Diyarbakır’da katıldığı Newroz kutlamasında öldürülen üniversite öğrencisi Kemal Kurkut davasında mahkeme heyeti, sanık polis Y.Ş. hakkında beraat kararı verdi. Mahkeme heyeti, sanığın suçu işlediğini gösterir ve cezalandırılmasına yeter nitelikte kesin ve inandırıcı deliller elde edilmediğini savundu.

Diyarbakır 2017 Newroz'una katılırken öldürülen üniversite öğrencisi Kemal Kurkut'un katil zanlısı polis Y.Ş. hakkında "olası kastla öldürme" suçundan açılan davanın 12’nci duruşması, Diyarbakır 7'nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Mahkeme heyeti, duruşmada sanık Y.Ş. hakkında beraat kararı verirken, olası şüphelinin tespiti için de 72 polis hakkında suç duyurusunda bulunmasını kararlaştırdı. Diyarbakır 7'nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan davanın 12'nci duruşmasısna anık ve avukatı katılmadı. Kurkut ailesi avukatları olan Diyarbakır Barosu Başkanı Cihan Aydın, Mehmet Emin Aktar, Serdar Çelebi, Sidar Avşar, Mehmet Öner ve Muhlis Oğurgül ise hazır bulundu. Duruşma öncesi Diyarbakır Adliyesi önünde ve mahkeme salonunun bulunduğu koridorda polis tarafından yoğun önlem alınırken, pandemi gerekçesiyle HDP milletvekilleri Meral Danış Beştaş, Hişyar Özsoy ve gazetecilerin aralarında bulunduğu 18 kişi, izleyici olarak salona alındı.

SAVCI MÜTALAASINI YİNELEDİ

MA'nın aktardığı habere göre savcı, 10’uncu celsede sunduğu esas hakkındaki mütalaasını tekrarlayarak sanık polis hakkında 9 yıla kadar hapis kararı verilmesini istedi. Sanık polisin ateş açmasının 'aşırılık' olduğunun belirtildiği mütalaada şu ifadelere yer verildi: “Olayın Diyarbakır’da Newroz kutlamalarının başlamadan önce meydana gelmiş olması, bölgenin terör konusundaki hassas durumu, maktulün polisin ihtarına ve ihtar atışlarına rağmen durmayarak kontrol noktalarını aşmış olması, güvenlik güçlerinin aklına muhtemel bir terör saldırısı riskini getirmiş ise de incelenen görüntü kayıtlarında ve alınan uzmanlık raporlarına göre maktulün üzerinde sadece kot pantolon ve elinde bıçak oluşu gözetildiğinde sanık savunmaları ve tanık anlatımlarına göre maktulün ‘gelin ulan öldüreceğim patlatacağım’ şeklindeki sözleri üzerine sanığın silahı ateşlemesi şeklinde gelişen olayda maktulün yarı çıplak olması nedeniyle üzerinde patlayıcı olmayacağını mesleki bilgi ve tecrübeyle öngörmesinin kendisinden beklendiği, yine görüntü kayıtlarında maktulün elinde bıçak ile görevli polislere ya da alanda bulunan vatandaşlara herhangi bir saldırı teşebbüsünde bulunmadan rastgele alanda hareket ettiğinin anlaşıldığı, buna rağmen alanda görevli başkaca polisler tarafından havaya ateş edilmesine ve alanda görevli polis sayısı da gözetildiğinde maktulün vurulmadan etkisiz hale getirme ihtimali varken, sanığın öldürme kastı olmaksızın ve mesleki bilgi ve tecrübe ile yerden sekebilecek merminin maktule isabet edebileceğini öngörmesi gerekirken maktulün ayaklarına doğru ateş ederek etkisiz hale getirmeyi amaçladığı ancak adli tıp raporunda da belirtildiği gibi yerden seken merminin maktule isabet etmesi olayında sanığın ve görevli diğer polis memurlarının sözlü ve ateşli uyarılarına direnen maktulü etkisiz hale getirmek için kademeli olarak silahla ateş etmesi yasa gereği ise de polis vazife ve salahiyet tüzüğünün 17. Maddesinde belirtilen suçlunun öldürülmekten ziyade yaralı olarak yakalanmasına ilişkin hükme gerekli özenin gösterilmediği…”

"FOTOĞRAFLAR OLMASAYDI YARGILAMA YAPILMAYACAKTI"

Kurkut’un ağabeyi Cihan Kurkut, delillerin ortada olduğunu belirterek, adil yargılama talebinde bulundu. Mütalaaya katılmadıklarını söyleyen avukat Mehmet Emin Aktar, “Savcı bir kaza oldu diyor. Bunu kabul etmiyoruz” diyerek, duruşmaya gelen bilirkişi raporlarına değindi. Gazeteci Abdurrahman Gök’ün fotoğrafları olmasaydı, bu yargılamanın da yapılmayacağını ifade eden Aktar, “Vali ‘canlı bomba’ dedi. Abdurrahman Gök’ün fotoğrafları ile mızrağın çuvala sığmadığı görüldü” diye konuştu.

"BİR GÜN BİLE TUTUKLULUK OLMADI"

Ulusal Kriminal Büro’nun ilk raporundaki tespitler ile Kurkut’un öldürüldüğü anda yaşananlara değinen Aktar, şöyle devam etti: “Bilirkişi ‘Sanık silahı doğrultuyor. 5-6 metrede vurmak istiyorsanız ayağından vurursunuz, havaya ateş edersiniz öldürücü bir yeren vuruyorsunuz kasten bir cinayet ve öldürme var’ diyor. Bilirkişi olayın vahametini o kadar çok düşünmüş ki sonuç kısmında kamera görüntüsü dikkatle izlenmiş. Hareketli kamera kayıtlarında fotoğraflarda kalite düşük olacağından deşifre klibi izlenmeli demiş, mahkemede izledik mi, hayır. Ulusal Kriminal, bu çalışmasında ‘şayet tutuklu bulunan sanık’ demiş, bilirkişi raporunda. Bilirkişi, öldürme olayına bakınca herhalde fail tutukludur demiş. Bu ülkede herkes durumdan bir vazife çıkarır. Nedir o, cezasızlık. ‘Bilinçli taksir bilinçli ateş etti ama öldürme kastı taşımıyor’ deniyor. Hayır sayın başkan. Eğer gerçekten böyle ise bu kadar seremoniye gerek yoktu. Sanık ben ayaklarına doğru ateş ettim diyor, hem de iki defa ateş ettim diyor, niye iki defa ateş açıyor ve bir daha ateş açmıyor, çünkü Kemal’i vurmuş. Sanık taksirle değil, kasten hareket etmiştir. Adli Tıp ‘yerden sekti’ diyor. Adli Tıp buna inanmamızı istiyor. Bir kişi bile tutuklu değil, 22 yaşında gencin hayatının değeri bir günlük bir tutukluluk bile olmadı. Umarım bugün verilecek kararla cezasızlık son bulur.”

"POLİS BAŞKA SİLAHLA TESLİM OLDU"

Diyarbakır Baro Başkanı Cihan Aydın, Kemal Kurkut vurulmadan önce yaşananları şöyle anlattı: “Olay yerinde sadece TOMA ve poliste silah var. En son yapılması gereken işlem, polisler ilk olarak silahlarına dadanıyorlar. Valilik açıklaması canlı bomba olduğuna dairdi ama o açıklamayı valilik sitesinde görmedim. Herhalde kaldırmışlar. Bu soruşturmayı başından sonuna sanırım mesai arkadaşı olan ve Terörle Mücadele tarafından yürütüldü. Sanık olaydan 25 gün sonra silahıyla emniyet müdürlüğüne saat 11.40’da teslim oldu. Aynı gün garip bir şekilde, sanık akşam saatlerinde başka seri numaralı bir silah teslim ediyor. Buna ilişkin bir şey konuşuldu mu, bu silah soruldu mu, bilmiyoruz. Ben görüntüleri izledim, Kemal 4 nolu kapıya geldiğinde, polisler tarafından bir engelleme yok, sadece koşuşturuyor polisler. Görüntülerde 24 polis saydım, oradaki polislerin durdurma çabası yok, hepsi silahına sarılıyor. Sanık soğukkanlı bir şekilde aradaki hendeğin içine giriyor, silahını çekiyor, hiç bir heyecan belirtisi olmaksızın, iki el ateş ediyor. Son derece profesyonelce yapıyor. Hikaye taksir falan değil, çok bariz bir şekilde sanık Kemal’i hedef alarak ateş ediyor. Bu olayda maalesef ilk amaçlanan şey, şüpheli şahsı ölü olarak ele geçirmektir, eğer istenmiş olsaydı, yaralı bir şekilde yakalayabilirlerdi.” Aydın, Bağlar ilçesinde polis Atakan Arslan’ın öldürülmesi ardından evlerin basıldığı, failin gözaltına alındığı ve işkence gördüğünü hatırlatarak, polisin yurttaşın canına kastetmesindeki cezasızlık durumuna dikkat çekti.

CEZA VE TUTUKLAMA TALEBİ

Yargılama süresince, cezasızlıktan korktuklarını ifade eden avukat Serdar Çelebi, şöyle konuştu: “Yargılama boyunca aslında böyle bir mütalaa ile karşı karşıya kalmaktan korkuyorduk. Aslında cezasızlıktan korkuyorduk. Gazeteci bu olayı fotoğraflamasaydı, bu duruşmayı, yargılamayı konuşmayacaktık. Roboski olayı ortada... Olay yerinde en az 24 polis var ve hepsi ateş açıyor. Deliller toplanmadı. Kaç araç vardı, kaçında kamera vardı, bunlar toplanmadı. Dosya için kısıtlılık kararı verildi. Neden dosyaya ulaşmamız engellendi. Kasten öldürme var ve ne savcı ne hakim bir tutuklama kararı vermedi. Cinayet dosyasında asıl olan tutukluluktur. Tutuklanmamış olması da kaygımızın nedenini de gösteriyor. Mahkeme de cezasızlığı engellemek için bir çaba sarf etmedi. Cezasızlıkla sonuçlanan davalar gibi olmasın bu dosya. Sanığın kasten öldürmeden cezalandırılması ve tutuklanmasını istiyoruz.”

SANIKTAN "SEKEN BİR MERMİ BİLE OLMADI" İDDİASI

Sanık Y.Ş. ise seken bir mermi bile olmadığını, kendisinin Kurkut’u vurmadığını ileri sürerek, kendini şöyle savundu: "Yaklaşık 3,5 yıldır soruşturma dar kapsamlı, ben bu dosyanın en alakasız sanığıyım, maddi deliller ışığında beraatimi talep ediyorum. Görüntülerle maddi delillerin uyuşmadığı, bir dosyada tek ben yargılanmaktayım. Diğer ateş açan polisler de dosyada olsaydı, benim suçsuz olduğum görülecekti." Sanık avukatı da savunmasını tekrarlayarak, müvekkilinin beraatini istedi.

MAHKEME HEYETİ: "İNANDIRICI DELİL ELDE EDİLEMEDİ"

Duruşmaya verilen aranın ardından kararını açıklayan mahkeme heyeti, yargılama aşamasında alınan raporlar, görüntü kayıtları, otopsi raporları ve ATK raporları doğrultusunda sanığın suçu işlediğini gösterir ve cezalandırılmasına yeter nitelikte her türlü kuşkudan uzak kesin ve inandırıcı deliller elde edilmediğinden, oy çokluğuyla beraat kararı verdi. Mahkeme heyeti, gerçek failin bulunması amacıyla olay yerinde görevli tüm polisler ile daha önce takipsizlik kararı verilen polisler hakkında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunmasını kararlaştırdı.

ÜYE HAKİMİN MUHALEFETİ

Beraat kararına katılmayan bir hakim ise, sanığın eyleminin “bilinçli taksir ile adam öldürme” suçunu oluşturduğunu söyledi.

"NEFES ALMAKTA GÜÇLÜK ÇEKİYORUZ"

Kemal Kurkut'un abisi Ercan Kurkut, beraat kararının ardından duygularını şöyle dile getirdi: "İyi değiliz inanın. Bu sefer yanılmak isterdik. Fakat maalesef yanılmadık. İnsan kendisini çaresiz hissediyor. Nefes almakta güçlük çekiyoruz." https://twitter.com/heviamara/status/1328663783305342977?s=28