Şule Çet'in öldürülmesiyle ilgili davanın ilk duruşması Ankara 31. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Katil zanlıları Çağatay Aksu ve Berk Akand'ın çelişkili ifadeleri dikkat çekerken mahkeme sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar vererek davayı 15 Mayıs'a erteledi.
Ankara’da bir plazanın 20'inci katından şüpheli bir şekilde düşerek hayatını kaybeden üniversite öğrencisi Şule Çet’in duruşması, bugün Ankara 31'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Ankara Kadın Platformu üyeleri, duruşma öncesinde Ankara Adliyesi önünde bir araya geldi. Platformun basın açıklamasında  "Suçluların yakalanması için kamuoyu baskısı yaratmak zorunda kalmayana kadar mücadeleye devam edeceğiz" ifadelerine yer verildi. Duruşma için Ankara Adliyesi koridorlarında çok sayıda çevik kuvvet polisi de bekletildi. Duruşmaya CHP Milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu, Gamze Taşcıer, Mahmut Tanal ve HDP Milletvekili Filiz Kerestecioğlu’nun yanı sıra çok sayıda avukat ve kadın örgütlerinin temsilcileri katılarak mahkeme salonunu doldurdu. Mahkeme Başkanı Çet ailesi ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı dışında müdahillik taleplerini reddetmesi üzerine yaşanan gerginlik sonrası TBMM Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu adına Filiz Kerestecioğlu’nun, Kadın Dayanışma Vakfı’nın ve baro kadın komisyonlarının müdahil olma beyanlarını aldı. "GELENLER GÖSTERİŞ YAPIYOR" Savunmasını yapan sanık Çağatay Aksu, "Şule'ye dokunmadık. Cinayet söz konusu değil. Buraya gelenler gösteriş yapıyor" dedi. Sanık Berk Akand’ın vekili Hüseyin Ayhan Çağatay Aksu’ya, “İfadende camdan düşmesinden hemen sonra dışarı çıktım ve bilgisayarı kapattım diyor. Veri kesilmesinden 17 dakika sonra aşağıya iniyor. Odanın içerisinde sehpa var. Sen Çet’i ayağından tutmuşken sehpanın üstündeki tavla nasıl düşmedi?” sorusunu yöneltti. Sanık Aksu, “Cama sıfır olmadığı için o tavlanın yanındaki sandalyenin arasından geçtim. Şunu tutayım da düşmesin demedim” yanıtını verdi. Çet ailesinin avukatı Umur Yıldırım söz alarak olayın kronolojisinin yanlış aktarıldığını belirterek konuşmaya başladı. Yıldırım, “Şule ile Rıfkı’da otururken kim davet etti. İfadede Çağatay, Berk davet etti diyor” sorusunu yöneltti. Aksu, “Ben viski içelim diye ortaya söyledim. Berk tarafından tekrarlandı bu” dedi. "MÜZİK DİNLERKEN İÇİM GEÇTİ" Sanık Berk Akand  “Şule’nin Çağatay’ın omzuna yaslandığını görünce onları çekip, ‘Şunlara bak şunlara. Şunlar gibi olmadık’ diye Pınar’a yolladım” dedi. Şule Çet’in Çağatay Aksu tuvalete gidince mesajlaştığını gördüğünü söyleyen Akand, Çet’e nasıl olduğunu sorduğunu fakat yanıt alamadığını belirtti. Şule’nin yanından gittiğini fark ettiğini söyleyen Akand ifadesi sırasında ağlamaya başladı. Akand savunmasını şöyle sürdürdü:“Müzik dinlerken içimin geçtiğini hatırlıyorum. İlk hatırladığım Çağatay’ın Berk diye bağırıp beni dürttüğü. Işıklar açıldı ve gözüm açılmadı. Önce müzik kapandı. Windows’un kapanış sesini duydum. Şişe şıngırdama, bardak yıkanma sesi duydum. Çağatay ofisten çıkıyordu arkasından gördüm. Ben boş boş bakarken yıkama seslerini duydum. Şule’nin nerede olduğunu bilmiyorum. Sonrasında Çağatay geldi. Şule ben gidiyorum dedi gitti hadi biz de gidelim dedi. Camdan atladı gitti diyince saçmalama dedim. Parmağını gösterdi. Tutarken böyle oldu dedi. Biz de gidelim derken kapıya koştum. Asansörden çıkınca güvenliklerle karşılaştık. Çağatay’a bakıyorum sakin. Kapıda Şule yok. Güvenlik patlama sesi duyduk dedi. Ne patlaması diye çıkıştım. Sonra Çağatay’ı aramışım nerede kız sen neredesin diye sordum. Çağatay sonrasında geldi. Sonrasında karakola götürüldük. Çağatay’a döndüm ne oldu adam gibi anlat dedim ‘Yarı beline kadar sarkmıştı tutmaya çalıştım tutamadım’ dedi. İfademiz alındı bu şekilde ifade verdim. AİLE: EKONOMİK SIKINTISI YOKTU Şule Çet’in babası İsmail Çet, şunları söyledi: "Şikayetçiyim. Kızım 3 yıl önce Ankara’ya geldi. Tasarım bölümünde okuyordu. 500 TL ben gönderiyordum 400 TL de burs alıyordu. Bir sene yurtta kaldı. Kızımın yanına bir defa geldim. Ekonomik sıkıntısı yoktu.” Şule’nin ağabeyi Şenol Çet 29 Mayıs ‘ta gelen bir telefon ile öğrendiğini belirterek şöyle konuştu: "Yüksekten düştüğünü ve Ankara’da bir yakınımız olup olmadığını sordular. Üniversite hayatı boyunca İstanbul’da yanımızda kalıyordu. Babam para gönderiyordu ara sıra ben de gönderdim. Çok zorlandığında söylerdi ben de ekonomik olarak destek olurdum.” "BERK GELDİ VE ABİ BİR ŞEYLER YAPTIM DEDİ" Olayın yaşandığı Yelken plazada çalışan güvenlik görevlisi Akif Deniz şunları anlattı: “00.30 sularında Çağatay isimli şahıs Konya Yolu’ndan giriş yaptı. Otopark kapısının neden kapalı olduğunu sordu. 24.00’de kapandığını söyledim. Arkadaşlarının dolap getireceğini söyledi. Kapıyı açıp açmayacağını sordu. Plazmadan cıktı 5 dk sonra arkadaşları ile geldi. Ofise çıkayım telefon edeyim dolabı yarın getirsinler dedi. Sahuru yaptık ve aşağı indiğimde 03.50 civarı devriyenin bitmesine 20 dk kalmıştı. Devriye saatinden biliyorum. Görevli arkadaş arayıp kendi tabiri ile “kütleme” oldu dedi. Jeneratöre gönderdim. Ekrandan da bir anormallik olup olmadığına baktık. Hiç bir şey bulamadık. Ekranda Berk’in asansör görüntüsünü gördüm. Kendi bulunduğumuz katta asansör karşısına geçtik. Berk’in asansör içinde oturduğunu gördüm. Bir patlama sesi duydum onu araştırıyoruz dedim. Çağatay hadi gidelim dedi. Beraberinizde bir hanfendi vardı dedim Berk çıktı gitti görmedin mi dedi. Arkadaşım arkalarından baktı. Görevli arkadaş abi kızın düştüğünü söylüyorlar dedi arkadaşım polisi ve ambulansı aradı. Ekrandan Çağatay’ın aracına binip ayrıldığını gördüm. Berk geldi ve abi bir şeyler yapın dedim. Çağatay’ı aradı ve nerdesin kız nerde dedi. Önce polis ve ambulans geldi sonra da itfaiye geldi. Küt sesinden 10- 15 dk sonra indiler.” Aynı gün görevli olan ikinci güvenlik görevlisi de 00.30 sularında giriş yapıldığını belirtti. Giriş kaydından sonra yukarı çıkıldığını belirterek “03.40 – 03.50 civarında gümleme sesi duydum. Akif abi devriyedeydi. Dışarılara baktık. 20. katta hareketlilik olduğunu gördük. Berk Akand diğer ofise doğru sallanarak gidiyordu. Berk Akand telaşlıydı, Çağatay telaşlı değildi. Dışarı çıktıklarında Berk sürekli kızın nerde olduğunu soruyordu. Çağatay’ın düştü dediğini duyunca hemen içeri girip diğer görevliye haber verdim. Polisi aradım. Gümleme sesinden sonra binayı kontrol ettik dışarıyı kontrol ettik. 10- 15 dk sonra aşağı indiler. Çağatay’ın aracı ile ayrıldığını kameradan gördüm. Çağatay geldiğinde polisler gelmişti” dedi. “ÇOK KÖTÜ ŞEYLER OLDU” MESAJI GECE GELDİ Sanık Berk Akand’ın olay gecesi “Çok kötü şeyler oldu” mesajı gönderdiği Pınar Turgut, “Üniversiteden beri tanıyorum. Üniversiteden sonra 8 sene görüşmedik. Berk ile duygusal yakınlığımız yoktu. Berk’i bu olay olmadan 10 gün önce gördüm. En son olay günü aradı. Arkadaşları ile oturduğunu belirtip beni de plazaya davet etti. Gidemeyeceğini söyledim, şarkı ve video yolladı. Aramalar sıklaştı ben de telefonu kapattım. Sen de gel biz de oturalım dedi. Sarmaş dolaş dediğini hatırlamıyorum. Sabah 9 gibi aradım. “Kötü şeyler oldu telefonunu aç” dediği mesaj gece atılmıştı. 02.39 mesaj kaydı görünüyor. Berk bu mesajı sabah söylediğini iddia ediyor. Benim hatırladığım kadarı ile mesaj gece atılmıştı. Berk sabah anlattığında inanamadım daha sonra televizyondan gördüm.” Berk Akand vekili avukat mesajın gece atılıp atılmadığı noktasında iyi düşünmesini istedi. Pınar Turgut, “gece atıldığını hatırlıyorum” dedi. "ŞULE NEŞELİYDİ" Berk Akand ve Çağatay Aksu’un olay günü plazaya geçmeden önce yanlarında bulunan arkadaşları Mustafa Aydın, “Çağatay’ı 15 sene öncesinden Berk’i de olay gününden bir ay öncesinden tanıyorum. Biz Çayyolu’nda oturduk yanımıza Berk geldi. Çağatay Berk’i aradı. Çağatay ısrar edince kalktı, giderken beni de davet etti. Rıfkı’ya gittim. Akşam gittiğimde Berk ve Çağatay vardı. Daha sonra Çağatay’a telefon geldi. Sonrasında da Şule geldi. Garson taksiyi karşıladı ve Şule geldi. Şule bira içti. Benim yolum uzun diyerek kalktım. Tunalı’ya indim. Arabada yattım. Berk gece gittin mi diye mesaj atmış. Sabah beni Berk aradı çok kötü şeyler oldu kız kendini camdan attı dedi. Karakola gittim. İfade verdik. Şule masadayken neşeli hayat doluydu” dedi. "DELİLLER KARARTILIYOR" Tanık beyanlarının ardından Şule Çet’in aile avukatı Umur Yıldırım Mersin Üniversitesi’nde iki prof. tarafından hazırlanan bilirkişi raporunu mahkemeye sundu. Yıldırım, raporda cinsel saldırı olduğunun delillerle ortaya konulduğunu belirtti. Çağatay Aksu’nun delilleri kararttığını vurgulayan Yıldırım, “Hangi zihniyetin öldürdüğü açık. Bu saatte sokağa çıkmanın uygun olmadığını belirten bir rapor sunuldu mahkemeye. Bu emsal olarak bir dava. İntihar anlık olmaz. Cinsel saldırının yani siıra insan öldürmeden de tutuklasınlar ve tutuklulukları devam etsin” dedi. SANIK AVUKATLARI: ŞULE'NİN PSİKOLOJİSİ BOZUKTU Sanık avukatları Şule Çet’in majör depresif olduğunu iddia ederek, “İçtiği ilaçlar intiharı tetikledi” dedi. Şule’nin psikolojisinin bozuk olduğu iddiasi ile intihar ettiğinin üzerinde duruldu. Sanık avukatlarının savunmasına dayanamayan Şule Çet’in babası “Senin kızın olsa dayanır mıydın?” diye isyan etti. Sanık avukatlarının tahliye talebine Şule Çet’in babası “Göndersinde başkalarının da kızını mı öldürsünler” dedi. Sanık avukatı, “Davacılar 2.45 te cinsel saldırı var diyorlar ama buyrun cinsel saldıraya uğrayan kızın güle oynaya resimleri var” diyerek Şule’nin fotoğraflarını gösterdi. Sanık avukatı, müvekkilinin kilosunu göstererek gülerek “65 kilo bi adam 50 kilo bir kızı niye tutamadın diye üzerine gidiyorlar ben 90 kiloyum o yükseklikten ben de tutamam” dedi. Mahkeme başkanın “Avukat bey toparlayın” demesi üzerine “Biz burada baş çavuşun eşşeği değiliz. Hepimiz konuşacağız. İddianamede müvekkilim lehine deliller yok, önce bunları anlatacağım. Sonra tahliye isteyeceğim” dedi. ARA KARAR VERİLDİ Sanık avukatı “Sosyal medyada #ŞuleÇetiçinAdalet diye hashtag açmışlar binlerce tweet atmışlar. O yüzden bu duruşma salonu bu kadar kalabalık. Şimdi telefonuma baktım şu an mahkemeden bile canlı yayın yapıyorlar” diyerek mahkemenin sosyal medya baskısından etkileneceğini söyledi. Hakimler sanık avukatlarına tepki gösterdi. #ŞuleÇetiçinAdalet etiketinden şikayetçi oldu. Sanık Avukatı, Şule Çet’in bakire olmadığını, Anal bölgesinde zorlama ve yırtık olmadığını, bulunan psa’nın müvekkiline ait olmadığını söyleyerek “Müvekkillerimizin ikisi de mi tecavüz etti, ikisi de mi öldürdü attı, iddia makamının açıkları var, gülünç” dedi. Özel bilirkişilerden alınan raporlar ile maktulde boğazda kemik kırılması bulunduğu, kalça kısmında ısırık olduğu, maktuldeki bütün kırıkların düşme sonucu oluşup oluşamayacağı, Düşmeden önce herhangi bir darba maruz kalıp kalmadığı, böylelik kurulmasının tespit edilmesi halinde düşmeden önce mi yoksa sonra mı hususları noktasında yeniden ayrıntılı rapor alınmasına, Şule Çet’in 3-4 parmak tırnaklarında Berk Akand’a ait DNA örnekleri çıktığından Akand’ın maktulle selamlaşma şeklinde basit bir el sıkışma ile sanık Berk’in DNA örneklerinin çıkıp çıkmayacağı, gerek Berk’in savunmasında belirttiği gibi maktulün daha önce dokunduğu bilgisayar tuşları, Sanık savunmasında geçtiği gibi maktulün elinden tutarak halay çekilen halay sonucu DNA’nın bulaşıp bulaşmayacağız ilişkin İstanbul Adli tıp Kurumundan yeniden rapor alınmasına, Sanık Berk’e ait cep telefonu ile tanık Pınar Turgut’un kendi cep telefonlarını rızaları ile tespit etmeleri halinde telefonun lakin bilirkişiye teslim edilerek tanık Pinar ile Berk arasındaki mesajların içeriklerinin ve gönderilen video ve mesajların hangi saatlerde gönderildiğine ilişkin ayrıntılı rapor alınmasına, Sanık Çağatay’ın müdafi her ne kadar maktulün anal bölgesinden alınan örneklerde psa sıvısının kaç saat süreyle vücutta kalacağına ilişkin ilişki olmuşsa bunun ne kadar süreyle kalabileceğinin tespit edilerek Istanbul Adlı Tıp Raporundan detaylı inceleme yapılmasına ve Sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verilerek 15 Mayıs Çarşamba saat 10.00’a ertelendi.