Çağdaş Gazeteciler Derneği, (ÇGD) daha önce Başbakanlık'a bağlı olan ve gazetecilerin sarı basın kartı aldığı Basın Enformasyon Genel Müdürlüğü'nün kapatılarak Cumhurbaşkanlığı İletişim Bakanlığı'na devredilmesi üzerine yazılı açıklama yayımlayarak, "Sarı Basın Kartı Saray Basın Kartı olmuştur, reddediyoruz" ifadelerine yer verdi.
[mks_dropcap style="letter" size="52" bg_color="#ffffff" txt_color="#000000"]Ç[/mks_dropcap]ağdaş Gazeteciler Derneği, (ÇGD) daha önce Başbakanlık'a bağlı olan ve gazetecilerin sarı basın kartı aldığı Basın Enformasyon Genel Müdürlüğü'nün kapatılarak Cumhurbaşkanlığı İletişim Bakanlığı'na devredilmesi üzerine yazılı açıklama yayımladı. Açıklamada, Türkiye'nin 24 Haziran seçimlerinin ardından yeni bir tarihsel döneme girdiği belirtilerek, devletin tüm kurumlarının da bu yeni dönemin gereklerine uygun hale getirildiğinin altı çizildi. Uzun yıllar önce başlayan demokratik mekanizmaların tasfiyesi ve otoriter bir sistemin kurulma çabaları ile rejim değişikliğine varacak yeni bir aşamaya geçildiğine dikkat çekilen açıklamada, "Günümüz Türkiyesinde ifade özgürlüğü susma özgürlüğüne ve hatta iktidar yanlısı konuşma mecburiyetine dönüştürülmüştür. KHK ile yönetilen Türkiye’de kuvvetler ayrılığı ilkesi ortadan kaldırılmış ve yerine adeta bir hanedanlık rejimi tesis edilmiştir" denildi. 'TÜRKİYE'NİN ALAMETİ FARİKASI HALİNE GELDİ' Açıklamada, gazetecilik mesleğine dönük çok boyutlu saldırıların Türkiye'nin "alameti farikası" haline geldiği belirtilerek, "Bu saldırıların en yeni ve belki de en etkilisi, dün yayımlanan ve Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü (BYEGM)”nün kapatılarak Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığına bağlanmasını da kapsayan 703 Sayılı KHK ile gelmiştir" ifadelerine yer verildi. BYEGM'nin yıllar içinde, sermayenin ve devletin basın üzerindeki baskısının bir aracı haline getirildiğinin altı çizilen açıklamada, şöyle denildi: "Son olarak 2015 yılında değiştirilen Basın Kartı Yönetmeliği ile değeri ve nitelikleri iyice düşürülen sarı basın kartının artık Cumhurbaşkanlığınca verilecek olması, günümüz Türkiyesinde bu kartı Saray Basın Kartı haline getirmiştir." 'SARAY GAZETECİLİĞİNE DÖNÜŞTÜRÜLMEK İSTENİYOR' "ÇGD’nin basın kartı ile ilgili görüşleri nettir" denilen açıklamada, ÇGD'nin görüşleri şöyle ifade edildi: "Basın kartı, devletin gazetecilik alanını düzenleyen önemli bir aparatı olarak sansürün en işlevsel dayanağıdır. Bu kart, devletin uyguladığı sansürün genelleşmiş halidir. Basın kartı alabilmek için gereken ve 'basın sigortası' olarak bilinen 5953 sayılı kanuna bağlı olarak çalışma hakkı, sermaye medyası tarafından gasp edilmekte, gazetecilerin özlük haklarını yasal güvenceye alan bu kanun işverenler tarafından zaten uygulanmamaktadır. Hal böyleyken 'sarı basın kartı' zaten çoğu basın çalışanı tarafından başvurusu bile yapılamayan bir 'ayrıcalık' haline çoktan dönüşmüş durumdadır. Üstüne bir de Cumhurbaşkanlığına bağlı bir kuruma devredilmiş olması hem ayrıcalıkların hem sansürün artırılması anlamına gelmektedir. Bu, uzun süredir 'başarıyla' yaratılmış olduğu görülen iktidar yanlısı 'gazeteciliğin' iyiden iyiye 'Saray Gazeteciliği'ne dönüştürülmek istendiğinin en güçlü kanıtıdır." 'ORTAK MÜCADELE ÇATISI ALTINA ÇAĞIRIYORUZ' Açıklamada son olarak, gazeteciyi gazeteci yapanın basın kartı olmadığının altı çizilerek, şu ifadelere yer verildi: "Her şey bir yana, hatırlanmalıdır ki Metin Göktepe basın kartı olmadığı için gazeteci sayılmamış, izlemek istediği habere giderken abluka altındaki ilçeye basın kartı olmadığı için sokulmamış, ardından gözaltına alınmış ve polis tarafından öldürülmüştür. Göktepe’nin gazeteci olmasını 'engelleyen'  basın kartı uygulaması basına yönelik saldırıların da meşruiyet zemini haline getirilmiştir. Bununla paralel olarak basın kartı, toplumsal olayları takip eden gazetecilere dönük polis saldırılarının da 'hukuki' dayanağı yapılmıştır. Basın kartının varlığı polis saldırısını engellemediği gibi yokluğu bu saldırıları neredeyse garantilemekte ve adeta haklılaştırmaktadır. Bilinmelidir ki Göktepe’yi gazeteci yapan 'basın kartı' değil halkın haber alma hakkını savunması ve gerçekleri açığa çıkarmak istemesidir ki gazeteciliğin gerçek tanımı da budur. Alanda görev yapan meslektaşlarımıza habercilik yaptıran da basın kartı değil meslek ilkeleri ve emekleridir. ÇGD olarak, gazetecilere verilecek kartların anti-demokratik yasal düzenlemeler ve oldu bittilerle oluşturulmuş kurullarca değil, basın çalışanlarınca oluşturulmuş kurumlarca belirlenmesi, sansür anlamına gelecek her türlü düzenlemenin iptal edilmesi konusunda uyarıyor, tüm gazetecilik örgütlerini ve meslektaşlarımızı ortak mücadele çatısı altına çağırıyoruz."