Gezi direnişini sırasında Gazeteci Gökhan Biçici'nin haber takibi yaparken Şişli'de işkenceye uğrayarak gözaltına alınması ile ilgili hukuki süreç geçtiğimiz günlerde "takipsizlikle" sonuçlandı. Biçici karara bir basın toplantısı düzenleyerek tepki gösterdi.

Gezi direnişinde gazetecilere yönelik baskıların bir sembolü olarak dünya çapında yankı uyandıran işkenceli gözaltı davasıyla ilgili takipsizlik kararına ilişkin avukatı Metin İriz'le birlikte Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nde bir basın toplantısı düzenleyen Gökhan Biçici "Bu dava bireysel bir dava değil bir basın özgürlüğü davasıdır" dedi. Açıklamaya Türkiye Gazeteciler Sendikası İstanbul Şube Başkanı Gökhan Durmuş da destek verdi.

Gezi direnişi sürecinde gazetecilere yönelik şiddetin sembolü oldu

Gezi direnişinin tüm enerjisiyle devam ettiği günlerde gazeteci Gökhan Biçici'nin 16 Haziran 2013'te haber takibi yaparken Şişli'de işkenceye uğrayarak gözaltına alınması o anda mahalle sakinlerinin gösterdiği tepki, çektikler görüntüler ve fotoğraflarla bir anda hem Türkiye hem dünya kamuoyunun gündemine girmişti. Gezi günlerinde gazetecilere yönelik uygulanan şiddetin sembolü haline gelen bu vakayla ilgili hukuki süreç geçtiğimiz günlerde "takipsizlikle" sonuçlandı. Konuyla ilgili Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nde avukatı Metin İriz'le bir basın toplantısı düzenleyen Gazeteci Gökhan Biçici sürece ilişkin bilgi verdi. Açıklamayan Türkiye Gazeteciler Sendikası İstanbul Şube Başkanı Gökhan Durmuş da destek verdi.

gökhan biçici basın toplantısı1Gökhan Biçici: "Gezi Direnişi günlerinde sokaklarda haber takip etmek daha da zorlaştı"

Gökhan Biçici açıklamanın başında süreci özetledi. Gezi direnişinin Türkiye tarihinin en büyük halk ayaklanmalarından birisi olduğunu anlatan Gökhan Biçici, gazeteciler olarak da bu süreci yakından takip ettiklerini ancak çeşitli baskılara maruz kaldıklarını "O dönemde yüzlerce gazeteci sokaklarda şiddete uğradı, haber takip etmek daha zorlaştı," sözleriyle hatırlattı. Biçici, kendisine yönelik daha özel bir tavır alındığını da söyleyerek, "Ben de o süreçte İstanbul Emniyeti'nin baskılarını en sistematik yaşayan gazetecilerden birisi oldum. Başından itibaren hedef alınarak yakın mesafeden gaz fişeğiyle vurulma, iki defadan fazla gözaltına alınma, birkaç kez gözaltına girişiminin hedefinde olma gibi baskılara maruz kaldım." dedi. Biçici şöyle devam etti: "Bu olayda haber takip ederken kullandığım araçlar elimden koparılıp alınmaya çalışıldığı ve buna izin vermediğim için darp edilerek yerlerde sürüklendim, hukuksuz bir şekilde gözaltına alındım. Mahalle halkı, sakinleri buna tanıklık etti, tepki gösterdiler, kayda aldılar, fotoğraflarını çektiler ve bir anda o vaka bütün dünyaya yayıldı, milyonlarca insan buna tanıklık etti. Hatta bütün Gezi direnişi boyunca gazetecilere yönelik baskıların, şiddetin sembol vakası haline geldi."

"Yargı sisteminin söz konusu olan gazetecileri ve gazeteciliği yargılamak olunca ne kadar atak davrandığını biliyoruz"

Takipsiz kararını "Cezasızlık tutumunun çarpıcı bir örneği" olarak nitelendiren Gökhan Biçici, yargı sisteminin çifte standardına dikkat çekti: "Ancak aynı devletin, aynı yargı sisteminin söz konusu olan gazeteci yargılamak olduğunda, gazeteciliğin yargılanması olduğunda ne kadar atak ve seri davrandığını biliyoruz. En çarpıcı örnek dün Çağlayan Adliyesi'nde ifade veren meslektaşlarımız oldu. Özgür Gündem Gazetesiyle dayanışma için bir gün boyunca Eş Genel Yayın yönetmeni olarak görev alan 15 meslektaşımıza birkaç gün sonra soruşturma açıldı ve ifade vermek zorunda kaldılar. Ertuğrul Mavioğlu örneğinde o kadar hızlı hızlı davrandılar ki duruşma tarihi dahi verilmiş durumda. Bu demek oluyor ki burada sistematik bir tutum var."

Avukat Metin İriz: "Takipsizlik kararı cezasızlık politikasının devam ettiğinin bir göstergesidir"

Gökhan Biçici'nin avukatlığını üstlenen Avukat Metin İriz de söz konusu takipsizlik kararının "Cezasızlık politikasının devam etmesi"nin bir göstergesi olduğunu söyledi. Dava sürecini özetleyen Metin İriz, ilk gözaltı anında şüpheli olarak ifade verdiği aşamadan itibaren Gökhan Biçici'nin polisler hakkında şikayetçi olduğunu ve başına gelenleri tüm ayrıntılarıyla anlattığını söyledi. Savcılığın bu şikayete ilişkin her hangi bir işlem yapmaması üzerine bir süre sonra tekrar suç duyurusunda bulunduklarını ifade eden İriz, CMK'nın 172'inci maddesine göre "Savcı dava açılması için yeterli şüphe varsa dava açar" denildiğini hatırlattı ve şöyle devam etti: "Gökhan Biçici dosyası açısından aslında CMK'nın 172'inci maddesi savcıya dava açma mecburiyeti getiriyor. Dosyada fotoğraf var, doktor raporu var ve Gökhan'ın çok ayrıntılı, 10 sayfaya yakın hem sorgu aşamasında hem savcı aşamasında birbirini doğrulayan beyanları olmasına rağmen savcılık makamının bu konuda takipsizlik kararı vermesi aslında işkenceyle ilgili cezasızlık politikasının devam ettiğini gösteriyor."

"İç hukuk açısından Anayasa Mahkemesi'ne başvuru dışında yol kalmadı"

İriz, kendilerine iç hukuk açısından Anayasa Mahkemesi'ne başvuru dışında bir yol bırakılmadığını dile getirdi ve son olarak da İnsan Hakları Mahkemesi'nden Anayasa Mahkemesi'ne kadar Gökhan Biçici benzeri davalarda mağdur lehine alınan pek çok olumlu karar olduğunu dile getirdi.

TGS İstanbul Şube Başkanı Gökhan Durmuş: Gezi direnişinin üçüncü yılında belki dayak yiyen gazeteci sayısı azaldı ama tutuklu ve işsiz gazeteci sayısı arttı"

Türkiye Gazeteciler Sendikası İstanbul Şube Başkanı Gökhan Durmuş basın toplantısında söz alarak Gezi direnişinden bugün basın özgürlüğü açısından durumu değerlendirdi. "Gezi direnişi gazeteciler üzerindeki baskıların dışa vurumu olmuştu" diyen Durmuş, Gezi direnişinin üçüncü yıl dönümü olmasına rağmen Türkiye'de basın özgürlü açısından durumun değişmediğini ifade etti. "Belki dayak yiyen gazeteci sayısı azaldı ama cezaevindeki gazeteci sayısı arttı. İşsizlik giderek arttı." diyen Durmuş, Medya sektöründe işsizlik oranının genel ortalamanın üzerinde olduğun ve yüzde 18'lere çıktığını anlattı.

"Gökhan Biçici davasını başından beri yakından takip ediyoruz ve buna devam edeceğiz"

Durmuş şöyle devam etti: "Yine kayyumlar atandı, gazetelere el konuldu. Bu ve benzeri bir çok şey yaşandı. Dayanışma eylemi yapan insanlar dahi soruşturmalara maruz kaldı. Cumhurbaşkanlığına hakaretten sayısız gazeteciye dava açıldı. Can Dündar örneğinde tutuklama, davaların yanı sıra silahlı saldırını hedefi oldu. Benzer vakalar yaşandı. Gidin Çağlayan Adliyesi'ne her gün onlarca gazeteci mahkemelerde ifade veriyor, haberlerini savunmak zorunda kalıyorlar. Türkiye'de basın özgürlüğü açısından gerileme devam ediyor. 180 ülke arasında 151'inci sıraya geriledi." Durmuş, TGS olarak Gökhan Biçici davasını başında itibaren yakın takip ettiklerini ve destek vermeye devam edeceklerini söyledi. Son olarak tekrar söz alan Gökhan Biçici, "Benim davam aslında bireysel bir dava değil, toplumsal bir dava, basın özgürlüğü davası." dedi. Biçici, sözlerini "Ben kendi adıma bu süreci en son noktaya kadar takip edeceğim, çünkü bu noktada sonuç almak başka meslektaşlarımın hak savunma ve adalet arayışını kolaylaştıracaksa misyonumuzu yerine getirdik sayacağız kendimizi" vurgusuyla bitirdi. dokuz8HABER