Fransa'nın iç politikasında denklem değişiyor mu?

Abone Ol

Cumhurbaşkanlığı seçimleri Fransa’da 2022 yılının Nisan ayında gerçekleşecek. Ancak Fransa’da dün tamamlanan ve genel seçimlerin provası görevini gören il ve bölge meclis seçim sonuçları gösteriyor ki, son cumhurbaşkanlığı seçiminde iki finalist olan Emmanuel Macron ve Marine Le Pen fotoğrafı bu defa ön sayfada yer alamayabilir. Le Pen ve Macron, umutlarının bölgesel düzeyde suya düştüğünü gördü. Şimdi Fransız basınında manşetler soruyor: Macron-Le Pen düellosu devam edecek mi?

Bir taraftan, bu seçimlerin sonuçları daha sonra cumhurbaşkanlığı yarışına girecek partiler açısından oldukça önemli. Diğer taraftan bu sonuçlar hiçbir şeyin habercisi değil ve hepsinden öte bir sonraki seçimleri şimdiden öngörmeyi mümkün kılmıyorlar. Nitekim, yerel seçim sonuçlarının göstergelerine göre, Macron ve Le Pen’in partisi keskin bir düşüşte olmasına rağmen yine de bazı uzmanlar için bu belirsiz durum sağın lehine rol oynayabilir çünkü bu iki eş zamanlı oylama, zamanın sadece bir anlık görüntüsü, sonrası ise bulanık. Bu açıdan bakıldığında ülkede bir yıldan kısa bir süre içinde bugünkü denklemin kökten farklı olacağı inancı söz konusu.

SEÇMEN BU KEZ NE DEDİ?

2022 seçimleri için öngörülen “kaçınılmaz bir Macron-Le Pen düellosu” üzerine geçtiğimiz aylarda yapılan tüm analizler neredeyse suya düştü. Macron liderliğindeki İlerleyen Cumhuriyet Partisi (La Republique en Marche/LREM) öngörülenden daha vahim bir sonuçla karşılaştığı için seçmenin Macron’u cezalandırdığı yorumları yapılıyor. İktidar yolunda olduğunu göstermeyi uman Le Pen liderliğindeki Ulusal Birlik (Rassemblement National/RN) ise beklediği başarıyı yerel seçimlerde kazanamadı.

Fransa'nın 13 bölgesindeki yerel meclis üyelerinin seçildiği oylamada, 20 Haziran tarihinde yapılan ilk turda merkez sağdaki Cumhuriyetçiler ulusal düzeyde oyların yüzde 27,2'sini almış, Le Pen’in partisi ise yüzde 19,3 oy alarak seçimi ikinci sırada tamamlamıştı. Macron’un partisi yüzde 11,2 oy oranıyla Yeşiller ve Sosyalistlerin ardında yer almıştı. 27 Haziran’da yapılan ikinci turda ise, 13 bölgenin 7’sini alan merkez sağ ve 5 bölgede başarı elde eden sol birlik adayları kazandı. Böylece, ülkenin en güçlü siyasi gücü, oyların yüzde 38'ini alan Cumhuriyetçiler ile merkez ittifakı oldu. Oyların yüzde 34,5'ini alan sol ve Yeşiller ittifakı da ülke genelinde ikinci güç olma başarısını gösterdi. Macron’un etkisizliği sandığa yansıdı. Aşırı sağ ise hiçbir bölgede başarı gösteremedi. Böylece, seçimin en büyük kaybedeni Macron ile aşırı sağ oldu.

Bu seçimde görünüyor ki seçmen Macron’un yerine, en önemli rakibi olarak, Merkez Sağ Cumhuriyetçilerin adayı Xavier Bertrand’ı koyuyor. Seçim sonunda Bertrand’ın sözleri Fransa topraklarında bir yeniliğin habercisi niteliğindeydi: “Ülkemizi tekrar rayına oturtmak için bir ön koşul var, düzenin yeniden sağlanması. Güvensizlik, cumhuriyetin altını oyar, onun yapısını bozar… Bunun için sayfayı çevirelim ve Fransızlar nefes alsın, topraklar nefes alsın. Her yerde daha iyi yaşamak için birlikte yeni bir sosyal proje inşa edelim. Burası cumhuriyetin toprakları.”

2022’NİN SONUCU BELİRSİZLİĞİNİ YÜKSEK ÖLÇÜDE KORUYOR

Bu seçimler, Fransa’da önümüzdeki sene yapılacak seçimlerin adeta provası niteliği görüyor. Ancak, unutulmaması gereken husus, yerel seçimlere seçmenin katılım oranı. Yapılan yerel seçimlerde seçmenin ilgisinin sandıkta oldukça düşük olduğu gözden kaçmadı. Katılım oranı ilk turda yüzde 30’larda kalırken, ikinci turda seçmenin yüzde 66’sı oy vermeye gitmedi. Yani her üç Fransız seçmenden en az ikisi çekimser kaldı. Macron bu durumu ‘demokrasiye atılmış bir tokat’ olarak nitelendirirken, Le Pen kendi partisinin başarısızlığını oy verenlerin sayısının düşük olmasına bağladı ve herkesi sert bir dille oy vermeye davet etti. Bu oranın cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aynı olmayacağı kesin, peki anketler ne diyor? Gerçekten de bu yerel seçimlerden alınan sonuç gibi, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de iç denklem değişir mi?

Sandık gerçeği tüm anketlerden önemlidir. Ancak yine de anketler şunu söylüyor: Macron’un partisi tam bir hezimete uğruyor ve zayıflıyor. Marine Le Pen’in partisi ise iddia ettiğinden çok daha kötü durumda. Oysa Macron ve Le Pen, sağı dinamitlemek için bu oy pusulasına güveniyorlardı. Bu durumda kritik olarak birbirlerine ihtiyaç duydukları bir durum ortaya çıkıyor. Nitekim bu yerel seçimler gösterdi ki, an itibariyle Fransa’da aşırı sağ önemli ölçüde püskürtüldü. Peki Fransa'da aşırı sağ gerçekten durduruldu mu?

Hala varlığını sürdüren ancak oldukça yıpranmış olan eski partiler, statülerini henüz tamamen değiştirememiş Yeşiller, geri çekilen ama muhtemelen gizlenmiş bir aşırı sağ oy, yeniden seçilmesi yalnızca kendi gücüne dayanabilecek, ancak şu anki şartlarda büyük bir siyasi tabanı kaybetme yolunda bir cumhurbaşkanı… Böyle bir atmosferde 2022’nin sonucu belirsizsizliğini yüksek ölçüde koruyor.

FRANSA’DA SOL NEDEN BU KADAR DÜŞÜK?

Bu seçimlerde sol elini güçlendirmiş görünse de Fransa’da sol beklendiğinden oldukça düşük. Fransız uzmanlar, son haftalarda çok sayıda haberin damgasını vurduğu gündemin merkezinde yer alan konular olan ‘güvenlik’ ve ‘göç’ meseleleri için, "tarihsel olarak sağın veya aşırı sağın ön plana çıkardığı temalar" diyor. Bu siyasi akım, sağda sevilen temalara giderek daha duyarlı bir seçmenle yüzleşince Fransa’da mevcut siyasi durum sağın lehine evriliyor, çünkü bu meselelerin çözümü solda görünmüyor. Ancak hala sosyal ve ekolojik konuları önemseyen seçmelerin de oranı göz önünden kaçmıyor. Uzmanlara göre sol, bu güvenlik dönüm noktasından toplumsal meseleleri daha fazla konuşarak çıkmadığı ölçüde Fransız seçmeni gözünde geride kalmaya devam edecek.

TÜRKİYE BU YARIŞI NASIL DEĞERLENDİRMELİ?

Kaybetmeye doğru ilerleyen Macron’un yeniden kazanması için önündeki kartları kullanacağı kesin. Bu kartlardan biri de, İslamofobik bir tutum sergileyen Marine Le Pen karşısında güç kaybetmekten korkan Macron'un islami reform çatısı altında bir "Fransız İslamı" yaratma çabasına dönük söylemleriydi. Bu da doğrudan Fransa ile Türkiye ilişkilerine uzanıyor. Hatırlayacak olursak bu durum iki liderin arasının yeniden açılmasına neden olmuştu. Dolayısıyla Macron, elini güçlendirmek için bu söylemlere devam edebilir gibi görünüyor. Bu durumda geçtiğimiz Haziran ayında iki ülke arasındaki ilişkilerin iyileşme süreci yeniden sekteye uğrayabilir. Ancak Türkiye’nin NATO hesapları bağlamında bu kez daha sağduyulu davranacağını öngörmek mümkün.

Nitekim, bugüne kadar gelinen noktada görüldü ki Macron ile Erdoğan arasındaki gerginlik, ideolojik olmaktan çok siyasal bir boyutta gelişti. Yani ikisi de bu gerilimden beslenerek, kendi iç tabanlarından puan topladılar. Ancak ülke çıkarlarını tehlikeye atmaktan çekinerek bu gerilimi ılımlı yürüttüler. Macron’dan sonra gelecek liderin ise Türkiye’ye tavrını önermek zor. Ancak şu an yarışı önde tamamlayan Merkez Sağ Cumhuriyetçilerin adayı Bertrand’ın Türkiye’yi Ankara'da Ursula von der Leyen'e uygulanan protokol krizi sebebiyle haşin bir dille kınamış olduğu da akıllarda kaldı.