Demokrasi İçin Birlik (DİB), Türkiye’de yeniden artış kaydeden koronavirüs salgını yönetiminde yaşanan sorunlara ilişkin yazılı açıklama yayımladı.

Demokrasi İçin Birlik (DİB), Türkiye’de yeniden artış kaydeden koronavirüs salgını yönetiminde yaşanan sorunlara ilişkin yazılı açıklama yayımladı. DİB, koronavirüs salgını yönetimin kontrolden çıktığını, bunun bedelini ise sağlıkçıların hayatları ile ödediğini vurguladı.

"KALAN SAĞLARIN SERMAYENİN OLACAĞI ADI KONULMAMIŞ BİR KİTLE BAĞIŞIKLIĞI UYGULAMASI"

İktidarın sağlık emekçilerinin fedakarlıkları, emekleri, yaşamları pahasına temeli olmayan bir başarı hikayesi yarattığı belirtilen açıklamada, “normalleşme” adı altında ülkenin ölenin ölüp, kalan sağların sermayenin olacağı adı konmamış bir kitle bağışıklığı uygulamasına terk edildiği ifade edildi. Açıklamada "Bütün kaynakları toplumun ihtiyaçları için seferber etmek, zorunlu alanlar dışında üretimi durdurmak, salgını şeffaf bir biçimde yönetmek yerine veriler gizlendi, eksik, çelişkili bilgiler verilerek toplum salgın konusunda yanıltıldı. İşçiler ölümle buruna çalışmaya ve açlığa mahkum edildi” ifadeleri yer aldı.

"YURTTAŞLAR SUÇLU İLAN EDİLDİ"

Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) salgının beşinci ayında çıkardığı raporun aktif hasta sayısının Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı sayının yaklaşık 10 katı olduğuna dikkat çeken DİB açıklamasında devamında “Yurttaşlar bulaş hızının artmasında suçlu ilan edildi. Ancak salgın bütün hızıyla devam ederken, AVM’ler açıldı, milyonlarca öğrencinin katıldığı sınavlar yapıldı. Ayasofya’da toplu ibadet gösterileri düzenlendi, kurban bayramı kutlamaları sınırlandırılmadı. Buna karşılık demokratik etkinlikler salgın bahanesiyle şiddet kullanılarak engellendi. Salgın kontrol edilemiyor. İktidarın toplumun yaşam ve sağlık haklarını sermayenin çıkarları için hiçe sayan neoliberal politikalarının bedelini sağlık emekçileri canıyla ödüyor” denildi.

"VAKALARIN YÜZDE 10'U SAĞLIK PERSONELİ"

Açıklamada Türkiye’de ilk Covid-19 vakasının açıklandığı 2020 Mart ayından bugüne kaç sağlık çalışanına Covid-19 tanısı konulduğunun Sağlık Bakanlığı’nca açıklanmadığı da vurgulandı. Buna  Dünya Sağlık Örgütü’nün ise dünyadaki vakaların yüzde 10’nun sağlık personeli olduğuna dikkat çektiğine işaret edildi.

"SARAY ÇALIŞANLARINA DÜZENLİ TEST YAPILIRKEN SAĞLIK EMEKÇİLERİNE YAPILMIYOR"

Saray çalışanlarına düzenli test yapılırken, hastalarla temas halindeki sağlık emekçilerine düzenli test yapılmadığını kaydeden DİB, “Aile Sağlığı Merkezleri’nin (ASM) yüzde 81’inde çalışanlara antikor ve PCR test yapılmadığı gibi koruyucu ekipmanlar yetersiz, ezici çoğunluk koruyucu ekipmanları kendisi karşılıyor. Sağlıkta kamuculuktan uzak, toplum sağlığını sermaye teslim eden politikaların sonucu olarak sağlık emekçisi sayısı, normal dönemlerde bile kabul edilemeyecek oranda. 100 bin kişiye düşen hekim sayısı OECD ortalamasında 348 iken Türkiye’de 187. Sağlık emekçileri ölümle burun buruna, yoksulluk sınırının altında ücretlerle insanlık dışı mesai saatleriyle çalıştırılıyor" dedi. Atılması gereken acil adımlar ise şöyle sıralandı:
  • “Salgının önlenmesi için ülkenin bütün kaynakları öncelikli olarak halkın sağlık ve yaşam ihtiyaçları için seferber edilmeli. Kamusal bir sağlık sistemi geçerli kılınmalı.
  • Covid 19’a yakalanmış sağlık çalışanları meslek hastalığı kapsamına alınmalı.
  • Kaybettiğimiz sağlık çalışanlarının geride bıraktıklarının yaşamı güvence altına alınmalı.
  • Sağlıkta şiddet vakaları için etkili önlemler alınmalı.
  • Tüm sağlık çalışanlarına standartlara uygun ve yeterli kişisel koruyucu ekipman sağlanmalı ve düzenli olarak PCR testi ile tarama yapılmalı.
  • Yeterli sayıda ‘kadrolu’ ve ‘güvenceli’ olarak sağlık çalışanı istihdam edilmeli,
  • Ataması yapılmayan, hukuksuz olarak ihraç edilen, güvenlik soruşturması bahane edilerek göreve başlatılmayan sağlık emekçileri acilen göreve çağrılmalı.
  • Tüm sağlık çalışanlarına insan onuruna yaraşır ücret düzeyi sağlanmalı.
  • Sağlık emekçilerinin çocukları için Sağlık Bakanlığı bünyesinde kreşler açılmalı.”