CHP Sözcüsü Faik Öztrak, organize suç örgütü lideri Sedat Peker'in 28 yıl önce öldürülen Uğur Mumcu'yla ilgili iddialarına ilişkin, “Yenilir, yutulur cinsten değil. Bu çürük duvardan çekilmesi gereken hangi tuğla varsa, artık o tuğla çekilmelidir” dedi.

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, CHP MYK toplantısı sonrasında gerçekleştirdiği basın toplantısında gündeme dair açıklamalarda bulundu. Açıklamalarında Sedat Peker'in iddialarına değinen Öztrak, "Türkiye bir mafya elebaşının ifşa ve itiraflarını Tefrika halinde izliyor. Mafya-Siyaset-Ticaret ekseninde patlayan kanalizasyondan, Ortalığa tahammül edilemez kokular saçılıyor. İddialar korkunç, Saray sosyetesine mensup birçok kişi zan altında" diye konuştu. Peker'in açıklamalarında yer alan Uğur Mumcu cinayetiyle ilgili iddiaların "yenilir, yutulur cinsten" olmadığını kaydeden Öztrak, "Bu çürük duvardan çekilmesi gereken hangi tuğla varsa, Artık o tuğla çekilmelidir. Faili meçhullerin aydınlanması için Türkiye'nin bu kirli yönetimden kurtulması gerekir. CHP iktidara geldiğinde faili meçhulleri aydınlatacağız" dedi. Faik Öztrak’ın konuşmasından satır başları şöyle:

"O TUĞLA ÇEKİLMELİDİR"

Türkiye bir mafya elebaşının ifşa ve itiraflarını tefrika halinde izliyor. Mafya-siyaset-ticaret ekseninde patlayan kanalizasyondan, ortalığa tahammül edilemez kokular saçılıyor. İddialar korkunç, saray sosyetesine mensup birçok kişi zan altında. Türkiye’ye yönelik uyuşturucu rotaları, Kolombiya’da ele geçen kokainler, Venezuela üzerinden gelen uyuşturucular, mafya-siyaset-ticaret şeytan üçgeni, faili meçhul cinayetler ve bunların faillerine ilişkin yeni iddialar var. Uğur Mumcu’nun katledilmesiyle ilgili, ortaya atılan iddialar yenilir, yutulur cinsten değil. Bu çürük duvardan çekilmesi gereken hangi tuğla varsa, artık o tuğla çekilmelidir.

"MAFYA KONUŞUYOR, KONUŞMASI GEREKENLER SUSUYOR"

Memleket, memleket olmaktan çıkmış. ‘Narcos’ setine dönmüş. Mafya konuşuyor, ama asıl konuşması gerekenler susuyor. Adalet Bakanı susuyor. Bağımsız ve tarafsız yargı susuyor. Cumhuriyet savcıları susuyor. Havuz medyası susuyor. Bir İçişleri Bakanı konuşuyor o da milletvekillerini zan altında bırakıyor, TBMM Başkanı susuyor. Ama en önemlisi; işler iyi giderken ‘bu ülkede her şeyin sorumlusu benim ben’ diyen Erdoğan’ın şimdi gıkı çıkmıyor. Hiçbir şey yokmuş gibi ‘dördüncü yargı paketi yolda’ masalları anlatıyor. Hayırlara vesile olur inşallah… Fakat bugüne kadar açıkladığı her pakette yargıda işler düzelmeyi bırakın, hep daha kötüye gitti. İnsan sadece konuştuklarından değil, sustuklarından da sorumludur. Hele hele böyle dönemlerde, konuşması gerekenler susarsa, sükût ikrardan gelir.

"TEST KİTİ TAŞIMA GÖREVİNİ OĞLUNUZA KİM VERDİ?"

Son Başbakan’ın oğlu Venezüella’ya yardım için, test kiti ve maske götürmüş. Gittiği dönemde, Türkiye’de günlük vaka sayıları 15 bin 755. Venezüella’da 317. Filistin’de ise bin 329. Venezuela’ya maske ve test kiti taşıma görevini oğlunuza kim verdi? Resmi heyetle Venezüella’da nasıl denk geldi? Madem, bir yardım yapılacaktı, vaka sayısı Venezuela’nın dört katı olan Filistin’e yardım etseydiniz ya. Aziz milletimiz bu yapılan açıklamalardan ‘Mutmain’ olmamıştır. Memleketteki bu hazin tablonun sorumlusu bellidir. 20 Temmuz sivil darbesinin ardından başlayan otoriterleşme süreci, devleti tahrip etmiştir. ‘Devlet güvenliği’ diyerek, hukuk güvenliği yok edilmiştir. Rahmetli Uğur Mumcu’nun yıllar önce dediği gibi; ‘Bir ülkede devletin güvenliği ile hukukun güvenliği eş anlamlıdır. Devlet güvenliği adına, hukuk güvenliğinin ortadan kaldırılması, demokrasi ve hukuk devleti için iİleride onarılamaz yaralar açar.’ İşte bugün Türkiye’de olan da tam budur. Bu ucube vesayet sistemi, bu tek kişi rejimi, hukuku katlediyor. Bu ucube düzende, kurumlar çöküyor. Hak, hukuk, adalet çöküyor. Ahlak, edep, adap çöküyor. Liyakat çöküyor. Tüm bunlarla beraber de bir zamanlar dünyada yükselen yıldız olan bir ekonomi çöküyor. Millet aşını, işini, varını-yoğunu yitiriyor.

"SAYIN ERDOĞAN, SİZ DE SORUMLUSUNUZ"

Sayın Erdoğan, 19 yıldır bu ülkeyi yöneten sizsiniz. Olan bitenin hesabını vermesi gereken de sizsiniz. Bu anlatılanlar karşısında hiçbir şey yapmayıp susuyorsanız, siz de sorumlusunuz. Ortalığa saçılan korkunç iddiaların üstü, beka hamasetiyle kapatılamaz. Esas bunların üzerine gidilmemesi devletin bekasını tehlikeye atar. Bugün devletimizi ve demokrasimizi korumak için, yapılması gerekenler bellidir: Hukuku işletmek. Adaleti çalıştırmak. Millet iradesinin tecelligahı Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni devreye sokmak. Sandığı milletin önüne getirmek. Türkiye bağırsaklarını ancak bu şekilde temizler. Çürük duvarlardaki tuğlalar ancak böyle yerle bir edilir. Erdoğan ve Adalet Bakanı bu saatten sonra suskun kalamaz. Yargı ve cumhuriyet savcıları suskun kalamaz. Mayfa-siyaset-ticaret ekseninde, ortalığa dökülen bu iddiaları araştırmak için cumhuriyet savcıları derhal harekete geçmelidir. Siyasetle ilgili kirli iddialar, mutlaka Meclis’te soruşturulmalıdır. Yeni Anayasa’ya göre Meclis üye tamsayısının salt çoğunluğuna yani 301 imzaya ihtiyaç var. Bu nedenle TBMM Başkanı, parlamentodaki grupların başkan vekillerini davet etmeli ve Meclis’in inisiyatif almasını sağlamalıdır.

"TÜRKİYE 90’LARIN BİLE GERİSİNE GİTMİŞTİR"

Son olarak tüm bu olayların göbeğindeki İçişleri Bakanı, bir milletvekilinin bir suç örgütü lideri tarafından, ‘ayda 10 bin dolar maaşa bağlandığını’ iddia etmiştir. Milletvekillerini zan altında bırakmıştır. TBMM Başkanı derhal İçişleri Bakanı’nı çağırmalıdır. Bu konuda kendisinden bilgi almalı ve gereğini yapmalıdır. 600 milletvekilini zan altında bırakan bu iddia, öyle orta yerde kalamaz. Tekrarlayayım; bugün yaşanan her bir skandal, 1996’da kamyon kasasında patlayan, Susurluk skandalından çok daha beterdir. Susurluk kazasından; 4 gün sonra dönemin İçişleri Bakanı hakkında gensoru verilmişti. 5 gün sonra bakan istifa etmiş, 8 gün sonra da soruşturma başlatılmış, 9 gün sonra TBMM’de Araştırma Komisyonu kurulmuştu. Bugün ortada; ne işletilen bir yargı süreci ne işleyen bir parlamento denetimi ne de birkaç istisna dışında, bu skandalları yazan bir medya var. Türkiye, ne yazık ki, bu ucube rejimle 1990’ların bile gerisine gitmiştir.

"MAFYOKRAT CUMHUR İTTİFAKI HESAP VERECEK"

5 milyon 700 bin gencimiz ne okuyor ne de bir işte çalışıyor. Okumak da fayda etmiyor, üniversite mezunu işsiz sayımız 1 milyonun üstünde. Enflasyon canavarı milletin kanını emiyor. Uzun uzadıya hesaba gerek yok. Bugün bir marketten çıkanların, bir pazardan çıkanların yüzündeki şaşkınlığa, umutsuzluğa bakın yeter. Millet bu işsizliğin, bu yoksulluğun sorumlusunun kim olduğunu biliyor. ‘Bu işi sandık temizler’ diyor. Gereğini yapmak için sabırsızlıkla seçimi bekliyor… Erdoğan şahsım hükümeti, kanunen 2021’de en az 56,4 milyar TL destek ödemesi gerekirken ‘22 milyar lira tarım desteği ödeyeceğim’ demişti. Bakan çıktı, bunu 2 milyar TL artırdı. ‘24 milyar lira destek ödeyeceğiz’ diye açıklama yaptı. Ama şu son ÖTV zammıyla, çiftçinin sırtına 2 milyar lira ek yük yüklediler. Sağ elleriyle verip, sol elleriyle geri aldılar. Çiftçinin ocağına mazot döktüler. Şahsım hükümetinin elinde çiftçi traktörüne mazotu ancak litreyle, su şişesiyle koyabiliyor. Çiftçimiz de ‘Bu işi sandık temizler’ diyor. Sandığın önüne getirilmesini sabırsızlıkla bekliyor… Her yanına cürüm ve cüruf bulaşmış mafyokrat Cumhur İttifakı, yaptıklarının hukuki hesabını ya şimdi ya da biz geldiğimizde kurulacak TBMM Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu’nda ve tarafsız, bağımsız yargı önünde verecektir.” Anayasa çalışmaları hakkında gelen soruya Öztrak, “Gerekli açıklamayı Genel Sekreteri’miz yapacaktır” dedi. “Ankara JİTEM” davasında verilen beraat kararlarının bozulmasında gündem ve zamanlamaya dikkat çeken bir soru üzerine de Öztrak, “Bu çürük duvardan hangi duvarın çekilmesi gerekiyorsa çekilmelidir. Bu kadar kirmenmiş metal yorgunu yönetim ve vesayet altındaki yargı, Türkiye’deki faili meçhul cinayetleri aydınlatamaz. Olsa olsa zamanı geldiğinde kullanılacak koz diye saklar. Faili meçhullerin aydınlatılması için Türkiye’nin bu kirli yönetimden arınması gerekir. CHP iktidarında faili meçhuller mutlaka aydınlatılacaktır” yanıtı verdi.