Diyarbakır’da 1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla yapılan açıklamalarda, “Savaş tamtamları çalanlara karşı barışın sesini yükseltmeliyiz” mesajı verildi.

Amed Emek ve Demokrasi Platformu, 1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla Diyarbakır’ın Bağlar ilçesi Koşuyolu Parkı'nda bulunan İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi Anıtı önünde açıklama yaptı. Açıklamaya, platform bileşeni sivil toplum örgütler ile siyasi parti temsilcilerinin yanı sıra HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan katıldı. MA’nın haberine göre Kürtçe ve Türkçe "Her şey denendi şimdi barış zamanı" yazılı pankartın açıldığı açıklamada konuşan Amed Emek ve Demokrasi Platformu Dönem Sözcüsü Doğan Hatun, artık silahların susması gerektiğini belirterek, egemen güçlerin savaşların getirdiği yıkımdan ve vahşetten ders çıkarmadığını, bundan kaynaklı da çatışmalar nedeniyle binlerce insanın yaşamını yitirmesine ve göç etmesine neden olduğunu söyledi.

“BARIŞTAN YANA TAVIR ALMAYA DEVAM EDECEĞİZ”

Kürt sorununda çatışma ve şiddet politikaları başta olmak üzere Suriye, Irak, Libya’da gerçekleştirilen sınır dışı operasyonlarla halkların tehdit altında olduğunu ifade eden Hatun, "Bu ülkenin işçilerin, kamu emekçileri, hekimleri, mühendisleri, mimarları, şehir plancıları olarak bizler, komşularıyla barış ve dostluk içinde yaşayan bir ülke istiyoruz. Sınırları içinde yaşayan farklı inançların, kültürlerin, kimliklerin barış içinde kardeşçe yaşayabildiği bir ülke istiyoruz. Hayatın her alanında artık savaş ve karşıtlaştıran dilden vazgeçilmesini istiyoruz. Barışın ve kardeşliğin egemen olduğu bir Türkiye ve dünya istiyoruz. Bedeli ne olursa olsun, dün olduğu gibi bundan sonra da barıştan yana tavır almaya, barış mücadelesinin sesi olmaya devam edeceğiz" dedi.

“ORTAK PAYDA BARIŞ OLMALI”

CHP Diyarbakır İl Başkanı Gönül Özel, savaştan bütün toplumların etkilendiğini, bu nedenle ortak paydanın barış olması gerektiğinin altını çizerek, refahın, demokrasinin, hukukun egemen olduğu bir dünya dileklerini paylaştı.

“SAVAŞ KAYBETTİRİYOR”

HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan da AKP ve MHP iktidarının dünyanın her yerinde savaş politikaları yürüttüğüne dikkat çekerek, savaş politikalarının herkese kaybettirdiğini söyledi. Paylan, şöyle konuştu: "Hem huzurumu kaybediyoruz hem refahımızı kaybediyoruz. Çünkü savaş, yoksulluktur, işsizliktir sefalettir, felakettir. Tüm bunlardan kartalmak için hem ülkemizde hem bölgemizde barışı savunmak birincil görevimizdir. Bu anlamda hep beraber bütün barış sevdalıları olarak, savaş tamtamları çalanlara karşı barışın sesini çok daha güçlü bir şekilde yükseltmeliyiz. Hep beraber bijî aşitî diyelim. Yaşasın barış diyelim" ifadelerini kullandı. Açıklama ardından "Savaşa geçit vermeyeceğiz", "Savaşa hayır barış hemen şimdi" ve "Bijî aşitî" sloganları atan grup, anıt önüne karanfil bıraktı.

“KAÇ İNSANIN ÖLMESİ GEREKİYOR?”

İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi, Diyarbakır Barosu, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Diyarbakır Temsilciliği, Hak İnisiyatifi Diyarbakır Temsilciliği ve Diyarbakır Tabip Odası, İHD Diyarbakır Şubesi binasında basın toplantısı düzenlendi. Kurum temsilcilerinin katıldığı toplantıda, ortak açıklamayı yapan İHD Şube Başkanı Abdullah Zeytun, Kürt sorununun çözümsüzlüğünden kaynaklı 36 yıldır silahlı çatışmaların devam ettiğini söyledi. Zeytun, bu çatışmalarda yaşanan tahribatları anlatarak, silahlı çatışma ortamının Türkiye’nin tamamını etkilediğini, demokrasi ve insan hakları sorununu derinleştirerek büyüttüğünü kaydetti. “Barışın sağlanabilmesi için daha kaç insanın yaşamını yitirmesi gerekir?” diye soran Zeytun, tek bir insanın daha yaşamını yitirmesini istemediklerini ifade ederek, “Kürt sorunu baskı ve şiddet yöntemleriyle çözülemez. Kürt sorunu, Kürt yurttaşların temel haklarının Anayasal güvence altına alınmasıyla çözülür. Hak ve adaletin tam olarak sağlanmasıyla çözülür” diye konuştu. Toplantıda, adil yargılama talebiyle başlattığı ölüm orucunda yaşamını yitiren Avukat Ebru Timtik ile açlık grevini sürdüren Avukat Aytaç Ünsal’ın durumuna değinen TİHV Diyarbakır Temsilciliği’nden Serkan Delidere, devlet yetkililerin adil yargılanma talebiyle ölüm orucuna girenlerin taleplerine kulaklarını tıkadığını söyledi.