DSC_2024 dokuz8HABER'e konuşan Dicle Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. İrfan Açıkgöz "Barış için Akademisyenler'in yayımladığı 'Bu Suça Ortak Olmayacağız' başlıklı imza metni sonra yaşananları değerlendirdi: Türkiye'de oldum olası barışı istemek vatan hainliğiyle eşdeğer görülen bir kavramdır. [mks_dropcap style="letter" size="52" bg_color="#ffffff" txt_color="#000000"]T[/mks_dropcap]ürkiye’de yaşa  nan çatışmalı sürecin sona ermesi talebiyle inisiyatif alan bir çok kişinin hedef haline getirildiği şu günlerde ‘Barış İçin Akademisyenler’ üyesi imzacılarından Dicle Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. İrfan Açıkgöz dokuz8HABER muhabiri Mehmet Nabi Batuk’un sorularını yanıtladı. Açıkgöz, taraflara barışçıl yollar ile adım attırabilmek için ‘üçüncü bir aklın’ önemine değindi. Akademisyenlerin neden imza kampanyasına başladıkları ve sizin neden bu imza kampanyasına destek verdiğinizi sorarak başlayalım isterseniz? Yanı başımızda bulunan Sur'da manzarayı buradan görebiliyorsunuz. Biz Dicle Üniversitesi'nde çalışanlar olarak 24 saat boyunca ve 100 güne yakın bir süredir bu durumun şahidiyiz. Bu çok rahatsız edici bir durum derse giriyorsunuz top sesleri, evde uyuyorsunuz top sesleri, uyumaya çalışıyorsunuz top tank sesleri, helikopter sürekli dolanıyor. İşin birde insani boyutu var. Sonuçta çocukluğumu yaşadığım şehirden bahsediyorum. Sur; Diyarbakır ekonomisinin, küçük esnaf diyebileceğimiz kesiminin, yoksullarının yaşam yeridir. Oranın yaşamını orada yaşayanların dayanışmasını biliyoruz. Şimdi buna duyarsız kalmak olmazdı. Diğer bir boyutu ise şu, gençler okula gelemiyor, yollar kapalı. Tüm bunlar yaşanırken kulağını kapatıp tüm bunlar olmamış gibi davranmak bizim insanlığımıza sığmazdı. Aynada kendimize baktığımızda ne göreceğiz ya da çocuğumuz gelip ‘baba bunlar oluyorken siz bostan korkuluğu muydunuz’ derse ne yapacağız. Peki bu imza kampanyasının ardından özellikle Cumhurbaşkanı'nın terörizmle eşleştirdiği bir akademi grubu yaratıldı malumunuz. Bu tartışmalar hakkında neler düşünüyorsunuz? Türkiye'de kendimi bildim bileli barışı savunanlar ya da barış isteyenler bu tarz suçlamalara maruz kalmıştır. Yani Türkiye'de oldum olası barışı istemek vatan hainliğiyle eşdeğer görülen bir kavramdır. İmza kampanyası kamuoyuna açıklandıktan sonra Türkiye'nin birçok ilinde akademisyenlere hukuki idari soruşturmalar açıldı. Hatta bazı akademisyenlerin görevlerinden uzaklaştıklarını duyduk? Siz neler yaşadınız? Dicle Üniversitesi'ndeki akademisyenler olarak bize öncelikle idari soruşturmalar açıldı. Savunmalarımız istendi, onları verdik ve bekliyoruz. Gazetelerden öğrendiğimiz kadarıyla Ankara ve İstanbul Savcılıkları ayrı ayrı dosyalar hazırlıyor. Savcılık süreci de her an başlayabilir. Peki hukuki olarak Barış için Akademisyenler oluşumuna imzacı olan herkese terör örgütlerine destek vermek veya üyesi olmak gibi iddialarla suçlamalar yöneltiliyor. Sizin böyle bir desteğiniz var mı? Şüphesiz ki bizim öyle bir durumumuz yok. Sonuçta ölen insanlar var. Savaş olmazsa ölüm ve yıkım olmayacak. Oradan başlamak gerekiyor. Bu ölen insanlar Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşlarıdır. Devletin bir takım asli görevleri var. Bunların başında vatandaşın can ve mal güvenliğini korumak geliyor. Dolayısıyla biz devletten bunu istedik. Bir eleştiri dozunda dedik ki 'Vatandaşın can ve mal güvenliğini koruyun'. Bildiriyi tam bütünlüğü içerisinde okursanız şiddeti teşvik eden, şiddeti öven, terörü öven bir kavram veya kelimeye rastlayamazsınız. Günümüze gelelim birçok ilçede operasyonlar sürdürülüyor. Savaşın iki tarafı da geri adım atmıyor. Ancak bu iki taraf arasında ezilen ve yaşam alanları tahrip edilen insanlar var. Bu saatten sonra sizce barış nasıl sağlanacak? Sonucu kötü de olsa yürüyen bir barış ve çözüm süreci vardı. Sonuçta üzerinde mutabık kalınan bir takım maddelerle bir çerçeveye oturtulan bir süreç yaşandı. Peki o süreçte neler oldu ya da neler olmadı? En azından biliyoruz ki ölen insanların sayısı neredeyse sıfır oldu. Bu bir kazanım mıydı evet büyük bir kazanımdı. İnsanlarda artık bir coşku başladı. Bunun adı yaşayabilme coşkusuydu. 7 Haziran'dan sonrasını hatırlayalım. Sonra bir Kasım'dan sonrasını çok kısa bir zaman içerisinde çok kötü bir noktaya döndü Türkiye. Bizler akademisyenler ve sivil toplum örgütleri olarak Türkiye'de bir barışın yeniden tesis edilmesi için mücadele veriyoruz. Ne Olmuştu? İki buçuk yılı aşkın bir süre devam çözüm süreci ile birlikte iklimin barışa döndüğü Kürt illerinde 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinin ardından tam bir kaos havası hakim. Suruç’ta 33 gencin hayatını kaybettiği İŞİD saldırısı ve saldırının ardından iki polisin öldürülmesiyle birlikte başlayan çatışmalar özellikle Cizre ve Sur gibi büyük yerleşim alanlarında kurulan hendekler ve bu hendeklere yönelik operasyonlarla birlikte halkın gündelik yaşamını sürdürmesinin dahi önüne geçmiş durumda. Dokuz8HABER/ Mehmet Nabi Batuk