Sözcü gazetesi yazarı Çiğdem Toker, bir hafta önce kaybettiği babasının "yürüyerek bindiği ambulansın götürdüğü Denizli Servergazi Devlet Hastanesi acil servisinde, bir dizi ağır ihmal sonucu" yaşamını yitirdiğini yazdı.

Sözcü gazetesi yazarı Çiğdem Toker, bir hafta önce kaybettiği babasının "yürüyerek bindiği ambulansın götürdüğü Denizli Servergazi Devlet Hastanesi acil servisinde, bir dizi ağır ihmal sonucu" yaşamını yitirdiğini yazdı. Babası Erdoğan Toker'in bir sedye üzerinde, kanamalı ve aralıksız 12 saat boyunca, bir uzman doktor görmeden tutulduğunu belirten Toker, "Babamdan öğrendiğim" başlıklı yazısında süreci şöyle anlattı: "Onu kaybettiğimiz günün hastane öyküsü iki aşamadan oluşuyor. Sabah erken burun kanaması şikayetiyle hastane acil servisine götürülüyor. Burnuna uygulanan tamponun ardından MR, tomografi tetkikleri yapılıyor. Ciddi bir sorun olmadığı söylenerek eve gönderiliyor. Gece saat 20'yi geçerken bu defa ağzından ve burundan tekrar kanama başlıyor. Annem yeniden ambulans çağırıyor. Yine çabucak ulaşıyor. Bir yandan burnuna tampon yapılmaya çalışılırken diğer yandan yine bastonuyla yürüyerek ambulansa bindiriliyor. Yine aynı hastanenin yine acil servisi… Burnuna tampon yapılıyor. Gece yarısını geçince pratisyen hekim, cep telefonu ışığıyla boğazına bakıyor. Damak bölgesinde kanama nedeniyle gece hastanede kalması gerektiğini söylüyor. Ama o gece, sabaha kadar babamı hiçbir uzman doktor görmüyor. Kulak burun boğaz uzmanının, sabah poliklinikte bakacağı söyleniyor. Babamın ağzından ve burnundan kan gelmeye devam ediyor. Sürekli yatar pozisyonda tutuluyor, sık sık doğrulmak istiyor. Saatler ilerledikçe direnci düşüyor. Teyzem sabah erken saatte gelip durumu gördüğünde, özel hastaneye götürebileceklerini yüksek sesle dile getirerek ambulans istiyor. Bu seslenişine hiçbir yanıt alamıyor. İstanbul'da doktor olan kardeşimi arayarak ağzı ve burnundan kan ile pıhtı geldiğini söylüyorlar. Babamın genel durumu kötüleşiyor, solunumu ve kalbi durarak vefat ediyor. Babam Erdoğan Toker, öğretmenlik yaşamı boyunca uğradığı, tanık olduğu sayısız haksızlığı; yazarak, dilekçe vererek, dava açarak dile getirdi. Bir bayram günü canınızı sıkma pahasına, bu acılı hikayeyi paylaşmamın nedeni tam da budur: O böyle isterdi. Sadece kendisi için de değil. Onun yaşamına mal olan ihmaller, başkalarına da zarar vermesin diye.”