Haber: Cesim İlhani

Erdoğan-Akşener görüşmesini değerlendiren Dilipak, “Meral Akşener de AK Parti de kaybeder. Kimse kazanmaz. Yani Türkiye kazanmaz. Türkiye tamam bir uzlaşı istiyor da böyle ne olduğu belli olmayan, neyi hedeflediği belli olmayan buluşmalara da şüpheyle bakıyor” ifadelerini kullandı. 

Türkiye ve İsrail ilişkilerinde değinen Dilipak, AK Parti’nin iyi sınav vermediğini kaydederek, “Netanyahu Türkiye'ye gelecekti, Tayyip Bey İsrail’e gidecekti. İsrail'le ilişkileri var. Şimdi orada işler bozulunca Netanyahu'nun oğlu mesaj yayınlıyor sosyal medyadan” şeklinde konuştu.

Dilipak ayrıca, İYİ Parti'de Meral Akşener'in ihraç edilmesinin konuşulduğunu iddia etti.   

Dokuz8haber’in sorunlarını yanıtlayan Gazeteci- yazar Abdurrahman Dilipak, gündeme ilişkin konuştu.

İYİ Parti'nin eski Genel Başkanı Meral Akşener ile Erdoğan’ın görüşmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Artık “hani top yuvarlak derler” ya, maçta her şey mümkün. Yani, “olmaz olmaz deme, olmaz olmaz” diye bir söz var bizim halk deyişi. Daha önce Devlet Bahçeli, Tayyip Bey için demediğini bırakmadı. Şimdi çok birbirlerine yakınlar ama yarın ne olacağı o da belli değil. Meral Akşener de İYİ Parti genel başkanıyken bu partinin varlık misyonunun Tayyip Bey'den hesap sormak olduğunu söylüyordu. Demek ki hesaplar değişti. Bu beklenmiyordu. Tayyip Bey'in daveti üzerine gerçekleşen bir görüşme değil. Meral Akşener kendisi istemiş. Meral Akşener, bundan sonra artık İYİ Parti'de de kalamaz. Zaten genel başkanlığı sona erdir. 28 Şubat'ta politik bir misyon istenmiş bir kişinin köşesine çekilip oturmasını beklemek çok mümkün değil. Demek ki kendine sistem içinde bir yer arıyor. Hatta kimisi “çocuğunun diplomat olması için bir görüşme yaptı” diyorlar.  Ya da başka bir mesaj mı iletmek istedi? Tayyip Bey beka sorunu olarak gördüğü CHP'yle ya da CHP'nin veka sorunu olarak gördüğü DEM’le görüşmesi, bütün taşların yerinden oynadığını gösteriyor. Ya da düne kadar Abdullah Gül çok da muteber birisi değildi ama şimdi dolaylı temasların olduğu da söyleniyor. Demek ki Türkiye'de bizim hemen görmediğimiz başka şeyler oluyor değişen konjonktüre uygun real politik çerçevesinde. Yeni dengeler oluşturulmaya çalışılıyor. Bana kalırsa en temel sorunlardan bir tanesi, Türkiye'deki bütün siyasi partiler oy kaybediyorlar, tabanlarını kaybediyorlar. artık üyeleri o partilerden umutlarını kestiler.

Kaybetmeye devam edenlerden biri AK Parti ama CHP'de de aynı umutsuzluk var. Gelenekçiler, yenilikçiler, ne bileyim işte Kürt tabanlılar, Alevi tabanlılar, say sayabildiğin kadar. Yani her şeyin tartışıldığı bir zamanda siyaset hızla değer, irtifa kaybediyor ve... herkes de geleceğini kurtarmak için yeni dengeler arayışı içinde. Sinan Ateş olayı var MHP'de. Bunu çözmezse bir dert, çözerse başka bir dert. Eğer çözerse parti içerisinde birilerini feda etmesi gerekiyor. MHP'nin kendi içinde Sinan Ateş meselesini çözmemesi parti üzerinde şaibe oluşturuyor. Yani bir şeyin bazen “Şüyuu vukuundan beter” aslında. Çözerse o zaman birilerini feda etmesi gerekecek. Bu tabii AK Parti'nin burada atacağı adıma bağlı. AK Parti soylu, bağlantılı bir takım olayların soruşturulması aşamasından hangi riskleri taşıyor? Eğer AK Parti kendi sorununu çözmüyorsa, MHP nasıl çözsün? Şimdiye kadar birbirlerine yani MHP'nin AK Parti'ye ihtiyacı vardı, AK Parti'nin de MHP'ye ihtiyacı vardı. Ama şimdi birbirlerini taşıyamıyorlar. Görünen o ki yeni alternatifler bulmaları gerekiyor. Ve bu yeni alternatifler, yeni çözülmeleri de beraberinde getirecek. Yani dolaylı olarak AK Parti'nin Kürt oylarını yeniden kazanmak için bir ara formüle ihtiyacı var. Bir yandan havuç, bir yandan sopa. Yani işte geçtiğimiz günlerde yaşanan kayyım meselesini biliyoruz. Bir yandan PYD'nin seçim tartışması vardı. Amerika “seçim yapmayın” diyor. Onlar da seçimi erteliyorlar. Böyle şeyler oluyor. AK Parti kimle ne yapıyor? CHP kimle ne yapıyor? MHP kimle ne yapıyor? Kimin eli kimin cibinde? Neyin pazarlığını yapıyor? Bundan sonra gelişmeleri dikkatle takip etmek gerek.

AK Parti ile MHP'nin ittifakında dediğiniz gibi birbirini taşımıyorlar. Bazı sorunlara sebep oluyorlar. Meral Akşener'le görüşme yeni bir alternatif mi sence?

Daha önce Meral Akşener'in parti içindeki bir ağırlığı vardı. Yani sıfırlanıp gitmedi. Acaba o taban Meral Akşener'le birlikte, Türkiye'nin içinde bulunduğu zor şartlar dolayısıyla AK Parti implant edilebilir mi? Artık politik implantlarla siyaset yürütülüyor. Tıpkı DEM’in CHP'ye implant edilmesi gibi. Şimdi kendine içeriden bir desteğe, dışarıdan pazarlıkçı unsurlarla da yürütülemiyor işte. Yani MHP örneğinde buraya kadar geldi, iyi geldi yani onların açısından da. AK Parti'nin kendi içinde bir yenilenmeye bir kana ihtiyaç var. Ama Meral Akşener'in bu görüşmesinden hemen sonra AK Parti içinden de çok ciddi tepkiler geldi. İYİ Parti içinden de tepkiler geldi. Türkiye genelinde de böyle bir tepki oluştu. Yani... siyasete güvenilmezlik bu olayla biraz daha hız kazandı. Yani evdeki hesaplar çarşıya uymadı. Bana kalırsa, “Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak” gibi bir durum çıktı ortaya.

AK Parti için mi bu?

Evet, yani Meral Akşener için de. Yani İYİ Parti'den Meral Akşener'in ihraç edilmesi konuşuluyor. Yani bu, biraz da “kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” gibi. Meral Akşener'in bu çıkışı, kendinden sonra benzer bir takım çıkışlar yapmak isteyenler için de aslında yol gösterici olacak. Çünkü toplum bunu kabul etmedi. Toplum zaten siyasete artık kuşkuyla bakıyor. Önümüzdeki aylarda işte CHP'nin kongresi var yine. Bakalım orada da ne olacak? Yani aynı endişe AK Parti tabanında da var. Şu görüldü, bakın uluslararası Sistemi'nin Türkiye'de talep ettiği birtakım değişiklikler ya da yapılanmalar söz konusu olduğunda AK Parti ile CHP'nin, MHP ile HDP'nin arasında fark yok. Bunu İstanbul Sözleşmesi'nde de görmüştük, Lanzarote'de de gördük. Bu ülkenin kendi ihtiyaçları noktasında tam bir çatışma, hatta beka sorunu olarak algılanma, tehdit, ihanet olarak algılanma ama uluslararası sistemin talepleri konusunda da tam bir uyum. Bu aslında siyasetin genetik yapısının hangi temel referansı esas aldığını bize gösteriyor. Burada kayıbın asıl sebebi bu.

Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı yardımcılığı için Meral Akşener'e  teklif eder mı?

Bu saatten sonra hayır. Meral Akşener'in bu çıkışını toplum satın almadı. Tepki alır. Yani iki taraf da kaybeder. Çünkü burada bir kan uyuşmazlığı var. Bunu bir şekilde tölere edeceklerini düşünmüşlerdi herhalde. Ama o gerçekleşmedi.

İkisi dediniz, kim kaybedecek?

Meral Akşener de AK Parti de kaybeder. Kimse kazanmaz. Yani Türkiye kazanmaz. Türkiye tamam bir uzlaşı istiyor da böyle ne olduğu belli olmayan, neyi hedeflediği belli olmayan buluşmalara da şüpheyle bakıyor.

Hakkari Belediyesi’ne kayyım atanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu şekilde olmasının kimseye faydası yok. AK Parti'nin bu uygulamasının da faydası yok. Buna karşı bu tür tepkiler ve meydan okumalarında kimseye faydası yok. Bir defa aday olması doğru değilse aday olmayacaktı ama seçildikten sonra hemen daha bir şey yokken eski defterleri karıştırıp onun yerine bir kayyım atanması geçici bir tedbir olarak da düşünülmüyor. Belediye meclisi içerisinden birinin gelmesi de söz konusu değil. Bu gerilimi artırır. Zaten öbür tarafta “bir hırç çıksa da biz de bir gücümüzü göstersek” diye her iki taraftan da çok sağlıklı bir süreç işletilmiyor. Artık işin içinde Amerika da var, İngiltere de var, İsrail de var. Bunlar “Tavşana kaç tazıya tut”  oyunu oynuyorlar. Türkiye'nin de, Amerika'yla da, İngiltere'yle de eş başkanlığı var BOP sürecinde. Yani Irak-Suriye de BOP bölgesinde. Netanyahu Türkiye'ye gelecekti, Tayyip Bey İsrail’e gidecekti. İsrail'le ilişkileri var. Şimdi orada işler bozulunca Netanyahu'nun oğlu mesaj yayınlıyor sosyal medyadan. Eğer orada Kürtler hareket etmeyecekse, Kürtler adına kendilerinden bir hareket edebilir. Eğer uluslararası sistem bizi çatıştırmak istiyorsa, kendisi daha birçok problemler üretir. Çünkü sisteme zaten müdahale ediyorlar. Türkiye üzerinden de müdahale ediyorlar. Oradan da müdahale ediyorlar. Amerikan'ın sesi “seçimleri erteleyin diye biz tavsiye ettik" diyor. Amerika da oyunun içinde. Hepsi birbirine bağlı. Kayyım olayı da. Türkiye'ye bu aklı kim veriyorsa, o kayyım atayacak.

Bakın, aynı ülkenin çocuklarının kanları ve gözyaşları üzerine kendilerine iktidar ve servet üretmek isteyen çevreler var. Ben de onu söylüyorum. Doğduğumuz ana babayı biz seçmedik, doğduğumuz toprağı biz seçmedik, derimizin rengini biz seçmedik, cinsiyetimizi biz seçmedik. Bundan dolayı ve asırlarca beraber yaşamışız ve gelinen noktada ulus devlet kaldırılıyor. Bırakın ulus devleti, biyolojik insan, son insan deniliyor. Biz hâlâ ulus devlet formatı üzerinden politikalar uyguluyoruz. ve global sisteme entegre olacağız diyorsunuz. Bir yandan da ta 19. yüzyıl sonunda oluşan kavram ve kurumlarla oluşturduğunuz anayasa ve yasalar üzerinden bir siyaset üretiyorsunuz. Öbür tarafta aynı şekilde buna cevap veriyor. Yani hiç bunların diğer konulardan bir farkı yok. Sistem böyle kuruldu. Yani aynı kahveyle Kürt kahvelerini, aynı kahveyle Türk kahvelerini taradılar. Bu böyle oynanan bir oyun ve herkes bu oyunda kendilerine yüklenen görevi yapıyor. Ve sonuçta bu, bu ülkenin ve bu halkların işine gelmiyor. Onların sisteme, uluslararası sistemin kucağına düşmelerine, kolay yem olmalarına sebep oluyor. Yani bu oyun böyle bir oyun ve bunu Türkiye'de insanlar görmek istemiyorlar. Peki, çakma solculuk üretilmedi mi? Çakma milliyetçilik üretilmedi mi? Bunları da maalesef görmek istemeyen bir kesim var. Çünkü bu çatışma onların ekmeğine yağ sürüyor. Onların hegemonik baskılarına zemin oluşturuyor ve kendi karşılarını... Bir Kürt bugün AK Parti'yi eleştirsin, hemen “PKK ağzıyla konuşuyorsun” diyeceklerdir. Türk eleştirsin, ya da “CHP, FETÖ ağzıyla konuşuyorsun” diyeceklerdir. Oyun böyle oynamıyor. aynı ülkenin çocuklarının kanları ve gözyaşları üzerine. Bu oyun karşılıklı oynanıyor. Hepimizi aynı çukura düşürüyorlar ve aynı güçler bundan kazançlı çıkıyorlar. Bu oyunun oyuncuları değil. Biz gladiyatörler gibi birbirimizle çatışmaya devam ediyoruz. Bir şu perdenin arkasındaki oyunu görsek o zaman anlayacağız bazı şeyleri de.

Peki, bu konuda Türkiye ne yapmalı?

Bir defa adalet hepsinden önemli. Ayet, ''Biz Müslüman bir ülkeyiz madem, bir kavme olan düşmanlığını size onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmesin.'' demesi gerekir. Temel insan hakları ve hukuk devleti gerekleri yerine getirildiğinde siyasi konular tamamen… Bakın, hak ayrı bir şeydir, özgürlükler ayrı bir şeydir. hakkın ikametsinden sonra özgürlükler fikir planında serbest bırakılır, sonunda toplumun hakemliğiyle çözülür bu işler. Ama bu Türkiye'de toplumun hakemliğiyle değil, herkes kafasını kimisi şeyhine, kimisi liderine, kimisi de örgütüne vermiş. Onlar da zaten bu çatışmadan nemalanıyorlar. Buradan bir şey çıkmaz. Sadece çatışma çıkar, kan çıkar, gözyaşı çıkar. Başka bir şey çıkartmak mümkün değil. Çünkü bunun bir iktisadi altyapısı var, bir örgütsel altyapısı var, mafyalaşmış bir siyaset var. Bu çatışmaya birilerinin ihtiyacı var. Bunu çözmek istiyorsak öncelikle herkes için adalet olması gerekir ve herkes o adaletin kurallarına, şartlarına uyması gerekir. Yani kanun devletinden söz etmiyorum, bir hukuk devletinden söz ediyorum. Ve geldiğimiz noktada dünyanın nereye gittiğini görüp aslında şu anda birlikte hareket etmemiz gereken bir noktada herkes. Ya ulus devlet diye bir şey, bırakın onu. Biyolojik insan kalmayacak. Öyle bir dünya kuruluyor. Cinsiyeti olmayan, pedofilik satanistlerin yeni dünya düzeni kurma mücadelesinde biz neyin mücadelesini veriyoruz? Çünkü bizim böyle oyalanmamız gerek. Bu sadece Türkiye için değil. Afrika'da da böyle, Asya'da da böyle. Ama Avrupa daha erken uyandı. Amerika daha erken uyandı. Hatta İsrail daha erken uyandı. İsrail'deki rabbiler, liberaller çok daha farklı bir şekilde olayı gördüler ve direniyorlar. Ama maalesef Türkiye hala bu tür kavgalarla ömür tüketiyor. 

İsrail ile ilişkiler konusunda Erdoğan, yani AK Parti hükümetinin iyi bir sınav verdiğini düşünüyor musunuz?

Hayır. Yani Habat ve Agarta. HDP, DEM, Habat'tan, Agarta'dan söz ediyor mu? Global Reset'ten söz ediyor mu? Transhumanizm'den söz ediyor mu? Bakın, demin bir şey söyledim. DEM de buna dahil. İstanbul Sözleşmesi'nde itiraz eden oldu mu? Ya bu tartışmaları bize yükleyenler aslında bizim dostluğumuzu değil, düşmanlığımızı istiyor.

Herkese karşı olduğu gibi adaletle hareket etmesi gerekirdi. Kendi bir defa bizim bir imparatorluğun mirası olarak, yani Mescid-i Aksa üzerinde, yani biz 100 yıl önce tek devlettik. Orada da biz hakkı, hukuku, adaleti savunmamız gerekirdi. Yani burada bir defa sadece Gazze konusu Müslüman olduklarını da bırakalım bir kenara. İnsan olarak dahi bizim orada o kim olursa olsun onlara sahip çıkmamız gerekirdi. Kaldı ki o toprakların geleceği bizim için din davasıdır. Orası bizim namazın farz kılındığı, ilk kıblemiz olan bir yerden söz ediyoruz. Orası bizim için bir tarih davasıdır. Hem Kurtuluş Savaşı'na giden yolda oradan geçildi, ilk kurşun dört yolda sıkıldı, hem Çanakkale sonrası imparatorluğun tasfiyesi Filistin üzerinden gerçekleştirildi, İngilizler ve Fransızlar. Bunu da geçelim, orası bizim için gelecek davasıdır. Kaldı ki arz-ı mevut coğrafyası içindeyiz. Burası bakın kıyamet teolojisinin platosu durumunda bir yer. Kimse bunları konuşmuyor. Yani Hazara devletinden söz etmiyor. Karay Yahudilerinden, Kürt Yahudilerinden, İran Yahudilerinden söz etmiyor. Ya da Arap Yahudilerinden, Rus Yahudilerinden bunlar için devlet örgütleniyor. Bu konuya kimse girmiyor. Bu bizim için din davası şartlar yerine gelmiyor. İnsanlık davası şartlar yerine gelmiyor. Bu bizim için gelecek davası şartlar yerine gelmiyor. Tarih davası ona da sahip çıkmıyoruz. Türkiye'yi kuşatan bir Agarta'dan, bir... Habat'tan, ayrıca bak, hiç kimse söz etmiyor, Karay'dan Türk-Yahudi birliğinin kurulması yolunda hareketlerden. Ya da Hazara'dan söz ediyorum. Ve bundan bahsetmeyen bir yönetimden söz ediyorum. Kürtler de bahsetmiyor, CHP de bahsetmiyor. kendi içinde yaşadıkları coğrafyada yaşayan uluslararası sistemin komplolarına karşı, hepsi birden CHP ile AK Parti arasında. MHP ile HDP arasında. Bu konuda fark yok. O kadar açık söylüyorum yani. 

2028'deki seçimlere geldiğinde sizce nasıl bir Türkiye göreceksiniz?

Öyle bir seçim olacağını sanmıyorum. Yeni dünya düzeninde zaten çok daha farklı sistemler devrede olacak.

Sizce Tayyip Erdoğan demokrat mı?

Demokrasiye ben hiç inanmadım ki. Hangi anlamda sorduğunuzu da bilmiyorum. Yani ben onlara tek tek sorarsanız çok da kamil anlamda bunların ülkemde var olduğunu dün de düşünmüyordum, bugün de düşünmüyorum. Ve bugünkü siyasi yapı içinde de böyle bir, bunu taahhüt edecek, bir hayata geçirecek bir topluluk görmüyorum.

2002 yılında AK Parti iktidar olduğunda Erdoğan Diyarbakır'da bir konuşma yapmıştı. “Kürt sorunu vardır, benim sorunumdur, çözeceğiz” demişti. Sence AK Parti 20 yıl içerisinde Kürt sorunu çözdü mü?

O çözülmedi, bu şekilde çözülmesi de mümkün değildi. Hem Kürtler açısından hem Türkler açısından. Çünkü kimse hak ve adalet temelinde konuyu çözmekten yana gözükmüyor. Arkalarında bir takım işte NATO ülkeleri, Avrupa Birliği, Amerika, Rusya dengesi içerisinde, Türkiye'de aynı referansları kullanıyor. Ve onlar da bizim çatışmamızı istiyor. Biz de çatışıyoruz. Bu herkes için böyle yani sadece Kürt meselesi olarak değil.

Erdoğan diyor ki Kürt sorunu ben çözdüm, çözdü mü sizce?

Hayır, çözülmez diyorum yani. Kürtler çözecek mi? Çözmez. AK Parti çözmez. Çünkü çatışmamızı istiyorlar ve biz de onlara bağımlı hareket ediyoruz bütün taraflar.

Yeni anayasa yapıldığında sizce mevcut anayasadan, perspektif açısından ne tür bir farklılık olacaktır?

Yani uluslararası sisteme entegrasyon ve bugünkü sistem içerisinde tıkanıklık söz konusu olan unsurların bir şekilde halledilmesi. Anayasa Mahkemesi, yargıta itirafları var, Cumhurbaşkanı'nın birtakım... yetkilerinin yeniden düzenlenmesi gerekiyor. Bir de herhalde bunun içine... o kadar kapsamlı bir anayasa değişimi yapacaklarsa... davalar için iade-i muhakeme sebebi olur. Dolayısıyla çok kapsamlı bir genel aftan söz edebilirler, herkesin desteğini almak için. Yani işte... KHK'lılar da ya da DEM çevresinin de gezicilerin de istifade edecekleri bir af çerçevesiyle belki bu anayasayı daha kolay topluma kabul ettirebiliriz gibi bir düşünce içinde olabilirler.

Kürtler seçmeli eğitim süreçlerinde kampanyalar yapıyrolarve Kürtçenin devletin, resmi dili ve eğitim dili olmasını istiyor, Siz bu talepler hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bakın bana bunu Kürtçe üzerinden söylemeyin. Çerkezce için de böyle, Zazaca için de, Kurmanci için de, Aramice için de, Süryanice için de. İnsanların ana dillerini öğrenme ve kendilerine ait olan yani ulusal sistemin kendi formatı olur. Onun dışında kendileri yine devletin de teşvik edeceği, düzenleyeceği. yani bana kalırsa Ermenistan sınırındaki okullarda Ermenice de seçmeli dersi olmalı. Gürcistan sınırında Gürcüce de seçmeli dersi olmalı. Bulgar sınırında Bulgarca da seçmeli dersi olmalı. Ben bunun mücadelesini çok eskiden beri veriyor. Ben Türkiye'de ilk kurulan, ilk iki insan hakları derneğinin kurucusuyum. Ve ben bunları siyasi pazarlıklara kurban etmek istemiyorum. Ben başka bir şey söylüyorum. Aramice'de öğrenilmeli. 

Bu diller devletin resmi dili olmalı mı sizce?

Bakın resmi dil olması ayrı bir şeydir. Bu tamamen ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel bir uzlaşmaya, zemine. Ha başka dil bilmiyorsanız onu sizin de tercüme eder. Eğer gerçekten bir toplum... Bakın sizin istediğiniz şey ötekiler için de geçerli olacak. Siz de ötekiler için geçerli kılacaksınız bunu. Bu eğer gerçekten zaruretse, yoksa siyasi dayakmalar, meydan okumalarla bunlar yapılmak isteniyorsa, bunlar sadece kavga bahanesi olmaktan öte hiçbir anlam taşımaz. Bugün Kürtlerin hepsi Kürtçe biliyor mu? Zazaca konusunda ne yapacaksınız? Kürtleri, Zazaları Kürt mü kabul edeceksiniz, etmeyecek misiniz? Korucu diye birbirleriyle çatışıyorlar. Sorani'yi ne yapacaksınız? Hangi dil kurumunun dilini esas alacaksınız? Eğer resmi dil olmasını istiyorsanız? Bunların hepsi, bakın, sizin bu sorularınızda aslında... Niye en temelde bir şeyi hak olarak savunmuyoruz da siyasi birtakım gerekçeler olarak öne sürüp ortamı daha da zaten kimsenin bir şey anlaşabildiği yok. Şu anda anayasaya göre de bu mümkün değil. Bunu siyasi, eğer güçle yapacaksa çatışıyorlar zaten, kavga edip dursunlar. Siyasi olarak yapacaksanız bunu diğer siyasi grupları ikna etmeniz gerekiyor. Toplumun bu konudaki reflekslerini, negatif reflekslerini tolera etmek gerek. Meydan okumayla ya da batıyı arkamıza alarak Türkiye'ye yaptırım uygulatmakla, o da o zaman onlara karşı yaptırım uyguluyor. Ve bu iş böyle çözülmez. Bu tartışmaların gündemi yanlış. Temel haklar konusunda Türk'ü, Kürt'ü ayrım yapmadan.