MHP, kurucusu Alparslan Türkeş’in ölümüne dek meclis yüzü görmedi. En son, Aralık 1995 genel seçimlerinde yüzde 8,2 oy alan MHP, %10'luk seçim barajını aşamadığı için milletvekili çıkaramadı. Bu seçim Alparslan Türkeş’in son seçimi oldu. MHP en yüksek oyu, 1999 Türkiye genel seçimlerinde aldı. MHP, yüzde 17.98 oy alarak DSP'nin ardından en çok oy alan ikinci parti oldu ve 129 milletvekili çıkardı. 3 yıl sonra yaşanan ekonomik kriz şartlarında yapılan erken genel seçimler ise MHP için büyük bir yıkım oldu. Yüzde 18 olan oy oranı yüzde 8.3'e düştü ve MHP parlamentoya giremedi.

Türkiye futbol milli takımının EURO 2024 Avrupa kupasında Merih Demiral’in el ile bozkurt işareti yapması ve büyüyen sunni tartışma, iktidar bileşenlerinin ve aşırı sağcılığa savrulan kesimlerin de savunusuyla toplumsallaştı. 12 Eylül 1980 dönemindeki darbe zamanı, Alparslan Türkeş’in, “Fikrimiz iktidar da biz yargılanıyoruz” sözünün haklılığının, dahası devlet zihniyeti olarak yıllar boyu egemen olan NATO kaynaklı Türk siyasal aklının Türk, sünni, anti-komünist karakterinin nasıl kitleselleştiğinin de kanıtı oldu. 1980 öncesi, komünizme karşı Amerika ve NATO eliyle kurulduğu öne sürülen ve yüzlerce cinayet ile ilişkilendirilen 1980 öncesi gladyo uzantısı hareket, 2024'te İslamcılar ve iktidara yanaşık ulusalcıların eliyle, uzun süre halkta bulamadığı karşılığı da bulmuş oldu.

1980 öncesi MHP ve ülkücü komandoları, sol hareketlere ve komünizmi himaye ettiğini öne sürdükleri kesimlere, başta devrimciler olmak üzere savaş açtı. 1980 öncesi hedef aldıkları partilerden biri de Cumhuriyet Halk Partisi’ydi. CHP il, ilçe başkanları, CHP üyeleri dahil onlarca CHP’li insan bu saldırılarda yaşamını yitirdi. Ülkücüler, Adana emniyet müdürü, sendikacılar, sendika genel başkanı ve akademisyenler dahil yüzlerce cinayet işledi. 1960’larda bütün dünyada başlayan sol rüzgâr, NATO’nun en uç ülkede uzantıları aracalığıya yaptığı operasyonuyla ezildi, sonrası malum. Maçla ilgili kullanılan, "Bizim çocuklar" vurgusu da, dönemim CIA Türkiye Masası İstasyon Şefi Paul Henze'ye 12 Eylül Darbesini ulaştıran diplomatın "Bizim çocuklar işi bitirdi" bilgi notuna benzemesi de epeyce dikkat çekici.

Çoğu kafası karışık CHP’li ve kendini muhalif olarak tanımlayan kişi, Merih Demiral’in yaptığı el işaretini, Çin kaynaklarında geçen Türk miti Ergenekon’daki dişi kurt ile özdeşleştirerek el işaretini, dolayısıyla onu simge olarak kullanan MHP propagandasına aracılık etti. Oysa Türk tarihine mal edilen kurt ile el ile yapılan kurt işareti farklı şeyler. El ile yapılan kurt işareti, oğlu Tuğrul Türkeş ve Azerbaycanlı akademisyen Hanım Halilova’nın tanıklıklarıyla, 1991 yılında Bakü’de görülmüş ve oradan MHP’nin simgesi olarak ithal edilmişti. Ondan sonra o el işareti, Sivas katliamı dahil, üniversitedeki çatışmalara, adli olaylara kadar kötü ve tehlikeli bir siyasi sembol/imaja dönüşmüştü. Bozkurt işaretinin 2 Temmuz’da yapılması tepkileri katlamıştı. 2 Temmuz Sivas Katliamı’nın yıldönümüydü ve Madımak oteline saldırıdan, mahkeme sürecine saldırganlar bu el işaretini yapmaktan çekinmemişti. Söz konusu işaretin zamanlaması ile ilgili epeyce komplo teorisi var. Sinan Ateş cinayeti davasını ve çıkacak sonucu gündem düşürmek bunlardan en önemlisi. Malum, cinayeti işleyenler, bu sembolü kullanan siyasi kesimle ilişkili kişiler.  Düzgün bir yargılama bu sembolü kullanan siyasi harekete uzanabilirdi, şimdilik olmadı.

Çok boyutlu bir mesele olduğu için yazıyı ister istemez uzatmak zorunda kaldım ki eksik kalan epeyce başlık, başlı başına birer, hatta birkaç yazı konusu. Gelelim asıl meseleye, İslamcılar ve bu sembolün de ortaya çıkardığı sonuç ile İslamcılığın iflasına, hiçleşmesine.

MHP’nin Alparslan Türkeş’in ölümüne kadar meclis yüzü görmemesinin temel nedenlerinden biri de geleneksel Anadolu muhazakarlığının/Müslümanlarının bu harekete mesafeli davranması, itibar etmemesiydi. Siyasal İslamcıların taban bulduğu yerler, aynı zamanda MHP’nin de taban oluşturmaya çalıştığı yerlerdi. Merkez sağ hareketler ve İslamcı partilerin bu bölgelerin desteğiyle iktidar olma gücü elde etmelerine rağmen, muhafazakâr, Müslüman kesim MHP’ye mesafeli yaklaşıyor, ona iktidar şansı vermiyordu. Bunda, İslamcıların MHP’ye karşı tepkilerinin, propagandalarının de etkisi vardı. İslamcıların propagandasıyla; doğru ya, ırkçılık ile ümmetçilik bir arada olabilir miydi?

METİN YÜKSEL CİNAYETİ

Kolay değil, 1980 öncesi Türkiye’deki sol hareketlere ülkücülerle aynı nefretle yaklaşan İslamcılar, ilk ve en büyük kayıplarını ülkücü saldırıda vermişlerdi. Milli Görüş'ün o zamanki partisi olan Milli Selamet Partisi'ne yakın gençlik örgütü Akıncılar'ın liderlerinden Recep Tayyip Erdoğan’ın dava arkadaşı Metin Yüksel, ülkücüler tarafından öldürüldü. Cinayette ismi geçen ülkücü İhsan Barutçu daha sonra MHP’den milletvekili oldu. Recep Tayyip Erdoğan, 2013 yılında AKP grup toplantısında yaptığı konuşmada "Bizzat benim en yakın arkadaşlarım kalleşçe şehit edildiler" diyerek Metin Yüksel'i anmıştı.

MSP’ten Refah Partisi’ne, onlardan AKP’ye İslamcı gelenek bu cinayeti propaganda aracı olarak kullandı ve bu cinayet, ülkücü/Turancılarla ümmetçilerin ayrışmasının temel dayanaklarından biri sayıldı. Muhazakarlara ve Müslümanlara MHP tehdidi, bu cinayet üzerinden anlatıldı, ta ki AKP MHP ittifakına dek. MHP iktidarına kadar içindeki farklı kesimleri birer ikişer tasfiye den Erdoğan, önünde, yapacağı en kötü tercihe itiraz edecek kimseyi bırakmamıştı. İttifak öncesi birbirlerine ve sembollerine en ağır hakaretleri eden iki eski husumetli kesimi iktidar nimetleri bir araya getirdi. Erdoğan, seçim mitinginde MHP liderine ülkücüleri kastederek, "Sayın Bahçeli, sen bozkurtlarla mı dolaşıyorsun? Ben eşref-i mahluk olan insanla dolaşıyorum.” demişti.

BOZKURTLAR, İNTİKAMINI ÜMMETÇİLER BOZKURTLAŞTIRARAK VERDİ

 Fakat bu ittifak, AKP’den çok MHP’nin işine yaradı. MHP, AKP’yi truva atı olarak kullanarak, tabanı bulunmasına rağmen kitleselleşemediği Anadolu Muhazakar ve Müslümanların içine, İslamcı hareketin ümmetçiliğini çürütüp Turancılığa dönüştürerek sızdı. Toplumda İslami hassasiyeti olanlara pazarlanan ırkçılığa karşı ümmetçilik, yerini dünyaya karşı Türkçülük ve Turancılığa bıraktı. Erdoğan’ın AKP’nin ve İslamcıların topluma bıraktığı en büyük miras, İslamcı ve ümmetçi olarak çıktıkları yolda, onlara teveccüh gösteren milyonlarca insanı, yıllarca mesafeli durdukları Turancıya ve hatta ırkçıya dönüştürmek oldu. İslamcıların iktidar uğruna Türkiye’yi sürükledikleri karanlık alanın bilançosu ileride ortaya çıkacak. Aynı ekonomideki gibi, bedelini tüm toplum ödeyecek.