3 Temmuz 2011 yılında Fenerbahçe'ye kurulan kumpas davası 10 yıllık bir sürecin ardından tamamlandı. Fenerbahçe'yi 20 yıl geri götüren, Fenerbahçe'nin 10 yılını çalan davada cezalar ağırlıklı olarak FETÖ'nün yayın organı Samanyolu TV'ye çıktı. Şike kumpas davası ilk başladığında aynı anda düğmeye basılmış gibi bütün ana akım medya tek bir ağızla Fenerbahçe'nin şike yaptığını iddia etti. Günlerce televizyonlarda son dakikalar verildi. Siyasi tartışma programlarında bile Fenerbahçe'ye “şikeci” diye isimler ağırlandı. Erman Toroğlu ve Hıncal Uluç o sürecin de baş aktörleriydi. İşin ilginç yanı FETÖ'cü olarak kabul edilen Hidayet Karaca gibi isimler ağır cezalar aldı ama Hıncal Uluç ve Erman Toroğlu'na hiçkimse dokunmadı. Bu iki isim şimdi nerede çalışıyor ve finanse ediliyor merak ediyor musunuz?
İkisi de AKP'nin yayın organlarında çalışıyor. Sabah gibi gazetelerde yazılar yazıyor, AHaber'in spor kanalı ASpor'da programlar yapıyorlar. Daha da ilginç olan tarafı bu iki isim Fenerbahçe düşmanlığına hâlâ devam ediyor. Biraz sonra tekrar o sürecin Fenerbahçe'ye kaybettirdiklerine değineceğim ama o süreçte ve sonrasında neler yaşandı? Kronolojik olarak bir hatırlatmak istiyorum:
3 Temmuz 2011'de Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım ile Fenerbahçe Asbaşkanı Şekip Mosturoğlu ve Beşiktaş Asbaşkanı Serdal Adalı gibi futbol dünyasının yakından tanıdığı birçok ismin gözaltına alınmasıyla başlayan “futbolda şike” soruşturmasıyla başlayan yargı sürecinde önemli bir aşama tamamlandı.
“Futbolda şike” soruşturmasında Fenerbahçe'nin şampiyon olduğu 2010-2011 sezonunda Süper Lig ve Birinci Lig'de toplam 19 maçta şike ve teşvik faaliyetleri yapıldığı öne sürülmüştü.
İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada karar Haziran 2012'de çıktı. Aziz Yıldırım 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. 93 sanıktan 48'i hüküm giydi. Ancak daha sonra yeniden yargılanan sanıklar 2015'te oy birliğiyle beraat etti.
Nisan 2016'da başlatılan “futbolda şike kumpası” soruşturması, Şubat 2017'de davaya dönüştü.
Şüpheliler arasında eski Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, eski Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı ve Taraf gazetesinin eski muhabiri Mehmet Baransu, iş adamı İhsan Kalkavan gibi isimler vardı.
İddianamede ayrıca aralarında Aziz Yıldırım, Şekip Mosturoğlu ve Serdal Adalı ile futbolcu Emmanuel Emenike ve teknik direktör Rıza Çalımbay'ın da olduğu 176 müşteki yer alıyordu.
İddianamede, şike soruşturmasının Fethullah Gülen'in talimatıyla yapıldığı öne sürüldü ve sohbetlerinde sarf ettiği “Futbol camiasına da girelim, kitleleri etkilemek için” gibi ifadelere yer verildi.
İddianameye göre, bu sohbetin ardından Zaman gazetesinde bir toplantı yapıldı ve bu toplantıda şike soruşturmasıyla ilgili kumpasın ayrıntıları ele alındı. Bu toplantıya Karaca, Dumanlı, eski Zaman Gazetesi Genel Müdürü İlhan İşbilen ile Suat Yıldırım'ın da katıldığı öne sürülüyordu.
İddianamede şüphelilere atfedilen suçlamalar; “usulsüz kayıt”, “özel hayatın gizliliğinin ihlali”, “resmi belgede sahtecilik”, “iftira”, “kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma”, “silahlı terör örgütü kurma, yönetme ve üye olma” ve “Haberleşmenin gizliliğini ihlal” olarak sıralanıyordu.
Hidayet Karaca, 76 kez uygulanmak üzere “haberleşmenin gizliliğini ihlal”, 166 kez “resmi belgede sahtecilik” ve 91 kez “iftira” suçlarından 1406 yıl hapisle cezalandırıldı.
“Futbolda şike” soruşturma sürecini başlattığı iddiasıyla yargılanan eski polis memuru Lokman Yanık, “silahlı terör örgütüne yardım etmek”, 91 kez uygulanmak üzere “iftira” ve “resmi belgede sahtecilik” suçlarından toplam 161 yıl 8 ay hapis cezası aldı.
Dönemin İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Nazmi Ardıç 74 kez “haberleşmenin gizliliğini ihlal”, 86 kez “iftira” ve 148 kez “resmi belgede sahtecilik” suçlarından toplam 1972 yıl 10 ay hapse mahkum edildi. Davanın karar duruşmasına Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Ali Koç da katıldı. Mahkeme çıkışında gazetecilere açıklama yapan Koç, “İçimizde buruk bir sevinç var. 3 Temmuz kumpas davasında bize iftira attılar, kul hakkı yediler. Allah bugünleri Türkiye'ye bir kez daha göstermesin” dedi.
Sözcü gazetesine açıklama yapan eski Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım ise “Kumpas olduğunu kanıtlayan yüce Türk adaleti tarihi bir karar almıştır. Bu vatan hainlerinin aldığı cezaları Türk milleti vermiştir. Ergenekon, Balyoz, Oda TV, Cübbeli Ahmet, casusluk kumpaslarını da başlatan, bu cezaları alan hainlerdir. Bu yüzden, o kumpas davalarında acılar yaşayanlar için de verilen kararlar önemlidir. Bundan sonrası daha da önemli. Bize verilen beraat kararlarının Yargıtay'da onanmasını bekliyoruz” dedi.
Yıldırım ayrıca “Bitmedi. Kumpasın bir de medya ayağı var. Bizim savcılıkta bekleyen suç duyurularımız var. O dönem FETÖ'yle işbirliği yapan medyanın da soruşturulması gerekiyor. Davaların açılması şart. Fetullahçı Terör Örgütü, sadece Fenerbahçe'ye, bize değil bu ülkeye, Cumhuriyet'e savaş açtı. Bu karar, vatanımız için, Cumhuriyetimiz için de moral verici bir karardır” ifadelerini kullandı.
Aziz Yıldırım döneminde kulübün Medya İletişim Direktörü Necati Mete olan aynı ortamda bulunduğu Aziz Yıldırım'ın fotoğrafını paylaşırken, “Kendisi ve suçtan zarar gören diğer tüm arkadaşlarıyla birlikte, şikayet dilekçesini bizzat vererek başlattığı davanın kararlarını dinlerken...” notunu düştü.
Evet, süreç kronolojik olarak bu şekilde gelişti. Fenerbahçe 2011 yılında şampiyon oldu ama Şampiyonlar Ligi'ne gidemedi ve Trabzonspor gitti. Fenerbahçe 3 yıl Avrupa kupalarından men edildi. Başkanı Aziz Yıldırım bir yıla yakın hapis yattı. Yöneticileri hapis yattı. Futbolcuları dağıtıldı. Medyanın yoğun pompalamasıyla herkes Fenerbahçe'ye “şikeci takım” dedi. Fenerbahçe Türkiye'nin en büyük takımı olma yolunda hızla ilerlerken, Avrupa'da ilk 20 kulüp arasına girmişken, Avrupa'nın en büyük futbolcularını Türkiye'ye getirmişken bir anda bu süreç ile birlikte her şey dağıldı. Futbolcuları gitti. Hakemlerin ve kamuoyunun Fenerbahçe'ye karşı algısı değişti. Bu süreçte hakkında iddialar bulunan Beşiktaş ise bu iddiaları doğrular nitelikte kazandığı Türkiye kupasını iade edeceğini açıkladı. Ama o Türkiye kupasını hiçbir zaman iade etmedi. O sürecin en büyük kazanımlarını ise Galatasaray ve Başakşehir elde etti.
Gelinen noktada ise her şeyin kumpas olduğu Türkiye yargısı tarafından ortaya kondu. Türkiye yargısına ne kadar güveniyorum derseniz bu da çok tartışmalı bir durum. Bugün bu şekilde karar veren yargı 3 yıl sonra bambaşka kararlar vermez mi? Verebilir. Şimdi yapılacaklar şunlar; Fenerbahçe'nin 2011 yılındaki bütün hakları iade edilmeli. Fenerbahçe'ye son yılda kaybettikleri için en az 1 milyar dolar tazminat ödenmeli. Fenerbahçe'nin bu işin peşini bırakmaması lazım. O dönemler televizyonlarda Fenerbahçe'ye polis fezlekesi üzerinden “şikeci” diyen Erman Toroğlu, Hıncal Uluç ve onlar gibi kişilerin yargılanması gerekiyor. TFF'ye yüklü miktarda tazminat davası açılması gerekiyor. 2011 yılındaki şampiyonlukla ilgili bütün haklar verilmeli. O seneki Türkiye kupası da Fenerbahçe'ye verilmeli.
Beşiktaş çünkü daha yargı tamamlamadan haklarından vazgeçtiğini açıklamıştı. Süper kupanın da Fenerbahçe'ye verilmesi gerekiyor. UEFA'ya tazminat davası açılmalı. UEFA'nın en az 3 yıl üstüste Fenerbahçe'yi direk şampiyonlar ligine alması gerekiyor. Bu saydıklarım çok ütopik şeyler değil. Fenerbahçe üzerinde durursa bunların hepsi olur. Fenerbahçe üzerinde çok ciddi bir politik oyun oynandı. Türkiye'de bütün kurumları ele geçirmek isteyen FETÖ Fenerbahçe'yi de ele geçirmek istedi. Ancak Fenerbahçe buna direnince bu şekilde ele geçirmek istediler. Samanyolu Grubu’na ceza vererek bu kumpas davası kapatılmamalıdır.
Albayrak grubuna kadar uzanmalıdır. “Türkiye'de bu kadar adaletsizlik varken Fenerbahçe'nin mi haklarını savunacağız” diyenler varsa onları da dinlemeyin. Çünkü onlar aptaldırlar. Evet bu ülkede nerede bir adaletsizlik varsa hepsinin tek tek peşine düşmeliyiz. Fenerbahçe'nin de haklarını korumalıyız. Amedspor'un da haklarını korumalıyız. İnsan hakları savunucularının da haklarını savunmalıyız. KHK'lilerin de haklarını savunmalıyız. Vicdanlı olmak bunu gerektirir. Sırf kendi görüşü ve fanatizmi nedeniyle adaletin karşısında olanlar ise vicdansızdır. Fanatizm köreltir. Fanatizm alçaltır.
Bu hafta şike kumpas davasını yazmak istedim. Çünkü Türkiye tarihinin en önemli davalarından biri. Önümüzdeki haftadan itibaren ise ağırlıklı olarak Avrupa Şampiyonası’nı yazacağım.