Türkiye bu yıl da 1 Eylül Dünya Barış Günü'nü polis müdahaleleri ve yasaklamalar gölgesinde karşılıyor. TİHV Genel Başkanı Şebnem Korur Fincancı, her zaman ve her koşulda barışın yanında olmak gerektiğini belirtirken; DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, "Barış için mücadele etmek demek aynı zamanda emeğimiz için mücadele etmek demek" dedi. Dünya Barış Günü'nü gazeteciler açısından değerlendiren gazeteci Erol Önderoğlu, "Dünyada çoğalan çatışma alanları toplumların barışını ciddi şekilde tehdit etmekle birlikte sokağın nabzını iyi veren bir gazeteciliği de zorunlu kılıyor" diye konuştu. Vicdani retçi Sergen Sucu ise, 1 Eylül’ü Dünya Barış Günü'nü dünya barış asrına dönüştürmek gerektiğinin altını çizerek, "Biji aşiti, yaşasın barış" dedi.
dokuz8HABER/Eda Narin (@edaanarin) İlke Cambazoğlu (@ilkecambazoglu) [mks_dropcap style="letter" size="52" bg_color="#ffffff" txt_color="#000000"]S[/mks_dropcap]ovyet Sosyalist Cumhuriyet ve Varşova Paktı'na dahil ülkeler "Barış içinde bir dünya" anlayışını hayata geçirmek için Hitler'in Polonya'yı işgal ederek 2'nci Dünya Savaşı'nı başlattığı tarih olan 1 Eylül’ü “Dünya Barış Günü” olarak ilan etti. 7 Eylül 2001 tarihine kadar 1 Eylül'de kutlanan Dünya Barış Günü, 2001'den sonra tarihi 21 Eylül olarak değiştirilse de Türkiye'de 1 Eylül olarak kalmıştır. Her yıl 1 Eylül'de kutlanan Dünya Barış Günü'nü Türkiye bu yıl, Cumartesi Anneleri ve İnsanları'na yapılan polis müdahalesi gölgesinde karşılıyor. İstanbul ve Diyarbakır'da 1 Eylül Dünya Barış Günü için miting düzenlenecek. Ankara'da ise Gar Meydanı'nda Ankara Katliamı'nda yaşamını yitiren 103 kişi anısına toplanılacak. Diyarbakır İstasyon Meydanı'nda gerçekleştirilecek mitinge izin veren valilik, dün itibarıyla mitingde kullanılacak bazı pankartları ve Barış Anneleri'nin konuşmasını yasakladı. Valiliğin yasakladığı pankartlar ise şöyle: "'Barış tecrit edilemez', 'Faşizm kaybedecek halklar kazanacak', 'Saray savaş, halklar barış istiyor', 'Savaşın, OHAL'in ve KHK'lerin karşısında barış kazanacak' ve 'AKP savaş istiyor, barışı biz inşa edeceğiz.'" 1 Eylül Dünya Barış Günü için biz de dokuz8HABER olarak çeşitli çevrelerden aldığımız görüşleri derledik. Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Genel Başkanı Şebnem Korur Fincancı: "Türkiye’nin dünyayla ilişkileri açısından sıkıntılı bir dönemde olduğunu hepimiz biliyoruz. Sürekli bir arayış içinde ama sürekli bir çatışma halinde. Hani 1 Eylül Dünya Barış Günü de çok doğru bir ifade değil o nedenle. Türkiye’de insanlar da hükümetler kadar dünyadan kopuk yaşıyorlar. Dünya Barış Günü olarak kabul edilmiş değil Birleşmiş Milletlerce, biliyorsunuz, 1 Eylül. Biz yine barış üzerine konuşabiliriz elbette, her koşulda konuşmalıyız zaten. Çünkü Ortadoğu’nun özellikle işgallerle savaşlarla mücadele ettiği, sadece Ortadoğu’da değil özellikle emperyalist ülkelerin sömürü ağına takılan az gelişmiş ülkelerde çatışma ortamlarının desteklendiği ve bu çatışma ortamlarında silah gücüyle, onları borçlandırarak savaşa katkı yapacak yöntemler geliştirdikleri koşullarda barışa en fazla ihtiyacımız olan dönem aslında. Barış için elden gelen yapılmalı. Hepimiz biliyoruz 3 milyonun üzerindeki Suriyeli yerinden yurdundan edilmiş, Türkiye’ye kaçmak zorunda kalmış. Bunların bir kısmı Türkiye’den Avrupa ülkelerine geçiş yapabilmek için Akdeniz sularında boğulmuş. Savaşın insanlar üzerindeki etkilerinin ne kadar ölümcül olduğunu bilerek, bütün insanların tüm savaşlara karşı durması gerekiyor ve barış adına yapılacakları hep beraber oturup düşünmek gerekiyor. Türkiye’de çatışmalı ortamın da ayrıca ne kadar şiddetle ve zorla sürdürüldüğünü göz önünde bulundurmalıyız. Türkiye de barışa en çok ihtiyacı bulunan ülkelerden birisi. Biz insanların bu kadar yokluk ve yoksunluk içinde bulunduğu koşullarda kaynaklarımızın önemli bir kısmını savaş silahlarına ayırıyoruz, savaş bütçesine ayırıyoruz. Oysa, sağlıktan eğitime bütün kurumsallaşmaların ne kadar çok üstünde olduğu ve kaynak israfının, diğer alanlardaki kaynak israfının nasıl bunları etkilediğini de görmek mümkün. Dolayısıyla her koşulda, her zaman barışın yanında olmak gerekiyor, barış için mücadele etmek gerekiyor." Eski Türk Tabipler Birliği Başkanı Prof.Dr.Gençay Gürsoy"Benim özlediğim gerçek barış, insan soyunun bu gezegen üzerinde yaşayan bitkisiyle, havasıyla, suyuyla, börtü-böceğiyle, hayatı, yaşamı tevazu içinde paylaşmasıdır. Böyle bir ümit artık yok. İnsan soyunun kendisiyle birlikte bu yorgun gezegeni de günün birinde yok edeceği belli ama bizim yaşadığımız coğrafyada bu ülkede bütün bu olup biteni gördüğü zaman ondan da fazla mutlu olmaya olanak yok. Şundan dolayı yok. Yani öyle bir iktidarla yönetiliyoruz ki gerilimden, şiddetten, kitlesel nefretten, intikam duygusundan besleniyor bu iktidar. Barış özlemi çok geniş kitlelerin beklediği, özlediği bir şey elbette ama bunun toplumsal bir talep haline gelmesi için sabırla çalışmak lazım. Başka çare yok. Bunun da siyasi bir hedefle ancak mümkün olduğunu da görmek lazım. Bu iktidar sürdükçe, gerilimden ve şiddetten beslenen iktidar mekanizması sürdükçe barışa ulaşamayız. O yüzden bunu bir yaşam biçimi haline getirmek, toplumsal talep haline getirmek konusunda da barış isteyen herkesin sabırla ve yılmadan çalışması gerekiyor. 1 Eylül Dünya Barış Günü vesilesiyle bu talebin sesinin yükseltilmesine olanak sağlar diye umut ediyorum. Ve o gün bütün bu taleplerin kamuoyuna yansıtılması için çaba gösterilmesi gerektiğini düşünüyorum." İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Avukat Eren Keskin: "Dünya genelinde ve Ortadoğu coğrafyasında savaşların yaşandığı bir süreçte Dünya Barış Günü’nün bir kez daha dillendirilecek olması son derece önemli. Özellikle kendi coğrafyamızda şiddetin bu kadar çok meşrulaştırdığı bir süreçte hala barış isteyen insanların olduğunun dile getirileceği bir gün olacak 1 Eylül. Bu nedenle bence önemi daha da büyük. Cumartesi Anneleri eylemi bu coğrafyanın en kabul edilmiş, içselleştirilmiş bir barışçıl eylemi. Ve bu eylem her hafta sessiz olarak ve yarım saat gerçekleştiriliyor. Tamamen barışçıl bir eylem. Bu nedenle geçen hafta yapılmış olan saldırının bu hafta 1 Eylül’de artık bu saldırıdan vazgeçilmesini talep ediyoruz. Çünkü İçişleri Bakanı’nın yaptığı açıklama ile birlikte gerçekten insan vicdanını sızlatan aslında hepimizi öfkelendiren son derece vahim açıklamalar yapıldı. Bizler bütün bu kayıp olaylarının şahitleriyiz. 90’lı yıllardan itibaren hepsinin avukatlıklarını yaptık ve dosyaları çok iyi biliyoruz. Bu dosyaların hepsi gerçekten işkence ile yok edilmiş insanların dosyaları. Bunların hepsinin kanıtları var. Ama devlet Birleşmiş Milletler’in Zorla Kaybetmelere Karşı Sözleşme’sini imzalamamakta direniyor. Bu politika bir devlet politikası. Kaybetme politikası devlette devamlılığın bir eseri. Bu nedenle yapılan saldırıyı da bu politikanın devamına bağlıyoruz biz. Ve bu politikadan derhal vazgeçilmesini talep ediyoruz." Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu: "Barış çok dolu dolu bir söz, bir hedef aslında! Ancak dünyanın tüm egemenlerinin savaştan kazandığı gerçeği karşısında belki naif kalıyor barış demek, barış istemek. Görünen bir başka gerçek daha var ama; artık tüm sınırlara rağmen neredeyse dünyanın her yanındaki insanın, her ülkeye, birçok nedenle, çoğunlukla da zorla göçtüğü bir zamanı da yaşıyoruz. Hem dünyanın tüm göçmenleri, hem de ezilen, haksızlığa uğrayan tüm insanların başka bir gelecek ve insanlığa doğru yol alacağına inanıyorum. Türkiye de bu kötülük ve savaş rejiminden kurtulacak ve barışı kuracak. 1 Eylül dünyaya iyilik ve barış bereketi getirsin." Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu: "1 Eylül Dünya Barış Günü bu yıl da hem dünyada hem de bölgemizde barış talebinin yükseltilmesi gereken konjonktürde gerçekleşecek. Biz de DİSK olarak barıştan, kardeşlikten, eşitlikten, özgürlükten, adaletten yana tutumumuzu ve bu konudaki mücadelemizi her zaman kararlı bir biçimde sürdürdük, bugün de sürdüreceğiz. Çünkü biliyoruz ki barış olmadan, demokrasi olmadan emeğin hakları olmaz. Barış için mücadele etmek demek aynı zamanda emeğimiz için, geleceğimiz için, demokrasi için ve bu ülkenin geleceği için mücadele etmek demektir. Bugün tüm dünyada aslında siyasal iktidarlar daha fazla savaş, daha fazla baskı, daha fazla otoriter rejimlerle kendi varlıklarını sürdürebiliyor. Bu açıdan bakıldığında da sermayenin kendi krizine çözüm bulmak açısından uyguladığı politikaların çözümsüzlüğü karşısında daha fazla savaşların, çatışmaların tüm dünyada yaşandığı bir dönemin içerisinden geçiyoruz. O nedenle böylesi bir dönemde, barış istemek, barış için mücadele etmek, barış için, kardeşlik için mücadele etmek, yaşamsal bir öneme sahip. O nedenle bu yıl da her zaman olduğu gibi 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde DİSK olarak tüm insanlığa, tüm emekçilere, işçilere, kadınlara, gençlere, bu ülkenin ve dünyanın tüm değerlerini ve güzelliklerini üretenlerin barış içinde yaşadığı bir ülke ve bir dünya diliyoruz. Bu anlamda da herkesin 1 Eylül Dünya Barış Günü’nü hem kutluyor hem de bu mücadelede omuz omuza olduğumuzu bir kez daha ifade ediyoruz." Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu"Barış kavramına ve bu kavramın ifade ettiği duruma en çok ihtiyaç duyduğumuz bir dönemdeyiz. Hem içeride Türkiye kendi barışını yitirmiş durumda, hem de barış odaklı bir dış siyasetten de vazgeçmiş durumda. İçeride ve dışarıda düşmanlaştırıcı bir politika hakim. Düşmanlaştırarak iktidarda kalmayı hedefleyen ve kendisi gibi düşünmeyen yurttaşları yoksullaştırarak iktidarda kalmayı politik tercih olarak gören bir siyasal iktidar var. Dışarıda da komşularıyla ve bütün dünya ile barış odaklı değil, çatışma odaklı bir dış politika izleyen bir iktidar var. Dolayısıyla 1 Eylül’e bu atmosferde gireceğiz. Kendi barışını kaybetmiş bir Türkiye olarak gireceğiz. Ama barış severlere düşen görev her zamankinden daha büyük. Barışı savunacak, talep edecek bir dayanışma ve mücadele ortamında bulunmalıyız 1 Eylül’de ve 1 Eylül’den sonra. Aynı zamanda adaletin ve vicdanın sadık takipçisi olan Cumartesi Anneleri’nin de 701’inci kez oturumu olacak 1 Eylül’de. 700’üncü oturumun dağıtılmasından sonra yapılacak bu. Umarım bu cumartesi 1 Eylül, tüm barış talep edenler bakımından, tüm adalet talep edenler bakımından bir dönüm noktası olur ve o zemin üzerinde mücadele etmeye devam ederiz." Terzi Yamağı Barbaros Şansal: "1 Eylül Dünya Barış Günü dünyada barışın en sesli olduğu günlerden bir tanesi, 2018’in ürünü. Umarım barış dediğimiz kavram sadece isimde kalmaz. Çocuğuyla, yaşlısıyla, genciyle, ötekisiyle, berikisiyle, hepsiyle huzura, güvenliğe bir adım daha atarız ve barışı hep birlikte başarırız. Cumartesi Anneleri, asit kuyuları, gözaltında kaybolanlar, faili meçhuller, Taksim olayları ve niceleri… Devletin şiddetini derhal durdurmak gerekiyor. Değil 700, 701, 702; 7 bin, 70 bin, bin de olsa unutmamak gerekiyor. Muhakkak katillerin bulunması gerekiyor." Kadın Meclisleri Üyesi Fidan Ataselim: "Savaşlar en çok kadınları ve çocukları etkiler; şiddet artar ve biçimi değişir. Çokça yaşam hakkı ihlali, kadın cinayetleri, tecavüz, istismar artar, yaşam zorlaşır. Tüm toplumlar için ve kadınlar için de daha yaşanılabilir bir dünya için halkların barışını sağlamalıyız." Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Temsilcisi ve gazeteci Erol Önderoğlu: "Dünyada çoğalan çatışma alanları toplumların barışını ciddi şekilde tehdit etmekle birlikte sokağın nabzını iyi veren bir gazeteciliği de zorunlu kılıyor. Kutuplaşma tehlikesinin belirginleştiği Türkiye şartlarında ise biz gazeteciler toplum adına şeffaflığı, adaleti ve barışı hedeflemeliyiz. Sosyal medyanın bize hem kaynak hem de çalışmalarımızı yaymanın mecrasını oluşturduğunu kabul ederek biz gazeteciler, bu zorlu dönemde, olayların bir bağlama oturtulduğu gerçek haberden ve araştırmadan da kopmamalıyız." Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Kadın ve LGBTİ Komisyonu Üyesi Gülfem Karataş: "Dünya barış günü en çok gazeteciler için önemli, çünkü gazetecilerin çalışma alanlarının başında maalesef savaş alanları geliyor ve bu savaştan en çok etkilenen birebir şahidi gazeteciler oluyor. Bu nedenle barışın gerekliliğini en iyi bilen de gazetecilerdir. Bunun yanı sıra gazeteciler savaşa karşı barışı savunduğu için bugün 150’nin üzerinde gazeteci tutuklu, sesleri kısılmak isteniyor. Ancak gerçeklerin er ya da geç gün yüzüne çıkma gibi bir özelliği vardır ve gazeteciler bu gerçekleri yazmaya devam edecekler, her zaman da savaşın kötülüğünü gösterecek, barışı savunacaktır." Vicdani Retçi Sergen Sucu: "Halklar atalarının yarattığı ilk savaş duygusundan arınmak için önce doğaya uyguladıkları tahakküm ve alt etme pratiklerinden vazgeçerek doğayla bütünleşmelidir. Devlet ve kapitalist modernitenin  bir birini besleyen çarkı bugün ki savaşın orman yangınlarının, Kürdistan'daki insansızlaştırma politikalarının sonucu olduğunu görebilmek mümkündür. Savaş iktidar tahakküm ilişkilerinin reddi ancak barışla ve yaşamı değiştirip dönüştürmekle mümkün olur. Militarist savaş besleyici politikalara karşı günümüz için en büyük cevaplardan biri vicdani rettir ve bu bizlerin halklara ve doğaya karşı en temel sorumluluğumuzdur. 1 Eylül’ü Dünya Barış Günü'nden ziyade dünya barış asrına dönüştürmek dileğiyle. Biji aşiti. Yaşasın barış." İnsan hakları aktivisti Hacer Foggo: "701 haftadır İstiklal Caddesi'nde çocuklarının akıbetini soran Cumartesi Anneleri’ni 1995 yılında kurulduklarından beri ben de takip ediyorum. Onlara uygulanan şiddetin son bulmasını istiyorum 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde. Hem son bulmasını hem de herkesin Cumartesi Anneleri’nin etrafında o gün kilitlenmesini istiyorum. Buna devletin tüm kurumları da dahil." Yeşil Artvin Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Bedrettin Kalın: "1 Eylül Dünya Barış Günü’nü bu yıl da Ortadoğu'nun kan gölüne çevrildiği, halkların sürgün ve mülteci edildiği, emperyal planların uygulandığı, ülkemizin bu bataklığa koşar adım sokulduğu bir dönemde kutluyoruz. İnsanlık adına utanç duyacağımız bu sürecin en büyük mağdurları her zaman kadınlar ve çocuklar ile yaşadığımız çevredir. İnsanlık kendi sonunu getirecek akılsız bir çabayı bilinçsizce sürdürüyor. İnsanlık kendi kurtuluşunun önce birbirleriyle sonra doğayla barışmaktan geçtiğini görmek zorunda. Bu anlamda emperyal güçlere karşı ilk bağımsızlık savaşını kazanarak bütün mazlum milletlere umut olmuş ülkemizin kuruluşunu sağlayan 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın hemen ertesinde büyük önderin 'yurtta barış, dünyada barış' şiarını bir kez daha yükseltmek, dünya halklarının ortak şiarı haline getirmek gerekiyor. Bu düşüncelerle 1 Eylül Dünya Barış Günü’nü kutluyorum."