HDP Diyarbakır milletvekili Doktor Selçuk Mızraklı, 75 gündür açlık grevinde olan Leyla Güven’in sağlık durumuna ilişkin #dokuz8'e konuştu. Mızraklı, "Bu duruma sessiz kalınmamalı ortaya çıkacak kötü sonuçlar, herkesin en başta da iktidarın sorumluluğudur" dedi.
'DURUM KRİTİK' Leyla Güven'in bir takım hastalıklarının da olduğunu söyleyen Mızraklı, "Böyle bir durumda şunu çok iyi biliyoruz ki zaten vücudu 10 kilo zayıflamış ve bu 10 kilo zayıflama ciddi düzeyde, kas sisteminde, eklem sisteminde bir takım zayıflıklar oluşturmuş durumdadır. Kas sistemi dediğiniz zaman sadece kas, iskelet sistemindeki kas sistemini değil aynı zamanda mide bağırsak sistemindeki kas sistemini de düşünmek zorundasınız. Yani, bağırsaklarımız da kaslar üzerinden çalışıyor. Yani orada da bir erime, bağırsak sisteminde atrofi dediğimiz bir durumla karşı karşıya kalırız. O yüzden durumu kritiktir. Ciddi anlamda bizim atrofi dediğimiz, mide bağırsak istemi yüzeylerinde emilim bozukluğuyla seyreden durumlar oluşur. Yani, bizim aldığımız sıvıdan vücudun biyo yararlanım gösterme kapasitesi şuan onun aynı sıvıdan biyo yararlanım göstermesi aynı değildir. Ki hele hele bu arada gelişebilecek bir enfeksiyon cok ciddi hayati sonuçlar doğurabilir. Bunu çok açık ve net söylüyorum. Daha önce de ifade etmiştim; bulunduğumuz mevsim, kapalı, kalabalık ortamda olması bütün bu etkenler vücudunu tehlikelere maruz bırakabilir“dedi. 'KÖTÜ HABER GELİRSE YETKİLİ KURUMLARIN UTANCI OLUR' Hükümet ile Leyla Güven hakkında bir görüşme sağlanıp sağlanmamasıyla ilgili konuşan Mızraklı, “Adalet Bakanlığına ve hükümet çevrelerine direkt görüşmeyi bırakın ki, bu dönemde Grup Başkan vekillerimizin Adalet Bakanlığını defalarca haberdar etmelerine, görüşme için randevu talep etmelerine rağmen bu konuda olumsuz yanıtlar alındığını biliyoruz. Aynı şekilde Türk Tabipleri Birliği’nin bağımsız bir heyet olarak Adalet Bakanlığından bu konuda izin talebinin bulunduğunu ancak henüz bunun cevaplanmadığını da biliyoruz. Farklı düzeylerdeki, özellikle insan hakları örgütlerinin ve hukuk çevrelerinin bu konudaki taleplerine cevap verilmediğini biliyoruz" dedi.  Leyla Güven konusundaki çağrıların karşılıksız kaldığını söyleyen Mızraklı, "Bunu kişi bazında baktığımızda her yurttaşı her bireyi ilgilendiren, çünkü herkes için yola çıkmış olan, herkes için barışı, esenliği talep eden bir milletvekilimiz açlık grevinde ve 75. Gününde. Bu her bireye bir sorumluluk, vicdani bir yük yükler. Aynı zamanda sivil toplum örgütlerinden siyaset kurumuna ama aynı zamanda uluslararası; CPT’den tutun Avrupa Birliği (AB), Avrupa Konseyi (AK), Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatına (AGİT) varıncaya kadar bütün kurumlar açısından esasında ortada ciddi bir sıkıntı vardır. Tarihe bir gönderme yapacağım belki ama 1981 yılında İRA militanları ki, Bobby Sands de dahil, 14 Temmuz 1981’de açlık grevine başlamışlardı ve bunun neticesinde Bobby Sands ve 9 arkadaşı yaşamlarını yitirmişlerdi. Tarih, ülkeler, hafızalar bunların birçok örnekleri ile tanışık durumdadır. Yine, Türkiye’de açlık grevleri eylemlerinde bu tür yaşamların yitirildiğini çok iyi biliyoruz. Ama bugün ilk defa bu çok önemli de bir ayrım ve özellikle DTK Eş Başkanı bir milletvekili yaşamını bir anlamda hiçe sayarak, barış için tecridin kırılması gerektiğini, tecrit kırılmaksızın barışın gelemeyeceğini ve bu uğurda da kendi bedeninde ilk önce açlık grevine başladığını duyurdu. Bu çerçevenin çok iyi anlaşılması gerekiyor. Yani, geçmişin bu kadar acı tecrübesine ve hafızasına sahip olan bir toplumun, bir devlet yapısının, bir Adalet Bakanlığının artık bu işi, o kötü habere endeksli ne yapacağını değil, o kötü haber gelmeksizin ne yapacağının sorumluluğuyla karşı karşıyadır. O kötü haber ancak bu kurumların utancı olur. Bu onların adalet mekanizmasını çalıştıramadıkları için utanmaları gereken gündür. O nedenle tekrardan çağrı yapıyorum; buna sessiz kalmayalım, hiç kimse sessiz kalmasın, hiçbir siyasi çevre sessiz kalmasın. Ama bu işte birinci düzeyde sorumlu olan Adalet Bakanlığı ve iktidar çevrelerinin biran önce adım atmaları gerekiyor” diye konuştu. '239 KİŞİ AÇLIK GREVİNDE' Toplam 239 Tutuklu açlık grevinde Cezaevlerinde Leyla Güven’e destek amaçlı açlık grevine katılımlara ilişkin konuşan Mızraklı “Dün itibariyle, içlerinde DTK Eş Başkanımız Selma Irmak’ın ve DBP Eş Başkanı Sabahat Tuncel’in de dahil olduğu 239 tutsağın da aynı şekilde açlık grevinde olduğunu biliyoruz. Yani, bir ülkenin insan hakları, demokrasi ve özgürlüklerine bir bütün olarak baktığınızda da hukuk karnesi açısından esasında bir utanç belgesidir. Yani, ister bir milletvekilinin, eski vekillerin, eski siyasilerin ya da her kim olursa olsun insanlar ancak açlık grevleriyle seslerini duyurabiliyorsa ve zaten cezaevlerinde kendileri de bir fiil tecrit altında olan insanların açlık grevlerinde olması esasında bu ülkedeki iktidar çevrelerinin utanç belgesidir. Bunu böyle anlamak ve böyle kabul etmek gerekiyor” dedi. (dokuz8HABER/Bekir Güneş – @bekirgne2  )