HDP'li eski milletvekili Sırrı Süreyya Önder cezaevinden çıkmasının ardından uzun süre sağlık problemleri ile uğraştı. "Zaman zaman neden hiç görünmüyor" eleştirilerine de maruz kalan Önder, gazeteci Kemal Göktaş'ın "Sırrı Süreyya Önder anlatıyor" podcast yayınına konuk oldu.

Önder, yayının 4. bölümünde özelikle kendisinin de ciddi rol oynadığı çözüm süreci ve yeni süreçte yaşanacaklara ilişkin konuştu. Kısadalganet'e yayınlanan habere göre Önder, “Yakın dönemde bir çözüm süreci ya da barış için yeni bir arayış olabilir mi?” sorusuna 2013 yılı başında başlayan son çözüm sürecinin arefesi olan ancak çatışmaların sürdüğü 2012 yılına atıf yaparak “En az 2012’deki kadar umut sahibiyim” karşılığını verdi. Önder, şunları söyledi: “Demokrasiyi talep edenler, artık insanların ulusal demokratik taleplerini, kendilerini yaşama arzularını, kendi kaderlerini tayin hakkı gibi özetleyebileceğimiz birçok başlıkta eskisi kadar iğne değmiş gibi zıplamıyorlar. Bunu bir anlamaya çalışma çabası var. Çünkü Kürt siyasi hareketi uzunca yıllar ya da girdiği birçok seçimde iktidara güç verme, iktidarın gizli ortağı olma gibi aslında bir sürü hurafeyle boğuşmak zorunda kaldı. Derdini de anlatamadı. Ama bakın geldiğimiz derelere, geçtiğimiz derelere, herkesi mahcup edecek bir politik duruş ve bilinç sahibi olduğunu gösterdi. Dünyada hiçbir şey olup geçmez malum, bir sürü sonuç üretir. Bu sonuçları da genellikle önceden kestiremeyiz. Çok budaklıdır, çok karmaşıktır. Hatta murat ettiğimiz şeylerin ürettiği sonuçlar, genellikle ümit ettiklerimizden çok daha fazla ve farklı olur. Burada da böyle oldu. Onun için umudum var. Yoksa ben AKP - MHP blokunun bir barış süreci yeniden başlatacağını ya da demokratikleşme yönelimine gireceklerini ihtimal dahilinde görmüyorum ama bu mesele tam da hallolması gerektiği gibi bir hal yoluna bilinç düzeyinde giriyor.”

“AKP ÇİFT JOKER BİLE ÇEKSE BU ELİ BİTİREMEYECEK”

AKP'de son dönemlerde yaşanan çatlaklar ve parti oluşumuna giden Ahmet Davutoğlu ile Ali Babacan'a ilişkin de konuşan Önder şunları söyledi: “AKP gidici. Bunun için kâhin olmaya gerek yok. Yani bir okey tabiriyle söyleyeyim, çift joker çekse bile bu eli bitiremeyecekler. Ama beni orası ilgilendirmiyor, hani AKP cenahı 3’e bölünmüş, 13’e bölünmüş, bunun bizi birinci dereceden ilgilendirmemesi gerektiğini düşünüyorum. İki sütun halinde düşünceler oluşmuş, bloklar oluşmuş ve birbirine geçişgenliği az. Akraba evliliği ile yürüyeceğimiz bir yol yok, melezleşmesi lazım Türkiye’de sol muhalefetin. AKP’ye oy veren seçmenlerden ne kadarını ikna edebileceğimizle yakından alakalı. Bu da onları kandırmaktan geçmiyor, onlara kendimizi doğru ve yeterli anlatmaktan geçiyor.

“CHP’Yİ BU ÇİZGİYE HDP GETİRDİ”

ÖDP’deki Sol Parti’ye evrilen sürecin önemli olduğunu düşünüyorum. CHP’nin yerel seçimlerdeki tutumu HDP’nin bugüne kadar getirdiği temel pratikti ama son yerel seçimlere gelene kadar bu CHP’nin resmi bir tutumu olmaktan uzaktı. HDP bu çizgiye getirdi. Daha solunuzdaki örgütlenmeler sizi de daha demokratikleştirme, daha yüzünüzü daha sola dönme etkisi doğurur, bilinen bir şeydir. İçinden geçmekte olduğumuz şartlar gerçekten ortak demokratik bir bilinci ve tutumu, buna uygun bir pratiği hayata geçirmek için en uygun şartlar. Bununla değerlendiremediğimiz her tartışma nafile bir tartışma gibi geliyor bana.”

“MECLİS'İ HİÇ ÖZLEMİYORUM”

Önder, “Meclis’i özlüyor musunuz?” sorusuna ise “Asla, kestirmeden söyleyeyim. Hiç. Ben hiç bir vekil moduna girmedim. Ama demokratik bir mücadele için vekillik çok avantajlı bir pozisyondur. Umarım bana güvenenleri mahcup etmeyecek de bir temsiliyeti yürütmüşümdür” yanıtını verdi. "Mehmet Metiner'i de mi özlemediniz?" sorusuna Önder şunları söyledi: Hayır, Dramatulijide altın bir kural vardır. Öykülemediğiniz hiçbir şeyi bize vermeyin. Brecht'in bir cümlesi vardır. Der ki 'bizi güldürmeyen şeye güler geçeriz' der. Mizah cıvıklığa kaçmayan ve incitici olmayan ironi ve mizahın da önemli bir yardımcı olduğunu düşünüyorum. İnsanların da bu tür şeylere ihtiyacı var. Yoksa bir sürü bağıran çağıran kafa var. Zaman zaman biz de bağırmadık değil hani.