HABER MERKEZİ
Gezi Davası’nda gelen ağır cezaların ardından Gezi direnişi ile ilgili bir başka davada da Anayasa Mahkemesi kararıyla yeni gelişmeler yaşadı. İstanbul 6. Sulh Ceza Hakimliği, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği “hak ihlali” kararının ardından dokuz8HABER Genel Yayın Yönetmeni Gökhan Biçici’ye şiddet uygulayan polislerin yargılanmasına karar verdi. Gazeteci Gökhan Biçici, Gezi Direnişi sırasında eylemleri takip ederken polisin şiddetine maruz kalmış; ancak sanık 5 polis ve ilgili ilgili kolluk güçleri hakkında daha önce “Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırların aşılması”; “hakaret”; “iş ve çalışma hürriyetinin ihlali” suçlarından “kovuşturmaya yer yok” kararı verilmişti.
İstanbul 6. Sulh Ceza Hakimliği, verdiği kararda, İstanbul Cumhuriyet Bassavcılığı’nın 2014/79864 - 2021/135880 S.K. sayılı “kovuşturmaya yer yok” kararına karşı yapılan itirazı değerlendirdi ve daha önce İstanbul 4. Sulh Ceza Hakimliği’nin “bu karara itirazı reddetmesi”nin Anayasa Mahkemesi’ne götürüldüğünü hatırlattı. Kararda, AYM’nin Gökhan Biçici’ye yönelik şiddet ile “ifade ve basın özgürlükleri ile insan haysiyeti ile bağdasmayan muamele yasağının maddi ve usul boyutunun ihlal edildiğinin tespit edildiği, ancak yeniden başlatılan soruşturmada zamanaşımı süresinin dolması nedeni ile kovuşturmama yoluna gidildiği” belirtildi. Zamanaşımı kararının “usul ve mevzuata aykırı olduğunu” değerlendiren mahkeme, Gökhan Biçici’nin itirazını kabul etti ve “kovuşturmama kararının kaldırılması”na karar verdi. Söz konusu karar, gereği için soruşturma dosyası ile birlikte İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na iade edildi. Başsavcılığın yeniden hazırladığı iddianame ile İstanbul 48. Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılan davanın ilk duruşması 30 Haziran günü saat 11.05'te görülecek.
BİÇİCİ: "CEZASIZLIK KALKANINDA YENİ GEDİKLER"
dokuz8HABER Genel Yayın Yönetmeni Gökhan Biçici, Gezi eylemleri sürecinde 16 Haziran 2013'de Şişli'de maruz kaldığı polis şiddetinin, polisleri cezasızlık kalkanıyla korumaya yönelik tüm çabalara rağmen, ısrarlı takip sonucu tam 9 yıl sonra yargılama konusu olduğunu aktardı. "Anayasa Mahkemesi’nin Eylül 2021'de verdiği hak ihlali kararıyla tekrar başlayan yargılama süreci nihayet davaya dönüştü ve 30 Haziran’da da bana şiddet uygulayan polislerin yargılanmasına başlanacak." diyen Biçici, yargılama kararı şu sözlerle yorumladı: "Gezi'de öne çıkan kimi dostlarımızın hukuksuz şekilde yıllarca hapis cezalarına çarptırıldığı bir dönemde bu karar bir teselli bile olamayabilir, dostlarımızın derhal özgürlüklerine kavuşması hepimizin ortak dileği. Ancak Gezi’de gazetecilere şiddet uygulayan bir grup polisin ve amirlerinin yargılanmaya başlanması giderek daha da yoğunlaşarak devam eden cezasızlık kalkanında gedikler açması bakımından önemli bir gelişme.".
30 Haziran'da görülecek ilk duruşmanın 9 yıldır verdikleri hukuk mücadelesinde yeni bir evreyi temsil ettiğini vurgulayan Biçici, bu evrenin de kolay olmayacağını dile getirdi ve dava sürecinin sürüncemede bırakılmaya çalışılacağını söyledi. "Şiddet faili polisleri korumaya çabalayacaklar. Bunlar da mümkün olmazsa bu şiddet faillerine cesaret veren, hatta talimatla halkın, gazetecilerin üzerine gönderen politik iradenin rolünü perdelemeye çalışacaklar" diyen Gökhan Biçici, uzun sürecek yeni bir hukuk mücadelesi sürecine de hazırlıklı olduklarını ifade etti. Biçici, sözlerini şöyle sürdürdü: "Unutulmaması gereken nokta şu ki, bu dava bir grup polisin keyfiyetinin ürünü olarak bana yönelik uyguladıkları şiddetle ilgili bir dava değil. Bu dava Gezi sürecinde ve sonrası artarak devam eden basın ve ifade özgürlüğüne yönelik sistematik saldırılara karşı basın ve ifade özgürlüğünü, halkın haber alma hakkını savunmanın davası olacak. Mesele bu boyutta ele alınabildiğinde bu davanın Türkiye’nin yeni bir siyasal döneme doğru sancılı da olsa ilerlediği bir dönemde bir buz kıran rolü oynayabileceğini de düşünüyorum. Biz bunun farkındayız ve kaç yıl sürerse sürsün, ne kadar zor olursa olsun bu süreci sonuna kadar takip etmekten geri durmayacağız. Elbette bu noktada da dostlarımızın, basın meslek örgütlerinin, insan hakları kurumlarının ve tüm demokratik kamuoyunun desteğine ihtiyacımız var."
RSF: “TESELLİ VERİCİ, AMA...”
Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi ve Bianet Medya Özgürlüğü Raportörü Erol Önderoğlu,gazeteci Gökhan Biçici’nin darp edilerek gözaltına alınışından neredeyse 10 yıl sonra sorumlu polisleri yargı önüne çıkarabilmesinin “teselli verici olmakla birlikte damakta acı bir tat da bıraktığını” söyledi. “Dosya, Beyza Kural kararında olduğu gibi savcılıkların Anayasa Mahkemesi mahkumiyeti olmadan haberciye şiddetin etkili soruşturulmadığını ve cezasızlığın kural olarak işletildiğini gösteriyor. Neyse ki, gazetecilerin adaletsizliği sineye çekmemeleri ve AYM’nin bu anlamda etkili konumlanışı medya temsilcilerine yönelik polis kaynaklı keyfi müdahaleleri görünür kılmayı sağlıyor” diyen Önderoğlu, iktidarın ve bazı kamu kuruluşlarının, gazeteciler üzerindeki tehdit ortamına dahil oldukları uzun süreçte sorumlu kamu görevlilerinin ciddi şekilde cezalandırılmasının beklemenin güç olduğunu da sözlerine ekliyor.
TGS: “ISRARLI TAKİBİN SONUCU”
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Gökhan Durmuş da, Gezi direnişinin üzerinden 9 yıl geçtiğini hatırlatarak, şunları söyledi: “O günlerde gazeteciler yoğun saldırı ve baskı altında işlerini yapmaya çalışıyordu. Aradan 9 yıl geçmesine rağmen iktidarın Gezi direnişine olan öfkesi ve kini bitmedi de, gazetecilere yönelik baskılar da bitmedi. Daha 3 hafta önce Gezi davasında ağır cezalar verildi.” Gökhan Durmuş, Gezi direnişi günlerinde polislerin saldırısına uğrayan Gökhan Biçici'nin ısrarlı takibi sonucunda saldırganlar hakim karşına çıkacağını belirterek, “Bu çok önemli bir ısrarın ve takibin sonucunda oldu. Gazetecilere yönelik saldırılarda cezasızlığa son verilmesini ve saldırganların en ağır şekilde cezalandırılmasını istiyoruz” dedi.
İHD: BU DAVA KARAMSARLIĞI SORGULATIYOR
İHD İstanbul Şube Başkanı Av. Gülseren Yoleri ise bu kararın iki durumu ortaya koyduğunu dile getirdi: “Bir; devlete bağlı güvenlik görevlileri tarafından işlenen suçlarda cezasızlık zırhının kalınlığını ve cezasızlık uygulamasında yargının hukuktan uzaklaştırılarak araçsallaştırıldığını... İki; bu zırh ne kadar kalın olursa olsun, ısrarlı bir mücadele ile delinebileceğini.”
Binlerce benzer vakada, takipsizlik kararlarına itiraz sonrası, “Nasılsa failler cezalandırılmayacak” düşüncesi ile hukuki sürecin takip edilmediğini ifade eden Yoleri, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu dava; bu karamsarlığı ve bağlı eylemsizliği sorgulatması bakımından ayrıca önemli. Bir yandan önemli bir yol kat edilmiş, öte yandan faillerin hak ettikleri cezayı alacakları güne kadar daha kat edilecek uzun bir yol var. Mücadeleye devam.”
AF ÖRGÜTÜ: “MAHKEMEDE OLACAĞIZ”
Uluslararası Af Örgütü Kampanyalar ve İletişim Direktörü Tarık Beyhan da, Gökhan Biçici'nin gördüğü polis şiddetinin mahkeme önüne gelecek olmasının olumlu olduğunu, fakat bunun dokuz yıl sürmesinin üzücü olduğunu söyledi. “Bir ay önce tek bir suçla ilişkisi kurulmamış sivil toplum insanlarının hukuksuz şekilde mahkum edilmesi için gösterilen çaba, Gezi Parkı'ndaki barışçıl protestoculara ve Biçici gibi gazetecilere şiddet uygulayanların adalet önüne çıkarılması için gösterilmeliydi” diyen Beyhan, Af Örgütü’nün duruşmayı izlemek üzere Uluslararası Af Örgütü mahkemede olacağını vurguladı.
GÖKHAN BİÇİCİ DAVASI: NE OLMUŞTU?
Gazeteci Gökhan Biçici, 2013 yılında Gezi Direnişi’ni takip ederken polisler tarafından “Alın bunu götürün, bir apartman boşluğuna işini bitirin" denerek alınmış, yerde cenin pozisyonunda yatarken polisler tarafından kafasına ve kasıklarına vurularak darp edilmiş, kelepçelenerek gözaltına alınmıştı. Darp ve tehdit edilerek saatlerce bekletilen Gökhan Biçici’nin yaptığı suç duyurusuna karşın, “kovuşturmaya yer olmadığı” kararı verilmişti. Anayasa Mahkemesi ise Biçici’nin itirazı üzerine 17. maddenin esas ve usul yönünden ihlal edildiğine karar vererek, uygulanan şiddeti “ifade ve basın özgürlüğü ihlali” olarak değerlendirmişti.
Anayasa Mahkemesi kararında, “başvurucunun bizzat şiddete başvurduğu veya kolluk güçlerine direndiğine dair tutanak veya görüntü bulunmadığını” ve “başvurucunun kendi tutumundan dolayı fiziksel güce başvurulduğunu düşünmeye sevk edecek bir delil olmadığını” vurgulayarak, hukuki sürecin yeniden başlamasının da yolunu açmıştı. Anayasa Mahkemesi, Biçici’nin “bu kişileri teşhis edebileceğini” belirtmesine rağmen, “soruşturmanın re’sen ve derhal başlatılmaması, soruşturma için yeterli bir çaba sarf edilmemesi ve mevcut kamera görüntülerinde kolluk görevlilerinin kimlik bilgilerinin tespit edilememesi”ni hak ihlali saymıştı. AYM kararı böylece hukuki sürecin yeniden başlamasının yolunu açmıştı.