HDP İstanbul Milletvekili Adayı ve Avukat Oya Ersoy, 24 Haziran’da gerçekleşecek seçimlere ilişkin olarak, “Bu memleketi yeniden kuracak olan sol görüştür” dedi.
#dokuz8/İrem Afşin (@iremafsin) Kamera: Fatih Pınar (@FatihPinar) [mks_dropcap style="letter" size="52" bg_color="#ffffff" txt_color="#000000"]H[/mks_dropcap]alkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Adayı ve Avukat Oya Ersoy ile Maçka Parkı’nda gerçekleşen “Bir çay Oya’dan, bir mesaj ketıldan” etkinliği sonrasında milletvekilliği ve cumhurbaşkanlığı seçimlerine dair konuştuk. https://youtu.be/pjr-5F2e26Y *HDP İstanbul 2. Bölge milletvekili adayı Avukat Oya Ersoy ile beraberiz. Bugün buluşmamız çok keyifli bir etkinliğe denk geldi, seçmenlerinizle buluştuğunuz “Bir çay Oya’dan, bir mesaj ketıldan” etkinliği sonrasında Maçka parkında beraberiz. Öncelikle hayırlı uğurlu olsun, çok da az süre kaldı, hemen şöyle başlayalım, neden HDP’den aday oldunuz? Bu gerçekten seçim çalışması boyunları sırasında mahallelerde de çok sorulan bir soru. Halkevleri şu ana kadar aday çıkarma gibi bir şey yapmadı, mücadelenin bir parçası olarak değerlendirilmiyordu. *Sürpriz mi oldu adaylığınız? Sürpriz değil, ama seçimlerin özelliğinden kaynaklı. Normal bir seçim değil, çünkü bu seçimlerde herhangi bir parti oylamasının ötesinde bir rejim oylaması yapılacak. Tayyip Erdoğan’ın dayattığı bir rejim değişikliği var ve bu değişikliğin anayasal bir rejim haline gelmesinin oylanacağı bir seçim bu. Biz Halkevleri olarak adaylık sürecinden önce, MHP-AKP ittifakının Meclis çoğunluğu almasını önlemek, engellemek için, yani bizim diktatörlük olarak nitelendirdiğimiz bir rejimin bu ülkeye giydirilmesini engellemek, durdurmak için bu seçimlerde, HDP’ye oy çağrımız vardı. HDP’nin barajı aşarak Meclise girmesi lazım. Şu an bu baraj sadece HDP’nin önüne çıkarılan bir baraj. Bu nedenle HDP’nin barajı aşması için bir çağrımız olmuştu. Bunun iki tane nedeni vardı; birincisi dediğim gibi AKP-MHP ittifakının Meclis çoğunluğunu almasına engel olmak, ikinci nedeni de Kürt halkının siyasal temsiliyetinin Mecliste mutlaka ve mutlaka olması gerekir, bunu bu ülkede sokakta gezen, ben demokratım diyen her vatandaşın savunması gerekir zaten. Bu iki nedenle HDP’nin desteklenmesine dair bir açıklamamız olmuştu. 'SOLDAN BİR MÜDAHALE GEREKİR' Daha sonra HDP’den teklif geldi, biz bu tutumu 66 gün gibi bir sürede kuvvetlendirmek için, aday olduk. Sonuçta bu seçimlerden çıkabilecek iki tane ihtimal var; birincisi HDP barajı aştığı takdirde Meclis’te rejim değişikliğini isteyenlerin azınlığa düştüğü bir durum olacak. Eğer ikinci turda Başkanlığı Tayyip Erdoğan aldığı takdirde rejim değişikliğini dayatmaya devam edecek ve Meclis, bir sokak gibi çatışma alanı olacak: Rejim değişikliğini isteyenler ve buna hayır diyenlerin bir çatışma düzlemi olacak. Burada mutlaka olunması gerekir diye düşündüğümüz için de aday olduk. İkinci seçenek, hem Meclis çoğunluğunu hem de Başkanlığı kaybettiği durum. Bu durumda Mecliste farklı bir siyasi denklem olacak, “restorasyon” diyenlerin ağırlıkta olduğu bir Meclis. Sonuç itibariyle bugün içinde bulunduğumuz kriz neo-liberalizmin ve gericiliğin krizi. Bu krizi yaratan sağdır. Parlamentoya baktığınızda AKP’den MHP’ye, İyi Parti’den Saadet Partisi’ne, Büyük Birlik Partisi’nden Demokrat Parti’ye kadar, hatta ve hatta Hüdapar’a kadar Mecliste olduğu bir yer. CHP’nin de aday listelerine baktığımızda ağırlıklı olarak sokakta yıllardır mücadele içinde bizimle yan yana, omuz omuza, aramızda gördüğümüz bir sürü milletvekili arkadaşımız şu an o listelerde değil. Solun, sosyalistlerin olmadığı yeni bir ülke mümkün değildir. Neoliberal politikaların, rejimin bu saatten sonra restorasyonu mümkün değildir. Soldan bir müdahale gerekir. Sokakta hakkını arayan, Haziran isyanından, hatta ODTÜ’den Hopa’dan beri öne çıkan sosyalist ilkeler taleplerdir, eşitlik diyoruz, özgürlük diyor halklar, barış deniyor ve bunların hepsinin temsiliyeti soldur. Bu memleketi yeniden kuracak olan soldur. 'MÜZİK DEĞİŞİR, DANS DEĞİŞİR' *HDP’nin aday listelerine bakıldığında sosyalist söylemin adaylara yansıdığı, hatta bir çoklarının nitelendirmesi ile bir “yıldızlar karması” olduğu, sadece İstanbul değil farklı bölgelerde de sol adayların listede olduğu görülüyor, Barış Atay’ın Hatay’dan aday olması, Veli Saçılık’ın Ankara’dan, sizin, Ahmet Şık’ın ve Erkan Baş’ın İstanbul’dan aday olmanız gibi. Peki HDP barajı geçemezse ne olur? Müzik değişir, dans değişir, hayat değişir. *Veli Saçılık “%9.9 civarında kalırsak 9.9 şiddetinde deprem olur” diye nitelendirdi. Sonuçta öyle bir tabloyu düşünmek bile istemeyiz. Kürtlerin temsil edilmediği, solun içinde olmadığı bir anayasal rejim değişikliğinin dayatıldığı bir güne, öyle bir Türkiye’ye uyanırız. O zaman da şu an fiilen uygulanan koşulların bir anayasal rejim haline geldiği koşullarda da mücadele ona uygun olarak sokakta devam eder, bu memleket bizim. Bundan asla vazgeçecek değiliz, hiçbir şekilde bu ülkeyi diktatörlüğe teslim edecek de değiliz. Sonuç itibariyle bu ihtimali yok sayıyorum! Şu koşullarda sokakta bütün seçim çalışması boyunca gördüğüm, zaten baskın seçim nedeniyle bir seçim atmosferi oluşmadı ülkede. Muharrem İnce’nin mitingleri ve söylemleriyle yarattığı bir seçim havası var, onun dışında bir seçim havası yok, bir de biz varız, HDP sokakta çalışıyor. 'HALK KOROSU VAR ORTADA' 16 Nisan’daki Hayır süreci gibi, tam olarak sokağa yansımasa da bir sirkülasyon, ortak bir söylem var; HDP barajı aşmalıdır, bu rejimin değişikliğinin engellenmesi için bu şarttır, Meclis seçimlerinde hangi partili olursa olsun hiç fark etmiyor ama özellikle de daha önce CHP’ye oy verenlerden sıkça duyduğum, Meclis seçimlerinde HDP’ye, Cumhurbaşkanlığı için İnce’ye oy verecekler. Böyle bir ortak koro, halk korosu var ortada. Zaten bu nedenle Tayyip Erdoğan sosyal medyaya da sızan mahalle başkanları toplantısı videosunda, “HDP seçmenlerini markaj altına alın, kontrol edin” diyor, markaja alın ne demek? Aynı zamanda sandığa erken davet ediyor, “işi erken bitirelim” diyor, bu ne demek, bir Cumhurbaşkanı bunu nasıl der? Ama zaten 7 Haziran’dan, 16 Nisan’dan bu halk deneyimli, inanılmaz bir sandık güvenliği seferberliği var. Böyle bir rejim dayatmasını istemeyen herkesin, her kesiminin içinde olduğu Adil Seçim Platformu kuruldu. Ben inanıyorum ki Türkiye’nin dört bir tarafında bu Platformun içinde yer alan demokratik kitle örgütleri, siyasi partiler, sandık güvenliği için çalışan sivil oluşumlar hepsi seferber olacak ama bunun dışında da oy veren herkes oyunun arkasında sonuna kadar duracak. Yeni bir kampanya da başladı biliyorsun,  gündüz sandık başındayız, akşam sandık peşindeyiz... Gerçekten biz 16 Nisan’da yaşadığımızı bu ülkede bir daha yaşamayacağız, sonuna kadar oylarımızın peşindeyiz. 'HEPSİNE TALİBİZ' *Demokrasi İçin Birlik, Yurttaş Girişimi, Diyalog Grubu, Hak ve Adalet Platformu tarafından hazırlanan #SandıkPeşine kampanyasını anlatıyorsunuz. Kurulan Millet İttifakı içinde HDP’nin yer almamasına tepki gösteren bu yapılar, siyasi partileri iterek zaten Adil Seçim Platformu’nun kurulmasını da sağladılar. Tavanda gözükmeyen muhalefet birliği aslında tabanda, özellikle de sivil inisiyatiflerde var, bunu gözlemleyebiliyoruz. Sokakta da var mı? Sokakta esnaf, mahalle ziyaretleri yapan, kadın seçmen buluşmaları, park buluşmaları yapan, bundan önceki siyasi kariyerinde olduğu gibi sokakta aktif olan bir vekil adayı olarak, sokaktaki tepkileri nasıl değerlendiriyorsunuz? Bundan sonra da öyle olacak. Dediğim gibi, tepkiler gerçekten olumlu, bir seferberlik hali var. Demin dediğim gibi “HDP barajı aşmalıdır HDP’ye Meclis’te oy vereceğiz şeklinde. Hatta aileler arasında oy bölünüyor, 3 oy CHP’ye, 2 oy HDP’ye gibi bölüyorlar. Ben de “Hayır HDP barajı aşmazsa geriye kalan partiler kitle örgütü niteliğinde bile olmayacaklar, bu ciddi bir rejim değişikliği, hepsine talibiz..” diyorum. 'REJİM DEĞİŞİKLİĞİ KADINLAR İÇİN YAŞAMSAL' *Oya Ersoy milletvekili seçildiğinde Meclis’te ne yapacak? Sokağın Meclis’te sesi olacak, kadın hareketinin sesi olacak, kentlerin ve doğanın yağmasına karşı mücadele eden yaşam savunucularının sesi olacak, onun dışında hak mücadelesinin, insanca yaşamın savunanların sesi olacak, gençliğin sesi olacak ve bu ülkede eşitlikten, kardeşlikten, barıştan yana herkesin sesi olacak. Sadece sesi olmayacak, aynı zamanda Meclisten yana bu hareketlerin büyümesi için, etkili olması için içinde yer alacak. *Bu hafta iki önemli ziyaretiniz oldu. Aslında ziyaret dediğimiz insanların birbirlerinin evlerine, mekanlarına, ofislerine yaptıkları uğramalardır, sohbetlerdir. Ama sizin ziyaretlerinizin her ikisi de cezaevlerine oldu. Kandıra Cezaevi’nde kadın vekilleri ve Edirne Cezaevi’nde Cumhurbaşkanı adayınız Selahattin Demirtaş’ı ziyaret ettiniz. Nasıl geçti ziyaretler, nasıl mesajlarla döndünüz? Çok güzel geçti, avukat olmanın böyle bir hukuksuzluk ortamındaki avantajını kullanarak açık görüş yapabiliyorum. Önce Kandıra cezaevine gittim, bunun da bir niyeti, önemi vardı. Siyasetin bu kadar sıkıştığı, hep erkeklerin konuştuğu ortamda, sanki siyaseti düzeltecek sadece erkeklermiş gibi… Ama hayır, değil. OHAL koşullarında bütün baskılara rağmen biz kadınlar sokaklardan hiçbir zaman ayrılmadık, boşaltmadık ve her zaman için eşitlik ve özgürlük mücadelesini sokaklarda verdik. Çünkü bu rejim değişikliği kadınlar için yaşamsal, biz bunun kadınlar olarak çok farkındayız. Türkiye tarihinde, hatta dünya tarihinde bu kadar çok kadın siyasetçinin mesnetsiz tutuklandığı bir dönem olmamıştır. Bu ülkede ciddi birikimleri, katkıları olan kadın siyasetçilerimiz, belediye başkanları, milletvekilleri şu an cezaevinde. Ben zaman kaynaklı sadece Kandıra’dakileri ziyaret edebildim. Hatırlayabildiklerimi söyleyeyim, Kandıra’da 10 tane kadın siyasetçi var atlamak istemem, Gülten Kışanak, Aysel Tuğluk, Figen Yüksekdağ, Sabahat Tuncel ile görüştüm, diğer kadın siyasetçilerle de. 'ÇOK UMUTLULAR' *Az önce parktaki buluşmada seçmenlerinize de anlattınız, “25 Haziran sabahı güzel haberi alıp havalandırmada halay çekmek istiyoruz” demişler, bu umudu anlatır mısınız? Gerçekten çok umutlular,  kadın arkadaşlarımızın hepsinde inanılmaz bir enerji var.  Söyledikleri şey, biz kadınlar çok güçlü geliyoruz, bütün bu oynanan oyunları biz kadınlar bozacağız, buna inanıyoruz diyor arkadaşlar. Hep birlikte halay çekeceğiz diyorlar. Süreci çok iyi takip ediyorlar. Bizlerin buradaki enerjisini çok iyi görüyorlar ve takip ediyorlar. Daha aktif katkıda bulunamadıkları için endişeliler, daha aktif katılmak istediklerini de ifade ettiler. Kapıda yaptığım açıklamayı burada da dillendirmek istiyorum: Şu an partilerin sıralamasına baktığınızda, sokaktaki kadın mücadelesini gösteren, kadının gücünü temsil eden, bırakın temsil etmeyi kırıntısını bile yansıtan bir durum olmadığını görüyoruz. Diğer partilerin listelerinde Seçilebilecek yerlerden kadın adayların çok az olduğunu görüyoruz. Ancak HDP listelerinde durum farklı, eğer HDP barajı geçemezse 36 tane kadın vekil yerine 36 tane AKP’li erkek gelecek. Bu yüzden sizin aracılığınızla da bütün kadınlara çağrı yapayım: Bir kadın seferberliği günüdür bugün, sokaktaki mücadelemizi kadın vekillerimizle beraber sürdürmeye devam edelim. Bu erkek egemen, kadın düşmanı, cinsiyetçi, gerici sisteme karşı biz kadınların mücadelesi her halukarda sürecek. Yeni bir ülke kurulacaksa kadınların aklının olmadığı bir ülke olamaz. Biz kendi eşitlik ve özgürlük mücadelemizi ülkenin eşitlik ve özgürlük mücadelesi için de sürdürüyoruz. 'YENİ BİR ÜLKEYİ BİRLİKTE KURACAĞIZ' *Cumhurbaşkanı adayınız Selahattin Demirtaş’ın mesajını da alalım. Edirne Cezaevi’nde Abdullah Zeydan ve Selahattin Demirtaş ile görüştüm. İkisi de “biz dışarıdaki coşkuyu içeride hissediyoruz” diyorlar. Çok kısa zamanda dışarıda birlikte görüşeceğiz umudunu bizlerle paylaştılar. Herkese sevgilerini selamlarını ilettiler. Selahattin Başkan “ketılımla küçük katkılarda bulunabiliyorum ancak bu süreçte” diyor, 24’ü akşamı ketılını daha aktif kullanacağını, sonrasında da bir keyif çayını o ketıldan demleyeceğini ifade ediyor. Hepimize kolaylıklar diledi. Ben ümit ediyorum ki, 24’ün de işimiz bitmiyor, bu kez 8 Temmuz’da birlikte tamamlayalım sarayı yenelim diyoruz, ondan sonra da işimiz bitmiyor. Bu sağ politikalarla tahrip edilen bir toplum ve halk var. Bu ülke yeniden kurulacak, bu ülke eşit, özgür, laik, barış içinde yaşadığımız demokratik bir ülke olarak kurulacak. Bunu da sadece vekillerle yapmayacağımız çok açık, sadece Meclis’le olmayacağı çok açık. Bütün “Hayır” diyenlerle beraber, bir halk hareketi ile kuracağız bu yeni ülkeyi… Oy verince de işimiz bitmiyor, oylarımıza sahip çıkacağız. Oylara sahip çıkmakla da bitmeyecek: Yeni bir ülkeyi birlikte kuracağız. *Çok teşekkür ederim.