cropped_content_prof-dr-gencay-gursoy-hdp-baraji-asarsa-yer-yerinden-oynar_a9RMcF7425VYvOq Prof. Dr. Gençay Gürsoy, akademisyenlerin hedef alınmasını değerlendirdi ve olası cinayetlere dikkati çekerek, 'Bunların sorumlusu hedef gösteren iktidardır' dedi 1984 yılındaki Aydınlar Dilekçesi'ne imza attığı için yargılanan Prof. Dr. Gençay Gürsoy, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Barış İçin Akademisyenler'i hedef alan konuşmasıyla başlayan gelişmeleri değerlendirdi. Fırat Haber Ajansı’na (ANF) konuşan Gürsoy, dönemin cumhurbaşkanı Kenan Evren'in "Onlar aydınlar ama Vahdettin de bir aydındı. Vahdettin gibi aydınlar" sözlerini hatırlatarak, "O günlerde hakaret düzeyinde bir söz duymadık. Bugün aradan 32 yıl geçmiş ve Türkiye Cumhuriyeti'nin başında sözde bir sivil cumhurbaşkanı var. Fakat bin 1128 üniversite öğretim üyesinin 'Türkiye'de barış istiyorum' talebine karşı hakaretlerle dolu ifadeleri görüyoruz. Bu 80'lerin gerisine düştüğümüzün hakikaten iç acıtan bir örneği" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın akademisyenleri "cahillik" ya da "hainlik"le suçlamasının kendilerini yaralamayacağının altını çizen Gürsoy, "Kendi seviyesini gösterir. Dünyanın hiçbir yerinde bir cumhurbaşkanının binin üzerinde üniversite hocasına böyle bir ifade kullandığı görülmemiştir. Bu Türkiye demokrasisi adına içler acısı durumu gösteriyor" diye konuştu. Prof. Dr. Gürsoy sözlerine şöyle devam etti: "İki dönemi yaşayan bir öğretim üyesi olarak 'Bunca yıldır uğraşmamızla geldiğimiz nokta burası mı?' diye düşünüyor insan. Kendi geleceğini güvence altına almak için akıl almaz formüller, siyasi entrikalar çeviren bir iktidar anlayışının bugün hala olması hüzün verici. Ama bunun yanında binin üzerinde öğretim üyesinin -büyük bir kısmı genç ve üniversitede hiçbir güvencesi yok- sesini yükseltmesi övünç verici. Geleceğin güvencesi de budur." 'Açıklamalar telaş ve korkunun ifadesi' Cumhurbaşkanı'nın açıklamalarının bir telaş ve korkunun da ifadesi olduğunu belirten Gürsoy, "Bu tehditlerden kimsenin yılacağını düşünmüyorum. Nitekim tehditlerin ardından imzaların sayısı daha da arttı" dedi. Ergenekon sanığı ve yer altı dünyasının bilinen ismi Sedat Peker'in "Oluk oluk kanlarını akıtacağız. Akan kanlarında duş alacağız" tehditlerine de dikkat çeken Gürsoy, "Bu mafya babası hakkında ne devlet soruşturma açıyor ne de herhangi bir yetkili bu ifadeyi yargılayan bir açıklama yapıyor. Gerçekten hazin bir tablodur" dedi. Bir televizyon programına katıldığı için linç kampanyasına maruz kalan öğretmen Ayşe Çelik'i hatırlatan Prof. Dr. Gürsoy, "Bir öğretmene ve programı yapan insana karşı başlatılan linç kampanyası yüz karartıcı. Buna karşı durmak için bir grup aydın, akademisyen olarak kendimizi ihbar ettik" diye konuştu. 'Akademisyen cinayetleri ile karşılaşabiliriz' Erdoğan'ın tehditlerinin ardından toplanan YÖK'den gelen "Gereği yapılacak" sözü de hatırlatılan Gürsoy, "1402'likler gibi üniversitelerde kitlesel işten çıkarmalar mı gündemde?" sorusuna şu yanıtı verdi: "Her şey mümkün. 12 Eylül günlerinde bizler sıkıyönetim yasasına göre üniversiteden atıldık. Bugün Türkiye'de sıkıyönetim yasası yok ama öyle bir Cumhurbaşkanı ve siyasi iktidar var ki, ne anayasa ne de yasaları dinliyor. Dolayısıyla yasal olmasına gerek yok. YÖK Kanunu müsait olmazsa, rektörlere emir verip, akademisyenleri görevinden aldırabilir. Nitekim bu uygulamalar başlıyor da. Bazı illerde MHP ve AKP gençlik kollarının, ülkücülerin öğretim üyelerinin ofislerini bastığı ve akademisyenlerin şehri terk etmek zorunda kaldığı haberleri geliyor. Tablo bu. Cumhurbaşkanı hedef gösterdiği zaman tıpkı Hrant Dink cinayetinde olduğu gibi tetikçiler harekete geçebilir. Yarın öbür gün öğretim üyesi cinayetleri ile karşılaşabiliriz. Bunların sorumlusu hedef gösteren iktidardır."