Derneği ve Yazarlar Sendikası’ndan temsilciler bulunan grup, yaptıkları ortak açıklamayla 12 Eylül 1980 darbesini kınadı. Grup adına açıklamayı HDP İl Eş Başkanı Şükriye Ercan okudu, “42 yıldır devam eden faşizm” başlıklı açıklama şöyle:

Bundan tam 42 yıl önce bugün beş general tarafından Türkiye’nin kaderi çizilmişti. Demokrasi, hukuk, insan haklarının ayaklar altına alındığı, yüzbinlerce insanın hapishanelere atıldığı, sistematik ve sürekli bir işkence uygulamasının gündelik hayatın rutinine dönüştüğü, neoliberal ekonomi politikaları ile insanların açlığa ve sefalete sürüklendiği darbe süreci yaşanmaya başlamıştı bugün.

Ülkemizde daha önce de darbeler olmuş ancak etkileri nispeten kısa sürmek zorunda kalmış, kısa sürede demokrasiye yönelim iradesi gösterilmişti. 12 Eylül faşizmi, dünya ölçeğinde bile en uzun sürmüş faşizm uygulamasıdır ve bugün yaşadığımız her sosyal, siyasi ve ekonomik kriz bu uygulamanın devamı niteliğindedir.

Dünyada eşi benzeri görülmemiş bir baskı uygulanmış, yüzbinlerce kişi tutuklanmış, işkencelerden geçirilmiş, idamlar gerçekleştirilmiş, işkencede onlarca kişi öldürülmüştür. Özel olarak Diyarbakır’daki uygulamalar, dünya işkence tarihinde yerini almıştır. Bugün de binlerce insan hukuksuz olarak hapishanelerde tutulmakta, insan hakları gözetilmemekte, düşman hukuku ve tecrit uygulanmaktadır. AİHM’in kararları hiçe sayılmakta, altına imza attığı uluslararası sözleşmeler kimsenin umurunda olmamaktadır.

Yargılama değil ceza verme amaçlı darbe döneminin sıkıyönetim mahkemelerinin yerini bugün normal adliyeler almış, aynı mantıkla yargılama yapmadan ceza verilmeye devam etmektedir.

!2 Eylül darbesinin ilk icraatı siyasi partilerin kapatılması olmuştu. Bugün ise yine iktidardaki parti kendi iktidarını kaybetme korkusu ile siyasi partilerin kapatılması için uğraş vermektedir.

Darbe yaparak halkın seçme ve seçilme iradesine el koyan zihniyet bugün seçimle gelmiş belediyelere kayyum atayarak, yine halkın iradesini hiçe sayarak uygulamaya devam etmektedir. Şu an 3 milyona yakın seçmeni olan belediyelere kayyum atanarak, seçmen iradesi gasp edilmiştir. Bu uygulama, 12 Eylül zihniyetinin devamı olup eksiksiz uygulanmaktadır.

Yaşadığımız ekonomik kriz, serbest piyasa ekonomisinin yerleştirilmesi ve kapitalist dünya ekonomisi ile bütünleştirilmesi amacıyla, 12 Eylül’de uygulanmaya başlanılan neoliberal ekonomi politikalarının sonucudur. Devletin ekonomiden elini çekmesi sağlanmış, ulusun yıllardır tasarrufu olan devlet işletmeleri “özelleştirmelerle” siyasi parti yandaşlarına peşkeş çekilmiştir. Bu uygulama günümüzde de hala devam etmektedir. Bugün enflasyonun yüzde yüzlerin üzerine çıkmasının nedeni, o dönemden beri devam eden ve devlet politikası haline gelen neoliberal politikalardır.

Günümüzün laiklik anlayışı ve FETÖ gibi yasadışı din kisvesi altındaki oluşumların temelleri 12 Eylül darbeci generalleri tarafından atılmış, sapkın tarikatlar o dönemde devlet tarafından desteklenerek ortaya çıkmıştır. İhtiyaç fazlası İmam Hatip Okulları en fazla 12 Eylül’de açılmıştır. Tarikatların devletin en ince kılcal damarlarına kadar sızması, o dönemde oluşturulan ve uygulanan politikaların eseridir.

12 Eylül Anayasası ile oluşturulan siyasi yapı değiştirilmediği için bugünün iktidarları ortaya çıkmıştır. Seçim sistemindeki yüzde 10’luk baraj ile demokrasinin tam anlamıyla işleyişi engellenmiş, halkın iradesi meclise yansıtılamamıştır. Seçim sisteminin garabeti nedeniyle seçmen tercihinin üçte biri ile mecliste çoğunluğu sağlayarak iktidara gelmiştir bugünkü AKP yönetimi.

Devletin güvenlik güçlerinin mücadele etmesi gereken mafya ve benzeri oluşumlar, o dönemdeki uygulamalar ile devletin kadrolu elemanları haline gelmiştir. Bu kadrolar, “yeşil” adıyla bilinen tipler gibi yüzlerce infazlar yapmış ve haklarında hiçbir kovuşturma yapılmamıştır. Devletin koruması altında, cinayet başta olmak üzere her türlü suçu işlediği halde, olup elini kolunu sağlayarak dolaşabilmektedirler. Bugüne yansıması ise, bir mafya liderinin bir siyasi parti liderinin koluna girerek meclis koridorlarında pervasızca dolaşabilmesidir.

Emekçilerin haklarını alabilmesinin en önemli aracı olan grev hakkının kısıtlanması, sömürünün artmasına, ücretlilerin ekonomik durumlarının sürekli kötüleşmesine, yoksulluğun kronik bir hal almasına neden olmuştur. Bugün yaşadığımız yoksulluğun temel nedenlerinden biridir.

12 Eylülden bugüne gelinceye değin tüm iktidarlar ve siyasi partiler, kısa vadeli ve bencil çıkarları yüzünden, 12 Eylülün ruhu ve maddeleşmiş hali olan Anayasayı değiştirmek için girişimde bulunmamıştır. İşlerine gelen kısımları bölük pörçük değiştirilmiş ama 12 Eylül faşizmini temsil eden ruhu aynen korunmaktadır.

12 Eylül darbesinin en önemli sonuçlarından biri de halkın depolitize edilmesi, edilgen bir politik tavır alması sağlanmıştır. Söz konusu depolitizasyonu ortamında, darbeciler tarafından hazırlanan Anayasa, silahların gölgesinde, güya halkoyuna sunularak kabul ettirilmiştir. Bugün hala yürürlükte olan Anayasa böyle bir ortamın ürünüdür.

Türkiye halklarının geleceği, çocuklarımıza ve gençlerimize yaşanabilir bir ülke bırakılması için öncelikle 12 Eylül faşizminin kapkaranlık gölgesi olarak kalan Anayasanın çağdaş demokrasilere uygun olarak değiştirilmesi gerekmektedir. Ancak o zaman 12 Eylül faşizminden kurtulunacaktır.